Logo

2. Hukuk Dairesi2022/9282 E. 2023/102 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında tarafların kusur oranları, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminat miktarının yerinde olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı kadının yoksulluk nafakası talebinde bulunmaması ve tazminat miktarının düşük belirlenmesi nedeniyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının yoksulluk nafakası ve tazminat miktarı yönünden bozulmasına, diğer yönlerden onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1996 yılında görücü usulü ile evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek altı çocuklarının olduğunu, davalının evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmediğini, geçimsiz, kavgacı ve sorumsuz davranışlarında bulunduğunu, dağınık ve bakımsız olduğunu, aile evini sürekli terk ettiğini, küfürlü konuştuğunu, savurgan davrandığını, yatağını ayırdığını, çocukları müvekkiline karşı kışkırttığını belirterek tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı kadın vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların hiçbirini kabul etmediklerini, davacının başka bir kadınla birlikte yaşadığını, birlikte yaşadığı bu kadın ile evlenebilmek için davalı müvekkilinden boşanmak istediğini, müşterek çocuklardan üçünün davalı müvekkili ile birlikte yaşadığını, müvekkilinin maddî yönden zorluk çektiğini, davacının durumu iyi olmasına rağmen ailesine maddî destek sağlamadığını, birlik görevlerini yapmadığını belirterek açılan davanın reddine, müvekkili ile birlikte yaşayan ve ergin olmayan müşterek çocukların her biri için aylık 1.500,00'er TL iştirak nafakasına, müvekkili için aylık 1.500,00 TL tedbir nafakasına, şayet boşanmaya karar verilir ise müvekkili lehine 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL de manevî tazminata karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin, eve yeterince bakmaması, evden ayrılması, karısını istememesi ve güven sarsıcı davranışlarda bulunması nedeniyle az kusurlu olduğu, kadının ise, eşine ve eşinin ailesine kötü muamele ve hakaretlerde bulunması, eşini aşağılaması, evdeki eşyaları kırıp dökmesi nedeniyle daha ağır kusurlu olduğu, kadın yararına somut olayda yoksuluk nafakası ve tazminat şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, müşterek çocukların velâyetlerinin davalı anneye verilmesine, davacı baba ile aralarında kişisel ilişki düzenlenmesine, velâyetleri davalı anneye verilen müşterek çocuklar yararına dava tarihinden itibaren hükmedilen aylık 250,00’şer TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren aylık 350,00’şer TL iştirak nafakası olarak devamına, dava tarihinden itibaren davalı kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesine, davalı kadının yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece müvekkiline yüklenen kusuru ve mahkemenin müvekkilinin ağır kusurlu olduğu yönündeki belirlemesini kabul etmediklerini, evi terk eden, sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ve evlilik birliği içerisindeki görevlerini yerine getirmeyen davacı tarafın ağır kusurlu olduğunu, müvekkilinin beyanlarının gerekçeli karara yanlış yansıtıldığını, yanılgılı kusur belirlemesi sonucu nafaka ve tazminat taleplerinin reddinin de doğru olmadığını beyanla kabul edilen davanın tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda istinafa gelinmediği için eve yeterince bakmaması, evden ayrılması, karısını istememesi, güven sarsıcı davranışlarda bulunması vakıalarının davacı erkek açısından kesinleştiği, davacı erkeğin dilekçelerin teatisi aşamasında kadının evlilik yükümlülüklerini yerine getirmediğini, sorumsuz davrandığını, evi terk ettiğini, bakımsız olduğunu, geçimsiz ve kavga ettiğini, küfürlü konuştuğunu, savurgan olduğunu, çocukları kışkırttığını, karı koca ilişkilerinin olmadığını ileri sürerek boşanma talep etmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince, dilekçelerin teatisi aşamasında dayanılmayan ancak tanık beyanları ile ispat edildiği belirtilen eşini aşağılaması ve evdeki eşyaları kırıp dökmesi kusurunun davalı kadına yüklendiği, oysa dayanılan ve ispat edilen vakıalarla ve aleyhe bozma yasağı da dikkate alınarak dosya kapsamında kadının sadece kocasına kötü muamele ve hakaretlerde bulunması vakıasının ispat edildiği, bu durumda boşanmaya sebep olan olaylarda davacı erkeğin ağır, davalı kadının ise az kusurlu olduğu, boşanma davasının kabulünün usul ve yasaya uygun olduğu, koşulları oluştuğu halde kusur belirlemesi nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile 175 inci maddesine aykırı olarak maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasının reddinin hatalı olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, çocukların yaşları ile ihtiyaçlarına nazaran çocuklar yararına takdir edilen iştirak nafakası miktarlarının hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davalı kadının kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerine yönelik istinaf istemlerinin kabulüne, kusura ilişkin gerekçenin açıklandığı şekilde boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu şeklinde düzeltilmesine, davalı kadın yararına boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına ve kadın yararına 40.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesine, davalı kadının sair yönlere ilişkin istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemenin kusur değerlendirmesinin hatalı olduğunu, birliğin sarsılmasına davalı kadının tam kusuruyla sebebiyet verdiğini, istinaf mahkemesinin taraflarınca dayanılmadığı gerekçesiyle kadının kusurlarından çıkardığı vakıalara dilekçelerinde dayanıldığını, istinaf mahkemesince davalının az kusurlu olduğunun tespitine rağmen davanın reddi talebinin görmezden gelinerek sanki karşı dava varmış gibi karar verilmiş olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu, evliliğin devam etmesinde hukuki yararın kalıp kalmadığı, çocukların menfaati gibi hususların araştırılıp gerekçeli kararda değerlendirilmesi gerekiği halde istinaf mahkemesince bu yönde bir değerlendirme yapılmaksızın eksik ve hatalı karar verildiğini, kadın yararına yoksulluk nafakası ve tazminata karar verilmesinin de doğru olmadığını beyanla, kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

2.Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, tüm kusurun davacıda olduğunu, boşanma davasını tam kusurlu eşin açamayacağını, bu nedenle açılan davanın reddedilmesi gerektiğini, şayet davanın reddine karar verilmeyecek ise bile davacının ağır kusurlu olduğu dikkate alındığında takdir edilen nafaka ve tazminat miktarlarının buna göre belirlenmesi gerektiğini beyanla, davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmesi, kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1.Uyuşmazlık ve hukuki nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü, nafaka ve tazminat şartlarının somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği, hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 175 inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 inci ve 51 inci maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı ve 141 inci maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddeleri.

3.Değerlendirme

1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere, delillerin takdirinde hata görülmemesine ve özellikle tarafların ortak çocuklarından 2003 doğumlu ...'nın inceleme tarihi itibariyle ergin olduğunun anlaşılmasına göre her iki taraf vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.

4.6100 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinde de düzenlendiği üzere hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir. Davalı kadın, cevap dilekçesinde yoksulluk nafakası talep etmemiş olup, bu konuda usulüne uygun şekilde yapılmış bir ıslah talebinde de bulunmamıştır. Bu husus gözetilmeksizin, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda (3) ve (4) numaralı paragraflarda belirtildiği üzere kadın yararına hükmedilen tazminatların miktarı ile yoksulluk nafakası yönlerinden BOZULMASINA,

2.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere tarafların sair temyiz tirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.