Logo

2. Hukuk Dairesi2022/11095 E. 2023/2409 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesi ve yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususlarında çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece hükme esas alınan kusur belirlemesinin aksine, davacı-davalı kadının da boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğunun tanık beyanlarıyla sabit olması ve bu durumda eşit kusurlu eş lehine maddi-manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olmaması, ayrıca davacı-davalı kadının yoksulluğa düşeceğinin anlaşılması gözetilerek yerel mahkeme kararının kusur, tazminat ve yoksulluk nafakası yönlerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1089 E., 2022/1400 K.

DAVACI-DAVALI : ... vekili Av. ...

DAVALI-DAVACI : ... vekili Av. ...

DAVA TARİHİ : 28.08.2020

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : Rize Aile Mahkemesi

SAYISI : 2020/355 E., 2022/237 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, ziynet eşyası davasının da kabulüne karar verilmiştir.

Kararın her iki taraf vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı erkeğin ailesinin evliliğe müdahale ettiklerini, davalı erkeğin de buna ses çıkarmadığını, davalı erkeğin müvekkiline ağır hakaretlerde bulunduğunu ve tehdit ettiğini, sık sık fiziksel şiddet uyguladığını, davalı erkeğin iktidarsızlık sorunu olduğunu, son üç yıldır taraflar arasında cinsel birliktelik olmadığını, müvekkiline ait olan ziynet eşyalarının da davalı erkek tarafından şahsi borçlarının ödenmesi için alındığını ve bozdurulduğunu belirterek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davacı anneye verilmesine, çocuk için 1.500,00 TL tedbir-iştirak nafakasının, davacı kadın için 1.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakasının ve 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminatın davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10 adet çeyrek altın, 14 ayar 50 gramlık set, ata liralı zincir kolye, 4 adet 20 gramlık 22 ayar bilezik, 2 adet 10 gramlık 22 ayar bilezik, 1 adet 20 gramlık 22 ayar ... burma bilezik ile alyans yüzük ve tek taş yüzükten oluşan ziynet eşyalarının bedeli olarak toplam 10.000,00.TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesini talep etmiştir.

2.Davacı-davalı kadın süresinde verdiği birleşen davaya cevap dilekçesinde; davalı-davacı erkeğin iddialarının ... olmadığını, davalı-davacı erkeğin ailesinin kendisini gelin olarak benimsemediklerini, evlerine gittiğinde aşağıladıklarını, ortak çocuğa davalı-davacı erkeğin ilgisiz olduğunu, belirlenen kişisel ilişki günlerinde dahi görüşmediğini, kendisini ve çocuğu ölümle tehdit ettiğini, bu konuda şikayette bulunduğunu, dosyaya sunduğu mesajları da kendisinin çekmediğini, delil olarak kullanmak için kendisinin çektiğini, evden ayrılmadan önceki son tartışmada kendisini dövdüğünü iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-davacı erkek vekili birleşen dava dilekçesi ile; davacı kadının iddialarının asılsız olduğunu, davacı kadının müvekkiline ve ailesine hakaret ve küfür etmeyi alışkanlık haline getirdiğini, kendisi görüşmediği gibi müvekkilinin de ailesi ile görüşmesini istemediğini, ailesi ile görüştüğünde davalı-davacı erkeği eve almadığını, davalı-davacı erkeğin ailesinin torunlarını göremediğini, en son davalı-davacı erkeğin babasının hastaneye kaldırıldığını, babasını ziyaret ettiği için davacı-davalı kadının erkeği eve almadığını ve ortak çocuğu alarak evden ayrıldığını, davacı-davalı kadının psikolojisinin bozuk olduğunu, büyü yaptırdığını iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeni ile boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin davalı-davacı erkeğe verilmesine, faizi le 10.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminatın davacı-davalı kadından alınarak davalı-davacı erkeğe verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların davalı erkeğin ailesinin rızası olmaksızın evlendikleri, davalı-davacı erkeğin babasının tarafların düğününe katılmadığı, davalı-davacı erkeğin ailesinin bu evliliğe onay vermemesi sebebiyle davacı-davalı kadının davalı-davacı erkeğin ailesine karşı mesafeli olduğu, ailesiyle görüşmek istemediği, davalı-davacı erkeğin de ailesi ile görüşmesini istemediği, davalı-davacı erkeğin hastanede yatan babasını ziyaret etmesi üzerine erkeğe "neredeyse canın çıkıyordu babandan dolayı, canın cehenneme, ne bok yiyorsan ye, sen bi bok değilsin benim gözümde, sana defalarca görüşmeyeceksin dediğim Bülent için sen benim sözümü ezdin, seni o evden atarım, kocalık mı yaptın, ailenden dolayı hayatımın içine ettin, en ufak bir hastaneye yattı, böyle oldu, Allah senin de ailenin de belasını versin" seni istemiyorum, sevmiyorum, orospu çocuğu abinin g..tünden ayrılma" şeklinde ailesi ile görüşmesi sebebiyle hakaret içerikli mesajlar gönderdiği, akabinde de erkeği müşterek konuta almadığı, bir süre sonra da müşterek çocuğu da yanına alarak Rize iline baba evine döndüğü, her ne kadar davacı-davalı kadın tarafından mesajların kendisi tarafından gönderilmediği, davalı erkeğin davacıya ait telefonu alarak bu mesajları kendi telefonuna gönderdiği iddia edilmiş ise de; mesajların bir defaya veya bir günlüğüne mahsus olmayıp 11.06.2020-11.08.2020 tarihleri arasında gönderdildiği, davacı-davalı kadının yaklaşık iki ... süre ile telefonsuz kalmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı-davalı kadın vekilinin bu savunmalarına itibar edilmediği ve ibraz edilen mesajların davacı-davalı kadın tarafından davalı-davacı erkeğe gönderildiği kanaatinin hasıl olduğu, davacı-davalı kadın her ne kadar davalı-davacı erkeğin kendisine fiziksel şiddet uyguladığını iddia etmiş ise de; tarafların 2017 yılında karşılıklı olarak birbirlerine karşı fiziksel şiddet uyguladıkları ve Gaziosmanpaşa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/296-2017/422 Esas-Karar sayılı 05.10.2017 tarihli ilamı ile tarafların her ikisi hakkında mahkumiyet kararı verildiği ve tarafların bu olay sonrasında yaklaşık üç yıl süre ile evliliklerine devam ettikleri, affedilen önceki olayların hükme esas alınamayacağından bu iddianın dikkate alınmayacağı, davacı-davalı kadın davalı-davacı erkeğin 2019 yılında kendisini darp ettiğini ileri sürmüş ve darp raporuna dayanmış ise de; darp raporu incelendiğinde davacı-davalı kadının burnunda kırık tespit edildiği anlaşılmakla birlikte bu olayın 2019 yılında meydana geldiği, davanın ise 2020 yılının sekizinci ayında bu olaydan yaklaşık 1,5 sene sonra açıldığı, affedilen önceki olaylar hükme esas alınamayacağından bu iddianın dikkate alınmadığı, davacı-davalı kadın her ne kadar davalı-davacı erkeğin cinsel ilişkiden kaçındığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını ispatlayamadığı, davalı-davacı erkeğin ise davacı-davalı kadının ailesini arayıp "kızınızın buradan cesedi çıkacak, ...'e şerefsiz dedim" şeklinde davacı-davalı kadına yönelik tehdit ve hakaret içerikli sözler sarf ettiği, eşine hakaret eden, eşinin ailesine hakaret eden, eşinin ailesi ile görüşmesine engel olan, eşini ortak konuta almayan, ortada geçerli bir sebep yok iken ortak konutu terk eden davacı-davalı kadının ağır kusurlu, davacı eşine hakaret eden eşini tehdit eden davalı-davacı erkeğin ise hafif kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun tarafların ayrılmasından bu yana davacı-davalı anne ile ikamet etmeye devam ettiği, ortak çocuğun yaşı da dikkate alındığında anne sevgisi ve şevkatine muhtaç olduğu, bilirkişi raporunda da annenin velâyeti alması durumunda çocuğa bakabilecek bilgi ve becerilere sahip olduğunun beyan edildiği gerekçesi ile ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına 400,00 TL tedbir, 900,00 TL iştirak nafakasının davalı-davacı erkekten alınarak davacı-davalı kadına verilmesine, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı kadının ağır kusurlu olduğu olduğu gerekçesi ile maddî-manevî tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine, davacı-davalı kadının evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ağır kusurlu davranışlarıyla sebebiyet vererek davalı-davacı erkeğin mevcut ve beklenen menfaatleri zedelediği, davacı-davalı eşin maddî imkanlarından faydalanamayacağı, davalı-davacı erkeğin kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesi ile kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 10.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminatın davacı-davalı kadından alınarak davalı-davacı erkeğe verilmesine, ziynet eşyalarının davalı erkek tarafından düğün sonrası borçların ödenmesi amacıyla davacı-davalı kadından alınarak bozdurulduğu gerekçesi ile 4 adet 22 ayar 20'şer gram bilezik (35.200,00 TL), 1 adet 22 ayar 20 gram burma bilezik (8.800,00 TL), 2 adet 22 ayar 10'ar gram bilezik (8.800,00 TL), 1 adet 14 ayar 25 gramlık hasır set takımı (10.625,00 TL), 1 adet 14 ayar 4 gramlık zincir (1.700,000 TL), 1 adet 3 gramlık çerçeve (1.275,00 TL), 1 adet tam altın (3.040,00 TL), 1 adet 14 ayar 3 gram tektaş yüzük (1.275,00 TL), 1 adet 14 ayar 5 gram alyans (2.125,00 TL),1 adet çeyrek altın (755,00-TL)'ın aynen, olmadığı taktirde ise tespit edilen 73.595,00 TL olan Ziynet eşyası bedelinin 10.000,00-TL'sine dava tarihinden 63.595,00-TL'sine ise ıslah tarihi olan 20/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı-davacı erkekten alınarak davacı-davalı kadına verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davalı-davacı erkek vekili; müvekkili lehine hükmedilen tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, davacı-davalı kadının ziynet eşyalarına yönelik tüm beyanlarının asılsız olduğunu, tanık beyanlarının yalan olduğunu, davacı-davalı kadının kendisinin evi terk ettiğinin sabit olduğunu, sadece altın liralı bir kolyenin evin ihtiyaçları için bozdurulduğunu, bunun da mesaj kayıtları ile de ispatlandığını, ziynet eşyası talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin hiç bir kusuru olmadığını, davacı-davalı kadının davasının reddedilmesine rağmen yararlarına vekâlet ücreti hükmedilmemesinin ve tazminatlar yönünden ayrıca vekâlet ücreti hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, davacı-davalı kadının ortak çocuğu müvekkiline göstermeyeceği dikkate alındığında velâyetin anneye verilmesinin hatalı olduğunu, hükmedilen nafakaların da müvekkilinin geliri itibari ile fahiş olduğunu belirterek; kusur belirlemesi, velâyet, tazminat miktarları, nafaka miktarları, vekâlet ücreti ve ziynet alacağı davasının kabulü yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davacı-davalı kadın vekili; davalı-davacı erkeğin tanıklarının görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını, mahkemenin tüm kusur değerlendirilmesini mesaj kayıtları üzerinden yaptığını, oysa dosyadaki mesajların müvekkili tarafından gönderildiğinin ispatlanmadığını, dinlenen tanık beyanlarından davalı-davacı erkeğin müvekkiline şiddet uyguladığı, hakaret ve tehdit ettiğinin anlaşıldığını, bunların bir kez de yaşanmadığını, son yaşanan darp olayından sonra tarafların ayrıldıkları ispatlanmışken şiddetin bitmiş gibi kabul edilerek affedilmiş sayılmasının hatalı olduğunu, davalı-davacı erkeğin cinsel iktidarsızlığına dair gösterdikleri delilin toplanmadığını, kusur değerlendirmesinin ... yapılmadığını, davalı-davacı erkeğin tam kusurlu olduğunu, müvekkili lehine tazminat ve yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerekirken aksine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, iştirak nafakasının da enflasyon göz önüne alındığında yetersiz olduğunu belirterek kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ve iştirak nafakasının miktarı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve yukarıda belirtilen kusurlarının gerçekleştiği, boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğu, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, delillerin değerlendirilmesinde, kanunun olaya uygulanmasında, gerekçede ve kusur belirlemesinde hata edilmediği, boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tarafların evlilik süresi, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, paranın alım gücü, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, İlk Derece Mahkemesince takdir edilen tazminat ve nafaka miktarının hakkaniyete uygun olduğu, kadının ağır kusurlu olması nedeniyle tazminat ve nafaka talebin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu, dava dilekçesinde ziynet eşyalarının davalı tarafından alınarak bozdurulduğu ve iade edilmediğinin iddia edildiği, davacı tanık anlatımlarından davalının ailesinin evliliğe evliliğe rıza göstermediği, erkeğin babasının düğüne gelmediği ve ailesinden maddî destek alamadığı bu nedenle düğünde takılan ziynet eşyalarının borçların ödenmesi için bozdurulduğunu beyan ettikleri, davalı tanıkları davalının yalnızca bir tane altın kolyeyi bozdurduğunu beyan etmiş ve davalıda bu yönde ikrarda bulunmuş ise de, davacı tanık anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun olduğu, davacı tanık anlatımlarına itibar edilerek cd ve fotoğraflarda tespit edilen ve bilirkişi raporunda belirtilen ziynet eşyalarına hükmedilmesinin usul ve yasaya uyun olduğu, mahkemece kabul edilen asıl ve birleşen dava ile boşanmanın eki niteliğinde olmayan ziynet alacağı davasına ilişkin vekâlet ücretinin ayrı ayrı belirlenerek haksız çıkan taraftan tahsiline karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davalı-davacı erkek vekili; müvekkili lehine hükmedilen tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, davacı-davalı kadının davasının reddedilmesine rağmen yararlarına vekâlet ücreti hükmedilmemesinin ve tazminatlar yönünden ayrıca vekâlet ücreti hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin hiç bir kusuru olmadığını, davacı-davalı kadının ziynet eşyalarına yönelik tüm beyanlarının asılsız olduğunu, tanık beyanlarının yalan olduğunu, davacı-davalı kadının kendisinin evi terk ettiğinin sabit olduğunu, sadece altın liralı bir kolyenin evin ihtiyaçları için bozdurulduğunu, bunun da mesaj kayıtları ile de ispatlandığını, ziynet eşyası talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, ziynet eşya alacağına ilişkin verilen kararın temyizi kabil olduğunu, asıl davanın ferisi niteliğinde olduğunu belirterek; kusur belirlemesi, tazminat miktarları, vekâlet ücreti ve ziynet alacağı davasının kabulü yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davacı-davalı kadın vekili; davalı-davacı erkeğin tanıklarının görgüye dayalı bilgilerinin olmadığını, mahkemenin tüm kusur değerlendirilmesini mesaj kayıtları üzerinden yaptığını, oysa dosyadaki mesajların müvekkili tarafından gönderildiğinin ispatlanmadığını, dinlenen tanık beyanlarından davalı-davacı erkeğin müvekkiline şiddet uyguladığı, hakaret ve tehdit ettiğinin anlaşıldığını, bunların bir kez de yaşanmadığını, son yaşanan darp olayından sonra tarafların ayrıldıkları ispatlanmışken şiddetin bitmiş gibi kabul edilerek affedilmiş sayılmasının hatalı olduğunu, davalı-davacı erkeğin cinsel iktidarsızlığına dair gösterdikleri delilin toplanmadığını, kusur değerlendirmesinin ... yapılmadığını, davalı-davacı erkeğin tam kusurlu olduğunu, müvekkili lehine tazminat ve yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerekirken aksine hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, iştirak nafakasının da enflasyon göz önüne alındığında yetersiz olduğunu belirterek kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddi ve iştirak nafakasının miktarı yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda kusurun ağırlığının hangi tarafta olduğu, davalı-davacı erkek lehine maddî ve manevî tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı, hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olup olmadığı, davacı-davalı kadın tarafından talep edilen tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddinin ... olup olmadığı, iştirak nafakası miktarının az olup olmadığı, davalı-davacı lehine eksik vekâlet ücreti hükmedilip hükmedilmediği ve ziynet alacağı davasının kabulünün ... olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 323 ve 326 ncı maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 ... maddeleri, 4721 sayılı Kanun`un 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 ... maddesi, 220, 222, 226 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı erkek vekilinin tüm, davacı-davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.İlk Derece Mahkemesince boşanma kararına esas kusur belirlemesinde davacı-davalı kadının ağır, davalı-davacı erkeğin hafif kusurlu oldukları kabul edilmişse de; davacı-davalı kadın tanığı annesi Kıdı`nın duruşmada kızının yanına en son gittiğinde kollarında morluk gördüğünü beyan ettiği, yine davacı-davalı tanığı Firdevs`in bir yıl önce davacı-davalı kadının kollarında darp izi ve morluklar gördüğünü beyan ettiği, bu tanığın 07.06.2021 tarihinde tanık olarak Mahkemece dinlendiği, davanın ise 28.08.2020 tarihinde açıldığı, dosya kapsamından da tarafların Haziran 2020 tarihinde fiilen ayrıldıklarının anlaşıldığı, bu beyanların davacı-davalı kadının dava dilekçesi ve birleşen davaya cevap dilekçesindeki evden ayrılmadan önceki son tartışmada şiddete uğradığına ilişkin iddiasını doğruladığı, bu durumda İlk Derece Mahkemesince belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışların yanı sıra taraflar ayrılmadan önce davacı-davalı kadının fiziksel şiddete maruz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu davacı-davalı kadının ağır, davalı-davacı erkeğin az kusurlu olarak kabulü ... olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

3.Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda taraflar eşit kusurludur. Boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu eş yararına maddî ve manevî tazminata karar verilemez. Davalı-davacı erkek yararına 4721 sayılı Kanun`un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları koşulları oluşmamıştır. O halde, davalı-davacı erkeğin maddî ve manevî tazminat isteklerinin reddine karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde kabulü ... olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

4.Toplanan delillerden, davacı-davalı kadının sürekli bir işi ve kendisini yoksulluktan kurtaracak düzenli bir gelirinin olmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Boşanmaya sebep olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olduğuna göre, 4721 sayılı Kanun`un 175 ... maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, bu yön gözetilmeden isteğin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönlerinden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA,

3. Davalı-davacı erkeğin tüm, davacı-davalı kadının sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.