Logo

2. Hukuk Dairesi2022/8483 E. 2023/6295 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında, tarafların kusur durumları ve buna bağlı olarak kadına hükmedilen manevi tazminatın yerinde olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı erkeğin kusurlu davranışlarının davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı ve bu sebeple davalı kadın yararına manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gözetilerek, yerel mahkemenin manevi tazminata hükmeden hükmü bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

...

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1978 E., 2022/1485 K.

...

KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması

İLK DERECE MAHKEMESİ : Altınözü Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2019/285 E., 2021/121 K.

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'ilerine karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 19.12.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde temyiz eden davacı ... ve vekili ve karşı taraf davalı ... ve vekili gelmedi. Taraflardan kimsenin gelmemiş olduğu belirlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; davalının üniversiteyi kazanması üzerine müvekkilinin önce okula gitmesini istemediğini, davalının bunun üzerine evi terk ettiğini, müvekkilinin uzun aramalarından sonra Bingöl otogarında eşini bulduğunu, davalının önce "okula göndermezsen seninle yatmam, seni boşarım" dediğini, sonra boşanmaktan vazgeçtiğini ve eve döndüğünü, eve dönmesinden sonra müvekkilinin okula gitmesine engel olmadığını, evlilikten kısa bir süre sonra davalının tüm yaşamını inanca ve ibadete ayırdığını, bu konuda davacıya baskı yaptığını, yönlendirmek istediğini, Kayseri'de öğrenim gören davalının eşinin kendisini ziyarete gelmesini istemediğini, arkadaşlarının kendisinin evli olduğundan haberi olmadığını söylediğini, davacı ile görüşmelerini sınırladığını, cinsellikten kaçındığını, TV açılmasını yasakladığını, beş vakit namazı cemaatle kılmak için davacıyı zorladığını, misafir kabul etmediği gibi misafirliğe de gitmediğini, sosyal ilişki kurmaktan kaçındığını, bayramda da müvekkilinin ailesini ziyaret etmekten kaçındığını, müvekkilinin sevgililer günü kutlamasını bile istemediğini, müvekkilini tehdit ettiğini ve küçük düşürdüğünü, evi terk ettiğini, müvekkili ile çok az zaman geçirdiğini, davalı okulu bitirene kadar davacının dört yıl boyunca neredeyse bekar hayatı yaşadığını, müvekkilinin çocuk isteğini, davalının şartlı kabul ettiğini, bu şartları yazılı hale getirdiğini ve müvekkilinden imza da aldığını, evden ayrılırken davalının tüm evi boşalttığını, sadece müvekkilinin giysilerinin bulunduğu bir valiz bıraktığını, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi birinci maddesi uyarınca boşanmalarına, müvekkili yararına 26.000,00 TL maddî, 10.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın cevap dilekçesinde özetle; davacının meyhanelere gittiğini, içki içtiğini, başka kadınlarla olmak için para harcadığını, arkadaşlarıyla bir araç kiralayıp gazinoya gidiş- dönüş sırasında araçla büyük bir kaza yaptığını, kişi başı 5.000,00 TL tamirat parası vererek aracı tamir ettirdiklerini, kendisini okula göndermek istemediğini, eziyet ettiğini, ailesi ile görüştürmediğini, ona harcama yapmadığını, küfür ettiğini, psikolojik baskı uyguladığını, evden kovduğunu, kendi kafasına göre zoraki anlaşmalı kağıt imzalatmaya çalıştığını, iftiralar attığını, güven sarsıcı davranışlar sergilediğini, ortak konutu bir arkadaşına devrettiğini, sadakatsiz davranışlarını sürdürdüğünü, her tartışmadan sonra kendisini evden kovduğunu, aşağılayıcı sözler sarfettiğini, aşırı kıskançlıktan dolayı kapanmasını söylediğini, ibadetlerini yapıp kapandıktan sonra davacının kendisinden ibadetlerini düzenli yapıp yapmadığını kontrol etmesini istediğini, ailesine küfür ettiğini, sonra kendisini boşayacağını ve Kayseri'ye gelip herkese dul olduğunu söyleyeceğini belirttiğini, manevîyatını hiçe saydığını, her tartışma sonrasında bu konuda iftira attığını, kadınlık gururunu incittiğini, aile mahremiyetini hiçe sayan konuşmalarda bulunduğunu, gittiği bir düğünde arkadaşına kendisini boşadığını söylediğini, kadınlık yapmadığını iddia ettiğini, ailesinin evlilik bütünlüğüne müdahalede bulunduğunu ve kendisine kötü davrandığını, çalışmasına karşı çıktığını, en son ortada hiç bir sıkıntı yokken "sen memlekete git" dediğini, kendisinin de ailesinin yanına geldikten sonra hamile olduğunu öğrendiğini, doktorunun düşük tehlikesi yüzünden uzun yolcuğu ve ilişkiyi yasakladığını, davacının bu yüzden her gün kendisinden uzaklaşmaya başladığını, bir gün bile arayıp sormadığını, çocuğun cinsiyetini bile öğrenme isteği olmadığını, hamilelik süresince kendine ilgisiz davrandığını, oturdukları geldikleri mahalleye geldiğinde kendisini aramadığını, olur olmadık iftiralar attığını, annesi çocuk için "nasıl bakacağız" mesaj attığında davacının "nasıl bakarsa baksın beni ilgilendirmez" şeklinde karşılık verdiğini, davacının araması ve isteği üzerine gidip sadece kendine ait özel eşyalarını aldığını iddia ederek ortak çocuğun velâyetinin kendisine verilmesini, kendisi için aylık 600,00 TL tedbir, ortak çocuk için aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kendisi için 25.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının eşine karşı ilgili olduğu, eşinin isteklerini ve ihtiyaçlarını karşıladığını, davalı eşinin ise ise eşine karşı ilgisiz olduğu, taraflar arasındaki yazışmalarda da görüleceği üzere davacı erkeğin eşine attığı mesajlarda sevgi sözcükleri içerdiği; davalı kadının ise mesajlara verdiği cevaplarda hiç bir sevgi sözcüğü kullanmadığı, yine dosya içerisinde yer alan mesajlarda davacı erkeğin davalıyı aramak için dahi izin istediği, davacının askeri personel olarak görev yaptığı, görev gereği Türkiye sınırı dışında olduğu zamanda ibadetlerini yerine getirmemesi sebebiyle davalı tarafından duygusal şiddet gördüğü, davacının çocuk istediğini ancak davalının çocuk için bir takım şartlar koyduğu yine bu şartlar için davacıya yazılı olarak belge imzalattığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olan tarafın davalı olduğu, ortak çocuğun davalı annenin yanında kaldığı, yaşının küçük olduğu, davacı erkeğin velâyetin anneye verilmesi yönündeki talebi de değerlendirildiğinde, ortak çocuğun velâyetinin davalı anneye verildiği, davalı kadının usulüne uygun açılmış karşılık davası bulunmadığından davalı lehine yoksuluk nafakasına hükmedilmediği, ortak çocuğun anne yanında olması sebebiyle ortak çocuk lehine kullanılmak üzere iştirak nafakasına hükmedildiği, davacının dava dilekçesinde talep etmiş olduğu ve davalı tarafa verdiği 26.0000,00 TL maddî tazminat isteğinin, boşanmanın eki niteliğinde olmadığı, bu talep yönünden davanın tefrikine karar verildiği, davalı kadının, davacı erkeğe karşı duygusal şiddet uyguladığı anlaşıldığından, tarafların dosya arasına alınan sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanakları, davacı tarafın manevî tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, davalı tarafın usulüne uygun açılmış bir karşılık davası olmadığı anlaşıldığından, davalı kadının maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, davalı kadın yararına hükmedilen 500,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle kaldırılmasına, davacı erkek yararına 6.000,00 TL manevî tazminata, davacı erkeğin maddî tazminat talebinin tefrikine, davalı kadının yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri hususunda karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen manevî tazminat, yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat taleplerinin kabul edimemesi yönünden İlk Derece Mahkemesinin kararının lehine kaldırılmasını talep ederek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; boşanmaya yol açan olaylarda davalı kadının tam kusurlu olduğu gerekçe gösterilerek kusur belirlemesi yapılmış ise de; yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre, davacı erkek tarafından dayanılan bu vakıaların ispat edilemediği, bunlara ilişkin tanık ifadelerinin genel, gerekçesiz ve duyuma dayalı olduğu, bunlarla kısmen ilgili davacı tarafa gösterilen mesajların davalı tarafça kabul edilmediği, elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi verilerin ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıların diğer verilerle desteklendikleri takdirde "delil" olarak hükme esas olarak alınabileceği, bu verilerin tek başına vakıaların ispatına yeterli olmayacağı, davalı kadına kusur olarak yüklenen tüm bu vakıaların kadının kusurundan çıkartılması gerektiği, davalı kadına yüklenebilecek kusurlu bir tutum ve davranış olmadığından bu durumda davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı ise de, davanın kabulüne karar verilmesine yönelik istinaf başvurusu olmadığı için verilen boşanma kararı kesinleştiğinden buna işaret etmekle yetinilmek gerektiği, diğer yandan taraf dilekçeleri ile bir bütünlük arz eden bir kısım tanık ifadelerinden, davacı erkeğin Kayseri'de okuyan davalı kadının yanına gitmek istediği, ama davalı kadının sürekli bahanelerler üretip onu kabul etmediği iddia ve ispat olunmuş ise de, okulu bittikten sonra davalı kadının Bingöl'e ortak konuta döndüğü ve tarafların bir arada yaşamaya devam ettikleri, bu durumda davacı erkeğin davalı kadının bu kusurlu tutum ve davranışlarını hukuken affetmiş, en azından hoş görü ile karşılamış sayılacağı, aleyhe istinaf eden tarafa göre de bunun davalı kadına kusur olarak yüklenemeyeceği, sübuta eren davalı kadının üniversiteye başladıktan bir süre sonra bir anda kara çarşaf giymeye başladığı vakıası ile ilgili olarak taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı, dava dilekçesinde davacı erkeğin bunu kabul ettiğini dile getirdiği, yine üniversiteye başladıktan sonra davalı kadının davacı erkeğe kuran öğrenmesi ve namaz kılması için baskı yaptığı, evden ayrıldıktan sonra davalı kadının kişisel eşyalarını alacağını söyleyip bütün ev eşyalarını alıp götürdüğü davacı tarafça ileri sürülüp ispatlanmış ise de, yine istinaf eden tarafa göre bu vakıaların da davalı kadına kusur olarak izafe edilemeyeceği, tüm bunlardan ayrı olarak fiili ayrılık sonrası davacı erkeğin "davalı kadına ve çocuğuna karşı ilgisiz davrandığı, onları arayıp sormadığı, bebeği görmediği, bu şekilde davranarak evlilik birliğinin devamı için çaba göstermediği" vakıalarının davalı kadın tarafından iddia ve ispat olunduğu, bu vakıaların davacı erkeğe kusur olarak yüklenmesi gerektiği, bu durumda boşanmaya yol açan olaylarda davacı erkeğin tam kusurlu, davalı kadının kusursuz olduğu, davalı kadın tarafından dilekçeler aşamasında kendisi için yoksulluk nafakası talep etmediği, Mahkemece, karşılık dava olmadığı gerekçe gösterilerek davalı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, gerekçe yönünden yanlış olan bu kararın yoksulluk nafakası talep edilmediği için sonuç itibariyle doğru olduğu, yoksulluk nafakası talebi ile ilgili istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, tarafların tespit edilen sosyal ekonomik durumları, kusur derecesi, evlilikte geçen süre, paranın alım gücü, günün ekonomik şartları, davalı kadının kişisel haklarına ve aile bütünlüğüne yapılan saldırının davalı kadının boşanma yüzünden bu evlilikten mevcut ve beklenen menfaatleri, hakkaniyet ilkesi de dikkate alındığında, davalı kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedildiği, tam kusurlu olan davacı erkek yararına manevî tazminata karar verilmesinin hatalı olduğu, gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili hükümlerinin kaldırılmasına, davalı kadın vekilinin kusur belirlemesine yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, boşanmaya yol açan olaylarda gerekçede açıklandığı şekilde davacı erkeğin tam kusurlu, davalı kadının kusursuz olduğunun tespitine, davalı kadın yararına 22.000,00 TL maddî ve 18.000,00 TL manevî tazminata, davacı erkeğin manevî tazminat talebinin reddine, davalı kadın vekilinin sair istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar ile reddedilen manevî tazminat talebi yönünden bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasında görülen boşanma davasında, evlilik birliğinin sarsılmasına sebebiyet verecek nitelikte geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadın yararına maddî tazminat, manevî tazminata hükmedilmesi şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve miktarları ile davacı erkek yararına manevî tazminata hükmedilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ve 371 inci maddesi. 4721 sayılı Kanunu'nun 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 inci maddesi, 51 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin ikinci fıkrasında boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevî tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen davacı erkeğin kusurlu davranışları kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde değildir. Davalı kadın yararına manevî tazminat koşulları oluşmamıştır. O halde davalı kadının manevî tazminat talebinin reddi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının manevî tazminat yönünden davacı erkek yararına BOZULMASINA,

2.Davacı erkek vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,

19.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

...