Logo

1. Hukuk Dairesi2024/964 E. 2024/1973 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından, mirasbırakanlarının satın aldığını iddia ettikleri ve Hazine adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ve kendileri adına tescili istemine dayalı davada, taşınmazın zilyetlikle kazanılıp kazanılmadığı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın 1999 yılına kadar dere yatağı vasfında olması ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması nedeniyle bu tarihe kadar zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı, 1999 yılında taşkın koruma duvarının yapılmasıyla zilyetliğin başlayabileceği ancak taşınmazın Hazine adına tescil edildiği 2006 yılına kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin de dolmadığı gözetilerek yerel mahkemenin davacıların talebini reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/350 E., 2022/329 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Rize ili, ... ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan ve 1995 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında aktif dere yatağı olması nedeniyle tespit harici bırakıldıktan sonra 19.04.2006 tarihinde idari yoldan 226 ada 53 parsel sayısıyla 88.403,78 m2 yüz ölçümlü çakıllık vasfıyla, daha sonra ifraz edilerek 226 ada 59 parsel sayısı ve 24.053,71 m2 yüz ölçümüyle davalı Hazine adına tescil edilen taşınmazın bir kısmını davacıların mirasbırakanı ...nın 1970 tarihli senede istinaden ... ve ...'dan haricen tapusuz satın aldığını, davacılar mirasbırakanı ve davacıların 20 yıldan fazladır davasız ve aralıksız malik sıfatıyla ekip biçmek suretiyle kullandıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına tapu kaydının iptali ve davacı mirasçılar adına miras payları oranında tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yerin 1995 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında aktif dere yatağı olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakıldığını, 1999 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından taşkın koruma ve dere ıslahı amaçlı istinat duvarı yapılarak dava konusu taşınmazın aktif dere yatağı özelliğini kaybetmesi üzerine 19.04.2006 tarihinde 226 ada 53 parsel sayısı ve 88.403,78 m2 yüz ölçümüyle davalı Hazine adına idari yoldan tescil edildikten sonra 226 ada 13 parsel sayılı taşınmazla birleştirildiğini, yeni oluşan parselin de 226 ada 59, 60 ve 61 parsellere bölündüğünü, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufunda olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, 13.04.2016 tarihli ve 2014/614 Esas, 2016/101 Karar sayılı karar ile; fen bilirkişisinin 10.11.2015 havale tarihli raporda (A) harfiyle gösterilen 904 m2 ve (B) harfiyle gösterilen 765,72 m2 kısımlarının davacıların dayanağı olan 01.02.1970 tarihli satış senedi kapsamında kaldığı, taşınmazın aktif dere yatağı özelliği bulunmadığı, satış tarihinden itibaren davacıların kullanımında olduğu ve davacı tarafın talebini (A) harfiyle gösterilen alanla sınırladığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 226 ada 59 parsel sayılı 24.053,71 m2 yüz ölçümlü taşınmazın davalı adına tapu kaydının iptali, 10.11.2015 havale tarihli bilirkişi raporundaki (A) harfiyle gösterilen 904 m2 yüz ölçümlü kısmın 206 ada son parsel numarası verilerek arsa vasfıyla davacılar adına ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 1991/82 Esas, 1991/69 Karar ve 2008/226 Esas, 2008/242 Karar sayılı veraset ilâmlarındaki miras payları oranında tapuya kayıt ve tesciline, 10.11.2015 havale tarihli raporda (C) harfiyle gösterilen 7.68 m2'lik kısmın 226 adanın son parsel numarası verilerek arsa vasfıyla davalı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, 226 ada 59 parsel sayılı taşınmazın 23.142,03 m2 olarak tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16 Hukuk Dairesinin 23.09.2020 tarih ve 2020/2483 Esas, 2020/3295 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın zilyetlikle edinme koşullarının, taşkın koruma duvarının yapıldığı 1999 yılı ile dava konusu taşınmazın idari yoldan davalı Hazine adına tescilinin yapıldığı 2006 tarihleri arasında aranması gerektiğini, 1999 ilâ 2006 yılları arasında 20 yıllık zilyetlik şartının sağlanmadığı ve davanın reddi gerektiği gerekçesiyle Mahkemenin 13.04.2016 tarihli ve 2014/614 Esas, 2016/101 Karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 09.11.2022 tarihli ve 2022/350 Esas, 2022/329 Karar sayılı kararı ile; bozma ilâmına uyularak jeoloji, inşaat ve ziraat mühendisi bilirkişi kurulu raporunda taşınmazın Fırtına deresi vadisi yatağında derenin alüvyonuyla kaplı olduğu, bazen dere taşkınına maruz kaldığı, DSİ'nin yaptığı taş tahkimatı ile aktif dere taşkını dışında kaldığı, taşınmaz sınırlarında çalılık bulunduğu, kısmen sebze ekimi olduğu, taşınmazın akarsu yatağına yakın yükseltileri eşit olduğu, kadimden beri akarsu taşmalarına maruz kaldığı, kum çakıl birikintileri olduğu, arazi sahipleri tarafından başka yerden toprak taşınarak tarım arazisi hâline getirildiği, dava konusu taşınmazı dere taşkın alanı dışına çıkaran tahkimatın yapıldığı 1999 tarihinden, idari yoldan davalı Hazine adına tescil edildiği 2006 yılına kadar davacılar lehine 20 yıllık zilyetlikle iktisap şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakanının 1970 yılında bedelini ödeyerek dava konusu taşınmazı satın aldığını, var olmayan bir yerin satışa konu olamayacağını, dere yatağı olmadığını, 20 yıllık zilyetlik süresinin 1970 tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğini belirterek Mahkemenin 09.11.2022 tarihli ve 2022/350 Esas, 2022/329 Karar sayılı kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Dava ve Hukuki Nitelendirme

Dava, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesi,

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Dava konusu Rize ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde kain taşınmazın 1995 yılındaki kadastro çalışmaları sırasında aktif dere yatağı olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakıldığı, 1999 yılında Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) tarafından taşkın koruma ve dere ıslahı amaçlı istinat duvarı yapılarak aktif dere yatağı özelliğini yitirmesi üzerine, 19.04.2006 tarihinde 226 ada 53 parsel sayısı ve 88.403,78 m2 yüz ölçümüyle davalı Hazine adına ihdasen tescil edildikten sonra 226 ada 13 parsel sayılı taşınmazla tevhit edildiği, yeni oluşan parselin de 226 ada 59, 60 ve 61 parsel sayılı taşınmazlara ifraz olduğu, davacıların 226 ada 59 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisinin 10.11.2015 havale tarihli raporu ve ekli krokisinde (A) harfiyle gösterilen 904 m2 yüz ölçümlü kısmının davalı Hazine adına tapu kaydının iptalini ve miras payları oranında adlarına tescilini talep ettikleri, 13.04.2016 tarihli duruşmada davacılar vekilinin beyanı ile fen bilirkişisi raporunda (B) harfiyle gösterilen araba yolu hakkında talepleri olmadığı anlaşılmıştır.

3. Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu (TMK)'nın 715 inci maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır.

4. Nitekim; 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadasro Kanunu'nun 17 nci maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.

5. 3402 sayılı Kanun'un "ihya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17 nci maddesi: "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar, 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." hükmünü içermektedir.

6. Anılan madde gereğince; orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14 üncü maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır.

7. Bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu Anayasa'nın 169 uncu ve 170 inci maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır.

8. Aynı ilkenin bir sonucu olarak, 3402 sayılı Kanun'un 16/A maddesinde belirtilen hizmet malları, 16/B maddesinde belirtilen orta malları, yollar, meydanlar ile 16/C ve 16/D maddelerinde belirtilen taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir.

9. Nitekim, nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yatakları kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ancak bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılması mümkündür. Buna karşılık aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.10.1996 gün ve 1996/20-429 Esas, 1996/643 Karar sayılı kararı)

10. Somut olayda; mahallinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanları ile jeoloji bilirkişisinin 01.12.2015 havale ve 23.12.2015 tarihli bilirkişi raporları doğrultusunda, dava konusu yerin DSİ tarafından taş tahkimat duvarının yapıldığı 1999 yılına kadar Fırtına deresinin taşkın sahasında ve 3402 sayılı Kanun'un 16/C maddesi gereği Devletin hüküm ve tasarrufu altında kaldığı, yukarıdaki (9) numaralı bentte yer alan Kanun hükümlerine istinaden 1999 yılına kadar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak iktisap edilemeyeceği, zilyetlikle iktisabın ancak ve ancak dava konusu taşınmazın DSİ tarafından Fırtına deresi taşkın alanından çıkarıldığı 1999 yılından sonra 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü ve 17 nci maddelerindeki şartlar sağlandığı taktirde mümkün olduğu, sonuç olarak 1999 yılından taşınmazın ihdasen davalı Hazine adına tescil edildiği 2006 yılına kadar da iktisap için gereken 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı anlaşılmakla, Mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen temyize konu hükümde isabetsizlik bulunmamaktadır.

11. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozma ilâmına uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın Pazar (Rize) 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.