Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10352 E. 2023/865 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurun belirlenmesi, tazminat ve nafaka miktarlarının tespiti, velayet ve kişisel ilişki düzenlemesinin yerindeliği hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, deliller ve uygulanması gereken hukuk kuralları dikkate alınarak, yerel mahkemenin boşanmaya, kusur belirlemesine, tazminat ve nafakaya, velayet ve kişisel ilişki düzenlemesine ilişkin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gözetilerek temyiz isteminin reddine ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle, kusur belirlemesi, kadın lehine tazminat ödenmesi ve kişisel ilişki yönünden karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-karşı davacı erkek vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin söz vermesine rağmen evlendikten sonra bağımsız bir ev açmadığını, tarafların evlendikten sonra 11 kişi aynı evde yaşamaya başladıklarını, erkeğin sürekli annesinin ve ablasının sözünü dinlediğini, yalnız başına evden dışarı çıkartılmadığını ve evde hapis hayatı yaşadığını, ihtiyaçları ve sağlık problemleri ile ilgilenmediğini, erkeğin sürekli olarak evden gitmesini ve kendisini istemediğini söylediğini, kadının internet üzerinden iki tunik sipariş vermiş olduğunu ve parasının kendi annesi tarafından ödendiğini, davalının bu internet alışverişini öğrendiğinde kızdığını akabinde erkeğin babasının gelerek kadın ve iki aylık çocuğu Aralık 2018 yılında kışın ortasında evden kovarak kapının önüne attığını, fiili ayrılık sürecinde karşı tarafın müşterek çocukla ilgilenmediğini ileri sürerek tarafların 4721 sayılı Kanunu’nun 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesinie aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası, müşterek çocuk için de aylık 1.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakası bağlanmasına, nafakaların ÜFE oranında arttırılmasına, kadın lehine 250.000,00 TL maddî ve 250.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen hususları kabul etmediklerini, kadının evlenirken erkeğin ailesi ile birlikte oturacağının bilerek evlendiğini, bağımsız bir konut sağlanacağına yönelik bir vaadde bulunulmadığını, kadının doğum yaptıktan sonra daha bebeğin kırkı çıkmadan "annemlere gideceğim, bebeğin kırkını orada geçireceğim" dediğini, ertesi gün müvekkil işteyken babasını arayarak kendisini almasını istediğini ve 45-50 gün orada kaldığını, karşı tarafın internetten bir kendisine bir kardeşine sipariş vererek yeni kıyafetler aldığını, erkeğin ise "eksiğin varsa alsaydık niye internetten aldın" dediğini, kötü bir beyanının olmadığını, yanında kalmaya gönlü olmayan kadının, eşi evde yokken babasını arayarak eşyalarını toplayıp babası ile evden ayrıldığını, aradığında seni istemiyorum dediğini, evlilik birliği içerisinde yaşamış olduğu her detayı kendi ailesi ile paylaştığını, annesinin evlilik birliğine sürekli olarak müdahalede bulunduğunu, ufak tefek tartışmalarda dahi evi sık sık terk ettiğini ve evin temizliği ile ilgilenmediğini, müşterek çocuk olduktan sonra odalarını ayırdığını, hamile olduğunu öğrendiğinde çocuğu aldırmak istediğini, cinsel ilişkiden kaçındığını belirterek kadının davasının reddine, karşı davanın 4721 sayılı Kanunun 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle kabulüne, tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, erkek lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin bağımsız konut temin etmediği, sürekli annesinin ve ablasının sözünü dinlediği, çocuğun doğumunda eşinin ihtiyaçları ve sağlık problemleri ile ilgilenmediği, eşini istemediğini söylediği, kocanın ve ailesinin kadının sosyal hayatını kısıtladığı, fiili ayrılık sürecinde kocanın eşi ve çocuğunu arayıp sormadığı, ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği; kadının ise erkeğe ilgi ve sevgi göstermediği, evin temizliği ile ilgilendemediği, eşini istemediğini ve sevmediğini söylediği, sürekli habersiz dışarı çıkıp nereye gittiğini söylemediği, eşi ile ilgili olan aile sırlarını ailesine anlattığı, eşinden maddî anlamda lüks istekleri olduğu, evi sık sık terk ettiği ailesinin tarafların evliliğine müdahale ettiği, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, tarafların evlilik birliğini sona erdiren olaylarda eşit kusurlu olduğu, kadının boşanma nedeniyle yoksulluğa düşeceği, yoksulluk nafakası talebine dair yasal koşulların oluştuğu gerekçesi ile her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanunun 166 ncı maddesi birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk lehine aylık 150,00 TL tedbir 300,00 TL iştirak ve kadın lehine aylık 250,00 TL tedbir, 400,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine, tarafların karşılıklı olarak tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı- karşı davalı kadın vekili; hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, karşı davanın kabulü, kusur durumu, tedbir ve yoksulluk, iştirak nafakası miktarı, maddî ve manevî tazminat talebinin reddi yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı- karşı davacı erkek vekili hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek, asıl davanın kabulü, kusur değerlendirilmesi, kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakası, velâyet yönünden kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin, tanık beyanları dikkate alındığında çocuğun doğumu sırasında erkeğin eşinin yanında hastanede olduğunu, eşinin ihtiyaçları ve sağlık problemleri ile ilgilenmediği yönüyle kusurlu bulunamayacağını ancak erkeğe yüklenen diğer kusurların isabetli olduğunu, erkeğin ayrıca fiili aylığa konu son olayda kadını müşterek haneden kovduğunu, kadının ise erkek ve ailesinin kadının sosyal hayatını kısıtlaması karşısında bu konudaki tanık beyanlarının soyut olduğunu ve kadına kusur olarak yüklenmeyeceğini, eşi ile ilgili olan aile sırlarını ailesine anlattığı, eşinden maddî anlamda lüks istekleri olduğu, ailesinin tarafların evliliğine müdahale ettiği yönüyle kusurlu bulunduğu vakıalarının ise soyut tanık anlatımlarıyla ispatlanamadığını ve kusur olmaktan çıkartılması gerektiğini, kadına yüklenen diğer kusurların isabetli olduğunu, gerçekleşen kusur durumuna göre, erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğunu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, kusurların ağırlığı dikkate alınarak boşanmakla mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen, kişilik haklarına saldırı oluşan kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini, talebe bağlı olarak nafakalara artış uygulanması gerektiğini, çocuğun 2018 doğumlu olup anne ile yaşadığı, yaşadığı ortamın gelişimine uygun olduğu, uzman raporunda velâyetin anneye verilmesinin çocuğun menfaatine olacağının tespit edildiği; kurulu düzeni, anne bakım ve şefkatine muhtaç yaşta olması nedeniyle velâyetinin anneye verilmesinde isabetsizlik olmadığı, ancak yatılı kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir olgu olmadığı, baba ve çocuk arasındaki kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek, tarafların karşılıklı davaların kabulüne, davalı-karşı davacı erkeğin, velâyete, tedbir ve yoksulluk nafakasına, davacı-karşı davalı kadının ise, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakasına yönelik istinaf taleplerinin 6100 sayılı Kanunu’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine, tarafların kusur belirlemesi, kadının tazminatların reddi ve nafakalara artış uygulanmasına ilişkin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle; boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğunun tespitine, kadın lehine 17.000,00 TL maddî, 17.000,00 TL manevî tazminata ve nafakaların her yıl ÜFE oranında artırılmasına, çocukla baba arasındaki kişisel ilişkinin re'sen yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı- karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; kadının ağır kusurlu olduğunu, bu nedenle kadın lehine nafaka ödenemeyeceğini, tanık beyanlarının erkeğin kusurlarını ispatta yetersiz olduğunu, soyut kaldığını, kadının tanık beyanları arasında çelişkiler olduğunu, kadından kusurların çıkartılmasının hatalı olduğunu, erkeğin tanıklarının neden soyut olarak kabul edildiğinin tarafımızca anlaşılamadığını, kadının beraber yaşanacağını öncesinde bildiğini, sonrasında ise ayrı ev isteğinin erkek ve ailesi tarafından kabul edildiğini ancak kadının bağırarak evden ayrıldığını, fiili ayrılıkta da kadının eş ve ailesine duyduğu kin ve nefretle müşterek çocuğu silah olarak kullandığını,bu yapıdaki bir kişinin soyut beyanlarına itibar edilerek müşterek çocuğu cezalandırma aracı olarak görüp, babasına göstermeyen kadının beyanlarına itibar edilerek müvekkilin çocuğunu arayıp sormadığının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, kadının odaları ayırdığına dair verilen beyanların dikkate alınmadığını, annenin velâyet hakkını kötüye kullandığını, çocuğun süt çocuğu olmadığını belirterek, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve velâyet yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikteki geçimsizlikte kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ile nafakaların verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarlarının yerinde olup olmadığı, velayet rüzenlemesi noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 330 uncu ve 336 ncı maddeleri; 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu, 370 inci ve 371 inci maddeleri; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddesi,

3. Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı erkek vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.