Logo

1. Hukuk Dairesi2024/630 E. 2025/1441 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalı oğluna yaptığı taşınmaz devirlerinin muris muvazaası içerip içermediği ve davacının saklı payının ihlal edilip edilmediği hususunda tapu iptali ve tescil istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın satış ve ölünceye kadar bakma akdi yoluyla yaptığı devirlerde mal kaçırma kastıyla hareket ettiği, satışların bedelsiz, ölünceye kadar bakma akdinin ise gerçek bir bakım amacı taşımadığı ve bu nedenle davalı oğlunun diğer mirasçılardan haksız olarak kayrıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/7 E., 2023/319 K.

Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; mirasbırakan babaları ...'ın tüm mal varlığı olan ... Mahallesinde bulanan 50 dönüm tarla ve köy evlerini mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak davalı oğluna devrettiğini, mirasbırakanın kendisini sebepsiz olarak sevmediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; dava edilen taşınmazların açıkça belirtilmesi gerektiğini, muvazaalı devir yapılmadığını, tenkisi gerektiren bir durum bulunmadığını, davacının, mirasbırakanı öldürmeye teşebbüs ettiğini ve aile hukukundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunmasını korkutma yoluyla engellediğini, bunların TMK'nın 578. maddesi uyarınca mirastan yoksunluk sebebi olduğunu, bu nedenle davada hukuki yarar olmadığını, mirasbırakana uzun süre tarafından bakıldığını, her ihtiyacı ile ilgilendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkemece; mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Dairenin 16.05.2019 tarihli ve 2016/9562 Esas, 2019/3072 Karar sayılı kararı ile; bağış suretiyle temlik edilen taşınmazlar bakımından 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmayacağı, bu nedenle 1153 parsel sayılı taşınmaz ile 1207 parsel sayılı taşınmaz bakımından tapu iptal ve tescil isteğinin reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davalının mirasbırakanın denkleştirme amacıyla hareket ettiğini savunmasına rağmen, kayden 1153 parsel sayılı taşınmaz dışında davacıya başka bir hak verilip verilmediği, parası ödenmek suretiyle taşınmaz alınıp alınmadığı hususunun saptanmadığı, ayrıca 250, 302, 1297, 423, 1663, 1058 parsellerin (bir kısmında taşınmazdaki payların) ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edildiği, bu taşınmazların değerleri belirlenip murisin mal varlığına oranla makul sınırda kalıp kalmadığının da açıklığa kavuşturulmadığına değinilerek öncelikle davalının denkleştirme savunması üzerinde durularak davacıya mirasbırakan tarafından 1153 parsel sayılı taşınmaz dışında taşınmaz alınıp alınmadığının ya da başka bir kazandırmada bulunulup bulunulmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, verildiği saptanır ise davanın reddedilmesi; ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazların saptanacak bedeli makul sınırlar içerisinde kalıyor ise bunlar için de davanın reddedilmesi; denkleştirme yok ise satış suretiyle temlik edilenler bakımından davanın kabul edilmesi, dava kabul edilir ise bu durum da gözetilerek tenkis hesabı yaptırılıp tenkis talebi bakımından da oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bağış suretiyle temlik edilen taşınmazlar bakımından 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanmayacağı gerekçesiyle 1153 ve 1207 parsel sayılı taşınmazlar bakımından tapu iptal ve tescil isteğinin reddine; ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazların değerinin makul sınırlar içerisinde kaldığı gerekçesiyle 250, 302, 1297, 423, 1663, 1058 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine; murisin denkleştirme amacıyla hareket etmediği, satış yolu ile devredilen taşınmazları davalıya minnet duygusuyla temlik ettiği, ayrıca bir kısım taşınmazların davalı tarafından muristen satın alındığı, taşınmazların muvazaalı olarak temlik edildiğinin davacı tarafından ispatlanamadığı, hibe edilen ve ölünceye kadar bakım akdi ile verilen taşınmazların minnet duygusuyla muris tarafından davalıya temlik edildiği, davacının karşılanamayan saklı payı bulunmadığı gerekçeleriyle diğer talepler yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, tekrar tekrar bilirkişi raporu aldırılmasıyla davanın içinden çıkılamaz hale geldiğini, Yargıtay kararındaki bozma sebeplerinin hayatın olağan akışına, tanık anlatımlarına ve diğer delillere aykırı olarak ele alındığını, murisin denkleştirme amaçlı davranmadığını, mal kaçırmaya yönelik hareket ettiğini, davacıya 1153 parsel sayılı taşınmazdaki pay dışında taşınmaz alınmadığını, davacının taşınmazları kendi birikimleri ile elde ettiğini, davalı tanıklarının konu hakkında bilgisi olmadığının da açık olduğunu, delillerin yanlış değerlendirildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1932 doğumlu muris ...'ın 24.07.2015 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak davacı oğlu ... ve davalı oğlu ... ile dava dışı kızı ...’in kaldıkları, mirasbırakan ...'in çekişme konusu 249 ve 1162 parsel sayılı taşınmazlarının tamamı ile 1058, 1564 ve 1665 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2 paylarını ve 1066 parsel sayılı taşınmazdaki 1/6 payını 19.11.2002 tarihinde satış suretiyle; 1207 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 olan payını 03.02.2005 tarihinde bağış suretiyle; 250, 302, 1297 parsel sayılı taşınmazlarının tamamı ile 423, 1663 ve 1058 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2'şer paylarını 17.02.2005 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğlu ...’e temlik ettiği; dava konusu 1553 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payının ise 273/866 payını davalı ...'e, 160/866 payını davacı ...’a 15.08.1996 tarihinde bağış sureyle devrettiği; 1342 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını da 18.08.2004 tarihinde dava dışı kızı ...’e bağışladığı, yargılama devam ederken Mahkemenin talebini açıklaması için davacıya süre vermesi üzerine davacının, talebinin davalı ...’e temlik edilen 13 parça taşınmaza ilişkin olduğunu bildirdiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan davalı, muris tarafından davacıya da bir kısım kazandırmalarda bulunulduğuna ilişkin savunma çerçevesinde davacı adına alındığı ve tescil edildiği iddiası ile 1210, 1148, 1107, 280, 54, 180, 181, 211 ve 1617 parsel sayılı taşınmazlar bildirilmiş olup 1617 parselin 1993 yılında, 1210 parselin 1995 yılında dava dışı kişiler tarafından satış suretiyle davacı ...'a devredildiği, 211 parsel sayılı taşınmazın 1993 yılında dava dışı şahıs tarafından satış suretiyle davacı ...'a devredildiği, aynı resmi senette 390 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından satın alındığı, 1148 parselin ise 1997 yılında dava dışı kişiler tarafından satış suretiyle davacı ...'a devredildiği, yine aynı resmi senette 1149 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından satın alındığı, 280, 1107, 54, 180 ve 181 parsel sayılı taşınmazların ise 1978, 1982 ve 1983 yıllarında dava dışı kişiler tarafından 1/2'şer paylarla davacı ... ve davalı ...'e satış suretiyle devredildiği; muris ...'in ise ölüm tarihi itibariyle dava dışı iki parça taşınmazda paydaş olduğu anlaşılmıştır.

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Diğer yandan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (BK madde 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer (TBK madde 614).

Bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır (TBK madde 19). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Hemen belirtmek gerekir ki; temyizen incelenen Mahkeme kararının, 1153 parsel sayılı taşınmazdaki muris adına kayıtlı 1/2 (433/866) paydan bağış suretiyle davalıya temlik edilen 273/866 pay ile yine muris tarafından davalıya bağış suretiyle temlik edilen 1207 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 pay bakımından davanın reddine ilişkin hüküm yönüyle bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin anılan parseller yönünden temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Davacı vekilinin dava konusu diğer taşınmazlara ilişkin temyiz itirazına gelince;

Somut olayda; dinlenen tanıklar beyanları, toplanan deliller yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakanın 249 ve 1162 parsel sayılı taşınmazlarının tamamı ile 1058, 1564 ve 1665 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2'şer paylarını ve 1066 parsel sayılı taşınmazdaki 1/6 payını 19.11.2002 tarihinde satış suretiyle; 250, 302, 1297 parsel sayılı taşınmazlarının tamamı ile 423, 1663 ve 1058 parsel sayılı taşınmazlardaki 1/2'şer paylarını 17.02.2005 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı oğlu ...’e devrettiği, bu suretle adına kayıtlı bulunan taşınmazların tamamına yakınını davalı oğluna temlik ettiği, satış yoluyla yapılan temliklerin bedelsiz olduğu, ölünceye kadar bakma aktiyle yapılan temliklerde ise kendisine baktırmak amacı bulunmadığından muvazaalı olduğu, böylece davalı oğlunu diğer mirasçılardan üstün tutan mirasbırakanın temliklerde mal kaçırma kastı ile hareket ettiği sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, yukarıda yer verilen muris tarafından satış suretiyle ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devredilen dava konusu taşınmazlar bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin 1153 ve 1207 parsel sayılı taşınmazlar (dava konusu paylar) yönünden temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı vekilinin dava konusu diğer taşınmazlara ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın Bandırma 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

17.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.