"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1785 E., 2022/968 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 5. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2018/948 E., 2020/475 K.
Taraflar arasındaki katılma alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ASKİ'de işçi olarak çalıştığını, davalının ise Büyükşehir Belediyesi'nde sözleşmeli memur olarak çalıştığını, evlilik birliği içinde tarafların 9127 ada 45 parsel sayılı taşınmazda davalı kadın adına hisse satın aldıklarını, evli kaldıkları süre içerisinde yaptığı birikimleri bankaya yatırdıklarını,... plakalı aracın da davalı adına alındığını, davalının bu aracı müvekkiline bilgi vermeden sattığını, banka hesabındaki parayı da ne yaptığı konusunda müvekkiline bilgi vermediğini belirterek müvekkili ile davalı arasındaki evlilik birliğinin devam ettiği dönemde davalı adına tapuya tescil edilen 9127 ada 45 parsel sayılı taşınmaz,... plakalı araç, banka hesabına yatırılan tüm paralar yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL alacağın boşanma davasının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi birlikte davalıdan tahsil edilmesini, Mahkemece davalı adına belirlenecek başkaca mallar yönünden talep ve dava haklarının saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın hiçbir hukuki dayanağının olmadığını, dava konusu taşınmaz hissenin alındığı kişinin müvekkilinin babası olduğunu, babasının bu yeri çocuklarına bırakmak istediğini, ekonomik sıkıntılar nedeniyle çocuklarına bırakamadan kaybedeceğim korkusuyla arkadaşına geçici olarak devrettiğini, onun da bu yeri akrabasına devrettiğini, ekonomik sıkıntısı geçtikten sonra babasının bu taşınmazı müvekkiline ve diğer çocuklarına eşit hisse olarak devrettiğini, gerçekte bağış iradesi olduğunu, herhangi bir para ödemesi yapılmadığını, müvekkilinin maaşı dışında bir gelirinin olmadığını, aile geçimini sağlamak için defalarca kredi çektiğini, müvekkilinin halen evlilik döneminde aldığı bu kredileri ödemeye devam ettiğini, alınan pay tutarının da bu iddialarını doğruladığını, aksi durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu; aracın da müvekkilinin kredi borçlarını bir nebze olsun hafifletmek amacıyla dava konusu aracın ...isimli kişinin ablasına verildiğini, kapora verilip satış işlemleri ertesi güne kalınca müvekkilinin maaşındaki haciz nedeniyle müvekkilin kendi hesabına para yatırıldığını, bu aracın dava dışı ...'ın ablasına alınmış olduğunu, araçla müvekkilinin ilgisinin bulunmadığını; banka hesabının müvekkilinin maaş hesabı olduğunu, bahsi geçen paranın aracın alımı sırasında müvekkilini hesabına yatan para olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, dinlenen tanık beyanları ve bunları doğrulayan tapu kayıtlarına göre davalının babasının borcu nedeniyle anılan taşınmazın bedelsiz olarak üçüncü kişiye tapuda devredildiği, en son maliki Nuran tarafından da çocukları adına eşit olarak devredildiği, anılan taşınmaz devirlerinin bağış niteliğinde olduğu, bu nedenle davalının kişisel malı olduğundan davacının katılma alacağı olmadığı; aracın da kağıt üzerinde davalı adına devredildiği, paranın da davalının maaş hesabına yatıp ertesi gün çekildiği, davalının savunması, bunu doğrulayan tanık beyanları göz önüne alındığında anılan araç üzerinde davacının katılma alacağı olmadığı; davalının banka hesabındaki paranın da işbu aracın bedeli olup ertesi gün çekildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde; taşınmazın 29.03.2016 tarihinde davalı ve davalının diğer kardeşlerine satış yoluyla devrettiğini, davalının dava konusu edilen taşınmazın devrinde satış akdinin tarafı olduğunu, davalının resmi makamlar huzurunda dava konusu edilen taşınmaz malı satın aldığını ve bedelini ödediğini açıkça beyan ettiğini, resmi memur (tapu memuru) huzurunda yapmış oldukları devir işlemlerinin aslında bağış veya üçüncü şahıslardan mal kaçırma amacıyla yapılmış bir devlr olduğu yönündeki iddianın hukuken ileri sürülemeyeceğini, tanık dinlenmesinin de mümkün bulunmadığını, dinlenen tanık beyanlarına da itibar edilemeyeceğini, Mahkemede dinlenen tanıklar ve davalı tarafın resmi tapu satış senaedi ile aynı nitelikte ve aynı güçte sayılabilecek bir belge ile dava konusu taşınmaz malların bedelsiz devrildiğini ispatlayamadıklarını, davalının diğer kardeşleri ile birlikte eşit hisse ile taşınmaz satın almasının davalının babası tarafından yapılmış gizli bir bağış olduğu anlamına gelemeyeceğini ve karşılıksız kazandırma şeklinde elde edilen kişisel bir mal olarak nitelendirilemeyeceğini; araç ve para yönünden ise, müvekkilinin, evlilik birliğinin fiilen devam ettiği dönemde, hamile olan davalı kadına kendi adına olan banka hesabına yatırması için para verdiğini, davalının da, kendi adına olan banka hesabına verilen paradan 45.000,00 TL'sini yatırdığını, davalının ...ile olan diyaloğu ve ilişkisi dikkate alındığında, davalı tarafın aracın alımına ve devrine ilişkin iddialarının bir senaryo ve maddî gerçekliklere aykırı olduğunu, tanık olarak ifade veren davalının kocası ...'nın ifadesinde, henüz bir araba bulmadan ablası ...in kendisine 45.000,00 TL yolladığını söylemesine karşın tanık ...in ifadesinde 45.000,00 TL elden nakit olarak verdiğini beyan ettiğini, hayatın olağan akışına aykırı olarak 2016 yılında 45.000,00 TL gibi büyük bir parayı evde bulundurduklarını iddia eden tanık ...in ellerinde bu kadar para olduğuna dair belge gösteremediğini, kaldı ki tanık ...'nın ifadesinde borç batağında olduğunu ve haciz tehdidi altında olduğunu beyan ettiği dikkate alındığında, insanın kendi öz kardeşi de dahil olmak üzere hiç kimsenin 2016 yılında 45.000,00 TL gibi büyük bir parayı aşırı borçlu olan ve acziyet içindeki bir kişiye vermeyeceğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında, davalı kadının banka hesabına yatan 45.000,00 TL'nin tanık ...tarafından verilen para olmadığının açıkça ortada olduğunu, keza tanık ...'ın beyanının aksine bankaya parayı yatıranın bizzat davalı olduğunu, Mahkemenin varsayımlara dayalı olarak bu şekilde karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, Mahkemenin dosyadaki delillerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu İlk Derece Mahkemesinin olay ve hukuki değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde; taşınmazın 29.03.2016 tarihinde davalı ve davalının diğer kardeşlerine satış yoluyla devrettiğini, davalının dava konusu edilen taşınmazın devrinde satış akdinin tarafı olduğunu, davalının resmi makamlar huzurunda dava konusu edilen taşınmaz malı satın aldığını ve bedelini ödediğini açıkça beyan ettiğini, resmi memur (tapu memuru) huzurunda yapmış oldukları devir işlemlerinin aslında bağış veya üçüncü şahıslardan mal kaçırma amacıyla yapılmış bir devlr olduğu yönündeki iddianın hukuken ileri sürülemeyeceğini, tanık dinlenmesinin de mümkün bulunmadığını, dinlenen tanık beyanlarına da itibar edilemeyeceğini, Mahkemede dinlenen tanıklar ve davalı tarafın resmi tapu satış senaedi ile aynı nitelikte ve aynı güçte sayılabilecek bir belge ile dava konusu taşınmaz malların bedelsiz devrildiğini ispatlayamadıklarını, davalının diğer kardeşleri ile birlikte eşit hisse ile taşınmaz satın almasının davalının babası tarafından yapılmış gizli bir bağış olduğu anlamına gelemeyeceğini ve karşılıksız kazandırma şeklinde elde edilen kişisel bir mal olarak nitelendirilemeyeceğini; araç ve para yönünden ise, müvekkilinin, evlilik birliğinin fiilen devam ettiği dönemde, hamile olan davalı kadına kendi adına olan banka hesabına yatırması için para verdiğini, davalının da, kendi adına olan banka hesabına verilen paradan 45.000,00 TL'sini yatırdığını, davalının ... ile olan diyaloğu ve ilişkisi dikkate alındığında, davalı tarafın aracın alımına ve devrine ilişkin iddialarının bir senaryo ve maddî gerçekliklere aykırı olduğunu, tanık olarak ifade veren davalının kocası ...'nın ifadesinde, henüz bir araba bulmadan ablası ...in kendisine 45.000,00 TL yolladığını söylemesine karşın tanık ...in ifadesinde 45.000,00 TL elden nakit olarak verdiğini beyan ettiğini, hayatın olağan akışına aykırı olarak 2016 yılında 45.000,00 TL gibi büyük bir parayı evde bulundurduklarını iddia eden tanık ...in ellerinde bu kadar para olduğuna dair belge gösteremediğini, kaldı ki tanık ...'nın ifadesinde borç batağında olduğunu ve haciz tehdidi altında olduğunu beyan ettiği dikkate alındığında, insanın kendi öz kardeşi de dahil olmak üzere hiç kimsenin 2016 yılında 45.000,00 TL gibi büyük bir parayı aşırı borçlu olan ve acziyet içindeki bir kişiye vermeyeceğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında, davalı kadının banka hesabına yatan 45.000,00 TL'nin tanık ...tarafından verilen para olmadığının açıkça ortada olduğunu, keza tanık ...'ın beyanının aksine bankaya parayı yatıranın bizzat davalı olduğunu, Mahkemenin varsayımlara dayalı olarak bu şekilde karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tasfiyeye konu taşınmazın kişisel mal olup olmadığı ve ispatı, aracın ve banka hesabındaki paranın edinilmiş mal olup olmadığı ve ispatı, eklenecek değer bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 4721 sayılı Kanun'un 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 285 inci ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen ..., tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı erkek vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.