"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Babalık Davası
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, babalığın hükmen tespiti istemine ilişkindir. Davacı anne çocuğu ...’a velayeten, davalının küçüğün babası olduğunu ileri sürerek babalığın tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, çocuğa kayyım atanarak çocuğun temsili ve taraf teşkili sağlanarak, Adli Tıp Kurumu raporu ila sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın anne tarafından hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. karar verilmiştir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 301. maddesi kapsamında anne tarafından çocuk adına velayeten açılan babalığın hükmen tespiti istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde açıkça davanın çocuk adına velayeten anne tarafından açıldığı, yargılama devam ederken de TMK m. 426/2 gereği yasal temsilci ile küçüğün menfaatinin çatışması sebebi ile çocuğu temsil etmek üzere kayyım atandığı gözetildiğinde davanın çocuk adına açıldığının kabulü gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu'nun m. 303’e göre, babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşer. Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkındaki bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa, çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar. Çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisi varsa, bir yıllık süre bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
Bu hükmün ikinci fıkrasında yer alan "Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkındaki bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde, hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar" hükmü, Anayasa Mahkemesi'nin 27.10.2011 tarihli ve 2010/71 Esas, 2011/143 Karar sayılı kararıyla; aynı maddenin dördüncü fıkrasında yer alan "Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir" hükmü ise, Anayasa Mahkemesinin 15.03.2012 tarihli ve 2011/116 Esas, 2012/39 Karar sayılı kararıyla çocuk yönünden iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından veya çocuk adına açılan babalık davalarında artık herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. O halde, bölge adliye mahkemesince, yapılan açıklamalar dikkate alınarak davanın süresinde açıldığı hususu da gözetilerek esasa ilişkin yönlere ilişkin istinaf talebinin incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan "hak düşürücü süre geçtiğinden" bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, dosyanın bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine, oy birliğiyle karar verildi.09.03.2022(Çrş.)