Logo

1. Hukuk Dairesi2023/1004 E. 2024/4007 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasçılar tarafından, terekeye dahil taşınmazlar üzerindeki tapu kayıtlarının iptali ve kendi adlarına tescil edilmesi istemiyle açılan davada, davacıların ıslah yoluyla dava dışı mirasçıların da davaya dahil edilmesinin mümkün olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların başlangıçta kendi miras payları oranında tapu iptali ve tescil talebinde bulunurken, sonradan ıslah yoluyla tüm mirasçıların haklarını kapsayacak şekilde terekeye iade talebinde bulunmalarının ve dava dışı mirasçıları davaya dahil etmelerinin mümkün olmadığı, ayrıca mahkemenin ıslah dilekçesini davalılara tebliğ etmeden ve savunma imkanı tanımadan dosya üzerinden hüküm vermesinin usule aykırı olduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına ve istinaf başvurusunun reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/897 E., 2022/809 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/225 E., 2020/229 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; davalılar adına kayıtlı Düzce ili, Akçakoca ilçesi, ... köyü 112 ada 6 ve 9, 133 ada 17 ve 18 ile 159 ada 30 parsel sayılı taşınmazların ortak mirasbırakanları ...'dan kaldığını, mirasçılar arasında taksim yapılmadığını, davalıların kadastro tespiti sırasında taşınmazları kendi adlarına tespit ve tescil ettirdiklerini ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payları oranında iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir. Davacı ...'in yargılama sırasında ölümü üzerine davasını mirasçıları takip etmiştir. Davacılar vekili 23.07.2020 havale tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu 112 ada 9, 133 ada 17 ve 18 ile 159 ada 30 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan ...'nin tüm mirasçıları adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 23.11.2018 tarihli ve 2014/313 Esas, 2018/748 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş, kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 05.12.2019 tarihli ve 2019/860 Esas, 2019/1136 Karar sayılı kararı ile; davacılar ..., ..., ... ve ... Bülbül'ün davalılar ... ve ...'ye yönelik davaları hakkında dava şartının bulunup bulunmadığı göz önüne alınmadan, davanın çözümüne esas teşkil edecek tüm deliller toplanıp usulünce değerlendirilmeden yazılı biçimde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/101 Esas sayılı davasının 17.07.2020 tarihli 2. celsesinde 112 ada 9, 133 ada 17 ve 18 ile 159 ada 30 parsel sayılı taşınmazlar ile davacılar ..., ... ve ... yönünden dava tefrik edilerek eldeki esası almış; İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalılar ... ve ...'nin terekeye göre 3. kişi konumunda oldukları, bu nedenle davacıların miras payları oranında talepte bulunamayacakları, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı kuralının, İstinaf Mahkemesince verilen kaldırma kararından sonra ıslah yapılamayacağı şeklinde yorumlanması gerektiği gerekçeleriyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili; Mahkemece ıslah taleplerinin dikkate alınmadığını, dava konusu 112 ada 9 parsel sayılı taşınmaz bakımından her ne kadar taşınmaz senetsizden tespit görmüş ise de Mahkeme aksi kanaatte ise ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapılıp yapılmadığının araştırılmadığını, 113 ada 17 ve 18 ile 159 ada 30 parsel sayılı taşınmazlar yönünden kendisine ait olmayan taşınmazı ...'ın ...'a hibe etmesinin hukuka aykırı bir işlem olduğunu belirtip İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalılar ... ve ...'nin mirasbırakan ...'nin terekesine göre 3. kişi durumunda oldukları, mirasçılardan birinin terekeye karşı 3. kişi konumunda olan kişi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesi imkanı bulunmadığı, ayrıca davacı vekili tarafından yapılan ıslahın, karşı tarafa tebliğ edilmediği gibi harcı da yatırılmadığından usule uygun olmadığı, usulü işlemler tamamlanmış olsa bile Dairenin kaldırma kararından sonra dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 177 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesince tahkikata yönelik bir işlem yapılmadığından ıslahın da yapılamayacağı da göz önünde bulundurularak İlk Derece Mahkemesince davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yinelemiş, ayrıca tefrik kararının hatalı olup usul ekonomisine de aykırılık teşkil ettiğini, ıslah dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmemesinde kendilerinin herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığını, bu hususun Mahkemenin görevinde olduğunu, ıslahın dava konusunu arttırmaya yönelik olmadığını, bu nedenle harç yatırılmasına gerek olmadığını, Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesinin aksine kaldırma kararından sonra işin esasına girilip tahkikata ilişkin işlemler yapıldığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtip bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesinin birinci fıkrası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 27 nci, 138 inci, 176 ncı, 177 nci maddesi, Anayasa'nın 36 ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (HGK) 29.06.2011 tarihli ve 2011/1-364 E.- 2011/453 K. sayılı, 15.06.2016 tarihli ve 2014/4-1193 E.- 2016/800 K. sayılı kararları, YİBK’nin 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E.-1948/3 K. sayılı kararı.

3. Değerlendirme

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Düzce ili, Akçakoca ilçesi, ... köyünde yapılan ve 30.01.2007 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmaları sonucunda 112 ada 9 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 133 ada 17 ve 18 ile 159 ada 30 parsel sayılı taşınmazların davalı ... adına tespit ve tescil edildikleri; mirasbırakan ...'ın 23.08.1987 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak davacılar ile dava dışı ..., ..., ... ve ...'nin kaldığı, davalıların terekeye göre üçüncü kişi konumunda oldukları anlaşılmaktadır.

Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/101 Esas sayılı davasından tefrikle eldeki esası alan davada davacılar, taşınmazların mirasbırakanları ...'dan kaldığını, mirasçılar arasında taksim yapılmadığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlar, aşamada 23.07.2020 havale tarihli ıslah dilekçeleri ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan ...'nin tüm mirasçıları adına tescilini talep etmişler, İlk Derece Mahkemesince duruşma açılmaksızın 24.07.2020 tarihinde tensiple davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.

HMK'nın 177 nci maddesinde, "(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. (2) (Ek:22/7/2020-7251/18 md.) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz. (3) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir." düzenlemesine yer verilmiştir.

Kavram olarak; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine ıslah denir (HMK m.176) (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6.C.IV, İstanbul 2001, s.3965) Eş söyleyişle ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur. (YİBK’nin 04.02.1948 tarihli ve 1944/10 E.-1948/3 K. sayılı kararı) Islahın temel amacı, dava değiştirme yasağını, hasmın rızasını almaya gerek duymadan aşmak; böylece yeniden dava açma yükünden kurtularak davaya getirilmesi unutulan vakıaları davaya dahil etmek, dava sebebini değiştirmek ya da ibraz ile ikame edilmesi ihmal edilen delilleri davada ileri sürme olanağını tarafa sağlamaktır. (Tutumlu, M.A., Kuram ve Uygulama Işığında Medeni Usul Hukukunda Islah, 2010, s.17)

Uygulamada gözetilmesi gereken ve yukarıda izah edilen denge olgusu, bazı hallerde ıslah yoluna başvurulmasına engel oluşturur.

Bu noktada istem sonucu kavramını açıklamak gerekir.

İstem sonucu, dava konusunu belirleyen tek ve asıl ögedir. Öğretide istem sonucu, mahkemeden istenilen şey olup davanın mevzuunu teşkil eder (Postacıoğlu, İ. E., Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6.Bası, İstanbul 1975) ve mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi keyfiyeti olarak anlaşılmaktadır.(Bilge N./Önen E., Medeni Yargılama Hukuku Dersleri, 3. Baskı, Ankara 1978)

Dava konusunun ne olduğu istem sonucu ile belirleneceğine göre, istem konusu ile dava sonucu iddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı ve bu nedenle de ıslah kurumu açısından bir özdeşlik göstermektedir. (Yılmaz, E., Medeni Yargılama Hukukunda Islah, Değiştirilmiş 2. Bası, Ankara-2010, s.190) Dava konusunda yapılacak değişiklik, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kapsamında kalmakla birlikte, ıslah yolunun işletilmesi ile sağlanabilmektedir. Bu halde dava konusunun veya istem sonucunun değiştirilmesi yönünde yapılabilecek değişiklik tamamen ıslah veya kısmen ıslah şeklinde gerçekleşebilir.

Uygulamada, istem sonucuna ilişkin fazlaya dair haklarını saklı tutan davacının dava değerini ıslah yolu ile arttırabileceği tartışmasız kabul edilmektedir. Bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu edilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır. (HGK’nın 29.06.2011 tarihli ve 2011/1-364 E.- 2011/453 K. sayılı, 15.06.2016 tarihli ve 2014/4-1193 E.- 2016/800 K. sayılı kararları.)

Somut olayda, davacılar başta miras payları oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlar, aşamada ıslah dilekçeleri ile tapu kayıtlarının iptali ile tüm mirasçılar adına tescilini istemişlerdir. Ne var ki, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince davacıların ıslah suretiyle dava konusu edilmeyen dava dışı mirasçıların miras paylarının dava konusu edilmesi sonucunu doğuracak şekilde terekeye iade talebinde bulunmaları mümkün olmadığı gibi davacı yanına ıslahla başka kişilerin dahil edilmesi de mümkün olmayacaktır.

Mahkemece, ıslahın usule uygun olmadığının kabulü belirtilen gerekçe ve sonucu itibarıyla doğrudur. Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir.

Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

HMK'nın 138 inci maddesinde; "Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir." hükmüne yer verilmiş olup bu düzenleme uyarınca, hakimin dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinde yapacağı inceleme ile karar verebileceği açıktır. Her ne kadar hakime; dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verme yetkisi tanınmış ise de yazılı yargılama usulüne tabi davalarda, açılan davaların niteliğinin de gözetilerek bu yetkinin çok sınırlı ve istisnai hallerde uygulanması gerekmektedir.

Anılan maddeye göre duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet davası gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.

Bilindiği üzere HMK'nın hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27 nci maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.

Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa'nın 36 ncı maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.

Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 36 ncı maddesi ile HMK'nın 27 nci maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, Mahkemece davacıların ıslah dilekçesinin davalılara tebliğ edilmesi, bu hususta davalılara savunma imkanı tanınması, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle davacılar vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.