Logo

2. Hukuk Dairesi2022/10573 E. 2023/1451 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı erkeğin açtığı boşanma davasında, davalı kadının davaya itiraz etmesi üzerine, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı ve sarsılmanın hangi eşin kusurundan kaynaklandığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı erkeğin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olacak davalı kadına ait bir kusuru ispatlayamaması ve kadının boşanmaya itiraz etmesi gözetilerek, yerel mahkemenin boşanma talebini reddeden kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile reddine, karşı davanın ise feragat nedeni ile reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı karşı davalı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı karşı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalı kadının evlilikten doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, babadan kalan çay bahçesine ait cüzdanı davacının bilgisi olmadan kendi üzerine aldığını ve çay paralarını kendi üzerine geçirdiğini, 2020 Şubat ayında ortak çocuk ile beraber evden tüm eşyaları aldıklarını, evin camlarını kırdıklarını, davacıyı da rahatsız ettiklerini iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, lehine 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, davacı erkeğin davasının reddine karar verilmesini, davalarının kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, 1.500,00 TL tedbir nafakası ile 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminatın davacı karşı davalı erkekten alınarak davalı karşı davacı kadına verilmesini talep etmiş, 02.03.2022 tarihli duruşmada kadın vekili açmış oldukları karşı davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, mahkemece ön inceleme duruşmasında taraflara delil listesi ve tanıklarını bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, davacının tanıklarını ve dilekçesinde dayandığı delilleri verilen kesin süre içerisinde dosyaya bildirmediği, davacının dava dilekçesinde dayandığı iddialarını ispata yönelik dosya kapsamında hiç delil sunmadığı bu nedenle ispatlanamayan davacı karşı davalı erkeğin davasının reddine, davalı karşı davacı kadın vekilinin de davadan feragat etmesi gerekçesi ile davalı karşı davacı kadının davasının feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı karşı davalı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı karşı davalı erkek vekili, karşı davanın reddinin isabetli olmasına rağmen, taraflarınca açılan davada davalının son andaki "boşanmak istemiyorum" beyanının 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166/2 nci maddesi gereğince itiraz niteliğinde olduğunun değerlendirilmeden karar verildiğini, huzurdaki dosyada her ne kadar davalı tarafın açtığı karşı davadan son anda feragat etmesi durumu var ise de, davalının cevap dilekçesinde değindiği tanık delili ve dosyada dinlenen tanıkların, karşı davayla birlikte esas davanın da tanıkları olduğunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun (6100 sayılı Kanun) 196 ncı maddesi gereğince davacı tarafın da karşı tarafın deliline dayanabileceği gibi evlilik birliğinin sarsıldığı olgusu ile karşı tarafın deliliyle de ispat edilebileceğini, burada ihtilaf olmadığı kanaatinde olduklarını, bu görüşte katılmadıkları temel noktasının boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun aranması görüşü olduğunu, kanun koyucunun yorumunun tüm yorumların üzerinde olduğunu, davacı tarafın kendisinin evlilik birliğini sarsıp bu maddeden faydalanamayacağını, zira bu durumda kusursuz davalı tarafın itirazının bir kötüye kullanım teşkil etmeyeceğini, geçerli bir itiraz olarak boşanma kararının uygulanmasını engelleyeceğini, bu anlamda söz gelimi eşini boşanma için sürekli dövüp bundan yararlanmak isteyen erkeğin bu maddeden yararlanmasını engellemek için de kadının da kusuru olmasını aramanın gereksiz olduğunu belirterek boşanma davasının kabul edilerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceğinin" hükme bağlandığı, bu hükmü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamanın ve değerlendirmenin doğru olmadığı, böyle bir düşüncenin kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşeceği, diğer taraftan gene böyle bir düşüncenin tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkaracağı, boşanmayı elde etmek isteyen kişinin karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsacağı, sonra da madem ki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebileceği, öyle ise 4721 sayılı Kanun`un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespitinin dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması gerektiği, somut olayda davacının yasal süre içinde dayanmış olduğu vakıalar ve bu vakıaların ispatı için gösterilen deliller ışığında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olabilecek davalıdan kaynaklı bir kusurun varlığını kanıtlayamadığı, kadın tarafından bildirilen ve beyanı alınan tanık anlatımlarında da kadına atfı kabil bir kusurdan bahsedilmediği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile davacı karşı davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı karşı davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı karşı davalı erkek vekili, davacı lehine karar çıkabilmesi için Dairenin boşanmada dava açan tarafın kendi kusuruna dayanamayacağı, karşı tarafın az da olsa kusuru olması gerektiği yönündeki içtihatından vazgeçmesi gerektiğini, huzurdaki dosyada ki gibi davalı karşı davacı kadının on bir tanık dinletme gayesi ile hareket edip son anda kötü niyetli olarak davasından feragat ederse ve tüm çocuklar on sekiz yaşının üstündeyse eşlerin de uzun süre ayrı yaşadığı bir durumda evliliği devam ettirmenin akla, mantığa ve hukuka uygun bir durum olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

. Uyuşmazlık, davacı karşı davalı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davalının davaya itiraz etmesi halinde davacının kusurunun aranıp aranmayacağı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun`un 6 ncı maddesi ve 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası. 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı karşı davalı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.