"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/901 E., 2023/1322 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/301 E., 2021/681 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı tereke temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı tereke temsilcisi; muris ...'ye ait taşınmazlar üzerinde elbirliği mülkiyeti söz konusu olduğundan bu durum giderilinceye kadar terekeye Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2015/252 Esas, 2015/1837 Karar sayılı kararı ile temsilci atandığını, murisin ölümünden 20 gün önce eşi ... tarafından, daha önceden muristen aldığı vekaletname ile muris adına kayıtlı 492 ada 21 nolu parsel üzerinde yer alan ... Apartmanı 15 ve 18 kapı numaralı daireler ile apartmanın zemin katında bulunan iş yerinin 1/6 hissesinin davalı ...'e devredildiğini, yapılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, aynı konu ile ilgili daha önce açılan davanın usulden reddedilmesi nedeni ile bu davayı açtıklarını, taşınmazların gerçek değerinin çok altında düşük bir bedelle devredildiğini, alım gücü bulunmayan davalının aileyi çok iyi tanıdığını, yanlarında çalıştığını ileri sürerek dava konusu 492 ada 21 parsel üzerinde yer alan ... Apartmanı 15 ve 18 kapı numaralı daireler ile apartmanın zemin katında bulunan iş yerinin 1/6 hissesine ilişkin tapuların iptaline, davacıların miras hisseleri oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiş; aşamada sunduğu talep somutlaştırma dilekçesi ile dava konusu 492 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki muris adına kayıtlı 7/96 payın davalıya devredildiğini, taleplerinin bu paya yönelik olduğunu, bu miktardan, dava devam ederken son olarak dava dışı Aydın Kaya isimli şahsa devredilen 2/96 pay için dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile geriye davalı adına kayıtlı kalan 5/96 hissenin iptaline ilişkin tapu iptali ve tescil taleplerinin bulunduğunu bildirmiştir.
II. CEVAP
Davalı; açılan davayı kabul etmediklerini, tereke adına açılması gereken davanın tereke adına açılmadığını, vekaletnamenin usulüne uygun olmadığını, taraf sıfatı bulunmadığını, husumet itirazında bulunduğunu, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, işlemin muvazaalı olduğu iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ekonomik alım gücünün bulunduğunu, satıcının ekonomik ve sosyal durumunun taşınmaz satımına ihtiyaç duyduğunu gösterdiğini, davacılardan ...'in borçları nedeni ile yaşamı tehdit altında iken acilen taşınmaz satış ihtiyacı içine giren satıcı ve eşi olan vekilinin şüphesiz öncelikle satışı kendilerine yakın olan bir çevrede yapmak isteyeceklerini, bunun da hayatın olağan akışına uygun olduğunu, söz konusu taşınmazların satılırken davacı ...'in borçları için satıldığının da kendisine beyan edildiğini, satışın gerçek bir satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu, yani temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, somut olayda ise davacı tarafça ileri sürülen iddiaların ispatına ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı ve Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/1277 Esas sayılı dosyasında mevcut olan delillere dayanıldığı, davacıların, mirasbırakanın kendileriyle herhangi bir sorunu olduğuna dair ve kendilerinden mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya koyamadığı, ayrıca davaya konu taşınmazın resmi senetteki satış bedeli ile keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda tespit edilen rayiç bedeli arasında fahiş bedel farkın da olmadığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tereke temsilcisi tarafından muris ...'nin vekil eliyle gerçekleştirdiği işleme karşı vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı miras payları oranında tapu iptali ve tescil istemiyle eldeki dava açılmış ise de tereke temsilcisi ...'ın, Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2015/252 Esas, 2015/1817 Karar sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/467 Esas sayılı dosyasında muris ...'nin terekesini temsil etmek üzere tayin edildiği, terekeye temsilci atanması kararının eldeki davayı kapsamadığı görülmekle, aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetli olmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun açıklanan nedene hasren kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesisi ile davanın HMK'nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince taraf ve aktif dava ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Tereke temsilcisi vekili temyiz dilekçesi ile; satış işleminin muvazaaya dayandığı hususu önceki davada ispat edilmiş olup iş bu davada da eski dava dosyasındaki delil ve olgulara dayanıldığını, Mahkemece önceki dava dosyasındaki hususlar dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığını, önceki davanın Yargıtay tarafından usulden bozulması üzerine taraflarınca Sulh Hukuk Mahkemesine başvuru yapılarak terekeye temsilci atandığını, terekeye temsilci atanması için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurularında kesinleşmiş önceki davayı kapsayacak şekilde bir temsil yetkisi istemedikleri gibi, Sulh Hukuk Mahkemesinin hüküm kısmında da sadece önceki davayı kapsayacak şekilde bir yetkiden ziyade genel olarak terekeye temsilci atanma kararı verildiğini, ayrıca İstinaf Mahkemesinin belirttiği şekilde temsilci yetkisinin bu davayı kapsamadığı düşünülse dahi bu eksikliğin giderilmesi için kendilerine süre verilmesi gerektiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 492 ada 21 sayılı parselin 7/96 payı muris ... adına kayıtlı iken, muris tarafından vekil kılınan eşi ...'in 21.05.2008 tarihli resmi akitle murise ait bu payı üçüncü kişi konumundaki davalı ...'e satış yoluyla devrettiği, murisin 11.06.2008 tarihinde ölümüyle geride mirasçıları olarak eşi ... ile çocukları ..., ..., ... ve ...'nın kaldığı, eşi ...'in 24.12.2013 tarihinde öldüğü, yine mirasçılardan ... ...'in yargılama aşamasında 03.08.2020 tarihinde öldüğü, UYAP ortamından alınan nüfus kayıtlarına göre mirasçı olarak eşi Leman ile çocukları ... ve ...'nin kaldıkları, mirasçılardan ...'in yargılama aşamasında 04.01.2019 tarihinde öldüğü, UYAP ortamından alınan nüfus kayıtlarına göre mirasçı olarak çocukları ... ve ...'un kaldıkları, Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/467 Esas sayılı dosyasında davacıların ..., ... ve ... olduğu, davalıların ise ..., ... ve ... ... oldukları, eldeki temyize konu dosyadaki dava konusu taşınmazla ilgili olarak açılan davada yapılan yargılama sonucunda davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın Dairece; muris ...'nin vekil eliyle gerçekleştirdiği işleme karşı dava açıldığına göre, 4721 sayılı TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen el birliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu, bu tür davaların ancak tereke adına açılabileceği, bir kısım mirasçının miras payı oranında açtıkları davanın başından beri dinlenme olanağı bulunmadığı, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozmaya uyularak 2014/1277 Esas sayılı dosyada yapılan yargılama sonucu davanın usulden reddine karar verildiği ve söz konusu kararın derecattan geçmek suretiyle19.09.2018 tarihinde kesinleştiği, Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.10.2015 tarih 2015/252 Esas, 2015/1817 Karar sayılı kararı ile muris ...'nin terekesini temsil etmek üzere ...'ın terekeye temsilci olarak tayin edildiği, kararın gerekçe kısmında tereke temsilcisinin Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/467 Esas sayılı dosyası için atandığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-d hükmünde "d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması." hususu dava şartı olarak düzenlenilmiştir. Aynı Kanunun 115/2 hükmünde ise " Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder." düzenlemesi yer almaktadır.
Öte yandan; miras ortaklığını düzenleyen TMK'nın 640. maddesinde "Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır." hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, eldeki davanın muris ...'nin terekesinin temsilcisi olduğunu iddia eden ... tarafından terekeye iade istemli olarak açıldığı, ...'ın dosya arasında yer alan Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2015/252 Esas, 2015/1817 Karar sayılı ilamı ile muris ...'nin terekesini Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/467 Esas sayılı davasında temsil etmek üzere tayin edildiği, anılan Sulh Hukuk Mahkemesi kararına dayanılarak eldeki davada ...'ın tereke temsilcisi sıfatı bulunmadığı ancak bu eksikliğin sonradan giderilmesinin mümkün olduğu, İlk Derece Mahkemesince ve Bölge Adliye Mahkemesince ...'dan eldeki davada terekeyi temsil etmesine imkan veren bir mahkeme kararı olup olmadığı sorulmaması ve kararın olmaması halinde de davacı tarafa süre verilmesi suretiyle eksiliğin gidermesine imkan tanınmamış olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; muris ...'nin terekesinin temsilcisi olduğunu iddia ...'ın eldeki davayı açmaya yetkili olduğunu gösterir mahkeme kararı olup olmadığının sorulması, mahkeme kararı olmadığının anlaşılması halinde anılan eksiliğin giderilmesi için ...'a usulüne uygun olarak süre verilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Tereke temsilcisi vekilinin temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
16.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.