Logo

1. Hukuk Dairesi2022/521 E. 2022/4350 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 03.12.2021 tarihli, 2021/410 Esas ve 2021/1697 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde davalı ... vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 31/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekilleri Avukat ...ve Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, 9 parsel sayılı taşınmazdaki 5 ve 6 numaralı bağımsız bölümlerini kredi çekmesi için davalı ...’e temlik ettiğini, kredi ödemeleri tamamlandığında taşınmazın geri verilmesi için inançlı işlem sözleşmesi akdettiklerini ancak ...’in taşınmazları yakın arkadaşı olan davalı ...’a muvazaalı olarak bedelsiz devrettiğini, kredi ödemelerinin kendisi tarafından yapılırken, kalan borcun aniden erken ödeme ile kapatıldığını, taşınmazın 2009 yılından itibaren bir eğitim kurumuna kiraya verildiğini ve okul olarak kullanılan taşınmazda fiilen bağımsız bölüm olmadığını, tüm bağımsız bölümlerin birlikte kullanıldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., sunulan inanç sözleşmesinin hukuken geçerli olmadığını, anılan sözleşmenin delil oluşturmak için sonradan düzenlendiğini ve kendisini bağlamadığını, davacının damadı olan ...’i tanımadığını, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, değerin tapuda düşük gösterildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlemin var olduğu, davalı ...’ın da iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı ... tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 20.02.2020 tarihli, 2020/13 Esas ve 2020/245 Karar sayılı kararı ile davalı ...’ın iyiniyetinin usulünce araştırılması ve iyiniyetli olmadığı saptanır ise TBK’nin 97 nci maddesi değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılması ile yeniden bir karar verilmek için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, ilk derece mahkemesince kaldırma kararı uyarınca işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı ... istinaf dilekçesinde özetle, Mahkemece kaldırma kararı doğrultusunda gerekli incelemeler yapılmaksızın karar verildiğini, kötüniyetli olduğuna dair hiçbir delil sunulmadığını, tanıkların davacının oğlu ve akrabası olup ifadelerine itibar edilemeyeceğini, taşınmazı alırken iyiniyetli olduğuna dair delil listesi ve toplanmasını talep ettiğini, delillerin liste halinde sunulduğunu fakat talebin reddedildiğini, taşınmazın bedelinin ödenerek alındığının tanık anlatımlarıyla ispatlandığını, inanç sözleşmesini bildiğinin ispatlanılamadığını, bilirkişi raporunda satın alınırken ödenen bedelin doğrulandığını, davacı tarafından dosyaya sunulan inanç sözleşmesinin kanunda belirtilen şekilde yapılmadığından geçersiz olduğunu, taşınmazı satın aldıktan sonra üzerine kredi kullandığını, taşınmazdaki dairelerinde bulunan kiracıya kiraların ödenmesi için ihtarname keşide ettiğini ve ödeme olmayınca da dava açtığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 03.12.2021 tarihli, 2021/410 Esas ve 2021/1697 Karar sayılı ilamı ile; davaya konu taşınmazların davacı tarafından ...'e inanç sözleşmesi ile devredildiği, ...'den de ipotekli ve hacizli olarak taşınmazın davalı ...'a devredildiği, ...'ın davacının oğlu ...ile aynı yerde esnaf olup ticari faaliyet yaptığı, davalı ... taşınmaz bedelini ödediğine ilişkin tanık dinletmiş ise de ödemeyi yazılı belge ile ispat edemediği, davalı ... taşınmaz bir bütün olarak kiraya verildiği halde satıştan iki yıl sonra ihtar çektiği ve ihtardan da iki yıl sonra da ecrimisil ve müdahalenin meni talepli dava açtığı dikkate alındığında; davacı ile davalı ... arasındaki inanç sözleşmesini bildiği, tapuya güven karinesinden yararlanamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, ilk derece mahkemesinin bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararına karşılı örtülü direnme kararı verdiğini, hiçbir delilin toplanmadığını, bölge adliye mahkemesinin bu durumu dikkate almadığını, davacının süresinde keşif masrafını yatırmadığı için davanın reddinin gerektiğini, davacının 6 ncı celse dinletilmeyen tanıklarının dinlenilmesine muvafakat etmemelerine rağmen dinlenildiğini, mahkemenin kendisinin hiçbir delilini toplamadığını, davacının hiçbir delil sunmadığını, tanık beyanları ile karar verildiğini, bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararını kötüniyetin ispat edilemediği gerekçesiyle verdiğini, kaldırma kararından sonra davacının oğlu ile ticari ilişki olup olmadığı hususunda beyanda bulunulmadığını, yeniden dinlenilen davacı tanıklarının da önceki beyanlarından farklı bir şey söylemediklerini, kötüniyetine ilişkin bir beyan olmadığını, ticari ilişkiye dair de beyan olmadığını, kendi tanıklarının satış bedelinin ödendiğini, kendisi ile davacının oğlu arasında ticari ilişki olmadığını, kendisinin iyiniyetli olduğunu beyan ettiklerini, davacı tanıklarının akraba olduklarını ve tanıklarına itibar edilemeyeceğini, ödenen bedelin bilirkişilerce tespit edilen değerle aynı olduğunu, taşınmazı tapuya güvenerek iyiniyetle edindiğini, inanç sözleşmesi adlı belgenin sonradan oluşturduğunu, sözleşme ekindeki nüfus cüzdanının sözleşmeden sonraki bir tarihte yenilenmiş olduğunu, tanık dinletilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafından düzenlenen bir vekaletnamede davacının okuma yazma bilmediği gerekçesiyle parmak izi ile işlem yapıldığını, inanç sözleşmesinin de hukuka uygun olarak yapılmadığını, davacının aynı taşınmazdaki bağımsız bölümleri cebri icra ve satış yoluyla başkalarına temlik edildiğini, taşınmazı aldıktan sonra kredi kullandığını, taşınmazı aldıktan sonra kiracılara kirayı kendilerine ödemeleri için ihtar gönderdiğini, ödemediklerinde de dava açtığını, diğer davalının davacının damadı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nin 26 ve 27 nci maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

3.2.2. TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (V.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV.3.) no.lu paragrafta belirtilen şekilde kararın verilmesi yerindedir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekilleri için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 52.908,24 TL bakiye onama harcının davalı ...’dan alınmasına, 31.05.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.