"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1630 E., 2022/1630 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/104 E., 2021/178 K.
Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Ankara ili, Sincan ilçesi, ... Mahallesinde 1957 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tespit harici bırakılan ve tapuda davacı adına kayıtlı 112 ada 99 parsel sayılı taşınmazın doğusunda ve batısında yer alan iki parça kısmın davacı tarafından imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini, 1980 yılından itibaren davacı tarafından fasılasız ve nizasız olarak malik sıfatıyla tarla olarak kullandığını ileri sürerek imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmaz bölümlerinin davacı adına tapuya tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ve TMK'nın 715 inci maddesine göre zamanaşımı yolu ile edinilemeyeceğini belirterek davanın usul hükümleri ve esastan reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; 3402 sayılı Yasa'nın özellikle 14 üncü ve 17 inci maddesinin son fıkrası ile ilçe ve kasabaların imar planlarının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hükmün uygulanmayacağı şeklinde açık bir hüküm getirildiğini, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda imar planı kavramı tanımının açık olarak yapıldığını, gerek nazım imar planı gerekse uygulama imar planının bu Kanun kapsamında imar planının tanımı içerisinde olduğunu, Kadastro Kanunu'nun 17 inci maddesi şartlarının değerlendirilmesi halinde davaya konu taşınmaz ve çevresinde imar-ihya ve zilyetlikle kazanımın mümkün olmayacağının açık olduğunu, Büyükşehir Belediye Kanunu gereği tescili istenen alanın bağlı olduğu köy tüzel kişiliğinin kaldırılarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı sınırları içine alınarak mahalle statüsüne dönüştüğünü, dolayısı ile belediye sınırları içinde kalan alanlar gelişme ve planlama kapsamındaki alanlar olduğundan zilyetliğin dayanağı olan nizasız kullanım durumunun da ortadan kalktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Belediye Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; husumetin İdarelerine yöneltilemeyeceğini, dava konusu edilen ve tescili istenilen taşınmazın müvekkili Sincan Belediye sınırları içerisinde bulunmadığını, davanın Etimesgut Belediye Başkanlığına yöneltilmesi gerektiğini, TMK'nın 713 üncü maddesinde tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı nizasız ve aralıksız olarak 20 yıl süreyle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği düzenlemesine yer verildiğini, aynı zamanda bir taşınmazın imar ihya yolu ile kazanılabilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17 inci ve 14 üncü maddesinde yer alan şartların gerçekleşmiş olması gerektiğini, buna göre taşınmazın imar ve ihya suretiyle iktisap edilebilmesi için olağanüstü bir emek ve masraf harcanmak suretiyle taşınmazın tarıma elverişli olmayan bir durumdan tarıma elverişli kültür arazisi durumuna getirilmiş olması gerektiğini, taşınmazın zilyetlik öncesi durumu tarla vasfında ise söz konusu taşınmazda imar ve ihya yolu ile iktisap söz konusu olmayacağını, ayrıca ilgili maddeler gereği taşınmazın kamu hizmetine tahsis edilen yerlerden olmaması gerektiğini, dava konusu taşınmazların imar planına dahil edilmemiş olması halinde bu taşınmazların özel mülkiyete konu olabileceğinin ortaya çıktığı, nüfus artışı ve sosyal gereksinimler gibi hususlar dikkate alındığında belediyenin kamu yararı gözeterek ilgili taşınmazlara ilişkin bir imar planı düzenleme yapmasının söz konusu olabileceğini, 2006 yılında tarla olarak kullanıldığını, dolayısı ile imar-ihyaya dayalı tescili için öngörülen süre şartının gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, 20.01.2021 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile (2.771,31 m2 ), (B1) harfi ile (4.781,48 m2) ve (C) harfi ile (1.835,37 m2) gösterilen toplam 9.338,16 m2 yüz ölçümlü tescil harici bırakılan alanların TMK'nın 713 üncü maddesi uyarınca davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı raporda (B2) harfi ile gösterilen 1.654,49 m2'lik alanın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece her ne kadar 20 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyet olunduğuna hükmedilmişse de bu hususu belgelendirecek herhangi bir hususa gerekçeli kararda yer verilmediğini, taşınmazların evveliyatında davacının mirasbırakanı babası tarafından kullanılmış eklemeli zilyetliğe dayanıldığını, ancak taşınmazların hangi nedenle (taksim, bağış, satış vs.) davacıya intikal ettiği hakkında açıklama yapılmadığını, ayrıca Yerel Mahkemece dava konusu taşınmazın hangi nedenle ve hangi tarihte tescil harici bırakıldığı hususunun açıklığa kavuşturulmayıp taşınmazın tescil harici bırakılan tarih itibariyle niteliğinin kesin olarak belirlenmediğini, tescil harici alanların koşulları oluşmadığından imar ihya sebebiyle davacı adına tescilinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, yine bir taşınmazın imar ve ihya yoluyla kazanılabilmesi için tapuya kayıtlı olmaması gerektiğini, 49319 ada 1 parsel sayılı taşımazın sınırları içerisinde kalan alanın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine ilişkin verilen kararın da yerinde olmadığını, somut delile dayanmaksızın eksik araştırma ve incelemeye dayalı kurulan hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 26.12.2017 tarihli krokide (A), (B) ve (C) harfleri ile gösterilen taşınmaz bölümlerinin 1955 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında kadastro harici bırakılarak tutanak düzenlenmediği, jeodezi ve fotogrametri mühendisinin 1975, 1990, 1991 ve 1999 yıllarına ait hava fotoğraflarına göre yöntemince yaptığı inceleme ve değerlendirmede tarımsal faaliyet yürütülmekte olan yerler olduğu, taşınmazların 2007 yılında onaylanan nazım imar planı kapsamında kaldığı, bu tarihten geriye 20 yılı aşkın süredir davacının irsen intikal ve taksimen nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurduğu, davacı yararına 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 inci maddesinde belirtilen imar-ihya ile taşınmaz edinme şartlarının gerçekleştiği, dava konusu bölümlerden 20.01.2021 tarihli ek bilirkişi raporunda (B2) olarak gösterilen alanın imar parselasyonu kapsamına alınarak 49319 ada 1 sayılı imar parseli içerisinde kaldığı, tapuda imar ve satış yolu ile davalı Hazine ve dava dışı şahıslar adına kayıtlı olduğu, bu durumda tescil hükmü kurulmasının mümkün olmayıp Mahkemece bu hususun da gözetilerek bu kısım yönünden mülkiyet tespiti yönünde hüküm kurulduğu, böylece Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapusuz taşınmazın tescili isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13 üncü, 14 üncü, 16 ncı, 17 nci ve 18 inci maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı ve 713/1 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1957 tarihinde yapılan tesis kadastrosu sonucunda Ankara ili, Sincan ilçesi, ... Mahallesinde bulunan dava konusu taşınmaz bölümleri ekilemez arazi niteliğiyle tescil harici bırakılmıştır.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekili tarafından kabul kararı verilen (A) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin (B1) ve (B2) olarak gösterilen kısımlara yönelik karara karşı temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, çekişmeli taşınmaz bölümleri üzerinde davacı taraf lehine zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesi ile kabul kararı verilmiş ise de tek kişilik ziraat mühendisi ve jeoloji mühendisi bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısımda imar-ihya çalışmalarına 21 yıl önce başlandığı, imar-ihya çalışmalarının yıllara sari olarak tamamlandığı belirtilmiş, uzman bilirkişi tarafından incelenen 1975 tarihli hava fotoğraflarında (B) harfi ile gösterilen kısmın boş doğal görünümde olduğu, tarımsal faaliyet yapılmadığı, sabit sınırların arazi üzerinde olmadığı, 1990 - 1991 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarında ise tarımsal faaliyetin yapıldığı belirtilmiş, Mahkemece kabul kararı verilirken ve bilirkişi raporunda Yasa'da aranan 20 yıllık zilyetlik süresi dava tarihine göre hesaplanmıştır, oysa bölgede 2007 yılında onaylanan nazım imar planı bulunduğundan zilyetlik hesabının dava tarihine göre değil 2007 yılına göre hesaplanması gerekir. Yetersiz ziraat bilirkişi ve harita mühendisi bilirkişi raporu ile yetinilmiş, taşınmazlarda imar ihyanın ne zaman başladığı, ne zaman tamamlandığı hususları tam olarak belirlenmemiş, çekişmeli taşınmaz bölümleri üzerindeki zilyetlik durumu kesin olarak saptanmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, fen bilirkişisi, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu katılımı ile keşif yapılmalıdır.
Taşınmaz başında yapılacak keşif sırasında yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından çekişmeli taşınmaz bölümlerinin önceki ve şimdiki niteliği, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, imar-ihyaya en erken ne zaman başlanıldığı ve tamamlandığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı; yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler, gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmelidir.
Ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmaz bölümlerinin eğimi, niteliği, toprak yapısı, bitki örtüsü, taşınmazda imar ihyaya ne zaman başlandığı, hangi tarihte tamamlandığı, taşınmaz üzerinde ekonomik amaçlı zilyetliğe ne zaman başlanıldığını ve taşınmazın kullanım durumunu kesin olarak belirleyen bilimsel verilere dayalı, önceki ziraat bilirkişi raporunu da irdeleyen ve sınırındaki taşınmazlarla mukayese edilecek şekilde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; taşınmaz ve çevresini tüm yönleriyle gösterecek şekilde taşınmaz ve çevresinin yakın plan fotoğrafları çektirilip fotoğraflar üzerinde çekişmeli taşınmazlar kabaca işaretlettirilmelidir.
Jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden taşınmazların kadastro paftasında ki konumunun bilgisayar programı aracılığıyla uydu ve hava fotoğraflarına aktarılması suretiyle hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle ve temin edilebilecek en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları üzerinde de inceleme yaptırılarak taşınmazların önceki ve şimdiki niteliği, imar-ihya edilip edilmediği, imar-ihya edilmiş ise ne zaman başlanıp hangi tarihte tamamlandığı, ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren başladığı hususlarında ayrıntılı rapor düzenlemesi istenilmelidir.
Fen bilirkişisine keşfi takibe, bilirkişi ve tanık sözlerini denetlemeye imkan verir krokili rapor düzenlettirilmelidir.
3402 sayılı Kanun'un 17 inci maddesi göz önüne alınarak taşınmazlar imar planı kapsamında kaldığından imar planı onay tarihinden önce 3402 sayılı Yasa'nın 14 üncü ve 17 inci maddesinde öngörülen koşulların davacı taraf yararına gerçekleşmiş olup olmadığı değerlendirildikten sonra, tüm deliller dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin fen bilirkişi raporunda (A) ve (C) harfleri ile gösterilen bölüme yönelik temyiz itirazının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün bu kısmının ONANMASINA,
2. Davalı Hazine vekilinin fen bilirkişi raporunda (B1) ve (B2) harfleri ile gösterilen bölümlere yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 inci maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının fen bilirkişi raporunda (B1) ve (B2) harfleri ile gösterilen bölümlere ilişkin kısmının yukarıda değinilen nedenlerle BOZULMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13 üncü maddesinin “j” bendi gereğince Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde onama hükmü yönünden kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.