Logo

2. Hukuk Dairesi2022/7069 E. 2023/3135 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının, ortak çocuk yararına hüküm altına alınan iştirak nafakasının miktarı ve iştirak nafakasına ÜFE oranında artış uygulanmasının ile kişisel ilişki düzenlemesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat ile iştirak nafakası miktarlarının azlığı, kişisel ilişki düzenlemesinin çocuğun üstün yararına uygun olmaması ve ÜFE oranında artışın doğru şekilde değerlendirilmemiş olması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının tazminat, nafaka ve kişisel ilişki yönlerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 42. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/455 E., 2022/541 K.

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kısmen bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacı kadın lehine maddî ve manevî tazminata, ortak çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmiş ve baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge adliye mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.06.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde duruşmalı temyiz eden davacı davalı ... vekili Av. ... ve karşı taraf temyiz eden davalı davacı ... ile vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin davalı erkeğin kusurlu davranışları ile temelinden sarsıldığını iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk için aylık 10.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 10.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, nafakaların her yıl TEFE-TÜFE ortalamasından az olmamak üzere arttırılmasına, 150.000,00 TL maddî ve 150.000,00 TL manevî tazminata, tazminatlara dava tarihinden itibaren en yüksek oranda reeskont faizi işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini gerektiğini beyan etmiş, davanın kabul edilmesi halinde ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 03.05.2018 tarihli ve 2015/499 Esas, 2018/327 Karar sayılı kararıyla; tarafların son zamanlarda anlaşamadıkları sürekli tartıştıkları, davalının işe gitmeyip vaktini evde geçirmesinin de bu tartışmaları arttırdığı, birbirlerine karşı agresif tavırlar sergiledikleri, birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları, taraflar arasında cinsel birliktelikte de sorunlar yaşandığı, bu sorunlar nedeniyle terapiste gittikleri ancak tedaviyi yarım bıraktıkları, davalının ayrıca dosyaya sunulan 05.05.2015 tarihli darp raporuna göre de davacıya bir kez daha fiziksel şiddet uyguladığı, darp edilmiş şekilde davacının tanık olarak dinlenen arkadaşları tarafından görüldüğü, yine davalının annesinin gelinin kendisini 2006 veya 2007 yılında telefonla arayarak Kerem'in kendisine şiddet uyguladığını beyan ettiği bunun üzerine tarafların evine gittiğini ancak oğlunun kendisine " tartıştık ama şimdi iyiyiz çıkın gidin " şeklinde laf söylediğini beyan ettiği, davalı tanığı Nazmiye'nin beyanlarının, halen davalı yanında çalışması nedeniyle yanlı olduğu zira boşanmak isteyen davacı kadının üçüncü bir şahıs olan tanık Nazmiye'ye ben kendi kendimi yaraladım vb şekilde aleyhine olacak şekilde beyanlarda bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ayrıca davacı kadının kendi kendinin dudağını patlatmasının da hayatın olağan akışına aykırı olacağı, her iki tarafın da kusurlu olduğu ancak davalının davacıya birden fazla fiziksel şiddet uygulaması nedeniyle daha ziyade kusurlu olduğu, ortak çocuğun yaşının küçüklüğü anne ilgi ve sevgisine muhtaç olması, anne ile yaşıyor olması, annenin öğretmen olması, çocuğu ile aynı okula gitmesi, çocuğu ile daha iyi ilgilenebilmesi, babanın çalışmayıp evde oturmasının çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyebileceği, alınan Sosyal İnceleme Raporları doğrultusunda velâyetin anneye verilmesine, baba ile şahsi ilişki tesisine, sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alınarak ortak çocuk tedbir ve iştirak nafakasına ve davacı kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk için aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı kadın yararına aylık 500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 15.000,00 TL maddî ve 15.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili tarafından kusur belirlemesi, şahsi ilişki, tedbir, iştirak, yoksulluk nafakası, maddî ve manevî tazminat miktarları yönünden; davalı erkek vekili tarafından hükmün tamamı yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2021 tarihli ve 2020/754 Esas, 2021/697 Karar sayılı kararıyla; yapılan inceleme sonucu, tarafların son zamanlarda anlaşamadıkları, sürekli tartıştıkları, davalının işe gitmeyip vaktini evde geçirmesinin de bu tartışmaları arttırdığı, birbirlerine karşı agresif tavırlar sergiledikleri, birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları, taraflar arasında cinsel birliktelikte de sorunlar yaşandığı, bu sorunlar nedeniyle terapiste gittikleri ancak tedaviyi yarım bıraktıkları, davalının ayrıca dosyaya sunulan 05/05/2015 tarihli darp raporuna göre de davacıya fiziksel şiddet uyguladığına ilişkin kusur tespiti doğru olduğu, ayrıca davacının davalının ailesini istemediği kusuru bulunmasına rağmen bu kusurun davacıya yüklenmemesi doğru olmadığı, bu nedenle davalı vekilinin kusur tespitine yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile taraflara yüklenen kusur oranları değişmediğinden gerçekleşen kusurlu davranışlar yönünden gerekçenin düzeltilmesine karar verildiği, tarafların ortak çocuğu 2011 doğumlu ... Zeynep'in annesinin yanında kalması nedeniyle alıştığı ortam ve uzman raporu değerlendirildiğinde çocuğun üstün yararı gereği velâyetinin anneye verilmesi usul ve kanuna uygun olduğu, baba arasında kurulan kişisel ilişkinin şekli ve süresinin uzman raporları da gözönünde bulundurulduğunda, gerek çocuğun kişisel gelişimi açısından gerekse babalık duygularının tatmini bakımından makul karşılanabilecek düzeyde bulunduğu, kişisel ilişkinin şekli ve süresi ile ilgili olarak çocuğun yaşı ve gelişen durumlara göre her zaman dava açılabilmesinin mümkün olduğu, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, çocuğun ihtiyaçları, davacının mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında, davacı kadın lehine tedbir nafakasına, müşterek çocuk için tedbir ve iştirak nafakasına, davacı kadın lehine maddî ve manevî tazminata karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı ancak davacı kadın için hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu, davacı vekili tarafından, nafakaların her yıl TEFE-TÜFE ortalamasından az olmamak kaydı ile arttırılması ve maddî ve manevî tazminatlara, dava tarihinden itibaren en yüksek oranda reeskont faizi işletilmesini talep etmesine rağmen, mahkeme tarafından bu talepler hakkında karar verilmediği, davacının sabit bir gelirinin bulunması nedeniyle boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceğinden, davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi de yerinde olmadığı, gerekçesi ile tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile ortak çocuk için kararın kesinleştiği tarihten itibaren aylık 1.500 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, nafakanın her yıl TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranında arttırılmasına, davacı lehine 40.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminatın kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, tarafların sair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı kadın vekili tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve kişisel ilişki yönünden; davalı erkek vekili tarafından ise tamamına yönelik yönünden temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 15.02.2022 tarihli ve 2021/7803 Esas, 2022/1308 Karar sayılı kararıyla; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk 2011 doğumlu ... ...'in ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakasının az olduğu, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olduğu, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 inci ve 51 inci maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı, kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yaşı, ana ve babalık duygusunun tatmini, çocukların yüksek yararı birlikte değerlendirilerek; çocukların kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmesi gerektiği, tarafların ortak çocuğu ... ... 2011 doğumlu olduğu, mahkemece velâyet hakkı anneye bırakılan ortak çocuk ile baba arasında "Her ayın 1. 3. ve 4. cumartesi günü saat 10:00'dan pazar günü saat 17:00'ye kadar, dini bayramların 2. günü saat 10:00' dan 3. günü saat 17:00'ye kadar, her yıl okulların yarı yıl tatillerinde tatilin 1. haftası pazartesi günü saat 10:00 'dan pazar günü saat 17:00'ye kadar ve her yıl 1 temmuz saat 10:00 dan 31 temmuz saat 17:00'ye kadar, davalı baba yanına almak suretiyle kişisel ilişki tesisine" şeklinde kişisel ilişki tesis edildiği, anılan karar ile velâyeti anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında “Her hafta sonu” şeklinde kurulan kişisel ilişki, davacı annenin velâyet görevini yerine getirmesini engelleyeceği gibi davacı anneyi her hafta sonu eve bağlı hale getireceği, açıklanan nedenlerle her ayın belirli hafta sonları olacak şekilde yeniden kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise onanmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; ilk derece mahkemesince müşterek çocuk ile baba arasında her ayın 1 inci 3 üncü ve 4 üncü hafta sonu şeklinde şahsi ilişki tesis edilmesi davacı annenin velâyet görevini yerine getirmesini engelleyeceği gibi davacı anneyi her hafta sonu eve bağlı hale getireceğinden doğru olmadığı, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, müşterek çocuğun ihtiyaçları, davacı kadının boşanma ile mevcut ve beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, kişilik haklarının ihlal edilmesi karşısında müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakası ile davacı kadın lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminatın miktarının az olduğu, bu bakımdan davacının çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki, iştirak nafakası, maddî ve manevî tazminatın miktarına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne karar verildiği gerekçesi ile ortak çocuk ... ... ile davalı baba arasında her ayın 1 inci ve 3 üncü haftası Cumartesi günü saat 09.00’dan Pazar günü saat 18.00'e kadar, ... ve Kurban bayramlarının 1 inci günü saat 09.00’dan 2 inci günü saat 18.00'e kadar, her yıl Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen ve Ocak ayında uygulanan okul yarı yıl tatilinin ikinci haftası Pazartesi günü sabah saat 09.00'dan takip eden Pazar günü saat 18.00’e kadar, her yıl Nisan ayında uygulanan 2 inci ara tatil süresince Pazartesi günü sabah saat 09.00'dan takip eden Pazar günü saat 18.00’e kadar, her yıl 1 Temmuz saat 09:00'dan 31 Temmuz saat 18.00’e kadar davalı baba yanına alınmak suretiyle kişisel ilişki tesisine, ortak çocuk ... Zeynep için kararın kesinleştiği tarihten itibaren aylık 4.000,00 TL iştirak nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, bu nafakanın her yıl TÜİK tarafından belirlenen ÜFE oranında artırılmasına, davacı kadın yararına 80.000,00 TL maddî ve 70.000,00 TL manevî tazminatın kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; baba ile kurulan kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararına olmadığını, babanın çocuğu alma ve bırakma hususunda mahkeme kararına uymadığını, çocuğun bu karar ile daha da mağdur olacağını, çocuğun babası ile dini bayramlarının 2 inci gününe kadar birlikte olmasına karar verilmesinin de çocuğun anne ve akrabaları ile bayram coşkusu yaşamasını engelleyeceğini, davalı erkeğin ekonomik durumunun son derece iyi olduğunu, üzerine kayıtlı araç ve taşınmazlar ile kira gelirleri olduğunu, bankada paralarının olduğunu, bu kapsamda hüküm altına alınan nafaka ve tazminatların düşük olduğunu belirterek baba ile çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin süresi, iştirak nafakası ve tazminatların miktarı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle ; uzman psikolog tarafından sunulan rapor esas alınmadan, bilirkişi heyetinin görüşüne itibar edilmeden ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, annenin velâyet hakkını kötüye kullandığını, Bölge Adliye Mahkemesince kurulan kişisel ilişkinin de çocuğun üstün yararına aykırı olduğunu, evliliğin sona ermesinde kusurlu olan ve davalıdan daha fazla kazanan davacı kadın yararına tazminatların arttırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, iştirak nafakası yönünden verilen kararın tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyete aykırı olduğunu, nafakaya ÜFE oranında artış yapılmasının da doğru olmadığını, bu şekilde bir artışın nafakanın infaz edilebilir olmaktan çıkaracağını belirterek, velâyet düzenlemesi, çocukla baba arasında kurulan kişisel ilişki, iştirak nafakası ve tazminatların miktarı ile iştirak nafakasına ÜFE oranında artış yapılması yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, boşanma davasında kadın lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının ve ortak çocuk yararına hüküm altına alınan iştirak nafakasının miktarı ile iştirak nafakasına ÜFE oranında artış uygulanmasının doğru olup olmadığı ve kişisel ilişki düzenlemesi noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 182 inci maddesi, 323 üncü maddesi, 330 uncu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 inci ve 51 inci maddeleri.

3.Değerlendirme

1.Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığının anlaşılmasına göre davalı erkek vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a) Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup, bozma ilâmının amacına uygun bulunmamıştır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

b) Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk ... Zeynep yararına hükmedilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı görülmüş ve bozmayı gerektirmiştir.

c) Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yüksek yararı, yaşı ve anne ve babalık duygusunun tatmini ve infaz edilebilir nitelikte olması hususları birlikte değerlendirilerek çocuğun kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir. Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında ana ve/veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocuk ile annesi arasında yeterli kişisel ilişki kurulamadığı taktirde güven duygusunun oluşamayacağı açıktır. Somut olayda ortak çocuğun bayramları anne ve baba yanında eşit şekilde geçirebilmesini temin edecek şekilde kişisel ilişki kurulması gerekirken, ortak çocuk ile baba arasında tüm dini bayramların 1 inci günü saat 09.00'dan, 2 inci günü saat 18.00' kadar kişisel ilişki kurulması doğru olmayıp, hükmün bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın lehine hükmedilen tazminatların miktarı, iştirak nafakasının miktarı ile kişisel ilişki süresi yönünden BOZULMASINA,

2. Davalı erkek vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,

Başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalıya yükletilmesine,

Peşin harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.