"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece bozma kararına uyularak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 107 ada 4 parsel sayılı taşınmazını kendisine ölünceye kadar bakacağını söylemesi üzerine davalı gelinine satış suretiyle temlik ettiğini, ancak davalının kendisine bakmadığı gibi oğlundan da boşanarak evi terk ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.
II. CEVAP
Davalı, iddianın doğru olmadığını, dava konusu taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, ölünceye kadar bakım akdinin resmi şekilde yapıldığı taktirde geçerli olduğu, davacı ile davalı arasında taşınmazın satış suretiyle devredildiği, davacının bu hususta tanık dinletemeyeceği ve iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. TemyizYoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece; ‘’İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; davanın aldatma (hile) hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olduğu açıktır.
...Somut olayda, tarafların tanık isimlerini bildirdikleri halde gerek davacı tanıklarının gerekse davalı tanıklarının dinlenilmediği, mahallinde keşif yapılarak taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri saptanmadan noksan soruşturma ile sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde araştırma ve inceleme yapılması, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların dayandıkları tüm delillerin eksiksiz bir şekilde toplanması, mahallinde keşif yapılarak taraf tanıkları da dinlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile karar bozulmuştur.
3.Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemece; davalının, davacıyı kendisine ölünceye kadar bakacağı yönünde ikna ettiği, davacının da kendisine ölünceye kadar bakılacağı kanaatiyle ve oğlu .... ile davalının evliliğinin devamı amacıyla dava konusu taşınmazı davalıya devrettiği, davalı ve davacının oğlu arasındaki evliliğin daha sonra sona erdiği ve tarafların ayrıldıkları ve tanık beyanlarından davacının yanıltıldığının anlaşıldığı, davalının ödeme savunmasını yazılı delil ile kanıtlayamadığı, davalının yakın akrabası olan ve çelişkili beyanlarda bulunan davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma kararında belirtildiği şekilde bildirdikleri delillerin toplanmadığını, tanıkların dinlenmediğini, tanıklarından Muhammet Ali'nin talimat Mahkemesince doğru şekilde dinlenmediğini, bu nedenle 23.09.2021 tarihli duruşmada tanığı hazır etmelerine rağmen tanıkları....'nin dinlenmediğini, tanıkları ...'in ise ifadesenin zapta farklı yazıldığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, davacının boşanma davası ile aldatıldığını anlamış bile olsa 25.06.2012 tarihinden davanın açıldığı tarih olan 26.05.2014 tarihine kadar 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğunu, dosya içeriğine göre de davanın reddi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
6.2.2. TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK'nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 03/09/2007 tarihinde maliki olduğu “kerpiç ev ve arsası” vasıflı 107 ada 4 parsel sayılı taşınmazını o dönem gelini olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, davalı ile davacının oğlunun 29/11/1991 tarihinde evlendikleri, davalının 25/06/2012 tarihinde boşanma davası açtığı ve davalı ile davacının oğlunun 26/03/2013 tarihinde boşandıkları; davacının, dava konusu taşınmazı kendisine davalı tarafından ölünceye kadar bakılacağı inancı ile temlik ettiğini, ancak davalının evini terk ederek gittiğini ve kendisine de bakmadığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere hile olgusundan söz edebilmek için öncelikle hileli davranışın en geç sözleşmenin kurulması anında gerçeklemiş olması gerekmektedir.
Somut olayda ise; davacının, satış suretiyle yapılan temlikin başka bir saikle yapıldığı yönündeki iddiasının hile olgusunu oluşturduğu açık olup, dosyadaki belgelerden ve duyuma dayalı tanık beyanlarından davacının dava konusu taşınmazı davalının hileli davranışları sonucunda temlik ettiği hususunun kanıtlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, dava konusu taşınmazın ölünceye kadar bakma akdi ile değil satış suretiyle temlik edildiği dikkate alındığında, HMK'nın 190/1. maddesi uyarınca ispat yükü davacıda olmasına rağmen davalıya yükletilerek sonuca gidilmesi de hatalıdır.
Hal böyle olunca, iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.