Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2505 E. 2024/5147 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tutanağının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve davanın bu süre geçtikten sonra açılmış olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/275 E., 2024/454 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/156 E., 2023/196 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ...'ın murisi ...'ın ... Noterliğinin 02.11.1960 tarihli ve 05744 yevmiye numaralı 'Resen Borç Senedi' ile dava konusu Ordu ili, ... ilçesi, ... mahallesinde bulunan 3289 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki kendi hisselerini asaleten, oğlu ... ...'ın hisselerini velayeten müvekkili ...'nun babası ve murisi ...'na 2.000 TL karşılığında sattığını ve bedelini nakden aldığını, müvekkilinin murisinin dava konusu taşınmazı satın aldıktan sonra fiilen kullanmaya başladığını, muris ...'nun ölümüyle de müvekkilinin zilyetliğe devam ettiğini, taşınmazı nizasız, fasılasız 60 yıldan fazla süredir bugüne kadar kullandığını, satıcı ...'ın ... Noterliğinin 02.11.1960 tarihli ve 05743 yevmiye numaralı 'Resen Hususi Vekâlet' ile dava konusu taşınmazdaki hisselerinin tapuda devri işlemleri için ... oğlu ...'u vekil tayin ettiğini, ancak bugüne kadar tapuda devir işleminin gerçekleşmediğini ve vekaletnamenin taraflarının da öldüğünü, davalının murisi tarafından satışla birlikte taşınmazın zilyetliği de devredildiği için davada zamanaşımının söz konusu olmayacağını ileri sürerek dava konusu 3289 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ait hisselerin iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline, mümkün olmadığı takdirde dava konusu taşınmazdaki davalı hissesinin güncel değeri belirlenerek bu bedel üzerinden, mümkün değilse ödenen bedelin güncel değeri üzerinden dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasına dayanak yaptığı ... Noterliğince düzenlenen belgenin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olmayıp borç senedi olduğunu, dolayısıyla böyle bir belge ile ferağa icbar davası açılamayacağını, davacı tarafın ferağa icbar taleplerinin kabul edilmemesi durumunda borç senedi karşılığı hisselerinin değerinin belirlenmesini, güncel değer üzerinden değer belirlemesi yapılarak bedelin kendilerine ödenmesini talep ettiğini, bu talebin de hukuken kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, böyle bir borç senedi ile ferağa icbar davası açılamayacağı gibi bu borç senedi ile alacak tahsili yapılmasının da mümkün olmadığını, ... Noterliğince düzenlenen borç senedinin 02.11.1960 tarihli olup böyle bir alacağın tüm alacak davalarında olduğu gibi 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde talep edilmesi gerektiğini, borç senedinin üzerinden 60 yıllık bir zaman geçmiş olup bu belgenin her türlü hukuki değerini kaybettiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının taleplerinin dayanağının 02.11.1960 tarihli re'sen borç senedi olduğu, tapu iptal ve tescil talep edilen taşınmazın tesis kadastrosunun 1987 tarihinde kesinleştiği, davacının kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açabileceği tapu iptal ve tescil davası yönünden Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin 1997 senesinde dolduğu, bu tarihten sonra davacının yasal yollar ile dava konusu taşınmazın adına tescili talebinde bulunması olanağının kalmadığı, var ise tazminat ve alacak talepleri için ise zamanaşımının 1997 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, huzurdaki davanın açılış tarihinin 22.09.2021 olduğu, davacıların tapu iptali ve tescil talepleri yönünden Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen hak düşürücü sürenin geçtiği, bedel talebinin de 10 yıldan önceki olaylara dayandığı, bedele yönelik dava yönünden de zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararına katılmanın mümkün olmadığını, içerik olarak bir satış vaadi sözleşmesi olan ve sözleşmeyle birlikte bedeli ödenerek zilyetliği müvekkilinin murisine devredilen taşınmazla ilgili olarak tapu iptali ve tescil taleplerinin kadastro öncesi nedene dayanmadığını, tam tersi halen devam eden bir nedene dayandığını, zira bu sözleşmenin hal varlığını koruduğunu, bu nedenle 10 yıllık hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini, davacı ile davalıların murisi arasındaki sözleşmede devri kararlaştırılan taşınmazın zilyetliğinin davacıya devredildiği ve mahkemece dinlenen tanıkların beyanlarına göre taşınmazın o tarihten beri davacının zilyetliğinde olduğunun sabit olduğunu, bu durumda davanın zamanaşımı gerçekleşmediğinden işin esasının incelenmesi gerektiğini, bu itibarla Mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin murisinin dava konusu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını ve 1960 yılından bu yana varlığını ve geçerliliğini koruyan bir noter sözleşmesine dayanarak müvekkili tarafından kullanıldığını, dolayısıyla hem tapunun iptali ve müvekkili adına tescili, olmadığı takdirde bedelin iadesi açısından hak düşürücü sürenin dolması ya da zamanaşımına uğramasının söz konusu olmadığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili istinaf dilekçesince özetle; İlk Derece Mahkemesince reddedilen dava nedeniyle taraflarına 17.900,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, bu bedelin tayin edilmesinde ikinci ve son talep olan alacak talebinin nazara alındığını, Mahkemece mahallinde keşif yapıldığını ve dava konusu taşınmazın değerinin belirlendiğini, davacı tarafça hem tapu iptali-hem bedel talebinde bulunulmuş olup her iki talep de reddedilmiş olduğundan taraflarına hükmedilecek vekalet ücretinin sadece ikinci ve son talep olan alacak talebi üzerinden 17.900,00 TL olarak belirlenmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, tapu iptali talebi reddedilmiş olduğundan taşınmazın değeri üzerinden vekalet ücreti ödenmesine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek vekalet ücreti yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının çekişmeli taşınmazın murisine ait olduğu, kendisinin miras payının bulunduğu iddiasıyla Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süreden sonra kadastro öncesi nedene dayalı olarak dava açtığı, 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesindeki hak düşürücü sürenin dolduğu hallerde taşınmazın aynını talep etme olanağı kalmadığından artık bedel talep edilmesine de olanak bulunmadığı, bu nedenle Mahkemece davanın tamamen reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yine davanın esastan değil hak düşürücü süre nedeniyle dava şartı yokluğundan reddedildiğine göre AAÜT'nin 7/2. maddesi gereğince davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi.

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucu; Ordu ili, ... ilçesi, ... mahallesi çalışma alanında bulunan dava konusu 3289 ada 14 parsel sayılı taşınmazın geldisini teşkil eden 171 ada 35 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağının 23.06.1987 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 22.09.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.09.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.