"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçelerinde özetle; tarafların 1984 yılında evlendiklerini, ergin iki çocuklarının bulunduğunu, davalının, davacının annesi ile anlaşamadığını, davacının anne ve babasına saygısız konuşmalar yaptığını, davalının o süreçte davacının annesinin söylediği bazı şeyleri bugüne kadar sürekli gündeme getirdiğini, müvekkilini bunalttığını, aile huzurunu bozduğunu, evlilik boyunca davacıya ilgisiz ve sevgisiz davrandığını, davacının annesi için lanet olsun, sizden bıktım, hiç birinizi istemiyorum, sevmiyorum şeklinde konuşmalar yaptığını, nereye gittiği konusunda davacıya bilgi vermediğini, sorduğunda terslediğini, bağırdığını, kafasına çelik tencere ile vurduğunu, son bir yıldan bu yana aynı evde iki yabancı gibi yaşadıklarını, davalının yatağını ayırdığını, davalının psikolojik tedavi gördüğünü, davalının ...’da yaşayan davacının annesini sürekli kafasına taktığını, evliliğin devamına imkan kalmadığını belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı kadın süresinde sunduğu cevap dilekçesinde; davalının evliliğin başından beri kendisine şiddet uyguladığını, davacının annesinin şikayet edip kendisini dövdürdüğünü, davacının babasından dahi fiziksel şiddet gördüğünü, davacının kendisini hiç bir zaman desteklemediğini, bilakis kendisi fiziksel şiddet uygulayıp hakaret ve küfür ettiğini, bütün bunlara rağmen çocuklarını düşünerek bu eziyetlere katlandığını, davacının 2017 yılı sonunda kendisine hayatında bir kadın olduğunu, boşanıp onu olacağını söylediğini, boşanmadığı takdirde öldürmekle tehdit ettiğini, hatta bu olaylara oğlunun da şahit olduğunu, davacının kendisini bıçakla yaraladığını, hastaneye dahi götürmediğini, yine boynuna ip geçirip boğmaya kalktığını, sıcak çayla dolu bardağı yüzüne fırlattığını, düğün takılarını alarak kendi üstüne ev yaptığını belirterek açılan davanın reddine, lehine aylık 1.500,00 TL tedbir nafakasına, boşanmaya karar verildiği takdirde aynı miktarda yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
2.Davacı vekili tarafından süresinde sunulan 20.06.2018 tarihli cevaba cevap dilekçesinin davalı asıla 26.06.2018 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, ikinci cevap dilekçesi sunulması için yasal iki haftalık sürenin 10.07.2018 günü gün bitiminde sona erdiği, buna karşın davalı kadın vekili tarafından vekâletname ekli ikinci cevap dilekçesinin 12.07.2018 tarihinde yasal iki haftalık süreden sonra sunulduğu, davalı kadın vekili tarafından süresinden sonra sunulan 12.07.2018 tarihli iş bu dilekçe ile cevap dilekçesine ek olarak, boşanmaya karar verildiği takdirde müvekkili kadın lehine 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL de manevî tazminata karar verilmesi talep ve beyan edilmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamı ve yapılan yargılama sonucunda, kadının, erkeğin annesi hakkında olumsuz konuştuğu, tanık ...'nin yanında erkeği sevmediğini ve istemediğini söylediği, erkeğin annesini sevmediği ve istemediği yönünde konuştuğu, yatağını ayırdığı, sürekli olarak geçmişe dair meselelerden bahsederek evde huzursuzluk çıkardığı, erkeğe hakaret ettiği, erkeğin de ise kadına hakaret ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı, bıçakla yaraladığı, yatağını ayırdığı ve tanık ...'nin yanında davalının üzerine çay dökerek onur kırıcı davrandığı, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği, boşanmayı gerektiren olaylarda davacı erkeğin ağır, davalı kadının ise az kusurlu olduğu, davalı kadının vekili tarafından sunulan 12.07.2018 tarihli dilekçenin dilekçeler teatisi kapsamında sunulmuş bir dilekçe olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalının tazminat taleplerine davacı tarafça muvafakat edilmediği, bu nedenle davalının iddianın genişletilmesi niteliğindeki tazminat talepleri hakkında bu dosyada karar verilemeyeceği, her ne kadar yoksulluk nafakası talebinin de dilekçeler teatisi kapsamından sonra ileri sürüldüğü gerekçesiyle kısa kararda bu talep hakkında da karar verilmemiş ise de davalının 01.06.2018 tarihli süresinde sunduğu cevap dilekçesinde yoksulluk nafakası talebinin bulunduğu, ne var ki mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak yoksulluk nafakası hakkında da karar verilmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, davalı kadın yararına dava tarihinden itibaren hükmedilen aylık 550,00 TL tedbir nafakasının hüküm kesinleşinceye kadar devamına, davalı kadının yasal süreden sonra ileri sürdüğü ve davacı tarafça açıkça muvafakat edilmeyen yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafça ileri sürülen iddiaların ispatlanamadığını, beyan edilen olayların yıllar önce yaşanan olaylar olduğunu, boşanma gerekçesi olamayacağını, davacı tanıklarının dahi davacı iddialarını doğrulamadığını, kendileri tarafından bildirilen tanıkların süresinden sonra bildirildiği gerekçesiyle dinlenmediklerini, boşanma kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla eksik inceleme, davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi ve kusur belirlemesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı kadının süresinde cevap dilekçesi verdiği ancak cevap dilekçesinde herhangi bir delile dayanmadığı, tanık deliline dayandığı ikinci cevap dilekçesinin ise süresinde verilmediği, süresinde bildirilmeyen kadın tanıklarının İlk Derece Mahkemesince dinlenmemesinin doğru olduğu, yine tarafların aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşadıkları, herhangi bir irtibatlarının olmadığı, yataklarını dahi ayırdıkları sabit olduğuna göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, yaşanan olaylar karşısında az kusurlu kadının boşanmaya karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı, İlk Derece Mahkemesince 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanma kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu, davalı kadının yasal süreden sonra verdiği dilekçe ile maddî ve manevî tazminat talebinde bulunduğu, bu nedenle kadının tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın doğru olduğu, ancak davalı kadın süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile yoksulluk nafakası talebinde bulunduğu halde yoksulluk nafakası talebi konusunda süresinde yapılmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, davalı kadının yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile, İlk Derece Mahkemesinin hüküm fıkrasından yedinci bendin infazda tereddüt yaratmamak adına bütünüyle kaldırılmasına, yerine yeniden hüküm kurulmak suretiyle, davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin kısmen kabulü ile aylık 550,00 TL yoksulluk nafakasının davacı erkekten tahsili ile davalı kadına ödenmesine, davalı kadın tarafından yasal süreden sonra ileri sürülen ve davacı tarafça açıkça muvafakat edilmeyen maddî ve manevî tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı kadının sair yönlere ilişkin istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; bildirmiş oldukları tanıkların süresinden sonra bildirildiği gerekçesiyle mahkemece dinlenmemelerinin hukuka aykırı olduğunu, birliğin sarsılmasında tüm kusurun davacıda olduğunu, kendisine bu yaştan sonra farklı bir gelecek kurma imkan ve düşüncesinin olmadığını, sigortasının ve çalışma imkanının bulunmadığını, boşanmak istemediğini, kaldı ki mahkemece birliğin sarsılmasına neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır, kendisinin ise az kusurlu olduğu belirtilmesine rağmen boşanmaya karar verilmesinin doğru olmadığını, davaya itirazının kesinlikle hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmadığını beyanla, eksik inceleme, davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi ve kusur belirlemesi yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, davalı tarafça usulünce tanık deliline dayanılıp dayanılmadığı, boşanmanın fer'î niteliğindeki taleplerin süresinde yapılıp yapılmadığı, eksik inceleme olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 inci ve 51 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 129 uncu, 136 ncı ve 141 inci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi hükümleri.
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle davalı kadın vekili tarafından, temyiz dilekçesinde her ne kadar dosyaya bildirmiş oldukları tanıkların süreden sonra bildirildiği gerekçesiyle dinlenmemelerinin hukuka aykırı olduğu, bu nedenle mahkemece eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği beyan edilmiş ise de; dosya kapsamında davalı kadın tarafından süresinde sunulan cevap dilekçesinde çocuklarım şahittir denilerek tanık deliline dayanılmış olduğunun ancak davacı asıl ve davalı asılın da hazır bulundukları 17.10.2019 tarihli karar duruşmasında davalı kadın vekilinin tahkikata yönelik olarak toplanmasını istedikleri başka bir delilin bulunmadığını ve tahkikatın tamamlanarak sözlü yargılama aşamasına geçilmesini beyan ettiğinin, davalı vekilinin bu beyanının duruşma zaptına aynen geçirildiğinin, bu nedenle davalı kadın vekilinin, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen eksik inceleme yönündeki iddiasının kanun yolu aşamasında da ileri sürülemeyeceğinin anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olup davalı kadın vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.