"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2024/164 E., 2024/232 K.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar; Çankırı ili, Merkez ilçesi, ... köyü 1056 parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından olduklarını, uzun yıllardır taşınmazı tarla olarak sürerek ve ürünleri satarak geçimlerini sağladıklarını, iptal ve tescili istenen Çankırı ili, Merkez ilçesi, ... köyü 1785 parsel sayılı taşınmazın ise adlarına tescilli olan taşınmaza sınır olmakla birlikte 1952 tarihinde Kadastro Komisyonunca yapılan incelemede, yaşadıkları ... köyü sınırları içerisinde kaldığının tespit edildiğini ve bu sınıra 2-3 aya kadar her iki köy halkınca da itibar edildiğini, 2007 yılına kadar tapulama harici alan olan bu taşınmazın kendileri tarafından 1960 yılından bu yana sürüldüğünü ve ürün elde edildiğini, kısa bir süre önce toprak reformu kapsamında köye gelen Komisyonca köy sınırının yeniden belirlendiğini ve eski sınırın yanlış olduğu belirtilerek köy sınırının değiştirildiğini, bu inceleme esnasında kendilerinin 35 yılı aşkın bir süredir nizasız aralıksız ve iyi niyetle sürmüş olduğu tarlanın ... köyü sınırları içerisinde kaldığının, ... köyü sakinlerince artık bu tarlayı süremeyeceklerinin kendilerine bildirildiğini, dava konuşu taşınmazın 2007 yılına kadar tapulama harici alan olduğunu, bu yıl içerisinde yapılan kadastro işlemleri sonucunda 08.05.2007 tarihinde Hazine adına tescil edildiğinin anlaşıldığını, davacılardan ... ve ... 'nın nizasız ve aralıksız olarak 1960'lı yıllardan bu yana malik olma iradesiyle ve malik sıfatıyla bahse konu taşınmazın 29 dönümlük kısmını diğer davacılarla birlikte sürerek bu alandan mahsul elde ettiklerini, yine davacılardan ...'nın ise 25 yıldan fazla bir süredir bu taşınmazın davasız ve aralıksız malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, ...'nın merhum babası ... 'nın da bu taşınmazı 1960'lı yıllardan vefatı olan 2000'li yıllara kadar nizasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla sürdüğünü ve ürün elde ettiğini, bu durumda MK madde 996'da yer alan kazandırıcı zamanaşımından yararlanma hakkına sahip olan zilyedin zilyetiği kendisine devreden aynı yetkiye sahip idiyse onun zilyetlik süresini kendi süresine ekleyebilir hükmü gereği babasının süresi de kendi süresine eklendiğinde çok daha uzun yıllar bu taşınmazda hak sahibi olduğunun ortaya çıkacağını, davacı ...'nın nizasız ve aralıksız olarak 25 yıldan fazla bir süredir aynı taşınmazı sürdüğünü ve ürün elde ettiğini, ...'nın merhum babası ... 'nın da bu tarlayı 1960'lı yıllardan 1990'lı yılların sonuna kadar sürdüğünü, MK madde 996 hükmünün burada uygulandığında bu davacının da çok daha uzun bir süredir hak sahibi olduğunun ortada olduğunu ileri sürerek davalarının kabulü ile Hazine adına yapılan haksız tescilin iptaline ve Çankırı Merkez ilçesi, ... köyü 1785 parsel sayılı taşınmazın 29 dönümlük kısmının tapudan ayrılarak adlarına eşit şekilde tesciline karar verilmesini istemişler; 08.11.2013 tarihli ıslah dilekçelerinde, bilirkişilerce yapılan inceleme ve ölçümlerde dava konusu arazinin toplam yüz ölçümünün 46.754,88 m2 olduğunun tespit edildiğini belirterek adlarına tescilini istedikleri ve 29 dönüm olarak belirttikleri miktarı 46.754,88 m2 olarak ıslah ettiklerini bildirmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı Hazine; davacıların iddialarının 4753 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden sonraki tarihe rastladığını, bu durumda Tapulama Kanunu'nun 52. maddesi ikinci cümlesinde yazılı olduğu üzere 1945 yılından sonra ihyası yapılmış veya ihyasına başlanmış bulunan yerlerin Hazine adına tespiti ve tescilinin hükme bağlandığını, davacıların hak düşürücü süre içinde davanın açıldığı iddiasının yasal dayanaktan yoksun ve geçersiz olduğunu, 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasa'nın 17. maddesi ile ihya yoluyla taşınmaz edinme imkanı yeniden düzenlenmişse de bu hükme göre diğer koşulların yanında ihyanın tamamlandığı tarihten tespit veya dava tarihine kadar aynı Yasa'nın 14. maddesindeki koşullar altında tasarruf edilmesi gerektiğini, dava konusu olayda bu durumun mevcut olmadığını, Çankırı ili, Merkez ... köyünün 3083 sayılı Tarım Reformu Kanunu'nun 3. maddesine göre Bakanlar Kurulunun 03.05.2005 tarih ve 8801 sayılı kararının 31.05.2005 tarih ve 25832 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla Tarım Reformu Uygulama alanı ilan edildiğini, aynı Yasa'nın 4. maddesine göre Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki tescil harici taşınmazlar üzerinde tasarruf hakkının Tarım ve Köyişleri Bakanlığına devrolduğunu, tarım reformu uygulama alanı içinde olan ... köyünde yapılan etüt çalışmaları sırasında tespit olunan, tapulama harici kalan ancak köylüler tarafından tarımsal faaliyette bulunulan dava konusu 1785 parsel sayılı taşınmaz dahil tüm taşınmazların 2007 yılında Hazine adına tescil olunduğunu, dağıtım projesi kapsamında olan Hazine arazilerinden tevhit ve ifraz sonucu oluşan yeni parsellerin Hazine adına tescil işlemleri tamamlanmış olmasına rağmen 1785 parsel numaralı taşınmazın 1687, 1736, 1810 parsellerle tevhidinin yapıldığını, ifrazı sonucu oluşan 27 adet parselin 19 adedinin 19 hak sahibinin belirlendiğini, ihtiyati tedbir kararları sebebiyle hak sahiplerine dağıtım ve tescil işlemi yapılmadığını, 3402 sayılı Yasa'da aranan fasılasız, nizasız uzun süre ve imar ihya suretiyle iktisap koşulları tamamlanmayan taşınmazda tescil işleminin mümkün olmadığını, taşınmazın davacının özel mülkü olan 1057 parselin güneyine düşen ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz olduğunu ve özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı Köy Tüzel Kişiliği; açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, olağanüstü zamanaşımı ile iktisap koşullarının oluşmadığını, 22.07.1985 tarihinde Çankırı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/51 D.iş- 1985/51 Karar sayılı kararı ile davalı yerin ... köyü tapulama sahası içerisinde kalan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun tespitine karar verildiğini, davacının söz konusu zilyetliği fasılasız ve nizasız geçirilmediği gibi dava konusu yerin özel mülkiyete konu edilebilecek yerlerden olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin 03.02.2014 tarihli ve 2010/449 Esas, 2014/40 Karar sayılı kararıyla; yerel bilirkişilerce taşınmazın sınırının tam olarak bilinemediği ve davacılar lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın davalı Hazine yönünden esastan reddine, davalı Köy Tüzel Kişiliği yönünden husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Mahkemenin kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 28.11.2019 tarihli ve 2016/17378 Esas, 2019/7836 Karar sayılı kararı ile; " hava fotoğraflarından ve komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılmak ve 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle fen bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen 46.754,88 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz bölümünün öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, taşınmazın kimden kime nasıl intikal ettiği, Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyetliğin 20 yıla ulaşıp ulaşmadığı hususlarının araştırılması, taşınmazın sınırlarının ve niteliğinin, taşınmazda imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, şekli ve süresinin belirlenmesi, ... ve ...'nın payları yönüyle terekelerinin paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise dava konusu taşınmazdaki paylarının davacılar ... ve ...'e düşüp düşmediği, ... ve ...'ın payları yönünden mirasçıları ... ve ... tarafından açılan davada, adı geçenlerin aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarının tartışılması, çekişmeli taşınmazın dağıtım projesine göre dağıtılan arazi kapsamında yer alıp almadığı, yer almakta ise hangi ada parsel numarasını aldığının ve çekişmeli taşınmaz bölümünün halen Hazine adına mı, yoksa dağıtım suretiyle 3. kişiler adına mı tapuda kayıtlı olduğunun belirlenmesi gereğine değinilerek karar bozulmuştur.
Mahkemenin 13.12.2022 tarihli ve 2020/114 Esas, 2022/894 Karar sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamından davacılar ..., ... ve ...'nın, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak idari yoldan 2007 yılında Hazine adına tescil edilmiş bulunan ... köyü 101 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 46.754,88 m2 lik kısmının tapu kaydının iptali ve davacılar adına tescilini talep ettikleri, taşınmazın önce mirasbırakanları sonra da kendileri tarafından kullanıldığını iddia ettikleri, keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre dava konusu (A) harfi ile gösterilen alanın öncesinde davacıların mirasbırakanları ..., ... ve ... ile davacılara haklarını devreden ... tarafından yaklaşık 50-60 senedir kullanıldığı, akabinde davacıların ve kardeşlerinin taşınmazları kullanmaya devam ettikleri, zilyetliğin kesintisiz olarak sürdürüldüğü, diğer mirasçıların aralarındaki taksime göre haklarını davacılara devrettikleri, 20 yıllık kesintisiz, nizasız zilyetlik şartının sağlandığı, dava konusu alanın imar-ihyaya muhtaç olmadığı, imar-ihyaya muhtaç olan yerler dışında kalan tescil harici (ham toprak, hali arazi gibi) taşınmazlarda ekonomik amaca uygun şekilde malik sıfatı ile en az 20 yıl süre ile zilyet olunması halinde taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının mümkün olduğu, davacıların ekonomik amacına uygun olarak taşınmazı tarla olarak kullandıkları, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 2016/17378 Esas ve 2019/7836 Karar sayılı bozma ilamında Hazine adına idari yoldan tapu kaydının oluştuğu 2007 yılından 15-20-25 yıl öncesine ait en az üç ayrı evreye ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları getirtilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak bu yıllara ait hava fotoğraflarının bulunmadığı, sadece 1956, 1990 ve 2008 yılına ait hava fotoğrafının bulunduğu, 1956 tarihli hava fotoğrafına göre tarımsal tasarrufun kullanılmadığının belirtildiği ancak davacıların iddiasının da bu döneme ilişkin olmadığı, 1970-1980'li yıllara ilişkin hava fotoğrafları bulunmadığı için bu yıllara ilişkin mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilmesinin daha uygun olduğu, davalı tanığının dahi keşifte sınırlarını tam olarak bilmemekle beraber dava konusu taşınmazda bulunan belli bir alanı önce davacıların mirasbırakanının, daha sonra da davacıların kullandığını gördüğünü belirttiği, yine bilirkişi raporunda 1990 tarihli hava fotoğrafında (A) harfi ile gösterilen alanın davacılara da ait olan ... köyünde bulunan taşınmazlarla aynı nitelikte olduğu, 1990 yılı için tarımsal tasarrufun görülmediği belirtilse de sadece o yıl için tarım yapılmamasının zilyetliğin kesintiye uğradığını göstermeyeceği, önceki yıllarda tarım faaliyetinin yapıldığının anlaşıldığı, 1990 yılı için taşınmazın nadasa bırakılmış olabileceği, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı davanın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, belirtilen karara karşı davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Dairenin 25.04.2024 tarih ve 2023/1015 Esas, 2024/2915 Karar sayılı kararıyla; Mahkemenin kabulünün dosya kapsamına uygun düşmediği, bozmadan sonra 1992-1987 ve 1982 tarihli hava fotoğraflarının bulunamadığı, bunun üzerine mahallinde yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporlarında 1956 ve 1990 yıllarına ait hava fotoğrafları üzerinde yapılan inceleme neticesinde herhangi bir kullanımın ve tasarrufun görülmediği, 2008 yılı hava fotoğrafı incelemesinde (A) harfi ile gösterilen kısımda ekim biçimin görüldüğü, bu kısmın 46.754,88 m2 miktarlı olduğu hususlarının bildirildiği, yine 29.12.2021 tarihli 3 kişilik ziraat bilirkişi raporunda ise dava konusu (A) alanının 15-17 yıldır tarımsal üretimde kullanıldığı, ihdas tarihi 2007 yılı olup taşınmazdaki zilyetliğin 20 yıl devam etmediği, (A) harfli alanın toprak ve topoğrafya özellikleri dikkate alındığında imar-ihyaya ihtiyacı olmadığı, taşınmazı sadece ekip biçmenin imar-ihya sayılamayacağı hususlarının bildirildiği açıklanarak, Mahkemece 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin davacı lehine oluşmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gereğine değinilerek karar bozulmuştur.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararı ile; bozma ilamına uyularak 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin davacı lehine oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; verilen ilk bozma kararında davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinin vurgulandığını, taraf tanıkları ve mahalli bilirkişilerin iddialarını ispatlar mahiyette yeminli beyanda bulunduklarını belirterek ve re’sen gözetilecek nedenlerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kadastro sonucu; Çankırı ili, Merkez ilçe, ... köyünde 1968 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın daha sonra 08.05.2007 tarihli ihdas işlemi ile 1785 parsel numarası altında, 767.101,69 m2 miktarlı ve tarla vasıflı olarak davalı Hazine adına tescil edildiği, davacıların taşınmazın önce 29 dönümlük kısmı için irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu iptali ve tescil istemli eldeki davayı açtıkları, daha sonra bilirkişi raporu doğrultusunda taleplerini 46.754,88 m2 olarak ıslah ettiklerini bildirdikleri, çekişmeli 1785 parsel sayılı taşınmazın 16.04.2013 tarihinde 22/a uygulaması ile 101 ada 4 parsel numarasını aldığı anlaşılmaktadır.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Çankırı 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
27.03.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.