"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
SAYISI : 2021/421 E., 2022/877 K.
KARAR : Kısmen kabul kısmen ret kısmen karar verilmesin yer olmadığına
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen katılma alacağı davasında asıl dava yönünden verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne kısmen reddine kısmen karar verilmesine yer olmadığına, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından tarafından temyiz edilmekle, birleşen dava yönünden kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Bölge Adliye Mahkemeleri, 5325 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 25 inci ve geçici 2 nci maddeleri uyarınca kurulmuş ve Adalet Bakanlığının 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan kararı uyarınca tüm yurtta 20.07.2016 tarihinde göreve başlamışlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 341 inci maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemelerinden verilen nihai kararlar istinaf yoluna tabidir.
Dosyanın incelenmesinde; sadece asıl dava yönünden yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.03.2021 tarih ve 2020/2214 Esas, 2021/2270 Karar sayılı kararı ile asıl dava yönünden kararın bozulmasına karar verildiği, yapılan bozma işleminden sonra davacı kadın tarafından 12.07.2021 tarihinde açılan birleşen davanın işbu dava ile birleştirilmesine karar verildiği, birleşen dava yönünden bir bozma kararı olmadığı ve birleşen dava yönünden 20.07.2016 tarihinden sonra ilk defa nihai karar verildiği anlaşılmaktadır. Birleşen dava ek dava niteliğinde ise de ek dava, asıl davadan bağımsız, yeni bir davadır.
Davacı kadın vekilinin temyizi üzerine dosya Dairemize gelmiş ise de, birleşen dava hakkında 20.07.2016 tarihinden sonra ilk defa 22.12.2022 tarihinde nihai karar verildiğinden Mahkemece verilen karar istinaf incelemesine tabi olup Bölge Adliye Mahkemesince istinaf incelemesi yapılması gerektiğinden, ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmek üzere birleşen dava yönünden dosyanın Mahkemesine geri çevirilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı kadın vekilinin asıl dava yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlenildikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; evlilik birliği içinde davalı adına taşınmaz ve ticari plakalı araç edinildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla mal rejiminin tasfiyesi ile evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın ve aracın yarı hissesinin müvekkili adına tescilini, mümkün olmaması halinde taşınmaz için 10.000,00 TL, araç için 10.000,00 TL, plaka için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
2.Davacı kadın vekili 14.11.2017 tarihli dilekçesinde; talep miktarını taşınmaz için 157.712,34 TL, araç için 14.841,00 TL, plaka için 125.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
3.Davacı kadın vekili 19.11.2021 tarihli dilekçesinde; talep miktarını plaka için 137.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı erkek vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.12.2017 tarih ve 2014/376 Esas, 2017/932 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen kabulü ile, taşınmaza ilişkin olarak 57.712,34 TL, 35 S 00038 plakalı araç ile ilgili olarak 6.591,00 TL'nin tasfiye tarihinden işleyecek faizi ile birlikte tahsiline, davacının tescile ilişkin talebinin ve S plakaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 27.01.2020 tarih ve 2018/1466 Esas, 2020/83 Karar sayılı kararı ile; yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.03.2021 tarih ve 2020/2214 Esas, 2021/2270 Karar sayılı kararı ile; ticari plakanın davalının abisi tarafından 2005 model minibüsle beraber 04.10.2011 tarihinde davalıya devredildiği, dosya kapsamında toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarına göre, davalının askerde olduğu dönemde davalının abisi adına alınan plakayı, davalı askerden geldikten sonra beraber çalıştırdıkları, daha sonra davalının abisi Niğde’ye taşındığından plakanın davalıya devredildiği; davalı ve abisinin plakanın davalıya devri öncesinde ticari plakayı beraber çalıştırdıkları dikkate alındığında, ticari plakanın davalı ve abisine ait olup davalı tarafından abisinden devralınan kısmın, abisine düşen yarı payı bulunduğu, bu yarı payın kişisel malı niteliğinde olduğunun ispat yükünün davalıda olduğu, dosya kapsamına göre, abiden alınan bu kısmın kişisel mal niteliğinde olduğunun somut delillerle ispatlanamadığı, bu nedenle ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı kabul edilerek, bu kısım üzerinde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek, davacı kadın vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1.İlk Derece Adliye Mahkemesinin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl dava yönünden; 08.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda ticari plakanın 25.12.2017 tarihindeki değerinin 275.000,00 TL, 23.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda ise ticari plakanın 2021 yılı Aralık ayı itibarıyla güncel değerinin 950.000,00 TL olduğunun belirlendiği; davanın kısmi dava olarak açıldığı dolayısıyla bir kez ıslah yoluna başvurulabileceği; ticari plakanın davalı tarafından abisinden devir alınan kısmının kişisel mal niteliğinde olduğu hususunun ispat edilemediği, bu nedenlerle ticari plakanın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin yarısının davacının edinilmiş malı olduğu; 09.10.2017 tarihli bilirkişi raporu ve davacı tarafın 14.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınarak karar verildiği gerekçesiyle, davacının bozma ilamından sonra yapmış olduğu ıslah taleplerinin reddine, ticari araç yönünden ilk yapılan ıslah üzerinden davanın kabulü ile, 35 S 00038 plaka sayılı araç yönünden toplam 125.000,00 TL katılma alacağının tahsiline, diğer hususlardaki dava (taşınmaz ve araca ilişkin) kesinleşmiş olduğundan bu hususlarda yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
2.Birleşen dava yönünden; ticari araca ilişkin daha önce açılan davanın derdest olduğu gerekçesiyle, birleşen davanın usulden reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepler
Davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olduğunu, Mahkemece alacak miktarı netleşince harcın tamamlanması için süre verilmesi gerekirken ek dava açılmak zorunda bırakıldıklarını, malın değerinin arttığını, haksız ve hukuka aykırı karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın türü, birden fazla ıslah bulunup bulunmadığı, tasfiye konusu malın değeri, usuli kazanılmış hak noktasında toplanmaktadır. Dava, katılma alacağı istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 26 ncı maddesi, 33 üncü maddesi, 107 nci maddesi, 109 uncu maddesi, 176 ve devamı maddeleri, 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 373 üncü maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi, 179 uncu maddesi, 202 nci maddesi, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ncı maddesinin birinci fıkrası; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 09.05.1960 tarih ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1.6100 sayılı Kanun'un 107 inci maddesinin birinci fıkrasında belirsiz alacak davası "... Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir..." şeklinde düzenlenmiştir.
2.Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
3.Aynı maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur.
4. Açıklanan hukuki olgular ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; davacı kadın vekilinin dava dilekçesinde, bilirkişi tarafından belirlenecek değere göre artırılmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla mal rejiminin tasfiyesi ile öncelikle davalı adına evlilik birliği içinde edinilen taşınmazın ve aracın yarı hissesinin davacı adına tescilini, mümkün olmaması halinde taşınmaz için 10.000,00 TL, araç için 10.000,00 TL, plaka için 5.000,00 TL (ticari alım-satım değerinin yarısı) olmak üzere toplam 25.000,00 TL alacağın tahsili talebiyle şimdilik bir dava değeri gösterilmek suretiyle alacak davası açtığı anlaşılmakla; dava, belirsiz alacak davası niteliğindedir. Dava, katılma alacağı isteğine ilişkin olup belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan davacı tarafça sunulan 14.11.2017 tarihli dilekçenin ıslah dilekçesi değil, talep açıklama dilekçesi olduğu kabul edilmelidir. O halde, Mahkemece, hatalı nitelendirmeyle davanın kısmi dava ve 14.11.2017 tarihli dilekçe ıslah dilekçesi kabul edilerek karar verilmesi hatalı olmuş bozmayı gerektirmiştir.
5.6100 sayılı Kanun'un 26 ıncı maddesi uyarınca, hakim, tarafların talep sonucu ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Ayrıca, aynı Kanun'un 297 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca da, hükmün sonuç kısmında her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı ve taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
6.Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye “usuli müktesep hak” veya “usule ilişkin kazanılmış hak” denir. “Usuli Müktesep Hak”, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra Mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.
7.Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, Usuli Müktesep Hak (Usule İlişkin Kazanılmış Hak), Dr. A. Recai Seçkin’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No 351, 1974, s. 395 vd.).
8.Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca birleşen davada hükmün kapsamı yönünden yapılan incelemede; Mahkemenin 26.12.2017 tarihli ilk kararının reddedilen S plakaya ilişkin talebin reddi yönünden davacı kadın vekili tarafından temyiz edildiği ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.03.2021 tarihli bozma kararında hükmün sadece ticari plaka yönünden bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma ilamına uyulduğuna göre, katılma alacağı talebinin niteliği gereği hukuki sebebi aynı olan tek alacak davası olması nedeniyle bozma ile bir önceki karar ortadan kalktığından infazda tereddüt oluşmaması bozma sonrası verilecek yeni karar ile alacak miktarları ve kabul-ret oranları değişeceğinden infazda tereddüt oluşmaması ve temyiz edilmeyerek bozma kapsamı dışında kalması yolu ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hak oluştuğu da gözetilerek bozma kapsamı dışında kalan tasfiye konusu diğer mallar (taşınmaz ve araç) yönünden de yeniden hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sadece bozma kapsamındaki yönlerden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A.Birleşen Dava Yönünden
Birleşen dava yönünden istinaf incelemesi yapılması için ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmek üzere dosyanın Mahkemesine GERİ ÇEVİRİLMESİNE,
B. Asıl Dava Yönünden
1. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
07.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.