Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2756 E. 2024/6700 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanlarından kalan taşınmazların davalılar tarafından hileli bir şekilde üzerlerine geçirildiği iddiasıyla tapu iptali ve tescil istemli açılan davada, yerel mahkemenin dava konusu taşınmazların bir kısmının dava açıldıktan sonra üçüncü kişilere devredilmesine rağmen HMK’nın 125. maddesini uygulamaması ve kararın infazında tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurması uyuşmazlığa konu olmuştur.

Gerekçe ve Sonuç: Yerel mahkemenin dava konusu taşınmazların üçüncü kişilere devri halinde uygulanması gereken HMK’nın 125. maddesini re'sen uygulamaması, davacıya seçimlik hakkını tanımaması ve hükmün sonuç kısmında infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/48 E., 2024/50 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş ve aşamada duruşma isteminden vazgeçilmiş olmakla; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; mirasbırakanları...'dan kendilerine kalan 29 parça taşınmazın intikal işlemlerinin gerçekleştirileceği telkiniyle kardeşleri olan davalı ... ve diğer davalıların mirasbırakanı ... tarafından tapuya götürüldüğünü, kardeşlerinin kendisinin okuma yazma bilmemesinden yararlanarak hileli şekilde çekişme konusu taşınmazların adlarına satış yolu ile devredilmesini sağladıklarını, dava konusu taşınmazların bir kısmının satışa çıkarıldığı hususunun duyulması üzerine çocukları tarafından yapılan araştırma neticesinde dava konusu taşınmazların davalılara devredildiğini öğrendiğini, kardeşleri hakkında Şile Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ve yargılamanın İstanbul Anadolu 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/56 Esas sayılı dosyasında devam ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar; davaya konu taşınmazların resmi olarak tapuda devrinin yapıldığını, davacının yaklaşık 7 yıl sonra taşınmazın hile ile elinden alındığı iddiasının kötü niyete dayandığını, seri halde olmasa bile davacının adını, soyadını ve okudum yazabilecek kadar okuma yazmasının olduğunu, taşınmazların tek seferde değil peyder pey devrinin gerçekleştiğini, dolayısıyla davacının dolandırıldığı yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/492 Esas sayılı dava dosyasında babasının ölümünden sonra miras hakkını kardeşlerine devrettiği yönünde ikrarı bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 23.03.2016 tarihli ve 2014/53 Esas, 2016/131 Karar sayılı kararı ile; ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV.BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkemenin 23.03.2016 tarihli kararının süresi içinde taraf vekillerince temyizi üzerine Dairenin 26.11.2019 tarihli ve 2016/11661 Esas, 2019/6073 Karar sayılı kararı ile; öncelikle 24.08.2007 tarihli intikal-taksim işlemine ilişkin resmi senedin ve 19.09.2007 tarihli satış senedinin geçerli olup olmadığı, davacının okuma yazma bilip bilmediği, dolayısıyla sözleşmenin iki tanık huzurunda yapılıp yapılmaması gerektiği hususlarının tespit edilmesi, sözleşmelerin resmiyete uygun olduğunun belirlenmesi halinde ise yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca hile iddiası üzerinde durularak gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın hilenin öğrenilmesinden itibaren bir yıllık kanuni süresi içinde açıldığı, davacı delilleri incelendiğinde tapu kayıtlarından ve satış akit tablolarından 2007 yılı içinde önce mirasçılara intikal işlemi yapıldığı, sonrasında davacının paylarının kardeşleri ... ve ...'e devredildiği, taşınmaz paylarının satış akit tablosundaki değerleri ile devir tarihlerindeki değerleri arasında fark bulunduğu, bir bedel ödenmediğinin davalı tarafça da kabul edildiği, davacı ...’nin eğitim kaydının bulunmadığı, okuma yazma bilmediği ve Tapu Sicil Tüzüğü'nün 24. maddesi uyarınca okuma yazma bilmeyen tarafların işlemlerinde iki tanık bulundurulmasının kanuni geçerlilik şartı olduğu, satış sözleşmesinin kanuni geçerlilik şartlarına aykırı olduğundan geçersiz olduğu, hile hukuki dayanağına ilişkin değerlendirme yapılmadan sözleşmenin kanuni geçerlilik şartlarını taşımadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde:

a. Dava konusu taşınmazların tarafların babalarından kaldığını, tarafların annelerinin mirastan hak talep etmediğini, Şile’de miras payı konusunda erkek çocuklara üstünlük tanındığını, davacının miras paylarını davalı kardeşlerine devrettiğine dair vekaletname düzenlediğini, müvekkillerinin bu vekaletnameyi kullanmak istemediklerini, davacının tapuya gelip bizzat işlem yaptığını, öncesinde miras taksim işleminin yapıldığını, sonrasında davacıya verilen 4 taşınmazın da devrinin yapıldığını,

b. Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/492 Esas sayılı davasında tanık olarak dinlenilen davacının miras payını kardeşlerine devrettiğini beyan ettiğini, 5 yıl sonra davacının, oğlunun baskısı ile müvekkillerinden taşınmaz istediğini, 262 parsel sayılı taşınmazın verildiğini, davacının oğlunun baskıları ile eldeki davanın açıldığını,

c. Zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini,

d. Davacının farklı tarihlerde tapuya gittiğinde okudum yazıp imza attığını, işlemler yapılmadan önce davacının tapuya giderek başvuruda bulunduğunu ve imza attığını, davacının tanık olarak dinlenildiği mahkemede de imza attığını, davacının okuma yazma bildiği beyanı ile işlem yapıldığını, tapu memurunun da bunu doğruladığını, davacının tapu memurundan şikayetçi olmadığını,

e. Davacının tapuya ve notere eşi ve torunu ile gittiğini, kandırılmasının da mümkün olmadığını, taşınmazların rıza ile devredildiğini,

f. Davacının tanık olarak dinlendiği mahkemedeki beyanın kesin delil niteliğinde olduğunu, ceza mahkemesinde dinlenilen tanıkların da davacının iradesinin taşınmazları devretmek olduğunu beyan ettiklerini, hilenin söz konusu olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, sahtecilik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ile tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

1. Hemen belirtilmelidir ki, tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davanın kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.

Bilindiği üzere, dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinde dava konusunun davalı tarafça üçüncü kişiye devri halinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre davalı taraf dava konusunu bir başkasına devrettiği takdirde davacı taraf seçim hakkını kullanmakta, dilerse devreden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına devreden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir.

Kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre mahkemece diğer yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.

Öte yandan, HMK'nın 297/2 hükmünde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

2.Somut olayda, yapılan UYAP sorgulamasında tapu iptali ve tescili yönünden hüküm kurulan 1925 ada 53 (eski 1138), 1953 ada 61 (eski 1707), 1953 ada 55 (eski 1711), 1922 ada 354 (eski 223), 1959 ada 2 (eski 341), 1953 ada 57 (eski 1709) parsel sayılı taşınmazlar ile 1922 ada 356 (eski 225) parsel sayılı taşınmazın 1/2 payının 2024 yılında dava dışı kişilere temlik edildiği ve Mahkemece re’sen HMK’nın 125. maddesinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.

Diğer taraftan; 1922 ada 282 (eski 295) parsel sayılı taşınmazın dava öncesinde... isimli kişiye ait olmasına rağmen anılan taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmesi, 1954 ada 42 parsel sayılı taşınmazın ise davalı ... adına kayıtlı olmasına rağmen bedele hükmedilmesi, eski 811 parsel sayılı taşınmazın yeni 1923 ada 59 parsel sayılı taşınmaz olmasına rağmen ada numarasının 1953 olarak yazılması, tapu iptali ve tescile ilişkin hükümde hem HMK'nın 297. maddesine aykırı olacak şekilde veraset ilamı bilgilerine yer verilmemesi, hem de davacının payı oranında talepte bulunmasına rağmen kök muris...’ın veraset ilamındaki payları oranında mirasçıları adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş olması, infazda tereddüt yaratacak şekilde hükmedilen bedelin karşılığının belirtilmemesi ile bedele hükmedilirken hem davalıların murislerinin hem de kök muris İbrahim’in veraset ilamı bilgilerine yer verilmemesi, 1922 ada 361 (eski 217) parsel sayılı taşınmazın dava açıldıktan sonra üçüncü kişiye devredilmesine rağmen HMK’nın 125. maddesi re’sen uygulanarak davacıya seçimlik hakkı sorulmadan yargılamaya devam edilmesi hususları doğru değildir.

3. Hal böyle olunca, güncel tapu kayıtlarının dosya arasına alınması ile dava açıldıktan sonra üçüncü kişilere temlik edilen dava konusu taşınmazlar yönünden HMK’nın 125. maddesinin uygulanması ve yukarıda belirtildiği şekilde HMK'nın 297. maddesi uyarınca infazı kabil bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davalılara iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.