Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6227 E. 2024/3103 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi zilyetlik iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının zilyetliğinin ispat edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, kadastro öncesinde taşınmaz üzerindeki zilyetliğini ispatlayamaması ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde belirtilen zilyetlikle kazanım şartlarını taşımadığı gözetilerek, mahkemenin davayı reddeden kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/99 E., 2023/11 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak verilen red kararı aynı Dairece onanmış, davacı yanın karar düzeltme istemi kabul edilerek Dairece hüküm bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; Diyarbakır ili, Sincik ilçesi, ... köyünde kaim 127 ada 18 parsel sayılı taşınmazın kendisine annesinden intikal ettiğini, taşınmazın kendisine ait olmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla davalı adına tescil edildiğini, taşınmazın zilyetliğinin de kendisinde olduğunu, davalının kötü niyetli olarak taşınmazı kendi adına tescil ettirdiğini, 25.09.2011 tarihli tutanağın taşınmazın kendisine ait olduğunu gösterdiğini belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın kendi adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davada taraf teşkilinin eksik olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacı tarafından sunulan tutanağı kabul etmediğini ,taşınmazda kendisinin zilyet olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 22.01.2014 tarihli ve 2013/232 Esas, 2014/25 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın uzun yıllardan beri kullanılmadığı ancak daha öncesinden davacı ...'ın dedesi tarafından kullanıldığı ve davacıya ait olduğu, 25.09.2011 tarihinde yapılan köy cemaat toplantısında dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin davalı ... adına yapılmasından dolayı davalının davacı ...'a dava konusu taşınmazın tapusunu devredeceği yahut karşılığında 3.500,00 TL vereceği yönünde tutanak bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne , çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli ve 2014/18844 Esas, 2014/12524 Karar sayılı kararıyla; davacının, dava konusu taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep ettiği, dava konusu taşınmazın satış, bağış ya da mirasbırakanın ölümünden sonra yapılan paylaşım ile davacıya kalmış olması halinde davanın yürütülmesi, dava konusu yerin açıklanan yollarla davacıya kalmamış olması ve terekeye dahil bir taşınmaz olması durumunda ise, davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açamayacağı düşünülerek davanın dava koşulundan reddine karar verilmesi gerektiği açıklanarak Mahkemece davacıdan taşınmazın annesinden ne şekilde kendisine devredildiği konusunda açıklama istenilmesi, davacının taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline göre öncelikle dava şartı üzerinde durulması, taşınmazın tereke malı olmadığının saptanması halinde yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın esası bakımından hüküm kurulması, miras şirketine dahil bir mal ise davanın reddine karar verilmesi gereğine değinilerek hüküm bozulmuştur.

3. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; Mahkemenin 04.10.2018 tarihli ve 2015/47 Esas,2018/424 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın terekeye ait bir taşınmaz olduğu, aksi durumun ispat edilemediği, davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açamayacağı gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

4.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2015/47 Esas, 2018/424 Karar sayılı kararıyla; usul ve yasaya uygun olduğu belirtilen hüküm onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Dairece yapılan inceleme sonucunda Dairenin 07.04.2022 tarihli ve 2021/9233 Esas, 2022/2915 Karar sayılı kararıyla; Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli bozma kararından sonra davacının dava konusu taşınmazın zilyetliğini annesinden devraldığını ileri sürdüğü ve ... Noterliğinin 09.06.1983 tarihli, 02002 yevmiye numaralı taşınmaz zilyetlik devir senedini sunduğu, davacının mirasbırakan annesinden irsen intikal ve taksim iddiası ileri sürmediğine göre davada taraf sıfatı bulunduğu, davacının davayı tek başına açmasında kanuna aykırılık bulunmamasına rağmen Mahkemece davanın usulden reddine karar verildiği ve (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından maddi hata ile hükmün onandığı açıklanarak davacının davada taraf sıfatının bulunduğu gözetilerek hükmüne uyulan bozma kararı gereğince işin esasının incelenmesi, yerinde yeniden keşif yapılıp, tanıkların dinlenmesi, 09.06.1983 tarihli senedin zemine uygulanması, toplanan ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 09.06.1983 tarihli noter senedinin dava konusu taşınmazı kapsamadığı, senedin dava konusu taşınmazı kapsadığı kabul edilecek olsa dahi dava konusu taşınmazda davacının fiili zilyetliğinin oluştuğuna yönelik herhangi bir beyan olmadığı, kadastro öncesinde taşınmaz üzerindeki zilyetliğin davacıya geçtiği hususunun ispatlanamadığı, 3402 sayılı Yasa'nın 14 üncü maddesinde öngörülen zilyetlikle kazanım şartlarının davacı lehine gerçekleşmediği, taşınır hükmüne tabi olan tapusuz taşınmazlarda mülkiyetin zilyetliğin devri ile geçeceği, davacının dava konusu taşınmazda zilyetlik olgusunun kadastro işlemlerinden önce veya sonra ve de davacının dayanak yaptığı senet tarihinde oluştuğuna dair dosya içerisinde mevcut bir delilin bulunmadığı, davacının taşınmazda hiçbir zaman malik sıfatıyla zilyet olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacı ve annesine ait olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, dava konusu taşınmazın davacıya ait olduğu konusunda davalının açık ikrarı olmasına rağmen Mahkemece aleyhe karar verildiğini, kararın hatalı, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Kadastro sonucu, Adıyaman ili, Kahta ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 127 ada 18 parsel sayılı 654,04 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit ve tescil edilmiştir.

2. Temyizen incelenen nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesinin yollamasıyla davada uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesindeki sebeplerin varlığı halinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye 157,75 TL onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

30.04.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.