"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile tazminat istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 09/02/2021 tarihli ve 2020/1206 Esas ve 2021/188 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl, birleştirilen 2010/453 ve 2009/614 Esas sayılı davalarda davacılar, mirasbırakan teyzesi ... ...’in 193 ada 123 parsel sayılı 4 numaralı bağımsız bölümünü davalı komşusu ...’e ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, devir tarihinde mirasbırakanın 92 yaşında olduğunu ve kendisine yasal danışman atandığını, davalının mirasbırakana akrabalarını kötülediğini, sözleşmenin gerçek bir bakım sözleşmesi olmadığını, davalının amacının mirasbırakanın mallarını almak olduğunu, mirasbırakana davalının bakmadığını ve onun aciz durumundan faydalanarak işlemi gerçekleştirdiğini ileri sürerek, ölünceye kadar bakma akdinin iptali ile taşınmazın mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada ölümü üzerine mirasçılarına tebligat yapılmasına rağmen mirasçıları davayı takip etmemiş, davalı vekili tarafından dava takip edilmiş, davacı mirasçıları istinaf aşamasında yargılamaya katılmışlar, aşamada davacılardan ... ...’ın ölümü üzerine mirasçıları yargılamayı devam ettirmişlerdir.
Birleştirilen 2010/438 Esas sayılı davada davacılar, mirasbırakanın İstanbul 25. Noterliğinin 27.06.2007 tarihli ve 18794 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile maliki olduğu 67 ada 29 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını davalıya devrini kararlaştırdığını, mirasbırakanın 92 yaşında olduğunu ve kendisine yasal danışman atandığını, davalının mirasbırakanın mallarından yararlanmak için hukuka aykırı eylemleri sonucunda ölünceye kadar bakma akdini yaptırdığını, davalının mirasbırakanın güvenini kazanıp yanına yaklaştığını ve kendilerini kötülediğini, kendini yalnız hisseden mirasbırakanı kandırarak işlemi gerçekleştirdiğini, ortada gerçek anlamda bir bakım ve bakım sözleşmesi olmadığını, sadece mirasbırakanın acizliğinden ve eksikliklerinden faydalanıldığını ileri sürerek, ölünceye kadar bakma akdinin iptaline karar verilmesini istemişler, aşamada davacılardan ... ...’ın ölümü üzerine mirasçıları yargılamayı devam ettirmişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davalarda davalı, mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğunu, mirasbırakanla kendisinin ilgilendiğini ve kendi otelinde kaldığını, bakım borcunu yerine getirdiğini, davacıların mirasbırakana bakmadıklarını belirterek davaların reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, iddiaların ispat edilemediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresinde asıl ve birleştirilen davada davacılar istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Asıl ve birleştirilen davada davacılar dilekçelerinde özetle,
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 09/02/2021 tarihli ve 2020/1206 Esas 2021/188 Karar sayılı ilamı ile; muris ... ... ...'nin 16/10/2009 tarihinde dul ve çocuksuz olarak vefat ettiği, asıl ve birleştirilen dava davacılarının murisinin kardeşlerinin alt soyu olduğu, murisin davalı ... ... ile İstanbul 25. Noterliğinin 27/06/2007 tarihli ve 18794 yevmiye nolu düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma akdi yaptığı, davalının Kadıköy ilçesi 193 ada 123 nolu parsel 4 nolu bağımsız bölümü bu akde dayanarak 29/06/2007 tarihinde adına tescil ettirdiği, ölünceye kadar bakma akdinin konusu Fatih ilçesi 67 ada 29 nolu parselin 1/2 hissesinin ise halen muris adına kayıtlı olduğu, murisin İstanbul 25. Noterliğinin 08/01/2007 tarihli ve 00303 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile de daha önce bu taşınmazları ve bankadaki mevduatlarını davalıya vasiyet ettiği, muris için İstanbul 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/60 Esas sayılı dosyasında 05/02/2007 tarihinde vesayet davası açıldığı, mahkemenin murise yasal danışman atanmasına karar verdiği, murisin mahkeme beyanında açılan davayı kabul etmediğini belirttiği, dosyada murisin mal varlığı ile ilgili tedbir kararının bulunmadığı, murisin karara karşı bir üst mahkemeye itirazda bulunduğu, bunun reddine karar verilmesi üzerine kararı temyiz ettiği, Yargıtay incelemesi sonucu kararın 10/09/2008 tarihinde kesinleştiği, tanıkların beyanlarında davalının murisin komşusu olduğu, murisin taşınmazının yanında davalının otelinin bulunduğu, murisin yaşının ilerlemesi ve ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmesi nedeniyle otele yerleştiği yaklaşık 5 yıl otelde yaşadığı, otelin alt katında murise ait oda bulunduğu, burada para vermeden kaldığı, davalının kendisine çok iyi baktığı, burada vefat ettiği, murisin emekli aylığının ve kira gelirinin bulunduğu, murisin dava dosyasında ve vasiyetnamenin iptali dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Genel Kurulu raporlarında ölünceye kadar bakma akdi tarihinde ve vasiyetname tarihinde fiili ehliyetine haiz olduğunun belirtildiği, bu haliyle murisin akit tarihinde fiili ehliyetinin bulunduğu, vesayet davası nedeniyle herhangi bir kısıtlamasının olmadığı, davalının murisle yapılan sözleşme uyarınca bakım edimini eksiksiz yerine getirdiği gerekçeleriyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davacılardan ... ... temyiz dilekçesinde özetle, sadece tanık beyanları ve ATK raporuna dayanılarak davanın reddine karar verildiğini, ölünceye kadar bakma sözleşmesinin hukuken geçerli olup olmadığını davanın konusu olduğunu, 06.03.2007 tarihli rapora göre mirasbırakanın görme yetisini kaybettiğini bu nedenle dava konusu sözleşmeyi okuyup imzalamasının mümkün olmadığını, mahkemenin ve Bölge Adliye Mahkemesinin bu konuda bir beyanda bulunmadığını, sözleşme tanıklarının dinlenilmesini talep ettiklerini, o tanıklardan birinin de davalının vekili olduğunu, davalının amacının hiç bir bağı olmayan komşusuna bakmak mı yoksa onun mallarını ele geçirme mi olduğunun irdelenmesi gerektiğini, bilimsel mütalaa ile ATK raporunun çeliştiğini, murisin bakıma ihtiyacı olmadığını nitekim vesayet davasında kendisinin kendisine baktığını beyan ettiğini, davalının sözleşmenin gerekliliklerini de yerine getirmediğini, murisi otelinde bodrum katta yaşamak durumunda bıraktığını, sabit geliri olan murisin terekesinden para çıkmadığını, bunun da murisin bedeli karşılığında otelde kaldığını gösterdiğini, dava tanıklarının da bu konuda bir bilgileri olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Diğer davacılar temyiz dilekçelerinde özetle, ölünceye kadar bakma akdi yapıldığında mirasbırakanın 92 yaşında olduğunu ve kendisine yasal danışman atanmış olduğunu, yasal danışman atanan davada alınan raporda mirasbırakanın görme bozukluğu yaşadığının tespit edildiğini, mirasbırakanın bu rapordan dört ay sonra ölünceye kadar bakma akdini imzaladığını, yazılanları okumasının ve imzalamasının mümkün olmadığını, ancak sözleşmede öyle yazdığını, davalı murise kendi otelinde baktığını iddia etmiş ise de mirasbırakanın yasal danışman atanmasına karar verilen davada kendisine ait bir yerde kaldığını evine bitişik davalıya ait otelde zaman zaman kaldığını bildirdiğini, bakım ile devredilen taşınmazların bedelleri arasında çok fazla fark olduğunu, mahkemenin sadece tanık beyanlarını karar yazdığını ancak bunlara ilişkin yorum yapmadığını, ATK raporunda eksikliklerin olduğunu, itiraz üzerine alınan genel kurul raporunda da bazı üyelerin aynı olduğunu, kendilerinin sunduğu bilimsel mütalaanın dikkate alınmadığını, murisin vasiyetname düzenledikten altı ay sonra da ölünceye kadar bakma akdi düzenlediğini, murisin bakım ile ilgili bir problem nedeniyle kendini koruma içgüdüsü ile bu sözleşmeyi yaptığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı ölünceye kadar bakma akdinin iptali ile tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mal varlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hâkimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (V/3.2.) numaralı paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre (IV/3.) numaralı paragrafta belirtilen şekilde kararın verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacı ... mirasçılarından ve 21,40 TL bakiye onama harcının ise diğer davacılardan alınmasına 22/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.