Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3931 E. 2023/5854 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi dönemde miras yoluyla intikal eden ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edildiği iddia edilen taşınmazın tescili talebinin reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, taşınmaz üzerindeki zilyetliklerinin ekonomik amaca uygun olmadığı ve zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin davayı reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/24 E., 2020/32 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında görülen tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde, Bingöl ili Solhan ilçesi ... köyünde köyiçi mevkinde yer alan 134 ada 1 nolu parselin etrafındaki yaklaşık 1-2 dönümlük alanın malik sıfatlı zilyedi olduğunu beyanla taşınmazın adına tescilini talep etmiştir.

Asli Müdahil Tahsin Demir, dava konusu yerin satışla kendisine geçtiğini beyanla adına tescilini talep etmiştir.

Diğer Asli müdahiller, bu yerin dedelerinden kaldığını ve mirasçı olduklarını beyanla adlarına tescilini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine, cevap dilekçesinde davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.06.2016 tarih ve 2014/106 Esas, 2016/415 Karar sayılı kararıyla; davacı ... ve diğer dahili davacılar ..., ..., Gürcan Çamlı ve ...'ın davasının kabulü ile dava konusu olup Bingöl ili Solhan ilçesi ... köyünde bulunan ve 20.05.2015 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde "A" ve "B" harfi ile gösterilen toplam 1460,01 m2'lik kısmın ifrazı ile aynı adanın son parsel numarası verilerek Solhan Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.12.2015 tarih ve 2015/71 Esas - 2015/83 Karar sayılı veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline, dahili davacı ... 'in davasının reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi 12.11.2019 tarih ve 2016/13305 Esas, 2019/7220 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmaz bölümlerinde davacı ve bir kısım asli müdahiller lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı belirtilmiş, bu nedenle Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin; 10.03.2020 tarihli ve 2020/24 Esas, 2020/32 Karar sayılı kararıyla, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin;10.03.2020 tarihli ve 2020/24 Esas, 2020/32 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Dava konusu taşınmazda davacının nizasız ve fasılasız malik sıfatlı zilyetliğinin 20 yıldan çok daha fazla olduğunun ispatlandığını, sadece ağaçların yaşına ve cinsine bakılarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, bozma sonrasında keşif yapılması ve zilyetlik koşullarının tanık ve mahalli bilirkişilere sorularak mülkiyet için kanunda öngörülen şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ortaya konulması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi miras yoluyla intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü, 17 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; Bingöl ili Solhan ilçesi ... köyünde bulunan ve 20.05.2015 tarihli Fen bilirkişi rapor ve krokisinde "A" ve "B" harfi ile gösterilen toplam 1460,01 m2'lik kısma ilişkin davanın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI.KARAR

Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 210,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

24.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- KARŞI OY -

Taraflar arasındaki tescil davasında yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 14.06.2016 tarihli ve E. 2014/106 K. 2016/415 sayılı kararıyla; davacılar adına zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları gerçekleştiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16 . Hukuk Dairesince "Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde muris... mirasçıları olan davacılar lehine, murislerinden intikalen Medeni Kanun'un 713/1. maddesinde belirtilen zilyetlik şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne dair yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mahkemece dava konusu taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, tescil harici bırakılan dava konusu yerin bir kısmında muris...'in şu anda yıkılmış olan evi bulunduğunu ve... tarafından ahır ve bahçe olarak kullanıldığını belirtmiş iseler de, keşif sonucu dosyaya ibraz edilen 25.05.2015 havale tarihli ziraatçi bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmaz bölümleri üzerinde 15-20 yaşlarında kavak ağaçları, 35-40 yaşlarında söğüt ağaçları ve 65-70 yaşlarında bir adet söğüt ağacı bulunduğu belirtilmiştir. Buna göre, çekişmeli taşınmaz üzerinde kendiliğinden yetişen söğüt ağaçlarının olması karşısında, taşınmaz bölümlerinde muris... mirasçıları tarafından ekonomik amaca uygun bir kullanımın bulunmadığı açıktır. Diğer bir anlatımla; taşınmaz bölümleri üzerinde... mirasçıları olan davacılar lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle taşınmaz edinme koşulları oluşmamıştır. Ayrıca taşınmazın bir bölümü üzerinde ev ve evin müştemilatı olarak ahır yapılmak suretiyle tasarruf edildiği, başkaca bir tarımsal faaliyet bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ne var ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi gereğince imar ve ihya yoluyla taşınmaz iktisabından söz edilebilmesi için, taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisine dönüştürülmesinden sonra en az 20 yıl süre ile malik sıfatıyla zilyet olunması zorunlu olup, taşınmazın üzerine sadece ev ve müştemilatın yapılmış olması taşınmazın ihya edildiği sonucunu doğurmaz. Bu haliyle taşınmaz bölümlerinde herhangi bir imar-ihyanın yapılmadığı ve taşınmaz bölümleri üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunmadığı" gerekçesiyle kararın bozulmasına hükmedilmiştir.

Bozma kararı sonrasında İDM'ce başka bir araştırma yapılmaksızın anılan yargıtay kararı aynen gerekçeye aktarılmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş, Sayın Çoğunlukça da anılan karar onanmıştır.

Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık davanın reddi şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davacı taraf 134 ada 1 nolu parselin dedeleri... adına tespit edildiğini ancak bu tespit yapılırken 134 ada 1 nolu parselin bahçesi olarak kullandıkları yerin tescil harici bırakıldığını bu yere ilişkin de hem kendi mirasbırakanları...'in hem de kendilerinin zilyetliğinin aralıksız olarak devam ettiği ve kanunda belirtilen kazandırıcı sürenin fazlasıyla oluştuğunu belirterek kendi adlarına taşınmazın tescil edilmesini istemişlerdir.

Mahallinde dinlenilen tüm mahalli bilirkişiler dava konusu yeri çok uzun yıllardan beridir davacıların dedesi...'in kullandığını, nitekim... adına tespit yapılan 134 ada 1 nolu parsel üzerinde...'in yıkık evinin bulunduğu, 134 ada 1 parselin önündeki kısımların ise bahçe ve ahır olarak kullanıldığı ve burada çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğunu ifade etmişlerdir. Mahallinde yapılan keşif sırasındaki mahkeme gözleminde de hali hazırda kullanımı devam eden yaklaşık 50-60 yıllık bir ahırın bulunduğu, taşınmazın içinde çeşitli tür ve sayıda ağaçlar bulunduğu, söz konusu taşınmaz ile dere arasında bir bağlantı bulunmadığı ve derenin taşınmaza herhangi bir etkisinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

Ziraat bilirkişi raporunda da A ve B ile belirtilen dava konusu yerlerin sınırlarının belirgin olduğu, bakımının yapıldığı, taşınmazın kültür zirai arazisi niteliğinde olduğu, uzun yıllardan beridir bahçe olarak kullanıldığı, taşınmaz üzerinde halen kullanılmakta olan bir adet çatılı taş duvar ahırın bulunduğu, yine parsel üzerinde 35-40 yaşlarında 19 adet söğüt, 15-20 yaşlarında 54 adet kavak ve 65-70 yaşlarında 1 adet söğüt ağacı olduğu, ayrıca söz konusu yerin üzerinde mera bitkilerinin bulunmadığı ve taşınmazın özel mülkiyete konu olabilecek bir yer olduğu tespit edilmiştir.

Davacı vekili temyiz dilekçesinde, taşınmazın bahçe olarak kullanıldığını belirterek taşınmazdaki ağaçların kendiliğinden yetiştiği tespitinin yerinde olmadığını ileri sürmüştür.

Buna göre, her ne kadar Sayın Çoğunlukça davanın reddi yönündeki kararın onanması biçiminde hüküm kurulmuş ise de kanaatimizce dosyada bir sonuca ulaşılması bakımından yapılan araştırma ve inceleme eksiktir. Bu bağlamda mahalli bilirkişilerin davacıların ve bayilerinin dava konusu yeri 40-50 yılı aşacak biçimde bahçe ve ahır olarak kullandıklarını ifade etmeleri, dava konusu yerde bu beyanları destekleyici olacak şekilde ahır ve çeşitli ağaçların bulunduğunun mahkemenin keşifteki gözlemi ve ziraat bilirkişisi raporuyla teyit edilmesi ve davacı tarafın taşınmazda ekonomik amaçlı zilyetliğinin bulunduğunun ileri sürülmesi karşısında gerçekten dava konusu yerin bahçe olarak kullanılıp kullanılmadığının, söz konusu ağaçların kendiliğinden yetişip yetişmediğinin, bu bağlamda davacı ve bayilerinin bu ağaçların bakım ve gözetimini yerine getirip getirmediklerinin mahallinde yapılacak bir keşifle uzman bilirkişilere tespit ettirilmesi gerekirken sadece ağaçların türü ve dosya üzerinden yapılan bir değerlendirme ile taşınmazda ekonomik amaçlı zilyetliğin bulunmadığının kabulü ile sonuca gidilmesi kanaatimizce yerinde değildir.

Bu itibarla, İDM kararının bozularak mahallinde yeniden keşif yapılmak suretiyle dava konusu taşınmaz üzerinde zilyetlikle edinme koşullarının oluşup oluşmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde usulüne uygun bir şekilde saptanarak ve özellikle dava konusu yere ait hava fotoğraflarından ve üç kişilik ziraat bilirkişisi kurulundan rapor alınarak bir sonuca gidilmesinin sağlanması yerine eksik incelemeye dayalı İDM kararının onanması yönündeki Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.