Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1212 E. 2024/2760 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı ve daha önce açılmış benzer bir davanın kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği ve mülkiyet hakkı bulunmayan davacının tazminat talebinde de bulunamayacağı gözetilerek, ilk derece mahkemesinin ret kararı direnme kararı ile onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/2642 E., 2023/2853 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/374 E., 2020/209 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil istemi yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat istemi yönüyle ise davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun vekalet ücreti yönüyle kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle, tapu iptali ve tescil istemi yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat istemi yönüyle ise davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, red sebebi ortak olan davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, hüküm Dairemizin 15.06.2023 tarihli ve 2022/6899 Esas, 2023/3333 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Dairemiz bozma kararına Bölge Adliye Mahkemesince direnilmesi üzerine karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yeniden yapılan inceleme sonucunda gereği düşünüldü;

I. DAVA

1. Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı ...’ın 1974 yılında vefat eden ... ’in mirasçılarından olduklarını, davalı ...’ın ...’nin başkaca mirasçıları da olduğunu bilmesine rağmen kadastro tespiti sırasında kendisini mirasbırakanın tek mirasçısı gibi gösteren Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1974/421 Esas, 1974/360 Karar sayılı veraset ilamı uyarınca, ...’den gelen dava konusu 825 parsel sayılı taşınmazı kendi adına yazdırdığını, eldeki davadan önce müvekkili tarafından açılan dava sonucunda söz konusu sahte veraset ilamının iptal ettirildiğini ve müvekkilinin mirasbırakandan gelen 2/18 payının bulunduğunun tespit edildiğini, taşınmaz kadastro tespiti sırasında yolsuz olarak davalı adına tespit ve tescil edildiğinden eldeki davanın her zaman açılabileceğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde ise müvekkilinin miras payının bedelinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

2. Davacı vekili 27.10.2015 tarihli duruşmadaki beyanında; her ne kadar dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın terekeye döndürülmesini istemişlerse de müvekkilinin miras hakkı ketmedildiğinden dava konusu taşınmazın müvekkilinin miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde ise müvekkilinin miras payının bedelinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

3. Davacı vekili 10.12.2015 tarihli duruşmadaki beyanında; eldeki davayı terditli olarak açtıklarını ancak dava konusu taşınmazın halihazırda dava dışı şahıs adına kayıtlı olduğunu öğrendiklerini, bu nedenle davalarına müvekkilinin miras payının bedelinin müvekkiline ödenmesi isteği yönüyle devam etmek istediklerini belirtmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadastro tespitine esas Çatalca Sulh Hukuk Mahkemesinin 1974/421 Esas, 1974/360 Karar sayılı veraset ilamının sahte olmadığını, eldeki davadan önce davacı tarafından aynı taşınmaza ilişkin olarak, aynı sebebe dayalı şekilde açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğini ve kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiğini, 40 yılı aşkın süredir müvekkilinin kullanımında olan taşınmaza ilişkin olarak davacının yine aynı sebebe dayalı olarak eldeki davayı açtığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Dahili davalılar ... ve müşterekleri vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, bugüne kadar müvekkillerinin mirasbırakana ait mallardan bir kazanımlarının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.10.2014 tarihli, 2014/532 Esas, 2014/623 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın bulunduğu beldenin Gaziosmanpaşa İlçesi sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle Mahkemenin yetkisizliğine, görevli ve yetkili mahkemenin Gaziosmanpaşa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş; hüküm, temyiz edilmeksizin 05.01.2015 tarihinde kesinleşmiştir.

Yetkisizlik kararı üzerine Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.05.2017 tarihli, 2015/21 Esas, 2017/219 Karar sayılı kararıyla; davacının eldeki davadan önce dava konusu taşınmaza ilişkin olarak aynı sebebe dayanarak Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın yapılan yargılaması sonucunda Mahkemenin 2005/84 Esas, 2005/325 Karar sayılı kararıyla, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince; davanın kadastro öncesi nedene dayalı olarak terditli şekilde açıldığı, yargılama sırasında ise davaya tazminat istemi yönüyle devam olunduğu, dava konusu taşınmazın dava tarihinden önce kayden dava dışı 3. kişiye satış suretiyle devredilmiş olduğu da gözönünde bulundurulduğunda, Mahkemece tapu iptali ve tescil istemi yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi, tazminat istemi yönüyle ise olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın açıklanan hususta karar verilmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gaziosmanpaşa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli, 2019/374 Esas, 2020/209 Karar sayılı kararıyla; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı uyarınca, tapu iptali ve tescil istemi yönüyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, tazminat istemi yönüyle ise eldeki dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak açıldığına, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 30.12.1974 tarihinden eldeki davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğine, hakkın özünün talep edilemediği bir durumda bedel talebinde de bulunulamayacağına göre davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, tapu iptali ve tescil davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat davasının ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında dava konusu taşınmazın yolsuz olarak sahte veraset ilamıyla davalı adına tespit ve tescil edildiğini, bu nedenle hak düşürücü sürenin eldeki davada uygulanamayacağını, öte yandan Mahkemece davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının da isabetsiz olduğunu ileri sürerek istinaf taleplerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 28.04.2022 tarihli, 2020/2106 Esas, 2022/1075 Karar sayılı kararıyla; davanın, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde tazminat istemine ilişkin olarak açıldığı, yargılama sırasında ise davaya tazminat istemine yönelik olarak devam olunduğu, davacı tarafından eldeki davadan önce aynı taşınmaza yönelik aynı nedene dayalı olarak açılan davanın yapılan yargılaması sonucunda, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiği ve hükmün Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği, artık taşınmazın aynını talep etme olanağı kalmadığından tazminat talep etme olanağının da kalmadığı, bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı; ancak yargılama sırasında kendisini vekille temsil eden davalılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönüyle HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince kaldırılmasına, diğer istinaf taleplerinin reddine, yeniden hüküm tesisiyle tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat talebinin reddine, red sebebi ortak olan davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından, istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Karar, Dairemizin 15.06.2023 tarihli, 2022/6899 Esas, 2023/3333 Karar sayılı kararıyla; davada dayanılan ketmi verese olgusunun kadastro öncesi neden olmayıp kadastro tespiti ile açığa çıkan bir durumu ifade ettiği, ketmi verese hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasında Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı, öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince kesin hüküm kabul edilen Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 31.05.2005 tarihli ve 2005/84 Esas, 2005/325 Karar sayılı kararında kadastro öncesi hukuki nedene dayalı olarak karar verildiği, eldeki davada ise davacının ketmi verese hukuki sebebine dayandığı gözetildiğinde hukuki sebepler farklı olduğu için eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin de tartışmasız olduğu, hal böyle olunca işin esasının incelenmesi ve sonuca göre karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar üzerinde durulmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının isabetsizliğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.12.2023 tarihli, 2023/2642 Esas, 2023/2853 Karar sayılı kararıyla; tarafların müşterek mirasbırakan ... ’in tespit tarihinden önce 07.04.1974 tarihinde vefat ettiği, taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında 30.12.1974 tarihinde davalı Turgan Angın adına tespit edildiği, tespit tutanağının 07.01.1975 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın tespit öncesi nedene dayalı olduğu hususunun açık olduğu, davanın açıldığı 02.10.2014 tarihine kadar hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğu, tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinin açık olduğu, ne var ki, dava konusu taşınmazın dava tarihinden önce üçüncü kişiye satış suretiyle devredilmiş olması nedeniyle davaya tazminat davası olarak devam edildiği, ancak hak düşürücü süre nedeniyle taşınmazın aynını talep etme imkanı bulunmadığından tazminat istemi bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında da bir isabetsizlik bulunmadığı, öte yandan kadastro kanunları tasfiye kanunları olup bu itibarla taşınmazlara ilişkin tapulama öncesinden gelen talep ve iddiaların belirlenen süre içerisinde yargı mercilerine taşınması ve çözümlenmesinin amaçlandığı, tespit öncesi nedenlerin ilanihaye dava konusu yapılarak taşınmazlara ilişkin sicillerin belirsiz halde bırakılmasının önlendiği, kaldı ki, davaya konu taşınmaz bakımından Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde davacının açtığı "davalının sahte veraset ilamı kullanarak adına yolsuz olarak tescil ettirdiği dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan ... mirasçıları adına payları oranında kayıt ve tescil edilmesi" istemli davada, Mahkemenin 31.05.2005 tarihli ve 2005/84 Esas, 2005/325 Karar sayılı kararıyla "tespitin 07.01.1975 tarihinde kesinleştiği, dava tarihine kadar on yıllık hak düşürücü süre tamamlanmış bulunduğundan davanın reddine" karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 11.10.2005 tarihli ve 2005/3334 Esas, 2005/3037 Karar sayılı kararıyla onandığı gerekçesiyle, Dairenin 28.04.2022 tarihli, 2020/2106 Esas, 2022/1075 Karar tarihli kararında direnilmesine, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının vekalet ücreti yönüyle HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince kaldırımasına, diğer istinaf taleplerinin reddine, yeniden hüküm tesisiyle tapu iptal ve tescil isteği yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, tazminat talebinin reddine, red sebebi ortak olan davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay bozma ilamına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesinin yerinde olmadığını, ketmi verese olgusunun kadastro tespiti ile ortaya çıkan bir neden olduğunu, davalının sahte veraset ilamı ile taşınmazı adına tespit ve tescil ettirdiğini, 10 yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağını belirtip istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebepleri tekrarla kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesi

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucunda İstanbul ili, Çatalca ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 825 parsel sayılı 668,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, tapu kaydı ve irsen intikal sebebiyle davalı ... adına tespit ve 07.01.1975 tarihinde tescil edilmiş, bilahare taşınmaz dava tarihinden önce 29.12.2011 tarihinde dava dışı İsmet Gömülü adına kayden satış suretiyle tescil edilmiştir.

Eldeki davadan önce davacı ..., dava konusu 825 parsel sayılı taşınmazın mirasıbarakan ... ’den kaldığını ancak kadastro tespiti sırasında davalı ... tarafından kendisini ...’nin tek mirasçısı olarak gösteren veraset ilamı uyarınca taşınmazı yalnızca adına tespit ve tescil ettirdiğini, oysa kendisinin de ... mirasçısı olduğunu, yeni bir veraset ilamı almak üzere dava da açtığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tesciline karar verilmesi istemiyle 19.01.2005 tarihinde Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, Mahkemenin 31.05.2005 tarihli, 2005/84 Esas, 2005/325 Karar sayılı kararıyla, davanın kadastro öncesi nedene dayalı olduğu, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin denetiminden geçmek suretiyle kesinleşmiştir.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/84 Esas, 2005/325 Karar sayılı dosyasının içeriğine, dosya kapsamından, eldeki davanın kadastro öncesi nedene dayalı olarak açıldığının ve dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 07.01.1975 tarihinden, davanın açıldığı 02.10.2014 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin anlaşılmasına, mülkiyet hakkı bulunmayan davacı tarafından artık bu hakka dayalı olarak tazminat isteminde de bulunulamayacağına göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA,

Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.04.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.