"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/624 E., 2022/2817 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kilis Aile Mahkemesi
SAYISI : 2020/496 E., 2021/758 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekili tarafından tüm yönlerinden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen esastan reddi ve kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve velâyet; davalı kadın vekili tarafından tüm yönlerinden temyiz edilmekle; kesinlik, süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre İlk Derece Mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde İlk Derece Mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen karara karşı, davalı kadın tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalı kadının nafaka ve tazminatların miktarları dışında kalan istinaf başvurusu da esastan reddedilmiştir. Hâl böyle iken İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurmayan davacı erkeğin, İlk Derece Mahkemesince yapılan kusur belirlemesi ile velâyet kararına karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacı erkeğin temyiz dilekçesinin kusur belirlemesi ile velâyet yönlerinden reddine karar vermek gerekir.
Davalı kadın vekilinin tüm ve davacı erkek vekilinin tazminatlara ve nafakalara yönelik gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava ve cevaba cevap dilekçesinde; tarafların 4 yıldır evli olduklarını, bu evlilikten bir ortak çocuklarının olduğunu, çocuğun davalı annenin yanında kaldığını ancak 3 yıldır çocuğun babasına gösterilmediğini, davalı kadının ortak konutu terk ettiğini ve babasının yanında yaşamaya başladığını, tartışma ve sorunlar çıkararak evde huzursuz mutsuz ortama sebebiyet verdiğini, basit konuları büyüttüğünü, tarafların ruhen ve fikren anlaşamadıklarını, evlilik birliğinin getirdiği yükümlülüklerin hiç birini yerine getirmediğini, hakaret, küfür, tehdit ve beddualar ettiğini, kadınlık görevlerinden kaçındığını iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babasına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline izafe edilebilecek en ufak bir kusur bulunmadığını, davacı erkeğin sadakat yükümlülüğüne uymadığını, müvekkiline fiziksel ve psikolojik baskı uyguladığını, müvekkilinin hamileliğini ve doğumunu tek başına yaşadığını, davacı erkekten bebeğin hatırına dahi olsa en ufak bir destek görmediğini, davacı erkeğin müşterek çocuğun dünyaya gelmesini istemediğini, kürtaj olması hususunda müvekkiline baskı ve şiddet uyguladığını, şiddet sırasında hamile olduğunu, çocuğa zarar gelebileceğini uyaran müvekkiline çocuğun umurunda olmadığını söylediğini, davacı erkeğin velâyet talebinin çelişkili ve kötü niyetli olduğunu, bir çocuğa bakacak şartları taşımadığını savunarak davanın reddini istemiş, davanın kabulüne karar verilmesi halinde, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir ve iştirak, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakalarına, 50.000,00 TL maddî, 50.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı kadının, evin temizlik ve düzenini sağlamadığı, davacı erkeğin ise; davalıyı aldattığı, ortak çocuğu aldırmak istediği, çocuğun doğumunda davalı kadının yanında olmadığı ve çocuğu arayıp sormadığı, ortak haneyi boşalmayı teklif ettiği ve kabul edilmediği için evi terk ettiği hususlarında kusurlu oldukları, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, ortak çocuğun yüksek yararı gereğince dosya arasındaki sosyal inceleme raporu da gözetilerek velâyetinin annesine verilmesi gerektiği, evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylara tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitirdiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerektiği, boşanmakla yoksulluğa düşen kadın yararına yoksulluk nafakası koşulları oluştuğu, boşanma davası açılınca hakimin davanın devamı süresince, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alması gerektiği, kadın ve çocuklar yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin koşulları oluştuğu, velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu, çocuk yararına iştirak nafakası koşulları oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin annesine verilmesine, baba ile kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle 400,00 TL olarak belirlenmesine, iştirak nafakası olarak devamına, kadın yararına hükmedilen aylık 250,00 TL tedbir nafakasının karar tarihi itibariyle 600,00 TL tedbir olarak belirlenmesine, yoksulluk nafakası olarak devamına, kadın yararına 15.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili, müvekkiline kusur yüklenmesinin doğru olmadığını, davanın reddi gerektiğini, müvekkili yararına hükmedilen nafaka ve tazminat miktarlarının az olduğunu, çocuk yararına hükmedilen nafaka miktarlarının da yetersiz olduğunu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan deliller ve dosya kapsamına göre tarafların İlk Derece Mahkemesince kabul edilen kusurlarının gerçekleştiği, boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu, davalı kadının az kusurlu olduğu, delillerin değerlendirilmesinde, gerekçede ve kusur belirlemesinde hata edilmediği, erkeğin boşanma davasının kabulüne dair kararın doğru olduğu, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hükmedilen yoksulluk ve iştirak nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğu gerekçesi ile kadının tazminat ve nafaka miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kadın yararına aylık 850,00 TL yoksulluk nafakasına, çocuk yararına aylık 650,00 TL iştirak nafakasına, 30.000,00 TL maddî, 30.000,00 TL manevî tazminata, diğer yönlere ilişkin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı erkek vekili; kusur belirlemesi hatalı olduğu için kadın yararına maddî manevî tazminata hükmedildiğini, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmediğini, nafaka ve tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, çocuğun velâyetinin babasına verilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur belirlemesi, nafakalar, tazminatlar ve velâyet yönlerinden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı kadın vekili; kadına yüklenen kusurun ispat edilmediğini, davanın reddi gerektiğini, erkeğin evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğunu, kadın yararına hükmedilen tazminat miktarlarının davalı erkeğin eylemleri düşünüldüğünde çok az olduğunu, ortak çocuk ve kadın yararına hükmedilen nafaka miktarlarının günümüz ekonomik koşulları düşünüldüğünde yetersiz olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; tüm yönleriyle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, boşanma davası olup, uyuşmazlık taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, kadın yararına tazminat ile nafakaya hükmedilmesinde ve miktarlarında isabetsizlik olup olmadığı, çocuk yararına hükmedilen nafaka miktarının tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 330 uncu maddeleri. 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.
2. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, İlk Derece Mahkemesince davalı kadına kusur yüklenmişse de dinlenen davacı tanığı Yasemin Köseeminoğlu'nun sözlerinin bir kısmı evlilik birliğinin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan, inandırıcı olmaktan uzak ve birbiri ile çelişkili izahlardan ibarettir. Davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan, ortak çocuğu aldırmak isteyen, çocuğun doğumunda davalı kadının yanında olmayan ve çocuğu arayıp sormayan, ortak haneyi boşaltmayı teklif edip kabul edilmediği için evi terk eden davacı erkek tam kusurludur. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı erkek vekilinin kusur belirlemesi ve velâyet kararına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma sebep ve şekline göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
#########