Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3015 E. 2024/4800 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmaz bölümünün zilyetlik yoluyla iktisabı davasında, yerel mahkemenin zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğuna dair kararının hukuka uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının zilyetliğinin dayanağı, zilyetliğin ne şekilde başladığı ve devam ettiği, taşınmazın geçmişteki kullanım şekli ve tapu kaydının kapsamı gibi hususların yeterince araştırılıp değerlendirilmediği, ayrıca yasal ilan yapılmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/291 E., 2022/663 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25.11.2020 tarihli ve 2017/1387 Esas, 2020/5682 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararın davalı ... vekili ile dahili davalı ... Kişiliğini temsilen köy muhtarı tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 120 ada 5 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, bu taşınmazın bitişiğinde bulunan ve kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmaz bölümünün ise 30 yılı aşkın süredir müvekkilinin malik sıfatıyla zilyetliğinde olduğunu, bu bölüm üzerinde müvekkiline ait yapılar bulunduğunu, taşınmazın esasında müvekkilinin kök murisi olan ...’dan kendisine kaldığını, yapıların bir kısmının da kök muris tarafından meydana getirildiğini ileri sürerek nizalı taşınmazın makul ölçülerde olan kısmı yol olarak bırakılarak kalan bölümün ayrı parsel numarası ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde ise nizalı taşınmazın müvekkilinin hissedar olduğu 120 ada 5 parsel sayılı taşınmaza eklenerek adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili 05.01.2015 tarihli dilekçeyle; nizalı taşınmaz ile çevresindeki taşınmazların evvelinde müvekkilinin kök murisi ...’dan geldiğini, murisin terekesinin taksimiyle nizalı taşınmazın müvekkiline kaldığını, bu hususun 1943 tarihli tapu kayıtlarından da anlaşılabileceğini, taşınmaz üzerinde bulunan yapıların bir kısmının muris ... tarafından meydana getirildiğini, müvekkilinin taşınmazda eklemeli şekilde 100 yıllık zilyetliğinin bulunduğunu belirterek, nizalı taşınmazın ayrı parsel numarası ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini, bunun mümkün olmaması halinde ise nizalı taşınmazın müvekkilinin hissedar olduğu 120 ada 2, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlara veya bunlardan birine eklenerek adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili bozma sonrası 27.10.2021 tarihli duruşmada; taleplerinin dava konusu taşınmazın müstakilen müvekkili adına tesciline ilişkin olduğunu beyan etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; nizalı taşınmazın yol vasfında olduğunu ve zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Dahili davalı ... tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 01.06.2016 tarihli ve 2014/401 Esas, 2016/355 Karar sayılı kararıyla; nizalı taşınmazın uzun yıllardır sınırında bulunan 120 ada 2 ve 6 parsel sayılı taşınmaz malikleri tarafından kullanıldığı ancak aralarında husumet bulunan davacının oğlu dava dışı ...'nin kesinleşen kadastro çalışmaları sonrasında hukuka aykırı olarak 2 katlı kargir ev yaptıktan sonra bu yerin kullanılmadığını, oysa bu yerde bulunan çeşmenin tüm köy halkı tarafından kullanıldığı, taşınmazın toprak yapısının da bu yerin yıllardır yol olarak kullanıldığını ispatlar nitelikte olduğu, dava konusu taşınmazın davacı adına tescilinin milli ekonomi yönünden de kayba sebebiyet vereceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25.11.2020 tarihli ve 2017/1387 Esas, 2020/5682 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, taşınmazın yol olarak kullanıldığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen kararın dosya kapsamına uygun düşmediği, davacı ...’nin, kadastro sırasında yol olarak tescil harici bırakılan taşınmaz bölümüne yönelik olarak tapu kaydına ve zilyetliğe dayanarak tescil ya da bu bölümün paydaşı olduğu 120 ada 5 parsel sayılı taşınmaza eklenmesi istemiyle dava açtığı, öncelikle davacıya davasındaki talep sonucu kesin olarak açıklattırılmadığı gibi, esas yönünden de taşınmazın öncesinin kamu malı niteliğinde kadim yol olup olmadığının yöntemince belirlenmediği, davacı taraf tapu kaydına dayandığı halde tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilerek keşifte yöntemince zemine uygulanmadığı, bir arazinin niteliğini ve

üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde hava fotoğraflarından yararlanılmadığı ve taşınmaz üzerinde yapı bulunduğu halde inşaat mühendisi bilirkişiden yapıların özellikleri ile kaç yıllık olduklarını belirtir şekilde rapor da alınmadığı belirtilerek açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin 16.11.2022 tarihli ve 2021/291 Esas, 2022/663 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre nizalı taşınmaz üzerinde uzun zamandır zirai faaliyet yapılmadığı, imar-ihyanın söz konusu olmadığı, taşınmazın uzun zamandır konaklama alanı olarak nizasız ve fasılasız şekilde davacının murisi ve mirasçıları tarafından kullanıldığı, taşınmaz üzerine davacı tarafından yapı inşa edildiği, yapıların yaşının 40 yıldan fazla olduğu, taşınmazın öncesinde de murisleri tarafından kullanıldığının keşiflerde dinlenen tanık ve yerel bilirkişi beyanları ile sabit olduğu, hava fotoğrafları ve memleket haritalarının incelenmesi neticesinde de taşınmazın konaklama alanı olarak kullanıldığının tespit edildiği, her ne kadar geçmiş yıllardaki hava fotoğraflarının bazılarında taşınmazda yol olarak kullanım olduğu görülmüşse de söz konu alanın kamu malı niteliğinde olmadığı, yol olarak kullanılan yer dava konusu yapılan alanın bir kısmı olup taşınmaza komşu olan ve davacının hissedarı olduğu 120 ada 2, 5 ve 6 parsellere ulaşmak amacıyla kullanıldığı, neticeten taşınmaz özel mülkiyete konu yerlerden olup davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle harita mühendisi bilirkişiler tarafından hazırlanan 05.04.2022 havale tarihli bilirkişi raporunun 5. sayfasında bulunan şekil 1'de (A) harfi ile gösterilen 759,78 metrekarelik taşınmaz bölümünün son parsel numarası verilerek iki katlı kargir ev ve bahçe vasfıyla yargılama sırasında vefat eden davacı ...'nin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/453 Esas, 2017/428 Karar sayılı veraset ilamındaki hisseleri oranında mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davalı ... vekili ile dahili davalı ... Kişiliğini temsilen köy muhtarı tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığını, dava konusu taşınmazın yol olarak haritasında gösterildiğini, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bu taşınmazın zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

2. Dahili davalı ... Kişiliğini temsilen köy muhtarı temyiz dilekçesinde; nizalı taşınmazın çıkmaz yol olduğunu ve bu yolun tüm komşu parsel malikleri tarafından kullanıldığını, bu yol ile komşu parsellerin 21 sıra numaralı tapu kaydından ayrılarak kamuya terkedildiğini, söz konusu tapu kaydının Mahkemece incelenmediğini, tapu maliklerinin davadan haberdar edilmediğini, tapu malikleri tarafından taşınmazların taksim edilmediğini, bu hususun Kadastro Mahkemesinin 2007/454 Esas sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonunda kabul edildiğini, davacının dava konusu yolu sahiplenmek için üzerine kaçak binalar yaptığını,bu binaların halihazırda kullanılmadığını, öte yandan Mahkemece TMK’nın 713/4 üncü maddesi uyarınca yasal ilanların da yapılmadığını, kaldı ki yol olarak tescil harici bırakılan taşınmazın zilyetlikle de iktisap edilemeyeceğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri; Türk Medeni Kanunu’nun 713/1, 4 ve 5. maddeleri

3. Değerlendirme

1. 2007 yılında Düzce İli, ... İlçesi, ... köyünde yapılan kadastro çalışmaları sonucunda nizalı taşınmaz bölümü yol boşluğu olarak tescil harici bırakılmıştır.

Dairemizin 25.04.2024 tarihli geri çevirme kararı ile dosya arasına aldırılan ... Kadastro Mahkemesinin 18.08.2009 tarihli ve 2007/454 Esas, 2009/418 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; bir kısmı nizalı taşınmaz bölümünü de çevreleyen 120 ada 1, 2, 5, 6; 122 ada 3, 4, 5, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların ayrı ayrı davacı ...’nin kök murisi ... mirasçıları adına tespit edildiği, davacı ... tarafından, babaannesi ...’den gelen payların davalılara geçtiği, babaannesinin tapuda kayıtlı taşınmazlarının nazara alınmadığı ileri sürülerek taşınmazların kadastro tespitine itiraz edildiği, Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazların tarafların kök murisi ...’dan geldiği, onun ölümüyle geriye eşi ... ile çocukları Hakkı, Sami ve davacının murisi ...’nın kaldığı, murisin terekesinin yöntemince taksim edildiğinin ispatlanamadığı, taşınmazlarda tüm mirasçıların miras payının bulunduğu, dava konusu 120 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 27.01.1943 tarih, 21 sıra numaralı tapu kaydının, 120 ada 1, 2; 122 ada 3, 4, 5, 6 ve 7 parsel sayılı taşınmazların ise 27.01.1943 tarih, 22 sıra numaralı tapu kaydının kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile taşınmazlar 60 pay kabul edilerek 20 payının davacı ..., kalan payların ise diğer ... mirasçıları adına tesciline karar verildiği; kararın, Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.

2. Mahkemece, nizalı taşınmazın yol vasfında olmadığı ve taşınmazda davacı lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır.

Davacı ..., 120 ada 5 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, bu taşınmazın bitişiğinde bulunan ve kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmaz bölümünün ise 30 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğunu, bu bölüm üzerinde kendisine ait yapılar bulunduğunu, taşınmazın esasında kök murisi olan ...’dan kendisine kaldığını, yapıların bir kısmının da kök muris tarafından meydana getirildiğini ileri sürerek tapu kaydına da dayanmak suretiyle dava açmıştır. Bozma öncesi yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, yalnızca nizalı taşınmaz üzerinde bulunan yapıların kim tarafından meydana getirildiğine dair beyanda bulunmuşlardır. Bozma sonrası yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ise nizalı taşınmazın davacının murislerinden geldiğini, zilyetliğin devamlı şekilde davacı tarafından sürdürüldüğünü beyan etmişlerdir. ... Kadastro Mahkemesinin 18.08.2009 tarihli, 2007/454 Esas, 2009/418 Karar sayılı dosyasında, davacının kök murisinin terekesine ilişkin olarak yapılan değerlendirme de göz önünde bulundurulduğunda, Mahkemece davacının nizalı taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin hangi sebebe dayalı olduğu, zilyetliği kendi adına ise taşınmazın davacıya ne şekilde geçtiği (taksim, hibe, saış gibi) ve zilyetliği ne sebeple sürdürdüğü belirlenmediği gibi, davacı tarafından tapu kaydına da dayanıldığı halde söz konusu kayda değer verilip verilmediği gerekçeli kararda tartışılmamış, ayrıca TMK’nın 713/4. ve 5. maddeleri gereğince zorunlu olan yasal ilanlar yapılmaksızın hüküm kurulmuştur. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak karar verilemez.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle dava tarihi olan 2014 yılından geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş streoskopik hava fotoğrafları ile temin edilebilen en eski tarihli uydu fotoğrafları Harita Genel Müdürlüğü’nden getirtilip dosya arasına alınmalı, davacıya nizalı taşınmazın murislerinden kendisine ne şekilde intikal ettiği hususu açıklattırılmalı; davacının, taşınmazın babasından kendisine taksim, bağış, satış, paylaştırma ve benzeri bir hukuki işlem neticesinde intikal ettiğini ya da murisin terekesinin taksimi neticesinde kendisine isabet ettiğini iddia etmesi halinde, bu konunun ispatı açısından kendisine delil bildirme imkanı tanınmalı, bundan sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu, taraf tanıkları, ziraat mühendisi bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi ile teknik bilirkişi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Keşifte davacının dayandığı tapu kaydı ve yapılacak araştırmaya göre varsa tapu kaydının haritası/krokisi uygulanıp kapsamı 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20/A maddesi uyarınca belirlenmelidir. Ancak tapu kaydının haritası/krokisi yoksa, zemine uygun değilse veya uygulama kabiliyeti yok ise bu durumda tapu kaydının sınırlarına itibar edilmeli, bu amaçla dayanak tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutların yerel bilirkişilerce zeminde gösterilmesi istenilmeli, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmelidir. Kayıtta yazılı olup yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için davacıya tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle kaydın kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Yapılacak uygulamada ... Kadastro Mahkemesinin 18.08.2009 tarihli ve 2007/454 Esas, 2009/418 Karar sayılı dosyasında yapılan uygulamadan da yararlanılmalıdır.

Nizalı taşınmazın, tapu kaydının kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde, davacının zilyetlik hükümlerine de dayanmış olması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin ne olduğu, kadim nitelikte yol olup olmadığı, davacı tarafın zilyetliğinin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin hangi tasarruflarla sürdürüldüğü, kimden kime nasıl intikal ettiği, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği, taşınmazın davacının da payının bulunduğu komşu taşımaz malikleri tarafından yol olarak bırakılıp bırakılmadığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasında oluşacak çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı; yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanlarının zemine uygunluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli; teknik bilirkişiden uygulanan kaydın hudutları ile kapsamını belirtir, keşfi takibe imkan verir gerekçeli kroki ve rapor alınmalı; ziraat mühendisi bilirkişiden komşu parsellerle karşılaştırmalı olacak şekilde taşınmazın niteliği, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve kullanım durumunun ne olduğunu belirten, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş somut verilere ve bilimsel esaslara dayanan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye dosya arasında bulunan hava fotoğrafları üzerinde stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak nizalı taşınmazın sınırlarını ve niteliğini, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini, imar-ihyaya konu edilmişse ihyanın tamamlandığı tarihi açıklar şekilde rapor alınmalı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddesi gereğince Tapu Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden belgesiz araştırması yapılmalı; TMK'nın 713/4. ve 5. maddeleri gereğince yasal ilanlar yapılarak üç aylık yasal ilan süresinin dolması beklenilmeli; bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup kararın açıklanan sebeplerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VI.KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekili ile dahili davalı ... Kişiliğinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3 üncü maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının temyiz eden dahili davalı ... Kişiliğine iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

12.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.