Logo

1. Hukuk Dairesi2023/97 E. 2024/3348 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu mera olarak tescil edilen taşınmazın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti ve tapu kaydının iptali istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, toplulaştırma çalışmaları, komşu parsellerin durumu ve taşınmazın coğrafi özellikleri gibi hususlarda yeterli araştırma yapmadan, yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurması ve taşınmazın bazı bölümleriyle ilgili ayrı ayrı hüküm kurmaması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/76 E., 2022/149 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın dahili davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 20.11.2019 tarihli, 2019/4807 Esas, 2019/7740 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın dahili davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 110 ada 53 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında mera olarak sınırlandırıldığını, evveliyatı mera olmayıp babasına ait olan taşınmazın babası tarafından sağlığında müvekkiline hibe edildiğini, uzun yıllardır eklemeli şekilde müvekkili tarafından zilyet edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Kişiliğini temsilen muhtar Yıldırım Karakoç 24.09.2014 tarihli duruşmada; dava konusu taşınmazın davacının babasına ait olduğunu, ondan da davacıya kaldığını belirtmiştir.

2. Dahili davalı Hazine temsilcisi tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 19.11.2014 tarihli, 2013/313 Esas, 2014/310 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın nizalı bölümünün mera vasfında olmayıp çayır vasfında olduğu, evveli itibariyle davacının babasına ait olan taşınmazın sağlığında davacıya hibe edildiği ve davacının taşınmazda eklemeli şekilde 20 yıldan fazla zilyetliğinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, dava konusu 110 ada 53 parsel sayılı taşınmazın 25.08.2014 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde dahili davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 20.11.2019 tarihli, 2019/4807 Esas, 2019/7740 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu taşınmazın tarla olarak ekilip biçilmek suretiyle kullanıldığını beyan etmelerine karşın, keşif sonucu düzenlenen ziraat mühendisi bilirkişi raporunda taşınmazda hiç bir şekilde toprak işlemesi yapılmadığının, çayır bitkisinin biçildiğinin belirtildiği, dolayısıyla taşınmaz üzerinde zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğü hususunda çelişki hasıl olduğu halde Mahkemece söz konusu çelişkinin giderilmediği, ziraat mühendisi bilirkişinin kısa, gerekçesiz ve soyut nitelikte olup zilyetlik olgusunun değerlendirilmesi bakımından son derece yetersiz raporunun hükme esas alındığı belirtilerek Mahkemece açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin 31.05.2022 tarihli, 2020/76 Esas, 2022/149 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın nizalı bölümlerinin mera vasfında olmayıp çayır vasfında olduğu, evveli itibariyle davacının babasına ait olan taşınmazın sağlığında davacıya hibe edildiği ve davacının taşınmazda eklemeli şekilde 20 yıldan fazla zilyetliğinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, dava konusu 144 ada 20 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişinin 11.10.2021 tarihli raporunda (B) harfi ile gösterilen 1.996,17 metrekarelik bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, arazi toplulaştırması sonucu dere yatağı olarak bırakılan ve aynı raporda (A) harfi ile gösterilen 303,51 metrekarelik taşınmaz bölümünün davacı adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde dahili davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Dahili davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde; Mahkemece eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, dava konusu taşınmaz bölümlerinin Hazineye ait olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadsatro Kanunu’nun 14, 16 ve 17 nci maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 254 üncü maddesi

3. Değerlendirme

1. Kadastro çalışmaları sonucunda Ardahan ili, Göle ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 110 ada 53 parsel sayılı 9.995,90 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kadimden beri köy halkı tarafıdan mera olarak kullanıldığından bahisle umumi çayır vasfı ile sınırlandırılarak özel siciline yazılmıştır.

2. Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan araştırma ve inceleme sonunda nizalı taşınmaz bölümlerinin özel mülkiyete konu yerlerden olduğu ve zilyetlikle iktisap koşullarının davacı lehine oluştuğu kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, bozma sonrası ortaya çıkan yeni olgular (bölgede yapılan toplulaştırma çalışması gibi) göz önünde bulundurulduğunda yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar için yeterli bulunmadığı anlaşılmıştır. Şöyle ki, mahallinde yapılan keşif sonrası teknik bilirkişiden aldırılan raporda dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde toplulaştırma çalışmaları yapıldığı ve 144 ada 20 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu belirtildiği halde ilgili toplulaştırma evrakı ve 144 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı dosya arasına getirtilmemiş, dava konusu taşınmazın sınırında bulunan 110 ada 45 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağı varsa dayanağı kayıtlarla birlikte getirtilip dosya arasına alınmamış, mahallinde yapılan keşifte dinlenen ve yapılan kimlik tespitinde yalnızca TC kimlik numarası ile adı-soyadı keşif tutanağına yazıldığı için kaç yaşında oldukları, hangi köyde oturdukları ve taraflarla akrabalığı veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı anlaşılamayan yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının taşınmazın niteliği ile ilgili olarak soyut nitelikteki beyanlarına itibar edilmiş, taşınmazın sınırında Kura Nehri bulunmasına rağmen nizalı taşınmaz bölümlerinin aktif dere yatağı içerisinde olup olmadığı, derenin etkisinde bulunup bulunmadığı hususlarında araştırma yapılmamıştır.

Hal böyle olunca; Mahkemece öncelikle taşınmazın sınırında bulunan 110 ada 45 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağı, varsa dayanağı kayıtlarla (tapu kaydı, vergi kaydı gibi) birlikte getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu yerde oluşturulan 144 ada 20 parsel sayılı taşınmazın ilk oluşumundan itibaren tedavüllü tapu kaydı ile taşınmaz toplulaştırma çalışmaları sonucunda oluşmuşsa bu çalışmaya ilişkin evrak getirtilip dosya arasına alınmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen taşınmazın bulunduğu köyde ve komşu köylerde ikamet edip davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, jeolog bilirkişi ve teknik bilirkişi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte, tanıklar hakkındaki hükümler aynı zamanda yerel bilirkişiler hakkında da uygulanacağından, öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 254 üncü maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların usulüne uygun şekilde kimlik tespiti ve yemini yaptırılmalı ve bu husus keşif tutanağına yazılmalı, daha sonra yerel bilirkişi ve tanıklardan nizalı taşınmaz bölümlerinin öncesinin kime ait olduğu, kimden intikal ettiği, kim tarafından ne sıfatla ve ne şekilde kullanıldığı, taşınmazın umumi ya da özel çayır vasfında olup olmadığı, sınırında bulunan nehirden etkilenip etkilenmediği

hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, komşu 110 ada 45 parsel sayılı taşınmazın varsa dayanağı kaydının nizalı taşınmazı ne okuduğu belirlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında doğacak çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle yöntemince giderilmeye çalışılmalı; teknik bilirkişiden keşfi ve uygulamayı denetlemeye elverişli ayrıntılı rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye dosya arasında bulunan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak nizalı taşınmaz bölümlerinin sınırlarını, niteliğini ve kullanım durumunu belirtir şekilde rapor alınmalı; 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı biçimde değerlendirme yapılmak suretiyle nizalı taşınmaz bölümlerinin toprak yapısı, eğimi ve bitki deseninin ne olduğunu belirten, dava konusu taşınmazın nizalı bölümleri ile taşınmazın kalan bölümleri arasında doğal ya da yapay ayırt edici bir sınır bulunup bulunmadığını açıklayıp tarımsal niteliğini ve kullanım durumunu bildiren, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş somut verilere dayalı ayrıntılı rapor alınmalı; jeolog bilirkişiden nizalı taşınmaz bölümlerinin önceki ve halihazırdaki niteliğinin ne olduğunu, dere yatağında kalıp kalmadığını, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığını, derenin etkisi altında kalıp kalmadığını, taşınmazların jeolojik yönden zilyetlikle mülk edinilmeye olanaklı yerlerden olup olmadığını açıklayan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, dava konusu taşınmazın (A) harfi ile gösterilen bölümünün tapu kaydının iptaliyle geriye kalan bölümlerinin birbiriyle irtibatının kalmadığı (taşınmazın üç parçaya ayrıldığı) anlaşıldığı halde taşınmazın kalan bölümleri ile ilgili ayrı ayrı hüküm kurulmamış olması da isabetsiz olup kararın açıklanan sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Dahili davalı Hazine temsilcisinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Temyiz eden dahili davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

08.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.