"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2367 E., 2022/2075 K.
DAVA TARİHİ : ...
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 13. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/182 E., 2021/142 K.
Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin iadesi ve katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının sakladığı dolaptan davalı tarafından alındığını, taraflar adına hisseli kayıtlı araç ve taşınmaz bulunduğunu belirterek; dava dilekçesinde cins ve adedi belirtilen ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 16.800,00 TL'nin davalıdan tahsilini; taraflar adına kayıtlı 1344 ada 3 parsel 3 nolu bağımsız bölüm ile ... plakalı aracın edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaştırılmasını talep ve dava etmiştir.
2. Davacı kadın vekili 19.10.2009 tarihli dilekçesinde; taşınmazın değerinin 107.000,00 TL olduğunu, taleplerinin taşınmaz yönünden 1/2 hisse değeri olan 53.500,00 TL olduğunu açıklamıştır.
3. Davacı kadın vekili 17.11.2015 tarihli dilekçesinde; ıslah talebinin kabulü ile taşınmazdaki katılma alacağı olan 262.500,00 TL ile, davalıda kalan ziynet bedeli alacağı olan 8.860,00 TL'nin ve davalının kullanımında olan aracın müvekkiline ait olan 1/2 hissesinin karşılığı 15.000,00 TL'nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
4. Davacı kadın vekili 09.03.2021 tarihli (3) nolu celsede; araç yönünden davadan feragat etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek cevap dilekçesinde; müvekkilinin annesinin evlenmeden önce satın aldığı ...'te bulunan dairenin 1999 yılında satılarak parasının bankaya konduğunu, müvekkilinin annesine ait ...'daki dairesinin de satışından elde edilen para ile bankadaki para birleştirilerek tasfiye konusu taşınmazın alındığını, paranın tamamı müvekkili ve annesi tarafından verilmesine rağmen 1/4 hissenin davacı adına tescil edildiğini belirterek; davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
1.Dava, boşanma davası ile birlikte açılmış olup boşanma davasından 07.07.2011 tarihinde ayrılmasına karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin 29.05.2018 tarih ve 2013/457 Esas, 2018/515 Karar sayılı kararı ile, davalı hesabından transfer edilen 250.000,00 TL'nin 230.000,00 TL'sinin davalının kişisel malı olduğu, bakiye 70.000,00 TL'nin davacı tanıklarınca da belirtildiği üzere davacıya babası tarafından bağış olarak verildiği, davacının taşınmaz hissesinin kişisel malı olduğu, davalının bu hisse üzerinde katılma alacağının bulunamayacağı; ziynet eşyalarının davalı tarafından alındığı, tüketildiği, harcadığına ilişkin dosyada kati ve inandırıcı delil olmadığı, gerek tanık beyanlarından gerekse dosya içerisindeki belgelerden anlaşıldığı; aracın alındığı tarihte paylaşımın yapılmış olduğu, dolayısıyla hesaplamaya yer olmadığı ve taşınmaza ilişkin mal rejimi tasfiyesinin taraflarca anlaşmaya dayalı bir biçimde alındığı dosya içerisinden anlaşıldığından taşınmazın tasfiye hesabında yer almayacağı, kaldı ki rızaen taksim olmadığının kabulü halinde dahi davalı tarafça taşınmazın 3/4'ünün kişisel malından karşılanmış olduğu, dolayısıyla davacının katılma alacağının da bulunmadığı gerekçesiyle; ziynet eşyası ve katkı payına yönelik taleplerin reddiyle, davalı yararına 2.180,00 TL maktu vekâlet ücretine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2.Bölge Adliye Mahkemesinin 13.02.2020 tarih ve 2019/369 Esas, 2020/202 Karar sayılı kararı ile, Mahkemece gerekçe kısmında davacının katılma alacağı talebi olduğunu belirtilerek, hüküm kısmında katkı payı talebinin reddine karar verilip davacının talebi olan katılma alacağı hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi ve gerekçe kısmındaki sair maddî hatalar nedeniyle çelişkiye sebebiyet verildiği gerekçesiyle; davacı vekilinin başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı vekilinin araç yönünden davadan feragat ettiği; ziynet eşyalarının karine olarak kadının uhdesinde bulunduğu, ziynet eşyalarının alınıp iade edilmediği hususlarının iddia eden tarafça ispatının gerektiği, dinlenen taraf tanık beyanlarında ziynet eşyalarının akıbeti konusunda net bilgilerinin olmadığı, bu sebeple ispat yükümünün davacı tarafça yerine getirilemediği; 1344 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 25.10.2002 tarihinde 1/4 hissesinin davacı, 3/4 hissesi ise davalı adına satın alındığı, davalının hissesini annesine 19.06.2009 tarihinde satış yoluyla devir ettiği, tarafların malın edinim tarihinde paylı mülkiyet tesis ederek tapuya kayıt ve tescil ettirmesi, ilgili taşınmaz yönünden rızai taksim olduğu, tarafların edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlükte olduğu tarihte paylı mülkiyet yoluyla bu taşınmazı tapuya tescil ettirmeleri, rızaen taksim iradelerini ortaya koyduğu, ilgili taşınmaz yönünden davacı eşin davalının hissesi üzerinde katılma alacağı bulunmadığı gerekçesiyle; ... plakalı araç yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, diğer hususlar yönünden davanın esastan reddine, davalı yararına 26.825,00 TL nispi vekâlet ücretine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde; kararda gerekçe açıklanmadığını, Mahkemece boşanma davası sonrasında görülen mal tasfiyesi davasında hiçbir tanık dinlenmemiş olup hiçbir tanık tarafından da tarafların ikisinin de çalıştığı hususunda bir beyan bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin hayatının hiçbir döneminde gelir getirici bir işte çalışmadığını, kararın yasal bir nedene ve gerekçeye dayanmadığını; Mahkemenin taşınmazın ¾'ünün davalının kişisel parası ile alındığı ve bu nedenle tasfiyeye konu olmayacağı yönündeki kabulünün bir dayanağı olmadığını, davalının gerek boşanma davasında, gerekse annesi tarafından müvekkili aleyhine açılmış bulunan bağışlamadan rücu davasındaki tanık sıfatıyla alınan beyanlarında, davaya konu taşınmazın kendi kişisel parası ile alındığını hiçbir zaman ileri sürmeyip böyle bir iddiada bulunmadığını, davalı tarafından ileri sürülmeyen bir iddianın Mahkemece karara dayanak gösterilmesinin hukuken kabul edilecek bir durum olmadığını, taşınmazın alımında kullanılan paranın davalının annesine ait olduğu iddialarının da gerçekle bir ilgisi olmadığını, banka hesabı incelendiğinde 01.01.2002 öncesinde davalının annesi ve müvekkili tarafından para yatırıldığını, hesaptaki paranın repo işlemleri ile değerlendirilerek sonra ortak vadeli hesaba yatırıldığını, ortak hesaba da müvekkili tarafından para yatırıldığı, ortak hesaptaki bu paranın da 21.10.2002 tarihinde davalının hesabına aktarıldığı, hesaptaki bu paranın 250.000,00 TL'sinin 25.10.2002 tarihinde (taşınmazın alınma tarihi) satıcı hesabına aktarıldığının anlaşıldığını, bu hesap hareketlerine göre hesapta biriken paranın sadece 84.482,00 TL'sinin davalının annesi tarafından, 38.276,00 TL'sinin müvekkili tarafından bu hesaba yatırılmış olup paranın kalan kısmının yüksek mühendis olan ve yüksek maaş ile çalışan davalının evlilik birliği içerisinde ve yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma ortaklığı çerçevesinde 01.01.2002 tarihinden sonra yapmış olduğu birikim ve o tarihlerdeki yüksek repo faiz gelirleri olduğunu, hesaptaki paranın bir kısmının davalının kişisel malı olduğu kabul edilse dahi müvekkili tarafından hesaba yatırılmış 37.000,00 TL ile paranın repo gelirleri ile davalının kişisel parasının evlilik birliğinin devamında getirilmiş olduğu faiz ve repo gelirlerinin edinilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin de göz ardı edildiğini, Mahkemece taşınmazın satın alındığı tarihte taraflarca rızaen taksim edilmiş olduğu, bu nedenle tasfiye hesabında yer alamayacağı kabulünün de yasal bir dayanağı olmadığını, taşınmazın alınışı sırasında ¼ hissenin müvekkili adına kayıt edilmesinin sebebinin rızai bir taksim değil, ¼ hissenin satış bedelinin müvekkilinin babası tarafından müvekkiline bağış olması olduğunu, tüm deliller kapsamında davalının taşınmazın alımında kullanıldığı belirtilen paranın kaynağının dosyadaki banka kayıtlarından ve elde edilen tüm delillerin şüpheye yer bırakmayacak şekilde davalının kişisel parası olduğunun tespit edilmemiş olduğu gibi annesinin parasının iade edildiği yolundaki davalı beyanı da nazara alındığında dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olmadığının kabulü gerektiğini; boşanma davasının açılmasından 15 gün kadar önce müvekkili ile davalı eşi arasında bir tartışma ve kavga vuku bulmuş olup davalının yanına annesini de alarak evi terk ettiğini, müvekkilinin eşinin evi terk ettiğini telefonla babasına bildirdiğinde babasının durumu anlamak için kızının evine gelmiş olup hep birlikte müvekkilinin takılarının yerinde olmadığının görüldüğünü, bu hususun boşanma davası sırasında tanık olarak dinlenen babanın ifadesi ile sabit olduğunu, davalının takıların kendisinde olmadığı yolundaki iddiasını destekleyen bir delilin mevcut olmadığını, takılara ilişkin talebin reddinin de hatalı olduğunu; Mahkemece verilen kararın kaldırılmasından sonra kararın kaldırılması gerekçesine uygun olarak tüm taleplerinin yeniden değerlendirilerek katılma alacakları hususunda bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece eski kararındaki gerekçeleri tekrarlamak suretiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk kararda davalı lehine 2.180,00 TL vekâlet ücretine karar verilmesine rağmen istinaf edilen ikinci kararda davalı lehine 26.825,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk kararı sadece davacı olarak taraflarının istinaf ettiğini, vekâlet ücreti konusundaki kararın kesinleşmiş olduğunu, aleyhe bozma olamayacağını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, evlilik birliği devam ederken tarafların serbest iradeleriyle paylı olarak adlarına tescil suretiyle mal edinmeleri durumunda, gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacı tarafça da paylı şekilde tescil edildikten sonra katkıda bulunulduğu iddia edilip kanıtlanmadığı, Mahkemece yazılı gerekçeyle davacının katılma alacağı talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı; ziynet eşyası talebi yönünden de davacının nitelik ve adedi belirtilen ziynet eşyalarını davalının ortak konuttan götürdüğünü iddia ettiği, davalının iddianın gerçek olmadığını ileri sürdüğü, dinlenen davacı tanık beyanlarının maddî olgulara dayalı olmayıp soyut beyanlardan ibaret olduğu, ziynet eşyalarının davalı tarafça götürüldüğü de ispat edilemediği, davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, Mahkemece ziynet eşyalarına yönelik talebin yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı; kaldırma kararından sonra Mahkemece ilk kararla bağlı kalmadan yeni bir hüküm kurulduğuna göre, davacı tarafın vekâlet ücretine ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmediği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; kararda gerekçe açıklanmadığını, Mahkemece boşanma davası sonrasında görülen mal tasfiyesi davasında hiçbir tanık dinlenmemiş olup hiçbir tanık tarafından da tarafların ikisinin de çalıştığı hususunda bir beyan bulunmadığını, kaldı ki müvekkilinin hayatının hiçbir döneminde gelir getirici bir işte çalışmadığını, kararın yasal bir nedene ve gerekçeye dayanmadığını; Mahkemenin taşınmazın ¾'ünün davalının kişisel parası ile alındığı ve bu nedenle tasfiyeye konu olmayacağı yönündeki kabulünün bir dayanağı olmadığını, davalının gerek boşanma davasında, gerekse annesi tarafından müvekkili aleyhine açılmış bulunan bağışlamadan rücu davasındaki tanık sıfatıyla alınan beyanlarında, davaya konu taşınmazın kendi kişisel parası ile alındığını hiçbir zaman ileri sürmeyip böyle bir iddiada bulunmadığını, davalı tarafından ileri sürülmeyen bir iddianın Mahkemece karara dayanak gösterilmesinin hukuken kabul edilecek bir durum olmadığını, taşınmazın alımında kullanılan paranın davalının annesine ait olduğu iddialarının da gerçekle bir ilgisi olmadığını, banka hesabı incelendiğinde hesapta biriken paranın sadece 84.482,00 TL'sinin davalının annesi tarafından, 38.276,00 TL'sinin müvekkili tarafından bu hesaba yatırılmış olup paranın kalan kısmının yüksek mühendis olan ve yüksek maaş ile çalışan davalının evlilik birliği içerisinde ve yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma ortaklığı çerçevesinde 01.01.2002 tarihinden sonra yapmış olduğu birikim ve o tarihlerdeki yüksek repo faiz gelirleri olduğunu, hesaptaki paranın bir kısmının davalının kişisel malı olduğu kabul edilse dahi müvekkili tarafından hesaba yatırılmış 37.000,00 TL ile paranın repo gelirleri ile davalının kişisel parasının evlilik birliğinin devamında getirilmiş olduğu faiz ve repo gelirlerinin edinilmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin de göz ardı edildiğini, Mahkemece taşınmazın satın alındığı tarihte taraflarca rızaen taksim edilmiş olduğu, kabulünün de yasal bir dayanağı olmadığını, taşınmazın alınışı sırasında ¼ hissenin müvekkili adına kayıt edilmesinin sebebinin rızai bir taksim değil, ¼ hissenin satış bedelinin müvekkilinin babası tarafından müvekkiline bağış olması olduğunu, tüm deliller kapsamında davalının taşınmazın alımında kullanıldığı belirtilen paranın kaynağının dosyadaki banka kayıtlarından ve elde edilen tüm delillerin şüpheye yer bırakmayacak şekilde davalının kişisel parası olduğunun tespit edilmemiş olduğu gibi annesinin parasının iade edildiği yolundaki davalı beyanı da nazara alındığında dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olmadığının kabulü gerektiğini; boşanma davasının açılmasından 15 gün kadar önce müvekkili ile davalı eşi arasında bir tartışma ve kavga vuku bulmuş olup davalının yanına annesini de alarak evi terk ettiğini, müvekkilinin eşinin evi terk ettiğini telefonla babasına bildirdiğinde babasının durumu anlamak için kızının evine gelmiş olup hep birlikte müvekkilinin takılarının yerinde olmadığının görüldüğünü, bu hususun boşanma davası sırasında tanık olarak dinlenen babanın ifadesi ile sabit olduğunu, davalının takıların kendisinde olmadığı yolundaki iddiasını destekleyen bir delilin mevcut olmadığını, takılara ilişkin talebin reddinin de hatalı olduğunu; Mahkemece verilen kararın kaldırılmasından sonra kararın kaldırılması gerekçesine uygun olarak tüm taleplerinin yeniden değerlendirilerek katılma alacakları hususunda bir karar verilmesi gerekirken Mahkemece eski kararındaki gerekçeleri tekrarlamak suretiyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk kararda davalı lehine 2.180,00 TL vekâlet ücretine karar verilmesine rağmen istinaf edilen ikinci kararda davalı lehine 26.825,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ilk kararı sadece davacı olarak taraflarının istinaf ettiğini, vekâlet ücreti konusundaki kararın kesinleşmiş olduğunu, aleyhe bozma olamayacağını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ispat yükü, delillerin değerlendirilmesi ve vekâlet ücreti, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmaması halinde bedelinin iadesi ve katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı madddesi, 33 üncü maddesi, 190 ıncı maddesi, 323 üncü maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi, 326 ncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü maddesi, 168 inci maddesi, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin (AAÜT) 13 üncü maddesi; 4722 Sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10 uncu maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 220 nci maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 226 ncı maddesi 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 285 inci ve devamı maddeleri; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1.Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle tarafların kendi adlarına olan hisse bedellerini kişisel malları ile karşılanmış olduğunun anlaşılmasına göre, davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davacı kadın vekilinin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; somut olayda, İlk Derece Mahkemesinin 29.05.2018 tarihli ilk kararında davanın reddi ile davalı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedildiği, işbu kararın sadece davacı kadın vekili tarafından istinaf edildiği; Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra verilen İlk Derece Mahkemesinin 06.10.2022 tarihli kararında ise davanın reddine, davalı yararına nispi vekâlet ücretine hükmedildiği, ilk kararda vekâlet ücretinin davalı yararına nispi hükmedilmesi gerekirken maktu olarak karar verilmesinin davalı tarafından istinaf edilmemesi nedeniyle, davalı yararına vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesi yönünden davacı kadın lehine usuli kazanılmış hak oluştuğunun göz ardı edildiği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesine göre maktu vekâlet ücretine karar verilmesi gerekirken, davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hak göz ardı edilerek karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA, davacı kadın vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinde yer alan “26.825,00 TL” ibaresinin çıkartılarak yerine “4.080,00 TL maktu” ibaresinin yazılması suretiyle temyize konu kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
...