Logo

1. Hukuk Dairesi2022/4477 E. 2022/8536 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın taşınmazını satış yoluyla devretmesinin muvazaalı olup olmadığı ve mirasçıların tapu iptali ve tescil taleplerinin değerlendirilmesi.

Gerekçe ve Sonuç: İlk temlikin gerçek bir satış olduğunun ve sonraki devirlerin aile içi meselelerden kaynaklandığının, muvazaa iddiasını ispatlayacak yeterli delil bulunmadığı ve önceki bozma kararında muvazaanın varlığına dair tespitin usuli kazanılmış hak oluşturmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ANTALYA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel, olmazsa tenkis istemli dava sonunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 02.03.2022 tarihli ve 2021/1029 Esas, 2022/309 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanı ...'nin 255 ada 5 parsel sayılı taşınmazını ......'a, ......'un taşınmazın 1/2 payını mirasbırakanın oğlu olan davalı ...'ye, kalan 1/2 payı ...'ye, ...'nin 1/2 payı tekrar ......'a, ......'un da davalı ...'ye temlik ettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde mirasbırakanın ölüm tarihi olan 10.02.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 150.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline, bunun da mümkün olmaması halinde tenkise karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, mirasbırakanın ......'a borçlu olduğunu ve borcunu ödeyemediği için taşınmazı temlik ettiğini, daha sonra bedeli karşılığında taşınmazı ......'dan satın aldıklarını ve üzerine bina inşa ettiklerini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 14.11.2018 tarihli ve 2017/639 Esas, 2018/1226 Karar sayılı kararı ile temlikin mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 23.03.2021 tarihli ve 2019/1023 Esas, 2021/1683 Karar sayılı kararıyla; “…Hemen belirtmek gerekir ki, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak tapu iptal ve tescil isteminin kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine. Davacının temyiz itirazlarına gelince; Bölge Adliye Mahkemesince, taşınmazın kat irtifakı tesis edilmeden önce davalılara devredildiği ve daha sonra üzerine bina inşa edilerek taşınmazda kat irtifakı tesis edildiği, bu nedenle davacının taşınmazın arsa vasfındaki hali üzerinden miras payı oranında hak sahibi olabileceği gerekçesi ile 1, 7 ve 10 no.lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının 17,332425 oranında; 4, 6, 8, 9, 11 ve 13 no.lu bağımsız bölümlerin 7,591622 oranında tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği anlaşılmakta ise de, çekişmeli taşınmaz üzerindeki binanın davalılar tarafından yaptırıldığı savunmasının başka bir davanın konusunu oluşturacağı, temliklerin muvazaalı olduğunun kabulü halinde dava konusu edilen taşınmazda 11.11.2008 tarihinde kat irtifakı tesis edilmesi ile oluşan bağımsız bölümlerde davacının miras payı oranında hak sahibi olacağı kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; dava konusu 255 ada 5 parseldeki davalı ... adına kayıtlı 1, 7 ve 10; davalı ... adına kayıtlı 4, 6, 8, 9, 11 ve 13 no.lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının davacının miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi, dava dışı 3. kişilere temlik edilen 2, 3, 5, 12 ve 14 no.lu bağımsız bölümler bakımından ise davacının terditli olarak talep ettiği bedel istemi dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Kabule göre ise, 17,332425 ve 7,591622 oranlarında tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilirken taşınmazların bu oranlarda bölünüp bölünemeyeceği araştırılmadan infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.03.2022 tarihli ve 2021/1029 Esas, 2022/309 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Kararı Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalılar temyiz dilekçelerinde özetle, temlikin muvazaalı olmadığını, dava dilekçesinde bağımsız bölümlere yönelik talep olmadığını, arzın dava tarihindeki değerinin 122.656,25 TL hesaplandığını, davacının itiraz etmediğini ve kesinleştiğini, binanın kendileri tarafından yapıldığını, talebi aşan şekilde karar verildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemişler, davalı ... temyiz itirazlarında ayrıca dava konusu edilmeyen değerler üzerinden masraf ve vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını bildirmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ile tescil, olmazsa bedel, o da olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Usule ait kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile ilgilidir. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hakkın", birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/06/2022 tarihli, 2020/(22)9-60 Esas, 2022/977 Karar ve 08/06/2022 tarihli, 2019/8-99 Esas, 2022/872 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeniyle ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez.

Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 373/6 maddesinde (17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanun ile HUMK’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm); “Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.’’ düzenlemesi mevcuttur.

Bu düzenleme birinci veya ikinci bozma kararı lehine bir doğruluk veya kesinlik karinesi ihdas etmemekte olup, düzenleme ile somut olay ekseninde iki zıt bozma kararından hangisinin uygun olduğuna yahut bunların dışında başka bir çözüm seçeneğinin bulunup bulunmadığına üçüncü defa özel daire değil de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu karar verebilecektir. Dolayısı ile HMK’nın 373/6 maddesindeki düzenlemenin de esasında usulî müktesep hakkın istisnalarından birini oluşturduğu açıktır.

6.2.2. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Muris muvazaasında 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğinden, mirasbırakan ...'nin 10.02.2015 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu Mehmet, davalı oğlu ..., dava dışı çocukları ...,...,. ve ...'in mirasçı olarak kaldığı, davalı ...'nin dava dışı ...'in eşi olduğu, mirasbırakanın 255 ada 5 parsel sayılı taşınmazını 04.03.1996 tarihinde dünürü ......'a (davalı ...'nin babası), ...'un taşınmazı 26.03.1996 tarihinde 1/2'şer paylarla davalı ... ve dava dışı ...'e devrettiği, ...'in taşınmazdaki 1/2 payını 21.04.1998 tarihinde ......'a, ......'un da aynı payı 02.11.1999 tarihinde davalı ...'ye temlik ettiği, dava konusu taşınmazda 11.11.2008 tarihinde kat irtifakı tesis edildiği ve 1, 3, 5, 7, 10, 12 ve 14 no.lu bağımsız bölümlerin davalı ...; 2, 4, 6, 8, 9, 11 ve 13 no.lu bağımsız bölümlerin davalı ... adına tescil edildiği, dava tarihinden önce davalı ...'nin 3, 5, 12 ve 14 no.lu bağımsız bölümleri, davalı Muzafferin de 2 no.lu bağımsız bölümü dava dışı üçüncü kişilere devrettiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, davacı tanıkları, temliklerin muvazaalı olduğunu söylerken, davalı tanıkları ise muvazaanın söz konusu olmadığını ifade etmişler ise de dosya kapsamından davaya konu taşınmazın muris tarafından mahkeme kararıyla bedeli yatırılmak suretiyle satın alındığı, bu bedelin ödenmesi sırasında dünürü olan ...’ten borç alıp bu borcunu ödeyemediği, çocuklarından yardım istediği, yardım etmemeleri üzerine borcu karşılığı taşınmazı dünürüne sattığı anlaşılmaktadır. Bu noktada satış, bedeli karşılığında olduğuna göre artık muvazaadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bundan sonra yapılan temliklere gelince, ...taşınmazı ½ paylarla damadı ... ve onun kardeşi ...'e satmıştır. ... bedelini ödemiş, ... ise vermiş olduğu senedin bedelini ödeyemeyince taşınmazı kayınpederi olan ...'e iade etmiştir. Bu arada aile içi sorunlar oluşmuş, ...'in eşi baba evine dönmüş, araya girenlerin ricası üzerine ...'in iade ettiği pay bu kez ...tarafından kızı ...’ye devredilmiş ve aile birliği yeniden kurulmuştur. Dolaysıyla, olayların oluş şekli, taraflar arasındaki sosyal ve ekonomik ilişkiler, yörenin gelenek ve görenekleri gibi bir çok özellik göz önüne alındığında temlikin muvazaalı olduğunu söyleyebilme imkanı bulunmamaktadır.

6.3.3. Diğer taraftan, her ne kadar Dairenin 23.03.2021 tarihli ve 2019/1023 Esas, 2021/1683 Karar sayılı bozma kararında, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak tapu iptali ve tescil isteminin kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacının temyiz itirazları kabul edilerek bozulmuş ise de; yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere anılan bu hususun davacı lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı kuşkusuzdur.

6.3.4. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 27.12.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

- MUHALEFET ŞERHİ -

Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil, bedel ve tenkis istemlerine ilişkindir.

Dosya Dairemizce de incelenmiş ve Dairemizin 2019/1023 Esas, 2021/1683 Karar sayılı ilamı ile yerel Mahkemenin ret kararını kaldırarak temlikin muvazaalı yapıldığına ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı, oy çokluğuyla temliklerin muvazaalı yapıldığı kabul edilmiş, 3. kişilere yapılan temlikler yönünden, bedel istemi yönünden ve infazda tereddüt yaratmayacak bir hüküm kurulması için bozma kararı verilmiştir.

Muhalif üyeler ise taşınmazın dünürüne yapılan temlikin gerçek bir satış olduğunu, bundan sonra yapılan temliklerin ise aile içi sorunlar nedeniyle yapılmış temlikler olduğunu, muvazaanın varlığından bahsedilmeyeceğini belirtmişlerdir.

Bölge Adliye Mahkemesi bu bozma ilamına uyarak davanın kabulüne karar vermiştir.

Dosya içerisinde bulunan tüm deliller değerlendirilmiş, temliklerin muvazaalı olarak yapıldığı oy çokluğu ile kabul edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince ve Dairece kabul edilen muvazaanın varlığı usuli kazanılmış hak olmuştur. Kararın başka bir nedenle (bedel istemi ve infaza elverişli hüküm) bozulması da bu durumu değiştirmemektedir.

Dosya içeriği değişmeden delillerin takdiri sonucu önceki hüküm ve saptanan hukuksal olgulardan dönmek usuli kazanılmış hak ilkesinin ihlalidir. Süreklilik kazanan uygulama da bu yöndedir. Delillerin takdiri ve kanaat değişikliği usuli kazanılmış hakkın istisnası olamaz. Bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz, dosyanın bozma sonrası verilen hüküm yönünden incelenmesi gerekmektedir.