Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10286 E. 2023/1053 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur oranları, tedbir nafakası ve maddi tazminat miktarının uygunluğu ile manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin yerinde olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde, kanunun uygulanmasında ve kusur belirlemesinde bir hata yapılmadığı, taraflar arasındaki geçimsizliğin evlilik birliğinin devamını imkansız hale getirdiği, hükmedilen tedbir nafakası ve maddi tazminat miktarlarının uygun olduğu ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddinde de hukuka aykırılık bulunmadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı-davalı vekili dava dilekçesinde; davalı-davacının evlilik birliği sorumluluklarını yerine getirmediğini, müvekkiline karşı saygı, sevgi, özen ve itina göstermediğini, umursamadığını, ütü ve yemek yapmadığını, 14-15 senedir akşam yemeğini davalı-davacı ile yemediklerini, müvekkilinin yaz aylarında yaylaya gittiğini, davalı-davacının evlendiğinden bu yana yaylaya eşiyle birlikte gitmediğini, müvekkilinin annesi, kardeşleri ve yakın akrabalarından kimseyle konuşmadığını, davalı-davacının müvekkilinin babasının cenazesine dahi katılmadığını, müvekkilinin davalı-davacıyla birlikte yaşama arzusu kalmadığını ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyanla, tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı-davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde; davalı-davacının iddialarının tamamen asılsız ve gerçek dışı olduğunu, davanın yargılamanın uzatılması amacıyla açıldığını, usul ekonomisi gereği bir yargılamanın gereksiz olarak uzatıldığını ve sürüncemede bırakılmak istendiğini, karşı tarafın kusurlu olduğunu, haksız, hukuka aykırı olarak açılan birleştirilen davanın reddine, açmış oldukları davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-davacı vekili davaya cevap dilekçesinde; davacı-davalının ailesinin evlilik birliğine müdahalesi ve davacıyı etkilemeleri nedeniyle sorunlar yaşandığını, müvekkilinin evliliği için bütün fedakarlığı yaptığını, olumsuzluklara rağmen evliliğini kurtarmak için büyük çaba sarf ettiğini, her şeyden önemlisinin müvekkilinin halen eşini sevdiğini ve boşanmak istemediğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2.Davalı-davacı vekili birleştirilen dava dilekçesinde; davacı-davalının ailesinin, annesinin evliliklerine müdahale etmesi nedeniyle eşler arasında tartışma ve sorunların oluştuğunu, karşı tarafın ailesinin müvekkilini kötüleyici ve hakarete varan söylemlerde bulunarak davacı-davacıyı etkilediklerini, davalı-davacının özellikle son birkaç aydır müvekkiliyle konuşmaya dahi tenezzül etmediğini, müvekkilini yok saydığını ve kararları kendi başına aldığını, evlilik birliği sorumluluklarını yerine getirmediğini, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyanla tarafların boşanmalarına, müvekkili lehine aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 100.000,00 TL maddî ve 100,000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tüm dosya kapsamına göre, tanıkların taraflardan aktardıkları olaylar sabit kabul edilemeyeceğinden duyuma dayalı tanık anlatımlarının boşanmaya esas alınmadığı, davalı-davacı kadının kimsenin müşterek konuta gelmesini istemediği, tarafların aynı evde yaşadıkları dönemde dahi hiç konuşmadıkları, davacı-davalı erkeğin annesinin evinde kalmaya başladığı, birleştirilen dava dilekçesindeki davacı-davalı erkeğin özellikle son birkaç aydır davalı-davacı kadın ile konuşmadığı iddiasının tanık olarak dinlenen tarafların müşterek çocuğu ... tarafından beyan edildiği, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda davalı-davacı kadının ağır kusurlu, davacı-davalı erkeğin eşine nazaran az kusurlu olduğu, davacı-davalı erkek boşanma davası açtığına göre, eşinin davasına itirazının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve evlilik birliğinin devamında kendisi bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı, bu şartlarda eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün olmadığı gerekçesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince asıl ve birleşen davanın kabulüne ve tarafların boşanmasına, 2.500,00 TL maddî tazminatın davalı-davacı kadından alınarak davacı-davalı erkeğe ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı-davacı kadın için aylık 400,00 TL tedbir nafakasının dava tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar davacı-davalı erkekten alınarak davalı-davacı kadına ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı-davalı erkeğin manevî tazminat, davalı-davacı kadının maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-davalı vekili, asıl davada boşanma kararını istinaf etmediklerini, kadının asıl davada evliliklerinde bir sıkıntı olmadığını, boşanmak istemediğini beyan ederken açtığı birleştirilen davada evlilik birliğinin sürdürülemeyeceğini beyan ettiğini, tam kusurlu olduğunu, davasını ispatlayamadığından reddinin gerektiğini, tedbir nafakasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, lehlerine hükmedilen maddî tazminat miktarının az olduğunu ve maddî ve manevî tazminat taleplerinin tam kabulünün gerektiğini, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla, mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Davalı-davacı vekili, kararın hukuka ve somut duruma aykırı olduğunu, erkeğin başına buyruk davrandığını ve müvekkilini birey olarak göremediğini, davacı-davalı erkeğin ailesinin evliliklerine müdahale ettiğini, tüm dosya kapsamına göre müvekkilinin ağır kusurlu kabulünün usul ve kanuna aykırı olduğunu, hükmedilen tedbir nafakasının yetersiz olduğunu, müvekkiline bir şey vermemek için malvarlığını da muvazalı devrettiğini, erkek ağır kusurlu iken aleyhlerinde tazminat kararı verildiğini, maddî, manevî ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmesinin de usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla, asıl davanın reddi ile davalarının tam kabulü yönünden mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; mahkemece delillerin toplanıp değerlendirilmesinde, kanunun olaya uygulanmasında ve kusur belirlemesinde hata yapılmadığı, olayların akışına göre her iki taraf açısından müşterek hayatın devamının kendilerinden beklenilmeyecek derecede temelinden sarsıldığı ve çekilmez hale geldiği, artık tarafları kanunen bir arada yaşamaya zorlamanın mümkün olmadığı, kusur derecesi, tarafların tespit edilen sosyal-ekonomik durumları, paranın alım gücü, tedbir nafakasının amacı ve niteliği, davacı-davalı erkeğin boşanma nedeni ile bu evlilikten mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarar görecek olması, yasal düzenlemeler ile hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında, İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde her iki boşanma davasının kabulüne, 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, davacı-davalı erkek yararına boşanmanın eki niteliğinde maddî tazminata, davalı-davacı kadın yararına tedbir nafakasına, kişisel hakları ağır suretle zarar görmeyen davacı-davalı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, ağır kusurlu olan davalı-davacı kadının yoksulluk nafakası ile boşanmanın eki niteliğinde maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinde, kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası ile erkek lehine hükmedilen maddî tazminat miktarlarınında uygun ve yerinde olduğu, kusur belirlemesinde herhangi bir hukuka aykırılık yapılmadığı gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin (1) inci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-davalı vekili, asıl davada boşanma kararına itiraz etmediklerini, kadının tam kusurlu olduğunu, asıl davada evliliklerinde bir sıkıntı olmadığını, boşanmak istemediğini beyanına karşı açtığı birleştirilen davada evlilik birliğinin sürdürülemeyeceği beyanı ve davasını da ispatlayamaması nedeniyle davasının reddinin gerektiğini, tedbir nafakasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, lehlerine hükmedilen maddî tazminat miktarının az olduğunu ve maddî ve manevî tazminat taleplerinin tam kabulünün gerektiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; birleştirilen davanın kabulü ile boşanma kararı, aleyhe hükmedilen tedbir nafakası, lehe hükmedilen maddî tazminatın miktarı ve reddedilen manevî tazminat talebi yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-davacı vekili, kararın hukuka ve somut duruma aykırı olduğunu, erkeğin başına buyruk davrandığını ve müvekkilini birey olarak göremediğini, davalı erkeğin ailesinin evliliklerine müdahale ettiğini, tüm dosya kapsamına göre müvekkilinin ağır kusurlu kabulünün usul ve kanuna aykırı olduğunu, hükmedilen tedbir nafakasının yetersiz olduğunu, müvekkiline bir şey vermemek için malvarlığını da muvazalı devrettiğini, erkek ağır kusurlu iken aleyhlerinde tazminat kararı verildiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek;asıl davanın kabulü ile boşanma kararı, aleyhe hükmedilen maddî tazminat, reddedilen maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, asıl ve birleştirilen davanın kabulü, kabul edilen tedbir nafakası ve maddî tazminat ve miktarları, reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri ile yoksulluk nafakasının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup taraf vekillerince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.