"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince her iki davanın da kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( 6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin uyumsuz ve sorumsuz bir karaktere sahip olduğunu, sistematik olarak psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet uyguladığını, asabi bir yapısı ve içki içmeye düşkün olması sebebiyle kadının hayatını kaosa çevirdiğini, içki içtiğinde de herkese bağırıp, küfür ettiğini, zamanla kadından daha da uzaklaşarak adeta bekar hayatı yaşadığını, sürekli olarak sözlü şiddet uyguladığını, sürekli olarak ezildiğini ve adeta bir hizmetçi bir işçi gibi davranıldığını, eşinin ailesinin de kötü muamelesine , fiziksel şiddetine, hakaretlerine maruz kaldığını, evlendiğinde 11 yıl birlikte oturduklarını, babası kalp krizi geçirdiğinde dahi müsade edilmediğini, aşırı kıskançlık sebebiyle hiçbir yere gitmesine izin verilmediğini, son 5 yıldır yatak odasından kovduğunu, 4 kez düşük yapmış olduğunu buna rağmen hiçbirinde doktora götürülmediğini, ortak çocuğun bir gece vakti babası içki içtiği sırada içki bardağına çarpıp bardağı devirmesi sonucunda evdeki eşyalara ve eşe saldırmaya başladığını, o gece kadına içi dolu çaydanlık bile fırlattığını, bu olay üzerine ailesini aradığını, bunu gören erkeğin daha da kızdığını ve kavganın boyutunu arttırdığını, çocuklardan ...'in araya girdiğini, erkeğin bağırarak küfürler etmeye devam ettiğini, sonrasında ...in saçından tutarak " Ara dayını annneni alsın istemiyorum 20 yıl çok çektim" dediğini, abisi ve yeğeninin saat 03.00'da gelip evden aldığını, o süreden beri kadının ve çocukların kadının annesinin evinde kaldıklarını, bu süreçte erkeğin destek olmadığını, evden gönderildikten sonra dahi görümcesinin arayıp beddualar ettiğini iddia ederek, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ergin olmayan çocuklar için ayrı ayrı 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın için aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 50,000,00 TL manevî ve 20,000,00 TL maddî tazminata, ergin olan çocuk ... için 1.000,00 TL tedbir ve yardım nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından açılan davanın haksız ve mesnedsiz olduğunu, 21 yıl sonra iddia ettiği uyuşmazlıkların hayatın olağan deneyimlerine aykırı olduğunu, evliliğin başlangıcında bir dönem ailesi ile birlikte yaşanılmış olmasının, 21 yıl sonra bir kusur olarak öne sürülemeyeceğini, erkeğin ayda bir-iki sefer içki içtiğini, kadın tarafından yaratılan fiili ayrılığın başladığı olayın dava dilekçesinde aktarıldığı gibi olmadığını, o akşam evde bir kadeh viski içerek eşi davacı ve çocukları ile muhabbette bulunduğunu, çocuklarının ders çalışmaması, sabahın erken saatlerinden akşam yatma vaktine kadar sürekli internet başında zaman geçirmelerine bir baba olarak kızdığını, odalarına giderek ders çalışmalarını söylediğini, ardından, eşi davacı ile başbaşa kaldığını, banyo almak istediğini eşine söylediğini, eşinin banyoyu hazırlayacağını, iç çamaşırlarını koyup çağıracağını söylemesi ile salonda eşini beklediğini, aradan bir saat süre geçtikten sonra eşine baktığında eşinin kızı ...'in odasına gittiğini ve orada uyuduğunu gördüğünü, kadının kasıtlı olarak uyuduğunu gördüğünde durumu söyleyerek tepkisini gösterdiğini, haklı tepkisi üzerine, kadının bağırıp, çağırmaya başladığını, kızı ...'in baba dönüşü olmayan yola giriyoruz, haberin olsun dediğini, bu açık tehdit karşısında çok üzülerek tepki gösterdiğini, kızgınlıkla madem öyle gidin dediğini, sonrasında durmalarını istediğini ancak tam bu arada kadının erkek kardeşi ... eve gelerek, kadın ve çocukları alarak evden gittiğini, ertesi günde eve dönmelerini istediğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, erkeğin çocuğuna başka bir kadını sevdiğini aslında davacı kadın ile evlenmek istemediğini beyan ettiğini yine annesine davacı kadını kast ederek ben bu kadını istemiyorum dediğini, davacı kadına şiddet uyguladığını buna ev içinde yaşayan çocuklarının birebir şahit olduğu, eşten beklenen özen ve ilgiyi göstermediğini, davacıya küfürler ettiğini, ailesi ile görüşmesine müsaade etmediğini, bu iddiaların tanık beyanları ile doğruluğını ancak bu hususların evlilik içerisinde uzun zamandır devam ettiğinin tespit edildiğini, yaşanan olaylara rağmen evlilik birliğinin devam ettiğini, bunun tam olarak af denemese dahi hoşgörü ile karşılandığının değerlendirilebileceğini, tespit edilen olguların bu minvalde değerlendirildiğinde davacının evlilik birliğini yaşananlara rağmen evliliği sona erdirmediğini, böyle bir girişiminin olmadığını fakat davalıyı affettiği ve hiçbir şey olmamış gibi de hayatına devam etmediğini, bu eylemlere katlanmaya çalıştığının anlaşıldığını ve davacının belirtilen olaylara hoşgörü ile yaklaştığının kabulü gerektiğini belirterek davalı erkeğe bu kusurların yüklenmediğini, diğer taraftan davalı erkeğin makul miktarın dışında alkol aldığının, bunun katlanılabilir olmaktan çıktığının sonrasında evde huzursuzluklar çıkardığının, son olayda yine fazlaca alkol alması üzerine tartışmalar çıktığının, kızına eşinin ailesine telefon açtırıp gelip onları almasını söylettiğinin, kızının saçından tutup, şiddet uyguladığının, eşini ve çocuklarını evden kendisinin gönderdiğinin ve sonrasında maddî destek sağlamadığının, ekonomik şiddet uyguladığının sabit olduğu belirtilerek, erkeğin tamamen kusurlu olduğundan bahisle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuk Özhan'ın velâyetinin babaya verilmesine, anne ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, davacı lehine davanın açıldığı 03.11.2017 tarihinden 16.12.2020 tarihine kadar aylık 250,00 TL, 16.12.2020 tarihinden itibaren de aylık 550,00 TL olarak takdir edilen tedbir nafakasının karar kesinleştikten sonra aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın lehine 20.000,00 TL maddî, 20.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı kadın vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; davalının tam kusurlu olduğu tespitinin isabetli olduğunu, ancak erkeğin bir kısım hareketlerinin hoşgörüyle karşıladığı kabulünün hatalı olduğunu, manevî tazminat taleplerinin tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, kadının bir evlilikte yaşanabilecek her türlü psikolojik, maddî ve fiziksel şiddete maruz kaldığını, iddialarının tümünün tanık beyanlarıyla ispat edildiğini, davalı erkeğin kendi kusurunu gizlemek amacıyla hareket ettiğini, müşterek çocukların tamamının anneleri ile kalmakta olduğunu, maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden lehlerine ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile, kusur belirlemesi, manevî tazminatın ve nafakaların miktarı yönünden kararın kaldırılmasına ve taleplerinin tüm yönlerden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili, hükmün usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; yerel mahkemenin gerekçeli kararının erkeğe karşı ön yargılı olarak baktığını ortaya koyan nitelikte olduğunu, gerekçeli karar incelendiğinde, tanık anlatımlarının gerekçeli karara aynın aktarıldığını, ancak aktarılan tanık ifadelerinde bilhassa erkek aleyhine söylenen sözlerin altının çizilmiş olduğunun görüldüğünü, bu yaklaşımın mahkemenin erkeğe bakış açısını ortaya koyması açısından öneminin yüksek olduğunu, davacı tanıklarının görgüye dayalı bilgisi olmadığını, soyut beyanlarına itibar edilmesinin doğru hukuka aykırı olacağını, son olayın boşanma kararı için yeterli sayılmayacağını, kanıtlandığı üzere, olayın bir kumpas olduğunu, erkeğe atfi kabil kusur bulunmadığını, bir anlık gelişen olayın 21 yıllık evlilik birliğini bitirmesinin mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, hüküm altına alınan nafakaların fahiş olduğunu, boşanma davasının reddine, olmadığı taktirde davacının ağır/eşit kusurlu olduğunun kabulü ile tazminat ve yoksulluk nafakalarının kaldırılması ya da hakkaniyet ve tarafların ekonomik durumu gözetilerek düşürülmesi yönünde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, boşanma davalarının, davanın mahiyeti gereği büyük oranda yeminli tanım anlatımları çerçevesinde sonuca bağlandığı, akrabalık veya diğer bir yakınlık durumunun başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamayacağı, dinlenen tanık beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığı, hükmedilen tazminatların ve nafaka miktarının da tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve dosya kapsamı ve hakkaniyet ölçüsünde olduğu belirtilerek, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre usul ve kanuna uygun olması gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci altbendi gereğince tarafların istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı kadın vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle;davalının tam kusurlu olduğu tespitinin isabetli olduğunu, ancak erkeğin bir kısım hareketlerinin hoşgörüyle karşıladığı kabulünün hatalı olduğunu, manevî tazminat taleplerinin tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiğini, kadının bir evlilikte yaşanabilecek her türlü psikolojik, maddî ve fiziksel şiddete maruz kaldığını, iddialarının tümünün tanık beyanlarıyla ispat edildiğini, davalı erkeğin kendi kusurunu gizlemek amacıyla hareket ettiğini, müşterek çocukların tamamının anneleri ile kalmakta olduğunu, velâyet düzenlemesinin hatalı olduğunu, erkeğin emekli maaşı yanında kamyonculuktan ve çaylıklarından elde ettiği geliri olduğunu, maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden lehlerine ayrı ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile, kusur belirlemesi, velâyet, tedbir ve iştirak nafakası, manevî tazminatın ve nafakaların miktarı yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı erkek vekili istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek özetle; istinaf Dairesinin itirazlarına yanıt vermediğini, tanık anlatımlarını değerlendirmediğini, mahkemenin kararının önyargılı olarak düzenlendiğini, bilhassa davalı erkek aleyhine söylenen sözlerin altının çizildiğini, kararı izleyeni yönlendirmeye gayret eder surette hazırlandığını, bu önyargılı bakışın, tedbir nafakaları ve yoksulluk nafakalarının takdirinde, objektif ölçülerin dışına çıkılmasına sebebiyet verdiğini, af mahiyetinde kalan iddiaları sabit kabul ettiğini, bu iddiaların ispatlanmadığını, davacının olaydan bir hafta önce müşterek çocuk ...'i haberi ve rızası olmaksızın Ardeşen ilçesinde bulunan Yargı Dershanesine kayıt ettirdiğini, mahkemece bu hususların gözetilmediğini, tanıkların görgüye dayalı bilgisi olmadığını, davacının öz yakınlarının soyut beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, müşterek çocuklar ... ve Orhan'ın beyanlarının davacının baskısı ve yönlendirilmesi ile verildiğini, nafaka miktarının fahiş olduğunu, yaşlılık aylığı dışında bir geliri bulunmadığını, babasından intikalen gelen arazi miktarının 1072 metrekare olduğunu, davacı kadının ağır kusurlu olduğunu ve tazminatların miktarının yüksek olduğunu belirterek boşanma davasının ve ferilerinin kabulü yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının davasının kabulü, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ile nafakaların verilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve delillerin değerlendirilmesi noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü, 175 inci, 330 uncu maddesi, 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu, 370 inci ve 353 üncü maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51 inci maddesi.
3. Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle İlk Derece Mahkemesince davalı erkeğin kadına şiddet uygulamak, eşten beklenen özen ve ilgiyi göstermemek, eşe küfürler etmek ve ailesi ile görüşmesine müsaade etmemek vakıalarından sonra evlilik birliğinin devam ettiği, bu eylemlerin kadın tarafından hoşgörü ile karşılandığı belirtilerek erkeğe bu kusurlar yüklenmemiş ise de, erkeğin bu eylemlerinin süreklilik arzetmesi nedeniyle bu vakaların kadın tarafından hoşgörüldüğünün kabul edilemeyeceği, erkeğe bu kusurların yüklenmesi gerektiği, belirlenen ve gerçekleşen bu kusurlu davranışlar dikkate alındığında da erkeğin tamamen kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin ise aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir .
2-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece 4721 sayılı Kanun'un "hakkaniyet ilkesi" ile ilgili 4 üncü maddesinin de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakasının miktarı yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının yoksulluk nafakasının miktarı yönlerinden BOZULMASINA,
3.Davalı erkek vekilinin tüm, davacı kadın vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddi ile, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Muhittin'e yükletilmesine,
Peşin harcın istek halinde yatıran Sema'ya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
13.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.