"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 38. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/170 E., 2021/109 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, kısmen esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde özetle; 1978 yılında evlenen tarafların reşit iki çocuklarının olduğunu, erkeğin evlilik boyunca kadına kötü muamelede bulunduğunu, psikolojik ve fiziksel şiddet uyguladığını, küfür, hakaret, aşağılama ve tehditlerde bulunduğunu, sevgisiz ve ilgisiz davranarak bahaneler yaratıp kavga çıkardığını, kadının ailesine de hakaret ve sinkaflı küfürler ettiğini, cahil olmakla bir şey bilmemekle suçladığını, toplum içinde rencide ettiğini, söz hakkı tanımadığını, maddî durumu çok iyi olmasına rağmen ekonomik olarak kısıtladığını, çocuklarına da hakaret, küfür ve tehditlerde bulunduğunu, malvarlığını satma, başkasına devretme veya bağışlamakla tehdit ettiğini, asabi olup öfke kontrolü sorunu yaşadığını, evlilik birliğinin erkeğin kusurları nedeniyle çekilmez hale geldiğini beyanla tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müvekkili lehine 1.000.000,00 TL maddî, 1.000.000,00 TL manevî tazminata, müvekkili yararına aylık 10.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; iddiaların gerçek dışı olduğunu, erkeğin kadına ve çocuklarına kötü muamelede bulunmadığını, eşini sevdiğini, kötü söz dahi söylemediğini, 1997 yılında kadının kanser hastalığı süresince hemşire gibi bakıp moral ve motivasyonda bulunduğunu, servetini eşinin sağlığı için harcadığını, çocukların reşit olmasına rağmen erkeğin elinden gelen her türlü maddî desteği verdiğini, çocukları ...'in avukat olmasına rağmen çalışmadığını, çocukların sürekli babalarından geçindiğini, erkeğin tüm malvarlığına vefatından önce sahip olmaya çalıştıklarını, çocukların annelerinin kafasını karıştırıp kışkırtmaya çalıştıklarını, erkeğin ailesini refah içinde yaşattığını, taraflar arasında hiçbir sorun bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, yapılan yargılama neticesinde; davalı erkeğin şiddet eylemi olduğu, eşini "Sen anlamazsın, sen bilmezsin." diyerek küçümsediği, aile sorumluluğunu taşımadığı, evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmesi davacıdan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, somut olayda davacı kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca maddî, manevî tazminat koşullarının ve 175 inci maddesi uyarınca yoksulluk nafakası koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davacı kadın yararına hükmedilen aylık 2.000,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibarıyla aylık 2.500,00 TL'ye yükseltilmesine, boşanma hükmünün kesinleşmesine müteakip aynı miktarda yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın yararına boşanmanın fer'î niteliğinde 80.000,00 TL maddî ve 120.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin gerçekleşen kusurlarına göre kadın lehine hükmedilen nafakaların ve tazminatların miktarlarının düşük olduğunu belirterek kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça tanık olarak bildirilen ortak çocuk ile davalı babası arasında husumet bulunması nedeniyle ortak çocuğun beyanlarının hükme esas alınamayacağını, mahkemece yapılan kusur belirlemesinin, boşanma talebinin kabulü kararının, kadın lehine hükmedilen tedbir, yoksulluk nafakası ile maddî-manevî tazminatların usul, esas ve miktarlarının haksız ve hatalı olduğunu beyanla; kabul edilen davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflarca usulüne uygun olarak sunulan dilekçelerde dayanılan çekişmeli vakıalardan, hüküm tesisine esas alınarak erkeğe yüklenen kusurlara ilişkin maddî vakıaların dosya kapsamında sunulan somut, tutarlı ve görgüye dayalı tanık anlatımları, ceza mahkemesi dosyası kapsamı ile kanıtlandığı, tanık olarak gösterilen ortak çocuk ile erkek arasında mevcut ceza dosyası bulunmasının ortak çocuğun beyanlarının hükme esas alınmasını engellemediği, kaldı ki bu olguların diğer tanık beyanları ile de doğrulandığı, sunulan tüm delillere göre, erkeğin kadına sürekli fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığı, çocuklara da hakaret ve onları tehdit ettiği hususları da sabit olmasına rağmen bu vakıaların kusur belirlemesinde Mahkemece dikkate alınmamasının doğru olmadığı, erkek tarafından öne sürülen ancak ispat edilmeyen vakıalar nedeniyle kadına kusur yüklenmemesinin ise yerinde ve isabetli olduğu, bu nedenlerle, yaşanan olaylarda erkeğin tam kusurlu kabul edilmesi, kadına kusur yüklenmemesi ile yasal koşulları gerçekleşen davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesinde sonucu itibarıyla bir isabetsizlik görülmediği, Mahkemenin kusura ilişkin karar gerekçesinin erkeğe yüklenen kusurların nitelendirmesi yönünden düzeltilmesi gerektiği, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakasına ilişkin yasal koşulların oluştuğu, Mahkemece, kadının maddî ve manevî tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde ve isabetli ise de sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, fiili evlilik süresi, kadının ihtiyaçları, paranın alım gücü, ihlal edilen mevcut veya beklenen menfaatlerin kapsamı ile hakkaniyet ilkesi nazara alınarak kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası miktarları uygun bulunmuş, ancak yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesiyle, davacının kusur belirlemesi, lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarlarına ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kararın ilgili hüküm fıkralarının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisine, hükmün kusura ilişkin karar gerekçesinin erkeğe yüklenen kusurların niteliği yönünden açıklanan şekilde düzeltilmesine, davacı kadın yararına, boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden geçerli olmak üzere 300.000,00 TL toptan yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı kadın yararına, boşanmanın fer'î niteliğinde 350.000,00 TL maddî, 300.000,00 TL manevî tazminatın boşanma hükmünün kesinleşme tarihinden geçerli olmak üzere davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise diğer yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; ülkemizde son 7-8 ayda yaşanan ekonomik kriz ağır enflasyon şartları sebebi ile müvekkilinin alım gücünün zayıfladığını, hatta yok olduğunu, davalının ise mal varlığı değerindeki gayrimenkuller ve sahip olduğu aylık kira gelirlerinin dört - beş kat arttığını, davalı yanın malvarlığı değerinin yaklaşık şu anda 52.000.000,00 TL olduğunu, davalı yanın aylık kira gelirinin ise 53.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin ise tüm bunların karşısında aylık 2.500,00 TL emekli maaşından başka hiçbir gelir ve malvarlığının olmadığını, ilerleyen yaşı ve hastalığı da gözetildiğinde başkaca gelirinin olmasının da mümkün olmadığını, bu sebeple mahkemece verilen tazminat ve nafaka miktarlarının yapılan artışa rağmen yetersiz kaldığını, istinaf mahkemesince tek seferde nafaka hükmedilmesinin bu şartlarda müvekkilinin lehine olduğunu, ancak miktar itibarı ile yeterli olmadığını, ayrıca verilen yeni hükümle birlikte vekâlet ücretinin tarife değişikliği olması nedeni ile yeni tarifeye uygun olarak güncellenmemesinin de hukuka aykırı olduğunu beyanla; kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı ile vekâlet ücreti yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.
2. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının yeterli ve yasal gerekçe içermediğini, kararda genel geçer ifadeler kullanıldığını, davacı tanıklarının beyanlarının, tamamen duyuma dayalı olup 1990'lı yıllara ilişkin olaylardan ibaret olduğunu, taraflarınca dinletilen davalı tanıklarının ise eski yıllardan başlayarak son ana ana kadar tarafların komşuları ve akrabaları olan kişiler olup beyanlarının mahkemece neden hükme esas alınmadığının açıkça gerekçelendirilmediğini, iddialara konu yargılandığı ceza davasından beraat ettiğini, müvekkilinin eşi ile arasında 40 yıldır hiç bir sorun olmadığını, ancak çocuklarla müvekkilinin arasında yaşanan tartışmalar sonrası çocukların annelerini müvekkiline karşı kullanmaya başladıklarını, ortak çocuk ...'in aynı zamanda davalının avukatı olduğunu, diğer ortak çocuk ile de müvekkili arasında ceza davasından dolayı husumet bulunduğunu, kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminatın neden artırıldığı ve neden toplu nafakaya hükmedildiğinin de mahkemece gerekçelendirilmediğini, bu nedenlerle ispatlanamayan davanın ve tüm taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; kabul edilen davanın tamamı yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma ve fer'îleri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, boşanma davasının kabulü kararının yerinde olup olmadığı, kadın tanıklarının beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği, kadın yararına tedbir ve toptan yoksulluk nafakası ile tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının uygun olup olmadığı, vekâlet ücretinin karar tarihi itibariyle miktar yönünden doğru hesaplanıp hesaplanmadığı, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile vekâlet ücretinin güncellemesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 176 ncı maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri; 6100 sayılı Kanun'un369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup her iki taraf vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.