"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Yukarıda tarihi, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; bozulmasına dair Dairemizin 16.03.2022 tarihli ve 2021/5356 - 2022/2493 sayılı ilamıyla ilgili karar düzeltme isteminde bulunulmakla, evrak okundu, gereği düşünüldü;
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 Sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 Sayılı Kanunun 26.09.2014 tarihli ve 5236 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
Davacı vekili, tarafların kötüniyetli olarak, mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak satış işlemlerinin yapıldığını belirtilerek taşınır ve taşınmaz malların kayıtlarının iptali ile tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Dava asliye hukuk mahkemesinde açılmış, Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.07.2013 tarihli kararı ile 'aile mahkemesi görevli olduğu' belirtilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, karar davalılar tarafından temyiz etmesi üzerine 8. Hukuk Dairesinin 19.01.2015 tarihli kararı ile onanmasına karar verilmiştir. Görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosya aile mahkemesinin esasına kaydedilmiştir. Bakırköy 7. Aile Mahkemesi 22.10.2015 tarihli kararı ile 'davacı vekilinin kesin sürede harcı ve gider avansını yatırmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddine' karar verilşmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine 8. Hukuk Dairesinin 26.01.2016 tarihli ilamı ile 'mahkemece masrafların yatırılması için yapılan ihtaratın usulüne uygun yapılmadığı' belirtilerek bozma kararı verilmiştir. Son olarak, Bakırköy 7. Aile Mahkemesi 22.10.2015 tarihli kararı ile '... plakalı araç ile aracın bağlı bulunduğu minibüs hattının ve taşınmazın muvazaalı olarak kardeşlere ... olması sebebiyle davacının ancak yarı oranında katkısı olabileceği dikkate alınarak 1/2 payının iptali ile eş ... ... adına tesciline' karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Dairece 16.03.2022 tarihli, 2021/5356 Esas ve 2022/2493 Karar sayılı ilamla bozulmasına karar verilmiştir. Davacı süresi içerisinde karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.
Dairemizin 16.03.3022 tarihli bozma ilamında davanın mal rejiminin tasfiyesi istemine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de, yapılan hukuki nitelendirme hatalı olmuştur. Dava dilekçesinde, davalı olarak sadece eş ...’ın malları devrettiği kardeşleri gösterilmiş olup, eş ... dosyada taraf değildir. Davada, ilgili satışların mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı belirtilerek davalılar üzerine kayıtlı mezkur taşınmazın ve taşınır malın kayıtlarının iptali ile tesciline karar verilmesi talep edilmiş ve mahkemece de 21.02.2020 tarihli kararla davanın muvazaaya dayalı iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiştir.
Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki ... ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. O halde, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime ait olup (HMK mad. 33) tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapma zorunluluğu olmadığına göre, dava dilekçesinin içeriği ve sonuç kısmı da bir bütün halinde değerlendirildiğinde davacı, şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmış, muvazaalı devrin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Diğer yandan, muvazaa nedeniyle açılmış bulunan temyize konu davanın kanuni dayanağının 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi (818 sayılı BK’nin 18. maddesi) olmasına, yargılamada mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmamasına, davalılar ile dosyada taraf olmayan eş arasında gerçekleştirildiği ileri sürülen muvazaalı işlemin davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunmasına göre, uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 Sayılı HMK'nin 2. maddesi uyarınca belirlenecek Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Ancak dosya kapsamında Yargıtayca kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve ilişkin karar bulunmakla, işbu karar davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlamaktadır (HMK m. 23/2). Başka bir deyişle, göreve ilişkin Yargıtayca kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve ilişkin karar Aile Mahkemesini bağlamakta ise de, hukuki nitelendirme hakimi bağlamaz (HMK m. 33).
Açıklanan sebeplerle, davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile, mahkemenin 21.02.2020 tarihli hükmünün usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, hükmün bozulmasına ilişkin Daire kararının kaldırılarak, hükmün onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen sebeple, davacının karar düzeltme isteğinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-442. maddeleri gereğince kabulü ile, Dairemizin 16.03.2022 tarihli, 2021/5356 Esas ve 2022/2493 Karar sayılı bozma ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda gösterilen sebeple ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalılar'a yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 292.10 TL temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde karar düzeltme harcının yatıran davacıya geri verilmesine,
oy birliğiyle karar verildi. 03.11.2022(Prş.)