"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2015/23 E., 2021/165 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; ... ...'un evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelen murisleri ...'un yanlışlıkla babası ...'un nüfusuna yazılıp annesi ... ...'un kaydına yazılmadığını, ...'ın diğer çocuklarının kendi kardeşleri olduğunu bildikleri halde ...'u miras dışında bırakmak amacıyla aldıkları mirasçılık belgesine göre intikal ve taksim işlemi yaptırdıklarını, intikal işleminde kullanılan mirasçılık belgesinin iptali için açılan davanın kabul edildiğini ileri sürerek çekişme konusu taşınmazlara ait tapuların iptali ile yeniden taksim ve intikal suretiyle payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar; usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmedikleri gibi beyanda da bulunmamışlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 01.10.2014 tarihli ve 2014/11476 Esas, 2014/15198 Karar sayılı kararıyla; "Davacılara hasımlı veraset ilamı almaları için olanak tanınması ve hasımlı olarak açtıkları mirasçılık belgesinin iptali davasındaki kararı kesinleştirmeleri için kesin süre verilmesi, kesinleşirse sonucuna göre, kesinleşmez ise usul hükümlerine göre ve temin edilecek hasımlı mirasçılık belgesi doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan hasımlı veraset ilamı sonucu davacıların da muris ... ...'un mirasçıları olduğunun belirlendiği, ketmi verese iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ...; hükmün kanuna aykırı şekilde kurulduğunu, dava dışı kişi adına kayıtlı 2290 ve 1510 parseller bakımından hüküm kurulmamasının, husumetten ret kararı verilmemesinin doğru olmadığını, 1278, 1277, 1294, 1318, 1319 ve 1013 parsel sayılı taşınmazların muris babası ... oğlu ...'dan intikal ettiğini, davacıların muris ...'ın mirasçıları olmadıklarını ancak anneleri (muris ...'ın eşi) ... ...'un ölümü ile ondan intikal edecek paya sahip olabileceklerini, bunun da ancak 1/24 paya isabet ettiğini, tüm yargılama giderleri ve fahiş miktarda avukatlık ücretinden sorumlu tutulmalarının hatalı olduğunu, 479 parsel sayılı taşınmazın da muris ...'a aitmiş gibi işleme tabi tutulmasının da hatalı olduğunu, mezkur hadisede bir kusurlarının bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil (ketmi verese) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 705, 1022/1 ve 599. maddeleri,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125 ve 297. maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1914 doğumlu muris ... ...'un 07.06.1993 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak ...'dan olma çocukları davacılar ... ve ... ile 16.11.1962 tarihinde ölen eşi ...'dan olma çocukları davalılar ..., ..., ve ... ile 14.01.2005 tarihinde ölen oğlu Mehmet'in mirasçıları olan diğer davalıların kaldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu 1277, 1278, 1294, 1318, 1319 ve 1013 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 479 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payı kök muris ... adına; 172, 182, 463, 1063, 1072, 1510, 1880, 2149, 2154, 2290, 2376 parsel sayılı taşınmazların ise tamamı muris ... 'a ait iken 27.10.2010 tarihli ve 2425 yevmiye numaralı intikal ve taksim işlemi ile; kök muris ...'a ait Karaca Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarihli ve 2010/144 Esas, 2010/140 Karar sayılı veraset ilamı ve muris ...'a ait Karaca Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarihli ve 2010/145 Esas, 2010/141 Karar sayılı veraset ilamı ile mirasçıları olan davalılar adlarına intikalen tescilinden sonra paydaşların aralarında hiçbir miktar ve fiyat farkı gözetilmeksizin yapmış oldukları harici ve rızai taksim sonucunda taşınmazları adlarına tescil ettirdikleri anlaşılmaktadır. Dava konusu 1510 ve 2290 parsel sayılı taşınmazların dava tarihinden önce 18.02.2010 tarihli, 419 yevmiye numaralı işlemle dava dışı ... tarafından davalı ...'dan satın alındığı, anılan taşınmazların halen dava dışı ... adına kayıtlı oldukları, dava konusu 172 parsel sayılı taşınmaz başta yukarıda belirtilen intikal ve taksim işlemi sonucu davalılar ... ve ... adlarına kayıtlı iken 04.03.2014 tarihli, 559 yevmiye numaralı satış işlemi ile dava dışı ... adına tescil edildiği görülmektedir. Davaya konu tüm taşınmazların 17.07.2013 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi uygulamasına tabi tutuldukları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; mahkemelerin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usulü kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Her ne kadar bozmamızda "479 parsel sayılı taşınmazın ise davalılar ve mirasbırakanları ile bir ilgisinin bulunmadığı kayden sabittir." yazılı ise de taşınmazın 1/4 payının kök muris ...'dan mirasçılarına intikal ettiği görülmekle, bu husus maddi yanılgı kapsamındadır.
Ne var ki; Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği, hüküm kurmaya yeterli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesinde, "Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler." düzenlemesi yer almaktadır.
Diğer taraftan; ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) davalarında uyuşmazlığın çözümü, hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava sonucu mirasbırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacı veya davacıların bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasına bağlı olup her bir davalının sorumlu olduğu miktar ise iptaline karar verilen mirasçılık belgesinde davacının mirasçı olarak yer almaması nedeniyle yasal miras payından fazla intikal eden kısımla sınırlıdır.
Somut olayda; kök muris ...'a ait Karacasu Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.03.2021 tarihli 2020/88 Esas, 2021/37 Karar sayılı hasımlı veraset ilamı ile taşınmazların davalılar adına intikaline esas Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarihli ve 2010/144 Esas, 2010/140 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verilerek mirasçılarının tespit edildiği ne var ki mirasçılar arasında adı geçen...,...,...,...,...,ve ...'nin eldeki davada taraf olmadıkları gibi UYAP sisteminden alınan aile nüfus kayıt örneklerinden de muris ... ile bir bağlantılarının kurulamadığı, adı geçenlerin ne sıfatla mirasçı oldukları anlaşılmamaktadır.
Öte yandan, muris ...'a ait 30.06.2011 tarihli ve 2010/315 Esas, 2011/179 Karar sayılı hasımlı veraset ilamı ile taşınmazların davalılar adına intikaline esas Karacasu Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.2010 tarihli ve 2010/145 Esas, 2010/141 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verilmekle yetinildiği, anılan hasımlı veraset ilamında muris ...'ın mirasçılarının belirlenmediği görülmektedir.
Hal böyle olunca; öncelikle kök muris ... ve muris ... hakkında alınan hasımlı veraset ilamlarında yukarıda belirtilen hususlar ve taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığı üzerinde durulmalı, daha sonra işin esası incelenmelidir.
Öte yandan; dava tarihinden önce ve halen dava dışı 3. kişi adına kayıtlı 1510 (yeni 104 ada 186) parsel ve 2290 (343 ada 12) parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken anılan taşınmazların da kabul kapsamına alınması isabetli değildir.
Bunların yanında; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun, "Dava Konusunun Devri" başlıklı 125. maddesinde “(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir: a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur. b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan hüküm çerçevesinde somut olaya bakıldığında, dava konusu 172 (yeni 197 ada 3) taşınmaz başta (dava tarihinden önce) 27.10.2010 tarihli intikal ve taksim işlemi ile davalılar ... ve ... adlarına kayıtlı iken yargılama sırasında 04.03.2014 tarihli, 559 yevmiye numaralı satış işlemi ile dava dışı ... adına tescil edildiği görülmektedir. Ancak geldi - gitti kayıtlarında eksiklik bulunduğundan taşınmazın davalılar ... ve ...'dan dava dışı ...'a geçişi sürecinde araya başka maliklerin dahil olup olmadığı, taşınmazın davalılar tarafından dava tarihinden önce mi yoksa yargılama sırasında mı devredildiği belirlenememektedir. Bu durumda, anılan taşınmaza ilişkin tüm geldi - gitti kayıtlarının getirtilerek devir tarihinin tespiti, taşınmaz dava tarihinden önce devredildi ise davanın reddedilmesi, yargılama sırasında devredildi ise HMK'nın 125. maddesi gereğince işlem yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi de isabetsizdir.
Kabule göre de; 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinin “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü göz ardı edilerek dava konusu taşınmazlar zikredilmeden, hangi davacı adına ne oranda tapu iptali ve tescile karar verildiği belirtilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ...'un temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
Dosyanın Karacasu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.11.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.