Logo

2. Hukuk Dairesi2022/6489 E. 2023/2705 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, aile konutu şerhi, katılma alacağını mahsuben aile konutunun özgülenmesi ve mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasında, bozma ilamına rağmen yerel mahkemenin bozma kapsamı dışında kalan talepler hakkında hüküm kurmaması.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay’ın bozma kararına uyulmasıyla, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği ve bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebileceği, mahkemenin bozma ilamına uyduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek davacının talepleri yönünden ayrı ayrı yeniden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki yönlerden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olması gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/66 E., 2021/436 K.

HÜKÜM/KARAR : Karar verilmesine yer olmasına- dilekçenin reddi

Taraflar arasındaki ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, aile konutu şerhi ve katılma alacağını mahsuben aile konutunun özgülenmesi ile mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece karar verilmesine yer olmadığına ve dilekçenin reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; 116 ada 1 parsel sayılı taşınmazın müvekkilinin kazanımlarıyla elde edildiğini, edinilmiş mal olduğunu ileri sürülerek, 116 ada 1 parsel sayılı taşınmazın mülkiyetinin katılma alacağına mahsuben müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde tapu kaydına aile konutu şerhi düşülmesini, müvekkili lehine intifa veya oturma hakkı tesis edilmesini talep etmiştir.

2. Davacı vekili 13.02.2015 tarihli ıslah dilekçesinde; 116 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan aile konutunun tamamıyla müvekkilinin geliri ile edinildiğini ileri sürerek, taşınmazın mülkiyetinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 652 nci ve 240 ıncı maddelerine uyarınca alacağına mahsuben müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde intifa veya oturma hakkı tanınmasını, aile konutu şerhi konulmasını, mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

3. Davacı vekili 09.05.2017 tarihli 16 nolu celsede; mülkiyet yönünden harcı yatırmadıklarını, bu nedenle sadece miras hakkına mahsuben oturma (intifa) hakkı tanınmasını talep ettiklerini beyan etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; sağ kalan eşin aile konutunu özgüleme talebinde bulunamayacağını, taşınmazın aile konutu olmadığını, yazlık vasfında olduğunu, davacının katılma alacağı olmadığını, taşınmazın edinilmesine katkısının olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğunu, davacının hiç bir hakkı ve katkısı olmadığını, taşınmazın aile konutu olmadığını, yazlık vasfında olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

3. Davalı ... vekili ve davalı ... vekili ıslah dilekçesine karşı beyan dilekçesinde; zamanaşımın dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

1. Mahkemece 31.03.2011 tarihli ara kararla, davacının tapu iptali ve tescil talebinin tefrikine karar verilmiştir.

2. Mahkemenin 31.03.2011 tarihli ve 2010/510 Esas ve 2011/226 Karar sayılı kararı ile de, davacının aile konutunun özgülenmesi talebine ilişkin dava yönünden sulh hukuk mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.12.2012 tarihli ve 2012/4130 Esas, 2012/12982 Karar sayılı ilamı ile, davanın ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, aile konutu şerhi ve katılma alacağından kaynaklanan aile konutunun özgülenmesi isteğine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde açıkça edinilmiş mallara katılma alacağı karşılığında 116 ada 1 parsel üzerindeki murise ait 1/2 pay bakımından mülkiyet hakkının tanınmasını istendiği, Mahkemece, 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesi gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, 4721 sayılı Kanun'un 240 ıncı maddesi çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda taraf delilleri toplanarak edinilmiş mallara katılma alacağının olup olmadığının belirlenmesi, bunun sonucu olarak mülkiyet hakkının tanınıp tanınmaması konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. İkinci Bozma Kararı

1. Tefrik edilen davacının tapu iptali ve tescil talebine ilişkin davanın, 02.07.2013 tarihinde işbu dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

2. Bozmaya uyan Mahkemece 09.11.2017 tarihli ve 2013/170 Esas, 2017/913 Karar sayılı kararı ile, davacının 4721 sayılı Kanun'un 240 ıncı maddesine göre mülkiyet, aile konutu şerhi, katılma alacağı, intifa hakkı ve oturma hakkı ile tapu iptali ve tescil talebinin reddine; bilirkişi raporunda (C) harfi ile gösterilen binanın mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine; davacının 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesine göre olan talepleri yönünden sulh hukuk mahkemesi görevli olduğundan Mahkemenin görevsizliğine yönelik verilen karara karşı, süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

3. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 10.10.2019 tarihli ve 2018/15091 Esas, 2019/8858 Karar sayılı ilamı ile, 29.10.2014 tarihli ıslah dilekçesinin bozmadan sonra sunulduğu, bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı, bozma ilamı doğrultusunda yargılama ve değerlendirme yapılması gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına, taraf vekillerinin bozma kapsamı dışınmdaki diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş; işbu ilama karşı, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.11.2020 tarihli ve 2020/1172 Esas, 2020/7490 Karar sayılı ilamı ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 177 nci maddesinde yapılan kanuni değişikle bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün hale geldiği belirtilerek, 10.10.2019 tarihli ve 2018/15091 Esas, 2019/8858 Karar sayılı bozma ilamının ortadan kaldırılmasına; taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine, Mahkemece, talep dışına çıkılarak ve mal rejiminin tasfiyesine hakim ilke ve esaslara aykırı olacak şekilde dava konusu taşınmaz üzerinde muhdesatın davacıya tespitine dair hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu; bozma sonrası yapılan ıslah... ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamayacağı, başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslahla davaya ithaline ve dava konusu edilmesinin mümkün olmadığı, Mahkemenin ilk kararının davanın 4721 sayılı Kanun'un 240 ıncı maddesine dayalı olduğunun belirtilerek kararın bozulduğu, açıklanan nedenlerle ıslahla talep edilen 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesin dayalı talep yönünden dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, dava konusu taşınmazın arsasının edinme (1973) ve binanın inşa edilme (1980'li yıllar) tarihleri 01.01.2002 öncesi olmakla, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğuna, mal ayrılığı rejimi geçerli olan dönemde edinilen taşınmaz yönünden, 01.01.2002 sonrası yürürlüğe giren 4721 sayılı Kanunda yer alan yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde geçerli 4721 sayılı Kanun'un 240 ıncı maddesi hükmünün somut olayda uygulanması mümkün olamayacağına, mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı süresi 10 yıl olduğuna, murisin 18.08.2003 tarihinde vefat ettiği ölüm tarihi üzerinden 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 29.10.2014 tarihinde ıslah dilekçesi sunularak tasfiyeden kaynaklı alacak talep edildiğine ve davalılar tarafından zamanaşımı def'inde bulunulduğuna, Mahkemece uyulan bozma ilâmında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre davacı vekilinin tüm ve davalılar vekillerinin bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, 09.11.2017 tarihli kararı ile asıl dava hakkında 4721 sayılı Kanun'un 240 ıncı maddesi kapsamında mülkiyet hakkı tanınması, aile konutu şerhi konulması, intifa ve oturma hakkı tanınması, alacak ve tapu iptal tescil taleplerinin ayrı ayrı reddine ve birleşen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hüküm kısımları yönünden tarafların temyiz itirazlarının reddine karar verildiği; bozma kararında Mahkemece talep dışına çıkılarak ve mal rejiminin tasfiyesine hakim olan ilke ve esaslara aykırı olacak şekilde dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine dair hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu belirtiltiğinden bu hususta hüküm kurulmadığı; ıslah ile bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağı, bununla birlikte başından beri dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla dava konusu edilmesi mümkün olmadığından, ıslah dilekçesi ile 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesine göre taşınmazda mülkiyet yahut intifa veya oturma hakkı tanınması ve aile konutunun özgülenmesi talepleri hakkında usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle; Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacının 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesine göre taşınmazda mülkiyet yahut intifa veya oturma hakkı tanınması ve aile konutunun özgülenmesi talepleri hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından dilekçenin reddi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; aleyhe hükmedilen kısımların usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporları alındıktan sonra ıslah dilekçesinin sunulduğunu, ıslah dilekçesinin dikkate alınmamasının hatalı olduğunu, kararın (1) nolu bendinin uygulanabilir olmadığını, tapu iptali ve tescil talebi yönünden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu talep yönünden yatırılan harç olmadığını, buna karşın aleyhe vekâlet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ıslah işleminin ayrı bir dava olmadığını, usulü işlem olduğunu, usul ekonomisi ve makul sürede yargılama ilkeleri gereğince 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesine göre talepleri yönünden de hüküm kurulması gerektiğini, katkı payı alacağı yönünden hüküm kurulmadığını, iki ayrı vekâlet ücreti hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmalık, talep, ıslah, ispat, vekâlet ücreti, hüküm, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava,ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, aile konutu şerhi ve katılma alacağını mahsuben aile konutunun özgülenmesi ile mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 ... maddesi, 438 ... maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (743 sayılı Kanun) 170 ... maddesi, 186 ncı maddesinin birinci fıkrası, 189 uncu maddesi; 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi, 544 üncü maddesi; 6098 sayılı Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 50 ... maddesi, 646 ncı maddesi; 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 ... maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 ... maddesi, 235 ... maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 240 ıncı maddesi, 652 nci maddesi; 6100 sayılı Kanun'un 26 ncı, 177 nci maddesi, 190 ıncı maddesi, 297 nci maddesi; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.04.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 ... maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan Mahkeme, bununla bağlıdır.

3. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).

4. Ayrıca, 6100 sayılı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrasında, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.11.2020 tarihli kararında hükmün muhdesatın davacıya tespitine dair hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 652 nci maddesin dayalı talep yönünden dilekçenin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verildiği davacı vekilinin tüm ve davalılar vekillerinin bozma kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, bozma kapsamı dışındaki talepler yönünden açıkça onama kararı bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğuna göre, infazda tereddüt oluşmaması ve bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek davacının talepleri yönünden ayrı ayrı yeniden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki yönlerden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde yatırana iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.