Logo

1. Hukuk Dairesi2022/5284 E. 2023/1843 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

KARAR : Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı ile 04.12.2015 tarihinde evlendiklerini, ancak resmi nikah yapmadan önce 15.05.2015 tarihli iki adet yazılı, evlilikten dolayı taahhütname ve sözleşme başlıklı belgeler ile dava konusu 20 ada 58 parsel sayılı taşınmazı parasını ödeyerek satın aldığını ve tapu masraflarını da üstlenerek tapuda davalı adına kaydettirdiğini, davalının geçimsizlik çıkararak ve sadakatsiz davranarak kendisini evde barındırmadığını, müşterek evi Nisan 2016'da terk etmek zorunda kaldığını, tarafların Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.04.2017 tarihli ve 2016/407 Esas, 2017/101 Karar sayılı kararı ile boşandıklarını, davacının dava konusu taşınmazı davalıya elden bağışlama suretiyle bağışladığını, davalının da geçimsiz ve sadakatsiz tavır ve davranışlarıyla davacıya bakmadığı gibi kendisine ağır hakaretlerde bulunduğunu, boşanma davasının açılış tarihi olan 21.07.2016 tarihinin bağıştan rücu sebebini öğrendiği tarih olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescile, olmazsa bedele karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu evin evlenmek amacıyla hediye edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.09.2019 tarihli ve 2017/343 E., 2019/424 K. sayılı kararıyla; taşınmazın bağışlanmasına ilişkin akdin resmi yazılı şekilde yapılması gerektiği, taraflar arasındaki adi yazılı akitlerin geçersiz olduğu, davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

Silifke 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davalı istinaf dilekçesinde; tebligatların usulsüz olduğunu, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, adi yazılı belgelerin hukuki değeri olmadığını, tarafların birbirlerini severek evlendiklerinden dolayı davacının, kendisine bir taşınmaz alacağını taahhüt ettiğini, davacı ile aralarındaki evlilik devam ederken davacı ilk evliliğinden olan oğlunu ziyaret için Hollanda'ya gittiğini, ziyaret dönüşü oğlundan gördüğü tehdit, baskı ve hakaretler nedeni ile aralarında sorunlar ortaya çıktığını, davacı ile arasında herhangi bir problem olmadığını ve evliliğin sona ermesinde bir kusuru bulunmadığını, boşanma davasında nafaka, tazminat ve mal paylaşımı gibi hiçbir talebinin de olmadığını, dava konusu evi aldıklarında bakımsız olduğunu, birçok tadilat ve tamirat yaptığını, hâkiminin taleple bağlılık ilkesine aykırı hareket ettiğini sebepsiz zenginleşmeye dayanılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 15.11.2021 tarihli ve 2021/434 E., 2021/1488 K. sayılı kararıyla; taraflar arasında resmi bir sözleşme bulunmadığından bağış ilişkisinin söz konusu olmadığı, sebepsiz zenginleşmenin mevcut olmadığı, taşınmazın evlilik hediyesi olarak verildiği, mehirin örf ve adet gereği geri istenebilecek bir alacak olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalının sadakatsizliği nedeniyle kısa süreli evliliğin mehir olarak görülmesinin doğru olmadığını, sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olduğunu, davalının iyiniyetli olmadığını, davalı vekili yargılama sırasında çekildiğinden vekalet ücretine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, bağıştan dönme (rücu) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.Bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye etkili (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece 6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 291. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de TBK.nın 295. maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir. Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tespiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren TBK.nın 297. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.

2. 6100 sayılı HMK’nın yargılama giderleri başlıklı 323/1-ğ maddesinde; vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti, yargılama giderleri içinde sayılmıştır.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Somut olayda, davalı vekilinin yargılamanın devamı sırasında 27.03.2018 tarihli dilekçe ile vekaletten istifa ettiğini bildirdiği ve keyfiyetin davalı asile tebliğ edilmek suretiyle durumdan haberdar edildiği, davanın onun huzuru ile sürdürülerek sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, usulü dairesinde bir süre vekil aracılığıyla davada temsil olunan davalının yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretine hak kazanacağı tartışmasızdır. Vekilin azli veya davadan çekilmesi neticeye etkili değildir.

3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava; bağıştan rücu hukuki sebebe dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır.

Dava reddedilmiştir.

Mahkemece, davanın reddine dair 2021 tarihli hükümde “Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca davalı lehine 17.725,00TL nispi vekalet ücreti takdirine, davacıdan alınarak davalıya verilmesine” karar verilmiştir.

Davacı vekili diğer temyiz sebepleri ile birlikte bu hususu da temyiz sebebi olarak ileri sürmüştür.

Dosya kapsamı ile vekilin yargılama sırasında istifa ettiği açıktır.

Bir davada vekalet ücreti takdir edilmesinin ilk şartı bir vekilin bulunması, ikincisi ise vekil tarafından hukuki yardım yapılmasıdır.

Vekalet ücretine ilişkin başlıca mevzuat şu şekildedir.

Karar tarihinde yürürlükte bulunan 2021 yılı Av. Asgari Ücret Tarifesinin “Uygulanacak tarife” başlıklı 21. M. –“ (1) Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.”

Avukatlık Kanununun Avukatlık ücretini düzenleyen 164. maddesinde “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.” “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyletakas ve mahsup edilemez,haczedilemez.”

Aynı Yasanın 166/3.fıkrası “ Bir ilamın cebri icra yoluyla infazına girişildiğinde, icra dairesi, takip talebinde bulunan tarafın ilamda adı yazılı olan avukatına, icra emri ile aynı zamanda düzenleyeceği bir bildiriyi, gideri takip talebinde bulunandan alınmak suretiyle, derhal tebliğ eder. Bu bildiri tebliğ edilmedikçe icranın sonraki safhalarına geçilemez”

Yine aynı yasanın “Avukatın işi takipten vazgeçmesi, azli ve ücretin gününde ödenmemesi” başlıklı 174. M.si –“ Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır.

Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.”

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2014/ 16494E, 2014/14762 K sayılı ilamında böyle bir durumda vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirtmiştir.

Bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; azledilen veya istifa eden vekilin vekalet ücretini alabilmesi için haksız azledilmiş olması veya haklı olarak istifa etmiş olması gerekir. Vekilin haklı veya haksız istifa edip etmediği meselesi ise vekil ile müvekkili arasında görülecek vekalet ücreti alacağına ilişkin davada tartışılacaktır.

Karar tarihinde olmayan vekil için vekalet ücreti takdir edilmesi halinde ortaya birden fazla sorun çıkacaktır. Öncelikle karar başlığında vekile yer vermek mümkün değildir. İcraya konulan ilamda vekil bulunmamasına rağmen vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle Avukatlık Kanununun 166/3.maddesi gereğince icra memurunun işlem yapması mümkün olmayacaktır.

Yine aynı Yasa gereğince takdir edilen vekalet ücretinin avukata ait olması nedeniyle bu ücretin vekil tarafından doğrudan icraya konması mümkün olmayacaktır. Zira kararda vekil bulunmamaktadır. Buna rağmen icraya konulması halinde vekili azleden asıl veya istifa eden vekilin müvekkili istifanın haksız veya azlin haklı olduğu iddiasını ileri sürerek itiraz edecek bu husus ta yargılamayı gerektirecektir. Yargılama sonunda vekilin haksız çıkması halinde vekalet ücreti asılda kalacak, bu da yasanın açık hükmüne aykırı olacaktır.

Somut olayda davalı açısından karar tarihinde bir vekilin bulunmadığı tartışmasızdır.

Karar başlığında da Davalı vekiline yer verilmemiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesi gerekirken, aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.