"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/32 E., 2024/711 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gürün Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/167 E., 2022/300 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I.DAVA
Davacı vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; Sivas ili, .... ilçesi, .... köyünde kain 114 ada 141 parsel sayılı taşınmazın dava konusu 5.054,071 m2 yüz ölçümlü bölümünün davacı tarafından uzun yıllardan beri tarla olarak kullanıldığını, taşınmazın kadastro tespiti sırasında hatalı olarak davalı Hazine adına hali arazi vasfıyla tespit edildiğini belirterek dava konusu taşınmaz bölümünün davalı adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile iktisabının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; jeodezi mühendisi bilirkişi raporunda 1985, 1997 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmaz bölümünün kültür arazilerinin toprak yapılarına benzediği, imar-ihyasının yapılmış olduğu; ziraat bilirkişi heyeti raporunda toprak yapısı itibariyle özel mülkiyete konu olduğu, kullanıldığı, sınırlarının ayrıştığı bildirilmiş ise de mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarında dava konusu yerin davacı veya murisi tarafından kullanıldığına ilişkin kesin ve net bilginin olmadığı, davacı veya murisinin zilyetliğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dinlenen davacı tanıklarının dava konusu taşınmaz bölümünün davacı ve ailesi tarafından uzun süre üzüm bağı olarak kullanıldığına dair beyanlarının zilyetliği ispatladığını, dinlenen mahalli bilirkişilerin 50-60 yıl önce ...'in de üzüm bağı olduğuna, 50 yıl önce Suçatı'ndan bir ailenin dava konusu taşınmazı ekip biçtiğine dair beyanlarında Suçatı köyündeki davacı ve ailesini kastettiklerini, mahalli bilirkişi M... K...'ın dinlenmediğini, ... bağının davacıya ait bağın doğusunda olduğunu, aynı yerde iki bağ olduğundan dinlenen mahalli bilirkişilerin dava konusu taşınmazı ...'e ait tek taşınmaz olarak düşünebileceklerini, dava konusu taşınmaz bölümünün davacı ve ailesi tarafından 50 yılı aşkın süredir kullanıldığını, imar-ihya edilerek üzüm bağı hâline getirildiğini, bilirkişi raporunda da 1985, 1987 ve 1999 tarihli hava fotoğraflarında yerin imar-ihyasının yapıldığının ve kültür arazisi olduğunun tespit edildiğini, kadastro sırasında davacının soyadının hatırlanmaması nedeniyle taşınmazın Hazine adına tespit ve tescil edildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen mahalli bilirkişilerin dava konusu taşınmaz bölümünün önceden beri tarımsal amaçlı kullanıldığını ancak kimin kullandığını bilmediklerini, tanık ....'nin kendisinin askere gittiği 1960'lara kadar taşınmazı davacının ailesinin kullandığını, tanık İsmail'in ise taşınmazı önceden beri davacının kullandığını beyan ettikleri, davacının ve murisinin kadastro tarihinden evvel taşınmazı önceki malikinden satın almak suretiyle kadastro tarihinden 20 yıldan evvel 1960 (hava fotoğraflarına göre 1985) yılından beri malik sıfatıyla tarımsal amaçlı kullandıkları, taşınmazın murisinden davacıya kaldığı, davacının da köyden göçmüş olması nedeniyle son 10 yıl taşınmazda faaliyette bulunmadığı, ancak iradi zilyetliğini terk etmediği, senetsizden edindiği taşınmaz miktarının norm sınırlandırmasını aşmadığı, hatta davacının senetsizden edindiği taşınmaz olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın kabulüne, 114 ada 141 parsel sayılı taşınmazda fen bilirkişisinin 04.07.2022 tarihli raporunda krokide (A) harfiyle gösterilen yeşil taralı 5.031,98 m2'lik kısmın davalı Hazine adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; keşif sırasında dava konusu taşınmaz ve çevresini gösterir yakın plan ve panoramik fotoğraflarının çekilmediğini, dava konusu taşınmaz bölümü üzerinde zilyetliğin kesintisiz olarak 20 yıl devam edip etmediği hususunun mahalli bilirkişi beyanları ile açıklığa kavuşturulmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve imar-ihya nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369/1. ile 370 ve 371. maddeleri,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddesi,
Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi,
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Sivas ili, .... ilçesi, .... köyü çalışma alanında bulunan dava konusu taşınmaz bölümünün içinde bulunduğu 114 ada 141 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında senetsizden, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki tarım arazisine dönüştürülmesi mümkün yerlerden olduğu, 114 ada 141 parselin Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce yapılan sulama kanalı kamulaştırması dışında kaldığı gerekçesiyle 1.726.174,63 m2 yüz ölçümlü hali arazi vasfıyla Hazine adına 03.05.2008 tarihinde tespit edildiği, 04.07.2008 ilâ 04.08.2008 tarihleri arasında kadastro tutanağının askı ilânına çıkarılarak dava açılmaksızın 05.08.2008 tarihinde kesinleştiği ve taşınmazın Hazine adına tescil edildiği, 04.07.2022 havale tarihli fen bilirkişisi raporu ve ekli krokisinde dava konusu taşınmaz bölümünün 114 ada 141 parsel sayılı taşınmazdaki (A) harfli yeşil taralı 5.031,98m'lik taşınmaz bölümü olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır.
2.Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu taşınmaz bölümünün kadastro tespit tarihinden 20 yıl öncesinde davacı ve muris babası tarafından kullanıldığı, taşınmazın muris babasından davacıya kaldığı, zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; davacı, dava ve cevap dilekçesinde kendi zilyetliğine dayanmış olup babasından gelen eklemeli zilyetliğe ve taksim nedenlerine dayanmamıştır. Keşifte aynı köyden dinlenen yerel bilirkişilerden 75 yaşındaki S..Ş.. taşınmazın 50 yıl öncesinde Suçatı'ndan bir aile tarafından kullanıldığını, ancak kim tarafından kullanıldığını bilmediğini,
80 yaşındaki E... M... taşınmazın 50-60 sene önce dava dışı ... isimli kişi tarafından kullanıldığını, sonrasında kullanılıp kullanılmadığını ve kimin kullandığını bilmediğini, 74 yaşındaki tespit bilirkişisi L... Ç... öncesinde üzüm bağı olarak kullanılan taşınmazın tespit sırasında üzerinde üzüm bağı kökleri olan atıl durumda taşınmaz olduğunu, davacı ve murisini tanımadığını, taşınmazı kimin kullandığını bilmediğini, davacı tanığı 78 yaşındaki A... B... de 1960'lı yıllarda taşınmazın davacının muris babası ve ağabeyi tarafından üzüm bağı olarak kullanıldığını ancak sonrasını bilmediğini beyan etmek suretiyle taşınmazın davacıya ne şekilde intikâl ettiğine ve davacı tarafından kullanılıp kullanılmadığına ilişkin beyanda bulunmamışlardır. Aynı keşifte dinlenen 1954 doğumlu 68 yaşındaki davacı tanığı İ... Ş... ise taşınmazın öncesinde ismini bilmediği kişilere ait olduğunu, davacının babasının onlardan satın alarak üzüm bağı olarak kullandığını, davacının babasının ölünceye kadar taşınmazı kullandığını, babası öldükten sonra taşınmazı davacının kullandığını, 10 yıldır taşınmazın kullanılmadığını beyan etmekle, davacı lehine beyanda bulunan 1954 doğumlu davacı tanığı İ... Ş...'nin davacının babası ... ....'ün ölüm tarihi olan 1963 yılında 9 yaşında olması, 1960 doğumlu davacının babasının ölüm tarihi olan 1963 yılında henüz 3 yaşında olması, davacının babası ...'ın davacı oğlu ... haricinde ...,...,...,...,,ve ... isimli 7 çocuğu daha bulunması karşısında davacının zilyetliğine dair beyanda bulunan tek davacı tanığı İ... Ş...'nin yaşı itibariyle iktisaba elverişli zilyetliği bilebilecek durumda olmadığı, davacının taşınmazı ne şekilde edindiği ve taşınmazın davacıya ne şekilde intikâl ettiğinin belirli olmadığı, dolayısıyla dinlenen yerel bilirkişiler, tespit bilirkişisi ve davacı tanıkları beyanlarının davacının dava konusu taşınmaz bölümü üzerindeki zilyetliğini ispata elverişli bulunmadığı görülmektedir.
3.Hâl böyle olunca, davacı yararına zilyetlikle kazanım koşulları ispat edilemediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın hükmü veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
16.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.