"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda İlk Derece Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı davalı vekilince süresi içinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakandan intikal eden taşınmazlarla ilgili davalı kardeşi ile miras taksim sözleşmesi düzenlediklerini, ancak daha sonra mirasbırakan ... ... taksim sözleşmesinde yer almayan 421 ada 207 parseldeki 3 no.lu bağımsız bölümü intifa hakkını üzerinde bırakarak davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini öğrendiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının taşınmazı üçüncü kişiye devrettiğini ileri sürerek, dava konu taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespiti ile miras payı oranında şimdilik 100.000 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, İstanbul dışında olduğu tarihte ihale ile satışa çıkarılan dava konusu taşınmazın mirasbırakan adına satın alındığını, ancak satış bedelini kendisinin ödediğini, bir gün sonra İstanbul'a döndüğünde taşınmazın mirasbırakan tarafından gerçek sahibi olan kendisine devredildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili; davacının kısıtlanması isteği ile Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde vesayet davası açıldığını, anılan davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, Boğaziçi Üniversitesinde öğretim görevlisi olduğunu, işi nedeniyle İstanbul dışında olduğu tarihte ihale ile satılacak olan dava konusu taşınmazın mirasbırakan adına satın alındığını, bir gün sonra İstanbul'a döndüğünde taşınmazın kendisine devredildiğini, satış bedelini banka kredisi kullanarak ödediğini, mirasbırakanın ölümü sonrasında, miras taksim sözleşmesi ile murisin tüm mallarını rızaen paylaştıklarını, ancak; davalı kardeşinin ruhsal bozukluğu olduğunu ve tedavi olması gerektiğini söylemesi üzerine taraflar arasında husumet oluştuğunu, davacının kızgınlık ve intikam hissiyle dava açtığını, tanıkların muvazaaya dair bir beyanda bulunmadıklarını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20/02/2020 tarihli, 2019/899 Esas 2020/216 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulünün doğru olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 27/04/2021 tarihli ve 2020/1584 E., 2021/2614 K. sayılı ilamı ile ‘‘...Somut olayda, mirasbırakanın dava konusu taşınmaz dışında da taraflarca taksim sözleşmesi ile paylaşılan 5 adet taşınmazının bulunduğu, dinlenen davacı tanık beyanlarından muvazaanın varlığına ilişkin somut olguların ortaya konulmadığı, mirasbırakanın mirasçılarla beşeri ilişkilerinde de bir olumsuzluk iddiasının ileri sürülmediği gözetildiğinde temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının usulen ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davalının savunmasını ispat edemediği de benimsenmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir....” gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesinin kararı bozulmuştur.
3.İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/10/2021 tarihli ve 2021/240 E., 2021/310 K. sayılı kararıyla; temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.
4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili; direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, üniversitede öğretim görevlisi olduğunu, işi nedeniyle İstanbul dışında olduğu tarihte ihale ile satılacak olan dava konusu taşınmazın mirasbırakan adına satın alındığını, bir gün sonra İstanbul'a döndüğünde taşınmazın kendisine devredildiğini, satış bedelini banka kredisi kullanarak ödediğini, kredi taksitlerini kendisinin ödediğinin banka hesap dökümleri ile sabit olduğunu, İlk Derece Mahkemesince hatalı olarak, zabıtlarda yer almadığı halde tanıkların satış sırasında orada bulunduklarının ve bilgilerinin görgüye dayalı olduğunun belirtildiğini, oysa tanıkların muvazaaya dair bir beyanlarının bulunmadığını, mirasbırakanın ihale ile edindiği taşınmazı 1 gün sonra gerçek sahibi olan kendisine devrettiğini, mirasbırakan ile davacı arasında hiçbir husumetin bulunmadığını, babası ile annesi ...’un aralarının kötü olması sebebiyle, kendisine bir şey olması halinde, annesi ...'un bir güvencesi olması için dava konusu taşınmazın intifa hakkını annesine bıraktığını, mirasbırakanın ölümünden sonra kardeşler arasında düzenlenen taksim sözleşmesinde dava konusu taşınmazın yer almadığını, taşınmazın gerçekten davalı tarafından satın alındığını, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1.Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.3. Değerlendirme
Somut olayda; mirasbırakanın dava konusu taşınmaz dışında taraflarca taksim sözleşmesi ile paylaşılan 5 adet taşınmazının daha bulunduğu, dinlenen davacı tanık beyanlarından ve tüm dosya kapsamından muvazaanın varlığına ilişkin somut bir olgunun ortaya konulamadığı, mirasbırakanın mirasçılarla beşeri ilişkilerinde de bir olumsuzluk iddiasının ileri sürülmediği gözetildiğinde temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 21/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.