"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/491 E., 2024/233 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Kabul-Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Dargeçit Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/115 E., 2021/201 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kamu düzeni yönüyle kabulü ancak kamu düzeni nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; Mardin ili, Dargeçit ilçesi, ... Mahallesinde kain 102 ada 41 parsel ve 140 ada 17 parsel sayılı taşınmazların 20-25 yılı aşkın bir süredir nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla eklemeli zilyetliğinde iken kadastro çalışmalarında sehven davalı Hazine adına kayıt edildiğini, taşınmazların dedesinden babasına, babasından da miras taksimi ile kendisine kaldığını, taşınmazlara buğday, arpa, mercimek, nohut ekmek suretiyle her yıl ekip biçtiğini, taşınmazların özel mülkiyete konu olup davalı Hazine ya da üçüncü kişilerle bir ilgisinin bulunmadığını, ayrıca dava konusu taşınmazların arasındaki yol boşluğunun kaldırılmasını istediğini ileri sürerek taşınmazların keşifte göstereceği kısımlarının Hazine adına olan tespitinin iptali ile adına tesciline ve yol boşluğunun kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde özetle: davacının kadastro çalışmalarında bir itirazının olmadığını, taşınmazların kadastro yoluyla Hazine adına ham toprak olarak tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; kadastro tutanağı bilirkişileri ile mahalli bilirkişi anlatımları ve yapılan keşif sonrası düzenlenen ve hükme esas alınan 29.09.2019 tarihli bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu yerde davacının zilyetliğinin davasız ve aralıksız 20 yıldan fazla sürdüğü ve davacının dava konusu yeri ekonomik amacına uygun olarak kullandığı, dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olmadığı, Tapu Sicil Müdürlüğü'nden gelen yazı cevabına göre aynı çalışma alanı içinde bulunan davacı adına senetsizden tescili yapılan taşınmazların yüzölçümü toplamının 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde belirtilen sulu arazide 40 dönüm, kuru arazide 100 dönüm haddini aşmadığı, dava konusu yer ile ilgili olarak idarece tutulmuş haksız işgal tutanaklarının bulunmadığı gerekçesiyle davacının davasının kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının tüm talep ve dava hakkının 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle sona erdiğini, davacının kadastro çalışmalarına bir itirazının olmadığını, dava konusu taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağını, (D) harfi ile gösterilen kısım bakımından jeodezi raporunda 1973 yılı hava fotoğrafında tarımsal emarenin minimum düzeyde olduğu belirtilmişken raporun sonuç kısmında 20 yıllık imar ihyanın varlığına ilişkin tespitin hatalı olduğunu, ziraat mühendisince hazırlanan raporda ise imar ihyaya ilişkin herhangi bir zaman değerlendirmesi yapılmadığını, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığını, imar ve ihyanın tamamlandığına yönelik tespitler içeren bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini, davacının dava dilekçesinde eklemeli olarak 20-25 yıllık zilyetlikten bahsettiğini, dolayısıyla kadastro tespiti öncesinde 20 yıllık zilyetliğinin olmadığını ikrar ettiğini, ayrıca davacının zilyetliğini nizasız ve aralıksız sürdürdüğüne ilişkin tanık ve mahalli bilirkişi beyanları dışında bir delil bulunmadığını, davacının köylüsü ve ahbapları olan kişilerin taraflı ve objektiflikten uzak beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, davacının talebi olmamasına rağmen harç ve yargılama giderlerinin kendilerine yükletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ziraat bilirkişi raporundan taşınmazların mahalle sınırları içinde kaldıkları, ıslah ve bakım çalışmalarına gerek duyulmayan yerlerden olup kuru tarla vasfında olduklarının anlaşıldığı, 1973, 1984, 2002 yıllarına ilişkin hava fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere 20 yıl öncesinden imar ihyasının başladığı ve tamamlandığı, bitkinin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyu ancak yağışlarla karşılayacağından dolayı 2. sınıf kuru tarım arazilerinden oldukları, stereoskopik hava fotoğraflarına dayalı jeodezi bilirkişi incelemesinden taşınmazların 1973, 1984, 2002 yıllarında belirgin şekilde tarımsal faaliyete konu oldukları, kuzey ve batı sınırlarında kullanımdan kaynaklı sınırların olduğu, etraflarında tarımsal faaliyete konu olmayan taşınmazlarla farklılık, tarımsal faaliyete konu olan taşınmazlarla ise benzerlik gösterdikleri, her ne kadar (D) bölümü bakımından 1973 yılında tarımsal faaliyetin minimum düzeyde olduğu bildirilmişse de bu bölümün tespit tarihinden 25 yıl öncesine denk gelen 1984 yılında dahi 2002 yılında olduğu gibi yukarıdaki tarımsal faaliyete konu olma, sınır oluşumu, tarımsal faaliyete konu olan parsellerle benzerlik gösterme özelliklerini taşıdığı, keşifte elde edilen beyanların da taşınmazların geçmişten beri özel mülkiyete konu olduğunu ve davacının zilyetliğe dayalı mülkiyet hakkını teyit ettiği, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu, bu nedenle neticede Mahkemece taşınmazların davacı adına tesciline dair esas yönünden varılan sonucun isabetli olduğu, Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, ancak dava konusu 140 ada 17 parselde (A) harfi ile gösterilen bölüm hakkında kurulan hükümle taşınmaz 3 parçaya ayrıldığı halde, kalan bölümler hakkında hüküm kurulmayarak sicilin açık bırakılmış olmasında isabet bulunmadığı, tapu sicilinin doğru esaslara dayanması ve düzgün tutulmasının Devletin sorumluluğu altında olup kamu düzeninin bir gereği olduğu, diğer bir deyişle tapu sicilinin düzenli tutulmasına dair kararların kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle kendiliğinden gözönünde tutulması gereken hususlardan olduğu, belirtilen hususun HMK'nın 355 inci maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık oluşturduğu, ancak bu hususun düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesiyle kamu düzeni nedeniyle HMK'nın 355/1 ve HMK'nın 353/1-b-2 maddeleri gereğince Yerel Mahkemenin kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; kararın eksik inceleme ve araştırma ile verildiğini, dava konusu taşınmazların Hazine ile olan ilişkisinin yeterince incelenmediğini, zilyetliğin şahıs lehine gerçekleşecek kısım hususunda taşınmazın daha önceki hali ve mülkiyete ilişkin durumunun göz ardı edildiğini, dinlenilen bilirkişilerin taşınmazlar hakkında yeterli bir bilgiye sahip olmadığını, kamu yararının göz ardı edildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 nci maddesi.
2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17'nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucu; Mardin ili, Dargeçit ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 102 ada 41 parsel ve 140 ada 17 parsel sayılı taşınmazlar sırasıyla 85.977,67 ve 29.935,78 metrekare yüzölçümü ve ham toprak vasfı ile davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Abdülhamit Arslan; irsen itnikal, taksim ve eklemeki zilyetik iddiasına dayanarak taşınmazların bir bölümüne yönelik tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır.
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine temsilcisinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine temsilcisinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13 üncü maddesinin j bendi gereğince davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.