Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5201 E. 2023/1511 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tereke temsilcisi tarafından, murisin sağlığında davalıya devrettiği taşınmazların ehliyetsizlik, hile veya gabin nedeniyle devrinin iptali ve tescili istemiyle açılan davada, davalının iyiniyetli olup olmadığı ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Kısıtlama kararının temlik tarihinden sonra verilmiş olması, davacının ehliyetsizliğine ilişkin iddiayı destekler delil bulunmaması, hile ve gabin iddialarının ispatlanamaması ve davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmamış olması değerlendirilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali - tescil ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı tereke temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vasisi, annesi ...’un malvarlığını kötü idare ettiği için Antalya 5. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/2134 E., 2010/958 K. sayılı kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alındığını, maliki olduğu 113 ada 1, 2, 3, 4, 5 ve 6, 2899 ada 1, 311 ada 32 parsel 6 no.lu bağımsız bölümü, davalının annesinin evlat sevgisini ve güvenini kötüye kullanarak adına tescil ettirdiğini, davalının bir kısım taşınmazları dava dışı kişilere temlik ettiğini, davalının taşınmazları alacak gelirinin bulunmadığını, kısıtlının bu kadar çok taşınmazı bir anda elden çıkarması için ihtiyacı olmadığı ve tamamını sadece kızına satmasının hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, herhangi bir bedel almadığını, kızının maddi ve manevi etkisi altında kalarak onun iradesine mahkum olduğunun ortada olduğunu, oğlunun ölümü dolayısıyla yaşadığı üzüntü ve bu acıyı hafifletmek için kullandığı ve bazen de davalının verdiği ne olduğunu bilmediği ilaçların da kısıtlının iradesini zayıflattığını ileri sürerek, tapu iptali ile tescile, dava dışı kişilere devredilen taşınmazlar yönünden şimdilik 30.000TL bedelin tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında kısıtlının ölümü ile terekesini temsilen ... tereke temsilci olarak atanmıştır.

II. CEVAP

Davalı, vasinin annesini yönlendirdiğini, aleyhine icra takiplerine neden olduğunu, annesi ile arasında protokoller düzenlendiğini, taşınmazların bedeli karşılığında alındığını, annesi hakkında gerçekler saptırılarak vesayet kararı alındığını, hakkında açılan dava ile ilgili vesayet makamından izin alınmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.12.2018 tarihli ve 2010/450 E., 2017/353 K. sayılı kararıyla; davanın vasi tarafından açıldığı, dava açılırken husumete izin kararı alınmadığı, davacının yargılama sırasında ölümü ile tereye temsilcisi atanarak yargılama yapılamayacağı, dava açıldığı tarihteki koşullara göre davacının dava açma ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle, davanın pasif husumetten reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı tereke temsilcisi vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gönderme Kararı

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 12.09.2019 tarihli ve 2019/282 E., 2019/1025 K. sayılı kararıyla; vasinin dava açarken vesayet makamından izin alarak dava açması gerekmekte ise de, bu izin olmadan dava açılması halinde yargılamanın devamı sırasında eksikliğin giderilmesinin mümkün olduğu gerekçesiyle, kısıtlanma kararının kesinleşme şerhli onaylı suretinin temini, vesayetin ölümle ortadan kalkıp kalkmadığı, husumet iznine gerek bulunup bulunmadığı, tereke temsilcisi atanmasına gerek bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılması için HMK’nın 353/1-a-4, 6. maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesince Gönderme Kararı Sonrasında Verilen Karar

Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli ve 2019/245 E., 2021/92 K. sayılı kararıyla; davacının savurganlığı nedeniyle kısıtlandığı, temliklerin kısıtlanma işleminden çok önce olduğu, devir tarihinde ehliyeti haiz olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

D.İstinaf Nedenleri

Tereke temsilcisi vekili istinaf dilekçesinde; Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/259 Esas sayılı dosyası ile muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığını, her iki dosyanın birleştirilmesi talebinde bulunduklarını ancak taleplerinin reddedildiğini, davalının annesi ... ile kısıtlama kararından önce yapmış olduğu işlemin iyiniyetli bir davranış olarak değerlendirilemeyeceğini, bu durumda kısıtlama kararından önce davalının kısıtlı ile yaptığı hukuksal işlemlerin TMK.nın 410. maddesi gereğince ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olup, iptali gerektiğini, tanıkların, özellikle davalı ...’un oğlu ...’nın ...’un davalının etkisi ve baskısı altında oğlunun kalp krizi sonucu ölümü üzerine ne yaptığını bilemez halde tüm ekonomik geleceğini tehlikeye sokan davranışlarda bulunduğunu, davalının onun bu zayıf durumundan yararlandığını beyan ettiğini belirterek, kararın ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.

E. Gerekçe ve Sonuç

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 26.04.2022 tarihli ve 2021/1180 E., 2022/666 K. sayılı kararıyla; kısıtlama kararı TMK'nın 410/3. maddesinde özel olarak düzenlenen ayırt etme gücü ile ilgili olmayıp, aynı Kanun'un 406. maddesi gereğince borçlunun savurganlığı nedeniyle verilen bir kısıtlama kararı olduğu ve kısıtlama kararının tarihi, temlikten çok sonra olduğundan, davacının ehliyeti olmadığı, iradesinin zayıflatıldığına ilişkin soyut iddiayı destekler maddi bir olgu, delil bildirilmediği, hile ve gabin iddiası ispatlanamadığı gibi, davanın hak düşürücü süre içinde açılmadığı, davanın eldeki dava tarihinden sonra açılan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasıyla birleştirilmesine ilişkin talebin, birleştirme kararının ikinci davanın açıldığı Mahkemece verilebileceği, ikinci davanın 10 yıl sonra açılması ve dava sebepleri ile araştırma konularının farklı olması nedeniyle hukuki yararın olmadığı gerekçesiyle, tereke temsilcisi vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Tereke temsilcisi vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali - tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi; “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.”, TMK’nın 14. maddesine göre, “Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur.”, TMK’nın 16/1. maddesine göre, “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazandırmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu ... gerekli değildir.”

2. TMK’nın 405. maddesi; “Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır. Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.”

3. TMK’nın 406. maddesi; “Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanır.” hükümlerini içermektedir.

4. Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Türk Borçlar Kanunu'nun 36. maddesinde açıklandığı üzere, taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse, hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

5. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

6. Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 28. maddesi ile "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.

Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup tereke temsilcisi vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 99,20TL bakiye onama harcının tereke temsilcisinden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.