Logo

2. Hukuk Dairesi2022/8673 E. 2023/5247 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Karşılıklı boşanma davasında kusur belirleme, tedbir ve yoksulluk nafakası miktarı ile maddi-manevi tazminat taleplerinin reddinin hukuka uygunluğu uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Erkeğin evlilik birliği yükümlülüklerini ihlal eden davranışlarının ağır kusur oluşturduğu, kadının ise daha az kusurlu olduğu ve boşanma ile mağdur olacağı gözetilerek, yerel mahkemenin kusur belirlemesi, nafaka miktarı ve tazminat taleplerinin reddine ilişkin kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/626 E., 2022/1193 K.

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 9. Aile Mahkemesi

SAYISI : 2021/342 E., 2022/20 K.

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile hükmün kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Gönderme kararı sonrasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kesinleşen konularda karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek diğer yönlere ilişkin yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmiş olup incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.11.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde duruşmalı temyiz eden davacı-karşı davalı ... ve vekili Av. ... ile karşı taraf temyiz eden davalı-karşı davacı ... ve vekili Av. ... geldiler. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; erkeğin, evlilik birliği içinde kadına ekonomik, sözel, duygusal, psikolojik şiddet uyguladığını, erkeğin tekstil işi ile uğraştığını, Türkiye'nin ve ...'nın en büyük tekstil firmalarından ... Tekstil'in sahibi olduğunu, düğünde kadına takılan takıların borcunu kuyumcuya ödemediğini söyleyip kadının elinden alarak kuyumcuya iade ettiğini, özel günlerde kadını hatırlamadığını, erkeğin çocukları ve müvekkilinin oğlu dahil olmak üzere ortak evde hep birlikte oturmak zorunda kaldıklarını, erkeğin ilk eşinden olan kızlarının müvekkilini saymadıklarını ve müvekkiline hizmetçi gibi davranmaya başladıklarını, erkeğin, kızlarının takındığı tavırlara ses çıkarmadığını, sahiplenmediğini, destek olmadığını, müvekkiline sergilediği hakaretleri müvekkilinin ilk evliliğinden olan oğluna karşı da sergilediğini, oğlunun okul kaydı için Avusturalya'ya gitmesine izin vermediğini, evlendikten sonra çalışmaya devam etmeyi istediğini ancak erkeğin izin vermediğini, müvekkiline ek kart çıkarttığını ancak en ufak harcamasını dahi sorguladığını, erkeğin sadakat yükümlülüğünü de ihlal ettiğini, başka kadınlarla ilişkilerinin bulunduğunu, bunu erkeğin cinsel yönden bir hastalık kapması ile öğrendiğini belirterek evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, kadın lehine 50.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 2.000.000,00 TL maddî ve 1.000.000,00 TL manevî tazminata, çeyiz ve ev eşyalarının aynen teslimine, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı-karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; kadının iddialarının gerçek dışı olduğunu, kadının bir eşten beklenen sevgi ve saygıyı eşine göstermediğini, müvekkilinin ... tekstilin sahibi olmadığını, hissedarı olduğunu, ... Tekstil'in zarar eden bir firma olduğunu bu nedenle müvekkilinin kar payı alamadığını, ... AVM'nin ... vakfına ait olduğunu, müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin aylık gelirinin 10.000,00 TL civarında olduğunu, kadının, müvekkiline karşı maddî anlamda anlayış göstermediğini, müvekkilinin 2015 yılındaki rahatsızlığı sebebiyle yapılan ilk ameliyatın 26.02.2015 tarihinde gerçekleştiğini, kadının ise aynı tarihlerde miyom ameliyatı olduğunu, bu nedenle müvekkiline bakması gibi bir durumun olmadığını, müvekkilinin ikinci ameliyatının ise 04.08.2015 tarihinde olduğunu, 10.08.2015 tarihinde taburcu edildiğini, kadının ise bu arada mayıs ayında ameliyat olduğundan müvekkili ile ilgilenmediğini, müvekkilinin taburcu olmasından 13 gün sonra da ortak haneyi terk ederek evden ayrıldığını, kadının çalışmadığı için tüm gününü oyun partilerinde geçirdiğini, yurt dışı seyahatlerinde kumar oynamanın en büyük zevki olduğunu, ne eşi ile ilgilendiğini ne de çocukları ile ilgilendiğini, aile ilişkilerinde sorun yarattığını, evlilik süresince bir kez bile erkeğin özel günlerini hatırlamadığını, kendisinin tahsilini gündeme getirerek, erkeği ilkokul mezunu olmasından dolayı rencide ettiğini, bu konuda hakaretamiz davranışlarda bulunduğunu belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle tarafların boşanmalarına, erkek lehine yasal faiziyle birlikte 50.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 08.02.2019 tarih ve 2015/1998 Esas, 2019/111 Karar sayılı kararı ile; tarafların artık birbirlerine duygusal yatırımlarını kaybettikleri, sık sık tartışmaya başladıkları, birbirlerinin hastalık ve ameliyat dönemlerinde karşılıklı özeni göstermedikleri, birbirlerine yönelik "Sen yaşlısın, ben çok gencim, ben çok geç yaşlanacağım..." "Ben isteseydim bu varlıkla 18 yaşında kız alırdım..."şeklinde küçük düşürücü sözler sarf ettikleri, en son yaşanan olayda ise kadının ilk eşinden olan oğlunu ziyaret için Avusturalya'ya gitmek istediği, erkeğin ekonomik kaygılarla bunu kabul etmemesi sonucu yaşanan tartışmadan sonra kadının baba evine döndüğü, erkeğin kayınpederine "...Abi al kızını tedavi ettir" dediği, tarafların bu yaşanan tartışmadan sonra bir araya gelmedikleri, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle asıl ve karşı davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası gereğince boşanmalarına, yasal koşulları oluştuğundan kadın lehine aylık 3.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, eşit kusurlu olduklarından tarafların tazminat taleplerinin reddine, yargılamanın devamı sırasında dava konusu eşyalar kadına teslim edilmiş olmakla, eşyalar yönünden davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Gönderme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı kadın vekili tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakaların miktarı, tazminat taleplerinin reddi yönünden; davalı-karşı davalı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönünden istinaf başvurusunda bulunulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesinin 29.04.2021 tarih ve 2019/1715 Esas, 2021/650 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesinin 08.02.2019 tarihli gerekçeli kararında; erkeğin, kadının hastalık döneminde kendisi ile ilgilenmediğini iddia etmişse de erkeğin ameliyat olduğu dönemde kadının da ameliyat olduğu, buna rağmen eşinin ameliyat sonrası bakımı ile ilgilendiği taraf tanık beyanları ile sabit olduğu, boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla geçen sürede geçimsizlik sebebi yapılmadığı da nazara alınarak geçimsizlik sebebi kabul edilmediği belirtildiği halde gerekçenin devamında tarafların birbirlerinin hastalık ve ameliyat dönemlerinde karşılıklı özeni göstermedikleri belirtilerek kadına bu vakıanın kusur olarak yüklenildiği, bu durumda gerekçenin kendi içinde çelişkili hale getirildiği, kararın denetime elverişli olmadığı, bu haliyle delillerin hiç değerlendirilmemiş olduğu derecesinde yargılama işlemlerinin eksik bırakıldığı anlaşıldığından kararın istinaf denetimini yapma olanağı bulunmadığı gerekçesiyle tarafların istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının istinaf edilen erkeğin boşanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, kadın lehine hükmedilen nafakalar, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddi yönlerinden kaldırılmasına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi kararına uygun şekilde bir karar verilmek üzere İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, tarafların sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, kadının adli yardım talebinin kabulüne, İlk Derece Mahkemesince asıl davada verilen boşanma hükmü, çeyiz ve ev eşyalarına ilişkin karar, asıl davaya ilişkin harç, yargılama gideri ile vekâlet ücreti, erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine ilişkin hüküm istinaf edilmeden kesinleştiğinden, kesinleşen hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C. İlk Derece Mahkemesinin Son Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; tarafların artık birbirlerine duygusal yatırımlarını kaybettikleri, sık sık tartışmaya başladıkları, birbirlerine yönelik "Sen yaşlısın,ben çok gencim,ben çok geç yaşlanacağım...", "Ben isteseydim bu varlıkla 18 yaşında kız alırdım..."şeklinde küçük düşürücü sözler sarf ettikleri, en son yaşanan olayda ise kadının ilk eşinden olan oğlunu ziyaret için Avusturalya'ya gitmek istediği, erkeğin ekonomik kaygılarla bunu kabul etmemesi sonucu yaşanan tartışmadan sonra kadının baba evine döndüğü, erkeğin kayınpederine "...Abi al kızını tedavi ettir" dediği, tarafların bu yaşanan tartışmadan sonra bir araya gelmedikleri, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında; tartışma ortamı yaratan birbirlerine küçük düşürücü ifadeler kullanan, eşinin ekonomik sıkıntılarını gözardı ederek dokuz ay gibi kısa bir süre sonra yeniden oğlunun yanına Avusturalya'ya gitmek isteyen, eşinin ekonomik gerekçelerini kabul etmeyen kadın ve eşinin oğlunu ziyaret etme isteği karşısında eşine daha anlayışlı davranarak eşini ekonomik durumu ile ilgili daha yumuşak bir şekilde açıklama yaparak eşini ikna etmeye çalışmayan, eşinin babasını arayarak alın kızınızı tedavi ettirin diyen erkeğin eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle ilk kararda verilen asıl davaya ilişkin boşanma hükmü, çeyiz ve ev eşyalarına ilişkin karar, erkeğin maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine ilişkin hüküm kesinleşmiş bulunduğundan bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, asıl dava yönünden, ilk hükmünde verilen boşanma kararı kesinleşmiş olup, karşı dava yönünden boşanma davasının konusu kalmadığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine, kadın lehine takdir edilen aylık 3.500,00 TL tedbir nafakasının hüküm tarihinden geçerli olmak üzere aylık 10.000,00 TL'ye yükseltilmesine, aylık 10.000,00 TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırdığını, kadın lehine verilen tedbir nafakasının da tümden kaldırıldığından şuan kadın lehine verilmiş tedbir nafakasının bulunmadığını, tedbir nafakalarının dava tarihinden itibaren yeniden düzenlenmesi gerektiğini, nafakaların miktarlarının az olduğunu, erkeğin tamamen kusurlu olduğunu, eşit kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; kusur belirlemesi, tedbir nafakası, yoksulluk nafakasının miktarı, reddedilen maddî ve manevî tazminat talepleri yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; nafaka dışındaki kararı istinaf etmediklerini, yoksulluk nafakası koşullarının oluşmadığını, kadının da eşit kusurlu olup gerçek gelirini gizlediğini, boşanma ile yoksulluğa düşmeyeceğini, konkordato dosyasından şirketin zarar ettiğinin anlaşılacağını, şirketin durumunun ayrıntılı biçimde tespit edildiğini, erkek borçlarını ödeyemediğinden konkordato sürecine girildiğini, erkeğe mühlet verildiğini, yoksulluk nafakasının reddine karar verilmesi gerektiği aksi halde mevcut gelir durumu dikkate alınarak daha düşük bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönünden istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıdaki başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları belirlemesinin isabetli olduğuna, İlk Derece Mahkemesince ara kararlarla kadın lehine tedbir nafakalarına hükmedildiği, ara kararlarla hükmedilen tedbir nafakalarının kaldırılmadığı, geçerli olup infazının mümkün olduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığı tedbir nafakalarının miktar yönünden de isabetli olduğuna, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları, kadının ev hanımı olup gelirinin bulunmadığı, kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği, kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerektiği, İlk Derece Mahkemesince bu hususta verilen karar ve hükmedilen yoksulluk nafakası miktarının isabetli olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olduklarından kadının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu, sonuç olarak, İlk Derece Mahkemesince verilen karar usul ve kanuna uygun olduğundan tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; boşanmaya neden olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğunu, kadının tazminat taleplerinin reddedilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, tedbir nafakasının başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ve tedbir nafakası miktarının artırılarak dava tarihinden itibaren geçerli kabul edilmesi gerektiğini, erkeğin kusurları ve ekonomik durumu karşısında hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası miktarının çok düşük kaldığını ileri sürerek kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin sona ermesinde kadının ağır kusurlu olduğunu ve kadın lehine nafakaya karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, hükmedilen nafaka miktarlarının fahiş olduğunu, kadının tekstil mağazalarının varisi olduğunu, lüks hayatına devam ettiğini, boşanma nedeniyle bir yoksulluk yaşamadığını, kayıt dışı geliri olduğunu, geçen zamanda erkeğin mali durumunda lehe değişiklik olmadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince nafakaların miktarının artırılmasının hatalı olduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi ve nafakalar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı boşanma davasında kusur belirlemesinin, kadın lehine tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, nafakaların miktarının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçler Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.İlk Derece Mahkemesince taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmaya karar verilmişse de; yapılan yargılama ve toplanan deliller ve özellikle tanık anlatımlarına göre, erkeğin sağlık sorunlarının bulunduğu zamanlarda kadının ve annesinin de sağlık sorunları yaşadığı, buna rağmen kadının, eşine karşı ilgi ve bakım sorumluluğunu gereği gibi yerine getirdiği, kadının önceki evliliğinden oğlunun Avustralya'da eğitimine devam ettiği, Avustralya ile ülkemizin tatil dönemleri örtüşmediğinden çocuğun annesinin yanına rahatlıkla gelemediği ve uzun süredir de anne ile çocuk görüşemediğinden kadının oğlunu görmek için Avustralya'ya gitmek istediği, oğlunu ziyarete gitmek istediği sırada erkeğin sağlık nedeniyle kadının bakımına ihtiyacı olduğuna ve mazeret teşkil edecek ciddi şekilde sağlık sorun yaşadığına dair dosya kapsamında herhangi bir kanıtın bulunmadığı, kaldı ki erkeğin sağlık sorunu yaşadığı dönemde tarafların birlikte yurt dışına tatile dahi gidebildikleri, kadının Avustralya'ya gidecek olmasının erkeği ekonomik olarak zorlayacağı yönünde de bir kanıtın olmadığı, taraflar arasında yaşanan en son olayda; kadının Avustralya'da bulunan çocuğunu görmek için yurt dışına gitmek istemesi üzerine erkeğin buna karşı çıktığı, kadının kendi babasını arayıp aile konutuna çağırdığı, bu sırada erkeğin, kadının babasına "...abi al kızını götür psikolojik tedaviye ihtiyacı var" demek suretiyle evden gönderdiği, bu olaydan sonra tarafların fiilen ayrıldıkları ve bir araya gelmedikleri, fiili ayrılık sürecinde erkeğin eşine ekonomik destekte bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle; erkeğin, "Ben isteseydim bu varlıkla 18 yaşında kız alırdım..." şeklinde kadına aşağılayıcı söz ve davranışlarda bulunduğu, son olayda eşinin babasına "...abi al kızını götür psikolojik tedaviye ihtiyacı var" demek suretiyle kadını evden gönderdiği, fiili ayrılık sürecinde de herhangi bir mal varlığı ve geliri bulunmayan kadına ekonomik destekte bulunmayarak evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmediği, kadının ise erkeğe "Sen yaşlısın, ben çok gencim, ben çok geç yaşlanacağım..." şeklinde küçük düşürücü sözler söylediği belirlenmekle, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı kadının az, davalı- karşı davacı erkeğin ise ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

3.Boşanmaya sebep olan olaylarda yukarıdaki paragrafta açıklandığı üzere erkek ağır kusurludur. Boşanmakla kadının mevcut ve beklenen menfaatlerinin zedeleneceği, en azından eşinin desteğinden mahrum kalacağı anlaşılmaktadır. Erkeğin gerçekleşen kusurlu davranışları aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder niteliktedir. Davacı- karşı davalı kadın yararına 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası koşulları oluşmuştur. O halde, kadın yararına tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdir edilmesi gerekirken, yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

4.Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına ve özellikle erkeğin şirket ortaklıkları, adına kayıtlı taşınmazlar ile bu mal varlıklarından elde ettiği gelir durumuna, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-karşı davalı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı görülmüş ve bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat, yoksulluk nafakası yönünden ORTADAN KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, maddî ve manevî tazminat, yoksulluk nafakası yönünden davacı-karşı davalı kadın yararına BOZULMASINA,

3.Davalı-karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı-karşı davalı kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Duruşma için takdir olunan 17.100,00 TL vekâlet ücretinin ...den alınarak ...'ya verilmesine,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden ...ye yükletilmesine,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıran ...'ya geri verilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY YAZISI

Dava, karşılıklı açılan boşanma davasıdır. Mahkemece, taraflar eşit kusurlu bulunarak boşanmalarına karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf itirazları esastan ret edilmiştir.

Karşılıklı boşanma davası açan tarafların mevcut evlilikleri ikinci evlilikleri olup ... kadının ilk evliliğinden Tuğcan isimli oğlu bulunmaktadır... yaklaşık 12 yıl süren evlilikte sürekli olarak tarafların müşterek hanesinde ikamet etmiş, üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek lisans amacı ile Avustralya'ya kadın ve erkekle birlikte götürülmüş, kalacağı yere yerleştirilmiştir.

Yaklaşık bir yıl kadar sonra 2015 yılının Ağustos ayında kadın Avustralya'ya oğlunun yanına gitmek istemiş, erkek buna karşı çıkmıştır. Kadının ısrarcı olması ve bu nedenle de kendi babasını müşterek haneye çağırması ve babası ile müşterek haneden birlikte ayrılmasıyla, fiili ayrılık gerçekleşmiştir.

İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafların birbirlerine duygusal yatırımlarını kaybettikleri, sık sık tartışmaya başladıkları, birbirlerine küçük düşürücü sözler sarfettikleri, en son yaşanan olayda ise erkeğin ekonomik kaygılarla kabul etmemesine rağmen kadının Avustralya'ya gitmek istemekte ısrarcı olması ve babasını çağırması üzerine erkeğin kayınpederine "...abi, al kızını tedavi ettir" dediği ve baba ile kızın birlikte müşterek haneden ayrıldıkları ve bu suretle tarafların eşit kusurlu olduğu kabul edilmiştir.

Erkek, 2010 yılının Şubat ayında ameliyat olmuş, bağırsakları dışarı alınmış, 6 ay bu şekilde yaşadıktan sonra 2015 yılının 8. ayında yeniden ameliyat olmuş ve bağırsaklar yerine yerleştirilmiştir. Kadın, erkeğin ameliyat olduğu bu ayda oğlunun yanına gitmekte ısrarcı olmuş ve bu nedenle babasını müşterek haneye çağırmıştır. Her ne kadar Şubat ayındaki ilk ameliyattan sonra taraflar birlikte Kıbrıs'a gitmişler ise de; kadın, erkeğe gerekli aparatların götürülmemiş olması nedeniyle Türkiye'ye geri dönerek bu aparatları alıp yeniden Kıbrıs'a gitmiştir.

Gerek dinlenen tanık ...'ün beyanından, gerekse dosyaya ibraz edilen davalının şahsının ve ortak olduğu şirketinin konkordato ilan ettiği ve bunun kabul edildiğine dair Mahkeme kararından ve ayrıca Mahkemece alının bilirkişi raporlarından son 5 yıldır davalının İlk Derece Mahkemesinin de kabul ettiği gibi ekonomik sıkıntıda olduğu anlaşılmaktadır.

Olayların oluş şekli, dosyaya içinde yer alan tanık anlatımları, bilirkişi raporları ve mahkeme kararlarına göre, gerek İlk Derece Mahkemesi gerekse Bölge Adliye Mahkemesinin de kabul ettiği gibi taraflar eşit kusurlu olup hükmedilen nafaka miktarı da yeterlidir. Bu nedenle kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan bozma kararına katılamıyorum.