"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ortaköy (...) Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı-karşı davalı erkek vekili dava ve cevaba cevap (karşı davaya cevap) dilekçelerinde özetle; kadının annesinin evliliğe müdahale ettiğini, uzun süreli müşterek hanede kaldığını, annesinin ev içerisinde rahat kıyafetlerle gezdiğini, sürekli bağırıp çağırdığını, eline geçirdiği eşyaları fırlatıp attığını, kadının sürekli evlendiğine pişman olduğunu söylediğini, ailesinin de kızlarını verdiklerine pişman olduklarını dile getirdiklerini, kadının zorla evlendiğini dile getirdiğini, ses kaydında kadının annesinin şimdi elime düştü onlar onlara göstereceğim dediğini, kadının doğumu esnasında kadının annesinin huzursuzluk çıkarttığını, doğumhanenin kapısını kırdığını, doğumdan sonra kadın ve annesinin suratları asık vaziyette davrandıklarını, ters cevaplar verdiklerini, kadının annesinin kızımı sana yar etmeyeceğim her şeyinizi alacağım diye bağırdığını, yakasından tutup silkelediğini, erkeğin babasına hakaret ettiğini, bağırdığını, kadının annesinin kadını kaçırdığını söyleyip erkekten şikayetçi olduğunu, kadını zorla götürmek istediğini, sonrasında kadın ve annesinin evi terk ederek bir daha eve dönmediğini, birleşmek için farklı şartlar ileri sürdüğünü, erkeğin babasına hakaret ettiklerini, kadının ailesinin sürekli tehdit ettiğini beyanla, asıl davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, kadının karşı davasının reddine, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkili babaya verilmesine, müvekkili lehine 50.000,00 TL maddî, 250.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve ikinci cevap (karşı davaya cevaba cevap) dilekçelerinde özetle; erkeğin bağımsız konut temin etmediğini, erkeğin ailesinin evliliğe sürekli müdahale ettiğini, baskı kurduğunu, kadının ailesinin müşterek haneye gelip gitmelerini istemediğini, erkek ve ailesinin kadının elinden telefonu alıp vermediklerini, kadının konuşmalarını habersizce ses kaydına alarak haberleşme hürriyetine saygısının olmadığını, kadının doğum yaptığında hastanede kadının annesine seni kim çağırdı niye geldin ailece gelseydiniz diye ters davrandığını, erkeğin babasının çocuğun ağzından söylüyormuş gibi yaparak kadının ailesine rencide edici laflar söylediğini, erkeğin kadının annesini evden kovduğunu, ailesini tehdit ettiğini, erkek ve kardeşinin kadının annesinin üzerine yürüdüğünü, erkeğin kadının annesi el kaldırdığını, erkeğin babasının kadının annesini evden kovup hakaret ettiğini, erkeğin babasının kadın ve çocuğu kadının ailesinden kaçırdıklarını, erkeğin kadın ve ailesine hakaret ettiğini, kadını evden kovduğu, hamilelik döneminde kadına üç katlı binanın kalorifer'îni yaktırdıklarını, sürekli saygısız davrandığını beyanla, erkeğin asıl davasının reddine, karşı davalarının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin müvekkili anneye verilmesine, müşterek çocuk için aylık aylık 1.000,00 TL tedbir, 2.000,00 TL iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 2.000,00 TL tedbir, 3.000,00 TL yoksulluk nafakasına, müvekkili için 250.000,00 TL maddî, 250.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve karşı dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, her ne kadar erkek, kadının annesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığını, uzun süre misafirliğe gelmesi nedeniyle tartışmalar yaşandığını, isteklerinde gecikme olduğunda tartışma çıkardığını, en ufak bir tartışmada evlenip geldiğime pişmanım şeklinde sözler söylediğini, yine ailesinin en ufak tatsızlıkta kızımızı bu kapıya verdiğimize pişmanız şeklinde söyler söylediğini, kadın ile annesinin erkeğe ev içerisinde soğuk ve ters davrandıklarını, kadının ailesinin erkeğe ve erkeğin ailesine hakaret ettiğini iddia etmiş ve bu iddiaların bir kısmı tanık beyanları ile anlaşılmış ise de, bu olayların tarafların en son ayrılık tarihi olan 2018 yılı Temmuz ayından önce meydana geldiği, bu tarihten sonra erkek ile babasının, kadının yanına giderek barışma girişiminde bulunduğu, kadını müşterek konuta getirmek için bağımsız konut açma teklifinde bulunması karşısında erkeğin kadından kaynaklanan olayları affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığı ve evlilik birliğinin kendisi yönünden çekilebilir olduğunun anlaşıldığı, affedilen veya en azından hoşgörü ile karşılanan olaylar kusur belirlemesinde dikkate alınarak boşanmaya karar verilemeyeceği, bu durum karşısında erkeğin açmış olduğu davanın reddine karar vermek gerektiği, kadın tarafından sunulan cevap ve karşı dava dilekçesinin süresinde verilmediği anlaşılmış ise de karşı davanın tefrik edilmesi durumunda davalar arasındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle davaların birleştirilmesi gerekeceğinden usul ekonomisi açısından yargılamaya tefrik kararı verilmeden devam olunduğu, kadının iddiaları değerlendirildiğinde, tanık beyanlarından; kadına hamileyken kalorifer yaktırıldığı, erkeğin babasının kadının annesine hakaret ederek evden kovduğu, erkeğin de buna sessiz kaldığı, erkeğin babasının evlik hayatına müdahalesinin olduğu, buna karşılık kadının bağımsız konut açılmadığına ilişkin iddiasının değerlendirilmesinde; tarafların aile apartmanında ancak bağımsız bir dairede yaşadıklarının tanık beyanları ile sabit olduğu, bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, birliğinin sarsılmasına erkeğin tam kusurlu davranışlarının sebebiyet verdiği, aldırılan sosyal inceleme raporu raporu, müşterek çocuğun yaşı ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde müşterek çocuğun anne yanında kalmasının çocuğun menfaati icabı olduğundan müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilmesi gerektiği, tarafların 2017 senesinde evlendikleri, 28.11.2018 dava tarihinde de mal rejimlerinin sona erdiği, kadının yaşı ve yeniden evlenme olanağı dikkate alındığında, kadının maddî tazminat isteği yönünden 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki yasal koşulların gerçekleşmediği, yine boşanmaya sebep olan olayların kadının kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olmadığından kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki yasal koşulların da gerçekleşmediği, ancak boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusuru daha ağır olmayan çalışmayan, geliri ve malvarlığı bulunmayan, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılan kadın yararına uygun tedbir ve yoksulluk nafakası ile, velayeti anneye verilen müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocuğun velâyetinin anneye verilerek çocuk ile baba arasında uygun kişisel ilişki tesisine, çocuk yararına aylık 150,00 TL tedbir, 400,00 TL iştirak nafakasına, kadın için aylık 250,00 TL tedbir, 400,00 TL yoksulluk nafakasına, tarafların tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1.Davacı-karşı davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; karşı tarafça sunulan cevap ve karşı dava dilekçesinin süresinden sonra sunulduğunu, muvafakatları olmadığı halde karşı tarafın delillerinin toplanması ve tanıklarının dinlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili tarafından yapılan birliğin devamına yönelik girişimlerinin af olarak değerlendirilmesinin kabul edilemez olduğunu, buna ilişkin emsal Yargıtay kararlarının bulunduğunu beyanla, asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, nafakalar, velâyet düzenlemesi ve kişisel ilişkinin süresi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2.Davalı-karşı davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, nafakaların miktarı, müşterek çocukla baba arasında kişisel ilişki kurulması yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğe İlk Derece Mahkemesince yüklenen kusurların sabit olduğu, bunun yanında erkeğin ayrıca, manevî anlamda bağımsız konut temin etmediği, kadının annesine kızını bana bir seneliğine sattın dediği, kadının annesine el kaldırdığı, doğum sırasında hastanede iken kadının annesine ailecek gelseydiniz diyerek ters davrandığı vakıaları da sabit olduğu halde bu hususlarda erkeğe kusur verilmemesinin hatalı olduğu, erkeğin başkaca kusurunun ispatlanamadığı, İlk Derece Mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere davacı-karşı davalı kadının sunduğu mesaj kayıtlarından, ayrılık döneminde erkeğin kadına, tekrar birleşmek istediğini, kendisini kaçırmak istediğini, bitirmek istemediğini, istiyorsa akşama eşini alacağını, eşini istediğini, bi otel tutup kalmak gezmek istediğini, bundan sonra ömrünü eşiyle tamamlamak istediğini, eşini sevdiğini belirtir mesajlar çektiği, söz konusu mesaj içeriklerinden anlaşılacağı üzere erkeğin kadını affettiği, bu nedenle kadına kusur verilmemesinin doğru ve yerinde olduğu, geçimsizliğe sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu, kadının ise kusursuz olduğu, kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca maddî ve manevî tazminat koşullarının gerçekleştiği halde kadın yararına tazminata hükmedilmemesinin doğru olmadığı, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının ise az olduğu, diğer yönlerden İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle; kadının istinaf taleplerinin "kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri ile yoksulluk nafakasının miktarı" yönünden kabulü ile kusura ilişkin gerekçenin vakıalar yönünden açıklandığı şekilde düzeltilmesine, İlk Derece Mahkemesinin kararının hüküm fıkrasından ilgili bentlerin kaldırılarak yerine yeniden hüküm tesisi ile kadın yararına boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aylık 700,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına 17.000,00 TL maddî, 17.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine, davacı-karşı davalı erkeğin tüm, davalı-karşı davacı kadının ise diğer yönlere ilişkin istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince fili ayrılık süresinde davacı-karşı davalı müvekkilinin eşine attığı mesajlar nedeniyle eşini affettiği ve bu nedenle kadına kusur yüklenmemesinin doğru olduğu belirtilmiş ise de, fiili ayrılık döneminde, taraflardan birisinin diğerini sevdiğini söylemesi ya da yeniden biraraya gelerek evlilik birliğini fiilen devam ettirmek istemesine yönelik girişimlerin yeniden evlilik birliği fiilen kurulmadığı sürece af olarak değerlendirilemeyeceğine müvekkiline isnat edilen kusurların ispatlanamadığını, yaşı küçük olduğu için ayrı bir evde oturmak istemeyenin bizzat kadının kendisi olduğunu, karşı tarafın cevap ve karşı dava dilekçesinin yasal süreden sonra sunulduğunu, bu nedenle karşı taraf tanıklarının dinlenmesinin ve beyanlarının hükme alınmasının doğru olmadığını, yine karşı davacının tanıklarının yalnızca kendi iddiaları için dinlenebileceğini, asıl dava dilekçesinde ileri sürülen hususlarda dinlenmelerinin mümkün olmadığını, kaldı ki beyanlarının da yanlı soyut ve aktarıma dayalı olduğunu, ispat edilemeyen karşı davanın ve karşı davadaki taleplerin reddine karar verilmesi gerekirken, asıl davanın reddine karar verilmesinin, ayrıca müşterek çocuk ile müvekkil arasında tayin edilen şahsi ilişkinin kısa süreli olarak belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, asıl davanın reddi, karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar ile kişisel ilişkinin süresi yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.
2. Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; erkeğin babasının yanında bizzat kendisinin de müvekkilin annesini ve müvekkilini hakaretler ederek konuttan kovduğu kusurunun da erkeğe yüklenmemesinin doğru olmadığını, lehine hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminat miktarlarınında yetersiz olduğunu beyanla, kusur belirlemesi, lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının ve tazminatların miktarı yönünden temyiz isteğinde bulunmuştur.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca karşılıklı olarak açılan evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma ve fer'ileri istemine ilişkin davada taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının reddinin, kadının davasının kabulü ile boşanmaya hükmedilmesinin ve müşterek çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişki düzenlemesinin yerinde olup olmadığı, nafakalar ile kadın yararına maddî ve manevî tazminat koşullarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, miktarlarının uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci, 182 inci, 330 uncu, 323 üncü, 324 üncü maddesi, 6100 sayılı Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup her iki taraf vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.