Logo

1. Hukuk Dairesi2024/5401 E. 2025/1101 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacılar adına tescili istemiyle açılan davada, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın Hazine adına tescilinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve davanın bu süre geçtikten sonra açılmış olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1380 E., 2024/1480 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/317 E., 2023/295 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar ve asli müdahiller vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; İstanbul ili, Başakşehir ilçesi, ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmalarında 40 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit edildiğini, kök murisleri ...’nin kadastro tespitine itiraz ettiğini, Bakırköy Tapulama Mahkemesince 08.07.1977 tarihinde görevsizlik kararı verildiğini ancak murisin 15.02.1977 tarihinde ölmesi nedeniyle kararın usulsüz olarak kesinleştirilerek Hazine adına tapuya tescil edildiğini, taşınmaza davacıların zilyet olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacılar adına miras payları oranında tapuya tescilini istemiştir.

Asli müdahiller vekili, yargılama sırasında 16.11.2022 tarihli dilekçe ile; ... ve ...’ın da ... mirasçısı olduğundan bahisle aynı iddiayla davaya müdahale talebinde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, ... köyünün eski adının Ayayorgi olduğunu, Rumların yaşadığı bir bölge olduğunu, 1924 yılında Lozan Antlaşması ile mübadele gerçekleştirildiğini, Ankara Antlaşması ile Rumların Türkiye’de bıraktıkları malların mülkiyetinin Türkiye Cumhuriyetine geçtiğini, bu malların kanunlar uyarınca kazandırıcı zamanaşımı yoluyla kazanılamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı taraf lehine kadastro öncesi kazandırıcı zamanaşımı ve imar-ihya koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, 40 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosunun 10.02.1978 tarihinde kesinleştiği, davacı tarafın tesis kadastrosundan önceki hakka dayanarak 30.07.2021 tarihinde davasını açtığı ve kesinleşen tesis kadastrosu ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, asli müdahale talepleri yönünden, bir kısım mirasçının miras payı için açtığı davada davacı olarak yer almayan diğer mirasçılar dava açıldıktan sonra davaya asli müdahil olarak katılıp kendi payları yönünden de tapu kaydının iptali ile kendi adlarına tescilini istedikleri, dava konusu edilmeyen hususta asli müdahale yoluyla hak talebinde bulunulmasına yasal olanak imkanı bulunmadığı, asli müdahale taleplerinin şartları oluşmadığı gerekçesiyle asli müdahale talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve asli müdahiller vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; somut olayda, taşınmazın hükmen tescil edildiği 24.04.1978 tarihi ile dava tarihi olan 30.07.2021 tarihi arasında 10 yıldan fazla sürenin geçtiği, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmiş olması nedeni ile, asli müdahiller yönünden dava şartları nazara alınarak yazılı gerekçelerle usulden reddine karar verilmiş olmasında sonuç olarak bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacılar ve asli müdahiller vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve asli müdahiller vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Davacılar ve asli müdahiller vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

İstanbul ili, Başakşehir ilçesi, ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmalarında 40 parsel sayılı 61.500 m2 yüz ölçümlü taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufunda ekonomik yarar sağlaması mümkün olan yerlerden olduğu, kimsenin zilyetlik iddiasında bulunmadığı belirtilerek ham toprak vasfı ile 1973 yılında Hazine adına tespit edilmiş, daha sonra davacıların kök murisinin açtığı dava sonucu hükmen 24.04.1978 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Eldeki davanın ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 30.07.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar ve asli müdahiller vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar ve asli müdahiller vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan ve asli müdahillerden ayrı ayrı alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.