Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1446 E. 2024/2455 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin açtığı tapu iptal ve tescil davasında, davalı tarafından ileri sürülen zilyetlikle kazanma iddiasının oluşup oluşmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından ileri sürülen zilyetliğin, taşınmazın imar ve ihyasının tamamlanmasından sonraki 20 yıllık süreyi doldurmadığı ve davalı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptaline ve Hazine adına tescile ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/36 E., 2023/127 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde özetle; Kayseri ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan 244 ada 412, 348 ve 284 parsel sayılı taşınmazların 2004 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden hali arazi ve taşlık yapıda olduğunu, özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olmadığını, bu nedenle 244 ada 412, 348 va 284 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, davanın reddini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

İncesu Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.01.2016 tarihli ve 2014/718 Esas, 2016/23 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulüne, 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazlar yönünden mahalli bilirkişi beyanları, ziraat bilirkişi raporu ile hava fotoğraflarının yorumlandığı harita mühendisi bilirkişi raporu dikkate alındığında 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazların özel mülkiyete elverişli olmadığı, hava fotoğraflarına göre 1954-1992 yılları arasında taşınmazların sınırlarının belirli olmadığı ve taşınmazlarda kullanımın görünmediği, tespit yılı olan 2003 tarihine kadar taşınmazlarda zilyetliğin saptanıp ispatlanamadığı gerekçesiyle 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin davanın kabulü ile tapu kayıtlarının iptali ile Hazine adına tesciline, 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise; dava konusu taşınmazın mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre davalının babası zamanında babası tarafından kullanıldığı, hava fotoğrafının yorumlandığı bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazın 1975-1992 yılları arasında tarımsal faaliyete konu olduğu ve sabit sınırların arazide mevcut olduğunun görüldüğü, 1954 tarihli hava fotoğrafında ise sınırlar ve kullanım gözükmediği, ziraat bilirkişi raporu ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre taşınmazda son 20-30 yıldır kullanım olmadığının belirtildiği ancak böyle olsa bile taşınmazın bu bilgiye göre 1975 yılında kullanıldığı, hava fotoğraflarından anlaşılan 1975-1992 arasındaki en az 17 yıllık kullanıma mahalli bilirkişi tanıkların ''evveliyatında tarım arazisi idi'' şeklindeki beyanlarına göre eklenecek ve var kabul edilecek olan zilyetlikle kazanılan taşınmazın 4721 Türk Medeni Kanunu'nun 717 nci maddesindeki kaybına ilişkin şartların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin, 15.12.2016 tarihli ve 2016/10140 Esas, 2016/10078 Karar sayılı kararıyla; tapu maliki ...'nin 17.05.2011 tarihinde 90.000 TL bedelli ipotek sözleşmesi yaptığı, ancak Mahkemece çekişmeli taşınmazlar üzerinde ipotek hakkı bulunan Ziraat Bankası adına dava dilekçesi ile duruşma gününün tebliğ edilmediği, bu halde taraf koşulu sağlanmaksızın karar verildiği, taraf koşulu dava şartlarından olup Mahkemece bu şart yerine getirilmedikçe davanın esasına girilerek hüküm kurulamayacağı, davacı tarafa davasını 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazlarda ipotek hakkı bulunan Ziraat Bankasına da yöneltmesi için süre ve imkan tanınarak taraf koşulu sağlanması, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçen ipotek sahibine yöntemince tebliğ edilerek varsa savunma ve delillerinin incelenip toplanması ve bundan sonra tarafların tüm delilleri birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektği, Mahkemece bu yön göz ardı edilerek usulünce taraf teşkili sağlanmadan davanın esasına girilmek suretiyle karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazlara yönelik hükmün bozulmasına, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş; davacı Hazine vekilinin 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına ilişkin olarak ise, Mahkemece çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, zilyetlikle mülk edinme koşullarının davalı yararına oluştuğu kabul edilerek karar verilmiş ise de; keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların zilyetliğe ilişkin beyanları ile taşınmazın vasfının tespiti yönünden zirai bilirkişi raporunun hüküm kurmak için yeterli olmadığı, doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle çekişmeli taşınmaza kuzey ve doğu yönden komşu taşınmazların kadastro tutanakları ile varsa dayanak belgelerinin getirtilmesi, ondan sonra yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, fen bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu huzuruyla yeniden keşif yapılması gerektiği, keşifte yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, taşınmaz üzerinde ne olduğu, imar-ihya edilip edilmediği edilmiş ise hangi tarihte tamamlandığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması gerektiği, keşifte alınan beyanların özellikle kuzey ve batı yönden komşu parsellerin tutanak ve dayanağı kayıtlar ile denetlenmesi gerektiğ, 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın dosya arasında bulunan hava fotoğraflarındaki niteliği, imar-ihya edilip edilmediği edilmiş ise hangi tarihte tamamlandığı, kullanım durumunu ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığını kesin olarak belirtir şekilde taşınmazı değişik yönlerden gösteren fotoğraflar da eklenmek suretiyle ayrıntılı ve gerekçeli raporlar alınması, daha sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği, Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu, davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan İncesu Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.06.2018 tarihli ve 2017/64 Esas ve 2018/134 karar sayılı kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda dava konusu 244 ada 348 ve 412 parseller yönünden taraf teşkili sağlanarak davanın kabulüne, dava konusu konusu 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan rapor alındığı ve bilirkişi heyetinin raporunda 244 ada 284 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak 29.09.2015 tarihli harita mühendisi bilirkişi raporunda 1975 ve 1992 yılı hava fotoğraflarının stereoskopik olarak incelemesine göre taşınmazın tarımsal faaliyete konu olduğu ve sabit sınırların arazide mevcut olduğunun belirtildiğinin, keşif esnasında da taşınmazın tarla olarak kullanıldığının görüldüğünün, kadastro tescil tarihi olan 2004 yılından geriye dönük olmak üzere en az 30 yıldır imar ve ihyasına devam edilmek suretiyle kültür arazisi tarla olarak kullanıldığının, kullanım durumu yönüyle bölgenin iklim şartları, erozyona maruz bir durumda olması ve taşınmazın taşlık olması dikkate alındığında nadas uygulaması yapılmasının kaçınılmaz olduğunun, dolayısı ile geçmiş yıllarda fasılalı olarak toprağın işlenerek kültür tarımı yapılmasının da olağan bir durum olduğunun, taşınmazın mera, orman, dere yatağı vb. Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yerlerden olmadığının bildirildiği, buna göre 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesindeki şartların davacı lehine mevcut olmadığı gerekçesiyle 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ve davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay ( Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2018/5340 Esas 2021/2650 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 244 ada 348 ve 412 parseller yönünden davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi ile bu parseller hakkındaki usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına; davacı Hazine vekilinin 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaz hakkında verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, Mahkemece, davalı lehine kadastro tespit tarihine kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilmesi için öncelikle zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra da 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17 nci maddeleri uyarınca emek ve para harcanmak suretiyle imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesinin zorunlu olduğu, somut olayda; ziraat mühendisi bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan raporda çekişmeli taşınmazın geometrik yapısı itibarıyla düzgün bir yapıya sahip olmadığı, çok taşlı olduğu, tescil tarihi olan 2004 yılından geriye dönük olmak üzere en az 30 yıldır imar ve ihya edilmesi devam etmek suretiyle kültür arazisi olarak kullanıldığının bildirildiği, keşif mahallinde dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıkların da, çekişmeli taşınmazı davacının kayın pederi ...’nin 1993-1994 yıllarına kadar hayvan gücü yardımı ile ekip biçtiğini, 1994 ile 2015 yılları arasında ise makineli tarımın yaygınlaşmasından dolayı kullanılmadığını ifade ettiğini, bu haliyle taşınmazın imar-ihya çalışmasının halen devam ettiği ve 1994 yılından tespit tarihi olan 2004 yılına kadar da kullanılmadığı, buna bağlı olarak çekişmeli taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla iktisap koşullarının davalı lehine gerçekleşmediği, hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuş, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 28.04.2022 tarih ve 2021/8589 Esas, 2022/3623 Karar sayılı kararıyla karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bozmaya uyan İncesu Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.06.2023 tarih ve 2023/36 Esas, 2023/127 karar sayılı kararıyla; Yargıtay bozma ilamı gereği, öncesinde dinlenen tanıkların ve mahalli bilirkişilerin makineli tarımın yaygınlaşmasından dolayı dava konusu taşınmazın kullanılmadığı şeklindeki beyanları ve ziraat mühendisi bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan raporda çekişmeli taşınmazın geometrik yapısı itibarıyla düzgün bir yapıya sahip olmadığı, çok taşlı olduğu, tescil tarihi olan 2004 yılından geriye dönük olmak üzere en az 30 yıldır imar ve ihya edilmesi devam etmek suretiyle kültür arazisi olarak kullanıldığının belirtildiği, bu haliyle taşınmazın imar-ihya çalışmasının halen devam ettiği ve 1994 yılından tespit tarihi olan 2004 yılına kadar da kullanılmadığı, buna bağlı olarak çekişmeli taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla iktisap koşullarının davalı lehine gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın müvekkiline mirasbırakanın evvelinden miras yoluyla intikal ettiğini, müvekkilin mirasbırakanının taşınmazı uzun yıllar boyunca davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla kullandığını, onların vefatının ardından müvekkilinin kendisine intikal eden dava konusu taşınmazı uzun yıllar boyunca malik sıfatıyla kullandığını, olağanüstü zamanaşımı yoluyla dava konusu taşınmazın mülkiyetini kazanmak için kanunda belirtilen şartların müvekkili lehine oluştuğunu, temyize konu karara dayanak teşkil eden bozma ilamında belirtilen hususların dosya kapsamında bulunmadığı kanısında olduklarını, ilgili bozma ilamında müvekkilinin olağanüstü zamanaşımı yoluyla hak iktisap edebilmesi için mevcut araziyi ihya etmesi gerektiği, bu durumun somut olayda mevcut olmadığı belirtilmiş ise de yapılan keşif sırasında dinlenen bir kısım tanık anlatımlarında arazilerin arada nadasa bırakıldığı, ancak müvekkili ve mirasbırakan ve evveli tarafından imar-ihya edildiğinin belirtildiği, arazilerin nadasa bırakılmış olması sebebiyle ihya edilmediği belirtilerek olağanüstü zamanaşımıyla hak iktisabının şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle müvekkili aleyhine açılmış bulunan davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ziraat bilirkişi raporunda da belirttiği üzere, davaya konu taşınmazın mera ve meradan açma yerlerden olmadığını, uzun yıllardan beridir şahıslar tarafından kullanılmakta olup işlenerek tarım arazisi haline getirildiğini, taşınmaza yıllarca emek ve mesai harcandığını, içerisinde bulunan taşlar temizlenerek uzun yıllardır şahıslarca nizasız ve fasılasız olarak kullanıldığını, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmayıp zilyetlikle kazanılabilmesi mümkün olan özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1 ve 17 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması HMK'nın geçici 3/2 inci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 124,82 TL fazla alınan peşin harcın istek halinde davalıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,25.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

- KARŞI OY -

Dava, Hazine tarafından ikame edilen tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 19.01.2016 tarihli kararıyla dava konusu edilen 244 ada 348 ve 412 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 15.12.2016 tarihli kararıyla karar bozulmuş, İDM'ce bozmaya uyularak aynı şekilde 344 ve 412 parseller yönünden davanın kabulüne, 284 parsel yönünden ise davanın reddi yönünde hüküm kurulmuştur.

Kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli kararıyla 348 ve 412 parseller yönünden davanın kabulüne ilişkin hükmün onanmasına, 284 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise: "Mahkemece, davalı lehine kadastro tespit tarihine kadar 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilmesi için öncelikle zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması, bundan sonra da 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17 nci maddeleri uyarınca emek ve para harcanmak suretiyle imar-ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu işlemlerin tamamlanmasından sonra kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesinin zorunlu olduğu, somut olayda; ziraat mühendisi bilirkişi kurulu tarafından dosyaya sunulan raporda çekişmeli taşınmazın geometrik yapısı itibarıyla düzgün bir yapıya sahip olmadığı, çok taşlı olduğu, tescil tarihi olan 2004 yılından geriye dönük olmak üzere en az 30 yıldır imar ve ihya edilmesi devam etmek suretiyle kültür arazisi olarak kullanıldığının bildirildiği, keşif mahallinde dinlenen mahalli bilirkişiler ve tanıkların da, çekişmeli taşınmazı davacının kayın pederi ...’nin 1993-1994 yıllarına kadar hayvan gücü yardımı ile ekip biçtiğini, 1994 ile 2015 yılları arasında ise makineli tarımın yaygınlaşmasından dolayı kullanılmadığını ifade ettiğini, bu haliyle taşınmazın imar-ihya çalışmasının halen devam ettiği ve 1994 yılından tespit tarihi olan 2004 yılına kadar da kullanılmadığı, buna bağlı olarak çekişmeli taşınmaz üzerinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla iktisap koşullarının davalı lehine gerçekleşmediği, hal böyle olunca; Mahkemece, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı lehine zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı dikkate alınarak davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına" karar verilmiştir. İDM'ce bozma ilamına uyularak taşınmazda halen imar ihyanın devam ettiği gerekçesiyle Hazinenin davasının kabulüne karar verilmiştir.

Sayın Çoğunlukla aramızda oluşan uyuşmazlık, 244 ada 284 parsel sayılı taşınmaza ilişkin İDM'ce verilen kabul kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tespiti 2004 yılında yapılmış olup davacı Hazinenin davasının kabulü için davalının dava konusu taşınmazı 2004 yılından önce kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı edinme koşullarının oluşmaması gerekmektedir. Oysa dosya arasında bulunan hava fotoğrafları incelendiğinde taşınmazın 1975 yılı ile 1993 yıllarında tarımsal faaliyete konu edildiği açıkça anlaşılmaktadır. Burada davacı tarafın taşınmazı kazanabilmesi için 20 yıllık süreye ihtiyaç bulunmakta olup taşınmazda 1975'ten önce de tarımsal faaliyet bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Dava konusu taşınmazda tarımsal faaliyetin davacının kayınpederi ... tarafından yapıldığı ve ...'nın 1994 yılında vefat etmesinden sonra taşınmazda tarımsal faaliyetin yapılmadığının kabul edilmesi halinde dahi ziraat bilirkişi raporunda dava konusu yerin kadastro tespitinden önce en az 30 yıldır kültür bitkisi yetiştirilen tarla olarak kullanıldığını bildirilmesi karşısında davalı tarafın zilyetliğin 1974'te başladığı ve 1994'te taşınmazın kazanım süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Keşif mahallinde dinlenen tanık ... 'in taşınmazın 1990'lı yıllara kadar 20-25 yıl kullanıldığının ifade etmesi de bu hususu teyit etmektedir. Buna göre söz konusu parsel yönünden Hazinenin davasının reddedilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı düşünülmektedir.

Öte yandan her ne kadar ziraat bilirkişisinin raporunda dava konusu taşınmazın yaklaşık 30 yıldır imar ve ihyası devam etmek suretiyle kültür bitkisi yetiştirilen tarla olarak kullanıldığı ifadesinden Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 ve İDM'nin 07.06.2023 tarihli kararlarında taşınmazda anılan tarihlerde imar ihyanın tamamlanmadığı gibi bir sonuç çıkarılmış ise de mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarıyla birlikte anılan rapor incelendiğinde bilirkişinin bu ifadeyi taşınmazda tarımsal faaliyetin bulunduğunu ifade etmek amacıyla kullandığı, yoksa raporda imar ihyanın tamamlanmadığı biçiminde açık bir ifadenin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre söz konusu şüpheli ifadeye dayalı olarak davanın kabul edilmesinin yerinde olduğunu söylemek güçtür.

Ayrıca belirtmek gerekir ki taşınmazın 1994 yılından sonra kullanılmadığı kabul edilse dahi tespit tarihi olan 2004 yılına kadar 20 yıllık süre geçmemiş olduğundan taşınmazın iradi olarak terkinden de söz edilemez.

Açıklanan nedenlerle, 244 ada 284 parsel yönünden davanın reddine veya vicdani kanaatin oluşmaması durumunda ziraat bilirkişisinin raporunda "imar ve ihyası devam etmek suretiyle kültür bitkisi yetiştirilen tarla olarak kullanıldığı" ifadesinden neyin kast edildiğinin açıklığa kavuşturularak sonucuna göre bir karar verilmesini sağlamak amacıyla İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına iştirak edilememiştir.