Logo

1. Hukuk Dairesi2024/870 E. 2025/1687 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın taşınmazını sağlığında çocuklarından birinin lehine olacak şekilde muvazaalı olarak davalılara devrettiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında muvazaanın ispatlanıp ispatlanmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların muvazaa iddiasını ispatlayamamaları, satış bedelinin dava dışı mirasçının hesabına yatırılmış olması ve bedel ile taşınmazın gerçek değeri arasında önemli bir fark bulunmaması gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1109 E., 2023/1780 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ: Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/447 E., 2022/62 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı tereke temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakanları ...'in, adına kayıtlı 155 parsel sayılı taşınmazını, mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak ve dava dışı erkek kardeşleri ... yararına olmak ve ileride ona iade edilmek üzere satış göstermek suretiyle davalılara devrettiğini, murisin 86 yaşında, kendi öz bakım ve ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede hasta durumda vefat ettiğini, davaya konu taşınmazı muvazaalı olarak davalılara 1/2'şer pay devri yaptığı tarihte de hasta ve bakıma muhtaç durumda olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın satışına ilişkin işlemin iptaline, muris terekesine tescili ile aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde taşınmaz değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişler, 04.12.2017 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; bilirkişi raporu ile taşınmazın gerçek bedeli tespit edildiğinden dava değerini 2.424.000,00 TL daha artırarak 2.444.000,00 TL'ye yükselttiklerini, dava değeri yönünden ıslah ettiklerini beyan etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar; baba oğul olduklarını, baba ...'in 1960'lı yıllarda Almanya'ya giderek işçi olarak çalıştığını ve kısa bir süre sonra bütün ailesini yanına alarak Almanya'da birlikte çalışmaya başladıklarını, Almanya'dan ve Türkiye'den emekli olduğunu, hissedar olan oğlu davalının halen Almanya'da işçi olarak çalıştığını, ailenin tutumlu olup tasarrufa önem veren bir aile olduğunu, değişik tarihlerde taşınmazlar satın alarak birikimlerini değerlendirmeyi amaçladıklarını, davalı baba ...'in tanıdıkları vasıtası ile dava konusu taşınmazın satılmak istendiğini öğrendiğini, yalnız ve dolandırılmaktan korktuğu için satış sürecinin her aşamasında temkinli davrandığını, oğlunun vekaleti ile bankalardan para çekme ve tapu işlemi yaparak taşınmazı 1/2'şer hisse olarak oğlu ve kendi adına satın aldığını; taşınmazı satan ... ve oğlu ...'i taşınmazın satışı nedeniyle tanıdığını, daha önce aralarında hiçbir ticari ve beşeri ilişki olmadığını, zira ...'in satış işleminin her aşamasında babası ...'in yanında hazır bulunduğunu, tanıklar huzurunda pazarlık yapılmasına müteakip davalı ...'in Vakıflar Bankasındaki kendisine ve oğluna ait mevduatları çektiğini, evinde bulunan hazır nakitleri eklediğini, Halk Bankasında bulunan mevduatını da ekleyerek 840.000,05 TL nakdi, satıcı ...'in gösterdiği hesaba "taşınmazın satışını müteakip transfer yapılmak" kaydı ile ve arsa bedeli olduğunu belirterek yatırdığını; iki hissedarın bir taşınmazı emaneten almasının taşınmazın iadesini zorlaştıran bir etken olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 23.01.2018 tarihli ve 2016/435 Esas, 2018/16 Karar sayılı kararı ile; iddianın sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 21.09.2018 tarihli ve 2018/380 Esas, 2018/395 Karar sayılı kararı ile; 6100 sayılı HMK'nın 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerektiği ve terekeye iade istekli olarak açılan davada, davaya katılmayan ortakların (mirasçılar ..., ... ve ...'in) olurunun alınması ya da miras şirketine TMK'nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği belirtilerek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kaldırma kararı uyarınca yapılan yargılama neticesinde; İlk Derece Mahkemesinin 19.07.2019 tarihli ve 2018/205 Esas, 2019/527 Karar sayılı kararı ile; dava muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davası olup lehine muvazaa yapıldığı iddia edilen ...'in tapuda hiçbir şekilde malik olmadığı ve davalı olarak gösterilmediği, satım bedelinin ...'in hesabında bulunduğu, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla bu taşınmazı davalılara devrettiğine ilişkin kesin ve inandırıcı delil ileri sürülmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, söz konusu kararın taraf vekilleri ve tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 24.09.2020 tarihli ve 2020/99 Esas, 2020/840 Karar sayılı kararı ile; terekeye temsilci atanmasına ilişkin karar, terekeye münhasır olup buna göre Sulh Hukuk Mahkemesinden alınan karar eksik olduğundan yeniden başvurunun sağlanarak aldırılacak kararın, kesinleşme şerhli olarak dosyaya ibraz ettirilmesi, dava hakkına ilişkin olan bu hususun hâkim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması, miras şirketine atanacak temsilci (veya bu sıfatla yetkilendirdiği vekili) aracılığıyla davanın sürdürülmesi; bu yolla davanın görülebilirlik koşulu yerine getirtildikten sonra davanın esası hakkında hüküm kurulması gerektiği belirtilerek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kaldırma kararı uyarınca yapılan yargılama neticesinde; İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; tüm dosya kapsamı dikkate alındığında mirasçılardan ...'in bir kısım hileli hareketler ile satışı yapılan taşınmaz bedelini diğer mirasçılardan kaçırmış olabileceği, ...'e yönelik bir talebin bulunmadığı, davalılar ile ...'in işbirliği içinde hareket ettiklerine dair hiçbir delilin olmadığı, dava muris muvazaası nedeniyle tapu iptali davası olup lehine muvazaa yapıldığı iddia edilen ...'in tapuda hiçbir şekilde malik olmadığı ve davalı olarak gösterilmediği, satım bedelinin ... hesabında bulunduğu, murisin mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla bu taşınmazı davalılara devrettiğine ilişkin kesin ve inandırıcı delil ileri sürülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile tanık anlatımları bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde muvazaa iddiasına dayalı davalarda murisin kastının açık bir şekilde saptanması gerekmekte olup davacı tanıklarının, temlikin mirastan mal kaçırma amacı ile yapıldığına ilişkin sübuta ... beyanda bulunmamaları; davalı ... tarafından dava dışı mirasçı ... hesabına arsa bedeli olarak yatırılan 840.000,05 TL'ye ilişkin olarak hesap hareketleri incelendiğinde, anılan paranın ... tarafından parça-parça olarak tasarruf edilme tarih ve şekilleri, davalılar ile miras bırakan ve mirasçı ... arasında dosyaya yansıyan, devir tarihinden önce bir bağ bulunmadığı da gözetildiğinde, dava dışı mirasçı ... hesabına yatırılan ve gerçek değere yakın olan satış bedelinin, iddia olunan muvazaayı kamufle etmek amacıyla yatırıldığı, davalıların emanetçi olduğu sonucuna varılamaması; salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağı da gözönünde bulundurulduğunda, HMK'nın 190. ve TMK'nın 6. maddesi gereğince muris muvazaası iddiasının sübut bulmadığı anlaşıldığından davanın reddine dair karara karşı tereke temsilcisi vekilinin istinaf başvurusunun, HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Tereke temsilcisi vekili temyiz dilekçesi ile; dava dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürülen iddialarını yineleyip dava konusu taşınmazın satışına ilişkin işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, söz konusu işlemin murisin tek oğlu ... lehine yapıldığını, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, kız evlatlarını mirasından yararlandırmak istemediğini, ...'in satış bedelini almasını gerektirir malik statüsünün olmadığını, buna rağmen davalılar tarafından yapılan ödemenin ...'in hesabına yatırıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1930 doğumlu mirasbırakan ...'in 12.05.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızları ..., ..., ... ve ... ile dava dışı çocukları ..., ... ve ...'in kaldıkları; murisin, adına kayıtlı 155 parsel sayılı taşınmazını 06.11.2012 tarihli satış işlemi ile 1/2'şer paylı olarak davalılar ... ve ...'na devrettiği, davacıların yapılan satış işleminin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, ileride murisin oğlu ...'e devir amacı taşıdığını ileri sürerek ve terekeye iade istemli olarak eldeki temyize konu davayı açtıkları, aşamada murisin terekesine davacı kızı ...'in temsilci olarak atandığı, davalı ...'in Halkbank Denizli şubesindeki vadeli hesabından devir tarihinde 840.000,05 TL çekildiği; Halkbankasının 08.05.2017 tarihli cevabi yazısından, devir tarihinde dava dışı mirasçı ...'in Halkbankası Denizli/Delikliçınar şubesinde açılan vadeli hesabına, davalı ... tarafından 840.000,05 TL'nin "arsa bedeli" açıklaması ile yatırıldığı, çekişme konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle keşfen belirlenen değerinin 885.400,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup tereke temsilcisi tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Tereke temsilcisi vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 187,80 TL bakiye onama harcının temyiz eden tereke mirasçılarından alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.