Logo

2. Hukuk Dairesi2022/8633 E. 2022/10917 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılan boşanma davasında, kusur belirlemesi, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası miktarına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı-karşı davalı erkeğin evlilik birliğinin sarsılmasında tam kusurlu olduğunun, davacı-karşı davalı kadına yüklenen kusurların ispatlanamadığı veya hukuken kusur olarak değerlendirilemeyeceği gözetilerek, ilk derece mahkemesinin kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak tazminat taleplerinin reddi ile yoksulluk nafakası miktarının azlığı hususlarında hatalı hüküm kurduğu gerekçesiyle bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Van Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından karşı davanın kabulü, tazminat taleplerinin reddi, nafakaların miktarı ve aile konutunun kadına özgülenmesi talebi konusunda karar verilmemiş olması yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yersizdir.

2. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen karşılıklı boşanma davasında ilk derece mahkemesince “Davalı-karşı davacı erkeğin evine, eşine ve çocuklarına karşı yeterince ilgi göstermediği, zamanının çoğunu işine ayırdığını, eve geç geldiği, "ev gece gidip uyumak içindir. Bu nedenle eve bir şey yapmaya, evi büyütmeye, masraf yapmaya gerek yok" şeklinde söylemlerde bulunduğu, davacı-karşı davalı kadına yeterince değer vermediği, kadını ikinci plana attığı; Davacı-karşı davalı kadının ise her sene İstanbul'dan Van iline ailesinin yanına gelerek en az 3-4 ay sürelerle kaldığı, her ne kadar eşinin rızası dahilinde geliyor olsa da bu durumun aile düzenlerini bozduğu, bu nedenle huzursuzluk yaşadıkları, son olarak dava tarihinden yaklaşık 3 yıl önce Van iline gelerek ailesi ile birlikte yaşamaya başladığı, davalı-karşı davacı erkeğin ve çocuklarının tüm girişim ve çabalarına rağmen geri dönmeyi kabul etmediği, "çocuklarım artık yetişkin, bana ihtiyaçları yok" diyerek dönmeyi reddettiği, öte yandan davalı-karşı davacının aile bireylerine karşı mesafeli davrandığı, onların müşterek eve gelmelerini istemediği” evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmasına, kadın yararına hükmedilen aylık 600 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına, davacı-karşı davalı kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı-karşı davalı kadın tarafından, karşı davanın kabulü, tazminat taleplerinin reddi, nafakaların miktarı, aile konutunun kadına özgülenmesi talebi konusunda karar verilmemiş olması yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurulmuş, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Dosya incelendiğinde, davacı-karşı davalı kadına “her sene İstanbul'dan Van iline ailesinin yanına gelerek en az 3-4 ay sürelerle kaldığı, her ne kadar eşinin rızası dahilinde geliyor olsa da bu durumun aile düzenlerini bozduğu, bu nedenle huzursuzluk yaşadıkları, son olarak dava tarihinden yaklaşık 3 yıl önce Van iline gelerek ailesi ile birlikte yaşamaya başladığı, davalı-karşı davacı erkeğin ve çocuklarının tüm girişim ve çabalarına rağmen geri dönmeyi kabul etmediği, "çocuklarım artık yetişkin, bana ihtiyaçları yok" diyerek dönmeyi reddettiği” kusurlu davranış yüklenilmiş olsa da davalı-karşı karşı davacı erkeğe yüklenen ve istinaf edilmeksizin kesinleşen “eşine ve çocuklarına karşı yeterince ilgi göstermediği, zamanının çoğunu işine ayırdığını, eve geç geldiği, "ev gece gidip uyumak içindir. Bu nedenle eve bir şey yapmaya, evi büyütmeye, masraf yapmaya gerek yok" şeklinde söylemlerde bulunduğu, davacı-karşı davalı kadına yeterince değer vermediği, kadını ikinci plana attığı” kusuru karşısında davacı-davalı kadına eve dönmeme kusuru yüklenmez. Kaldı ki tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı-karşı davacı erkeğin eşinin eve dönmesine yönelik bir girişimi olmadığı sabittir. Davalı-karşı davacı kadının aile bireylerine karşı mesafeli davrandığı, onların müşterek eve gelmelerini istemediği kusuru ise ispatlanamamış olup, bu kusura yönelik tanık beyanları soyut niteliktedir.

Açıklanan sebeplerle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı-davacı erkek tam kusurludur. Bu nedenle davalı-davacı erkek tarafından açılan karşı davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir. Ancak davacı-davalı kadın tarafından açılan boşanma davasında verilen boşanma hükmü istinaf edilmeksizin kesinleştiğinden, karşı davanın konusu kalmamıştır. O halde konusuz kalan karşı dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve dava tarihi itibariyle haklılık durumları gözetilerek yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden yeniden bir karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

3. Yukarıdaki bentte açıklandığı üzere evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşılmıştır. O halde, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4, TBK m. 50, 51) dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) hükmedilmesi gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

4. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda 2., 3. ve 4. bentlerde açıklanan sebeplerle temyiz edilen bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verildi. 27.12.2022 (Salı)