Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1197 E. 2023/5672 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında maddi ve manevi tazminat miktarının düşük belirlendiği ve ziynet alacağı talebi için belirsiz alacak davası hükümlerinin uygulanmadığı iddiası.

Gerekçe ve Sonuç: Maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesine ve ilgili kanun maddelerine aykırılık tespit edilmesi, ziynet alacağı talebi için açılan belirsiz alacak davasında ise mahkemece davacıya alacağını kesinleştirmek için yasal süre verilmeden hüküm kurulması nedeniyle yerel mahkeme kararının kısmen bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2231 E., 2022/3179 K.

DAVA TARİHİ: 26.02.2021

KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ: Kumru Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi

SAYISI : 2021/33 E., 2022/80 K.

Taraflar arasındaki boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince boşanma davasının kabulü ile boşanma ve fer'ilerine, ziynet alacağı davasının taleple bağlı kalınarak kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı kadın vekili tarafından boşanmanın fer'ileri ile ziynet alacağı davası yönünden istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı kadın vekili tarafından boşanmanın fer'ileri ile ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Davacı kadın vekili dava cevap dilekçesinde; erkeğin çalışmayan, çalışmayı da sevmeyen bir kişi olduğunu, bu sebeple evlilik birliğinin kendisine yüklemiş olduğu sorumluluklarını yerine getiremediğini, eve haciz ihbarnamelerinin gelmeye başladığını, erkeğin ailesine ekonomik şiddet uyguladığını, müvekkilini "Senin ağzın yamuk, çirkinsin, sen zayıfsın" şeklinde sözlerle çocukların yanında dahi aşağıladığını, sözlü ve fiziki şiddet uyguladığını, müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarını alarak harcadığını, erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını beyanla tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin annelerine verilmesine, çocuklar için ayrı ayrı aylık 500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkilin için aylık 1.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası nafakası ile 50.000,00 TL maddî ve 50.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin müvekkilinden alarak harcamış olduğu, yapılacak hesaplama sonrasında gerçek değere yükseltilmek üzere şimdilik 6.000,00 TL değerinde ziynet eşyalarının dava tarihinden itibaren faiziyle erkekten alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davacı kadın vekili, ziynet eşyalarının yirmi gramlık beş adet yirmi iki ayar bilezik, bir adet yirmi iki ayar gerdanlık, bir adet yirmi iki ayar bileklik olduğunu beyan etmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek, davaya cevap vermemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; erkeğin evine bakmadığı, borçlarından dolayı eve haciz geldiği, kadına karşı "Sen çirkinsin, çocuklar sebebiyle sana katlanıyorum, şu surata bak, ağzın yamuk" şeklinde hakaret ettiğinin anlaşıldığı, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu, kadının ise kusursuz olduğu gerekçesi ile kadının boşanma davasının kabulüne, sosyal inceleme raporu, ortak çocuklardan Ravza Meryem'in duruşmadaki beyanı, çocukların anneleri ile birlikte yaşamak istemeleri, tarafların ayrı yaşadıkları dönemde çocukların anneleri ile birlikte kalmaları, annenin velâyet görevini ifa edemeyeceğine ilişkin bir delilin de olmadığı anlaşıldığından çocukların velâyetlerinin annelerine verilmesine, baba ile çocuklar arasında kişisel ilişki tesis edilmesine, velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocukların giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, babanın mali gücü ile çocukların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak tedbir ve iştirak nafakasına, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, kadının ev hanımı olduğu, gelirinin olmadığı, el işi yaparak ve çevreden aldığı desteklerle geçimini sağladığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından, kusursuz kadın lehine yoksulluk nafakasına, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen ve boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan kadın lehine, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak maddî ve manevî tazminata karar verilmesi gerektiği, düğünde takılan takıların erkek tarafından alınarak borçları için harcandığı anlaşıldığından, kadının ziynet alacağı davasının taleple bağlı kalınarak kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile, kadının boşanma davasının kabulü ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocukların velâyetinin annelerine verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, çocuklar lehine ayrı ayrı aylık 300,00 TL tedbir, 400,00 TL iştirak nafakasına, kadın lehine aylık 350,00 TL tedbir, 500,00 TL yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddî, 15.000,00 TL manevî tazminata, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, kadının ziynet eşyası talebinin kısmen kabulü ile beş adet yirmi iki ayar bileziğin ve bir adet yirmi iki ayar gerdanlık ve bilekliğin değerinin taleple bağlı kalınarak 6.000,00 TL'nin kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte erkekten alınarak kadına verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı kadın vekili, Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğunu, ziynet alacağı taleplerinin belirsiz alacak davası olarak açıldığını, alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirlendiğinde, taleplerinin gerçek değere yükseltilmesi için Mahkemece kendilerine iki haftalık kesin süre verilmeden hüküm kurulduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu beyanla; kusur belirlemesi, tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarları ve ziynet alacağı davası yönünden istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dosyası içeriğine ve dosyadaki yazılara göre, İlk Derece Mahkemesi kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir aykırılığın bulunmadığı, davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin dava dosyası içerisinde bulunduğu, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun gerekçesi ile davacı kadın vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı kadın vekili, Mahkeme tarafından hükmedilen nafaka ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının az olduğunu, ziynet alacağı taleplerinin belirsiz alacak davası olarak açıldığını, alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirlendiğinde, taleplerinin gerçek değere yükseltilmesi için Mahkeme tarafından kendilerine iki haftalık kesin süre verilmeden hüküm kurulduğunu, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla;kusur belirlemesi, tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarları ve ziynet alacağı davası yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan boşanma davasında kusur belirlemesinin yerinde olup olmadığı, ortak çocuklar lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası, kadın lehine hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakası ile maddî ve manevî tazminat miktarlarının uygun olup olmadığı, davacı kadın tarafından açılan ziynet alacağı davasının belirsiz alacak davası olup olmadığı, Mahkemece ziynet alacağının miktar veya değerinin belirlenmesi için res'en kesin süre verilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu, 174 üncü ve 175 inci maddesi, 220 nci, 222 nci ve 226 ncı maddesi, 327 nci, 328inci ve 330 uncu maddesi; 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci maddesinin birinci fıkrası ve 371 inci maddesi, 6098 sayılı Türk borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci madesi

3.Değerlendirme

1.Davacı kadın vekilinin boşanma davası yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a)Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre, davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

b)Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın lehine takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları gereğince daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

2.Davacı kadın vekilinin ziynet alacağı davası yönünden temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

a)6100 sayılı Kanun'un "Belirsiz alacak davası" başlıklı 107 nci maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır." hükmü düzenlenmiştir.

b)6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile değişik ikinci fıkrasının gerekçesinde; "...Düzenlemeyle, uygulamada belirsiz alacak davasıyla ilgili görülen sorunlara çözüm bulunması amaçlanmaktadır... Uygulamada sorun yaşanan ve doktrinde de tartışılan konu, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu 'an' ın tespitine yöneliktir, ikinci fıkrada yapılan değişiklikle, bu 'an' ın, bir başka ifadeyle alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün hale geldiğinin tespiti mahkemece yapılacaktır. Hâkim, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin 'mümkün olduğu anda' talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için davacıya iki haftalık kesin süre verecektir. Bu süre verme işlemi tahkikat aşaması sona ermeden yapılacaktır. Bu hüküm bölge adliye mahkemesince tahkikat yapıldığı hallerde de uygulanabilecektir. İsviçre hukukunda da kabul edilen genel görüş, hâkimin davacıya talebini belirlemesi için süre vermesi gerektiği yönündedir. Ayrıca 107 nci maddenin ikinci fıkrasında yer alan ve davacının, davanın başında belirtmiş olduğu talebini “artırabileceğine” ilişkin hüküm, yapılan diğer değişikliğin zorunlu sonucu olarak davacının talebini tam ve kesin olarak “belirleyebileceği” şeklinde değiştirilmektedir. Aynı fıkraya eklenen son bir cümleyle, hâkim tarafından verilen kesin süreye rağmen alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmemesi durumunda, davanın talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanacağı açıkça hükme bağlanmaktadır..." açıklamasına yer verilmiştir.

c)Somut uyuşmazlıkta, davacı kadının, "yirmi gramlık beş adet yirmi iki ayar bilezik, bir adet yirmi iki ayar gerdanlık, bir adet yirmi iki ayar bilekliğin yapılacak hesaplama sonrasında gerçek değere yükseltilmek üzere şimdilik 6.000,00 TL değerinde ziynet eşyalarının dava tarihinden itibaren faiziyle erkekten alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesi" talebi ile ziynet alacağı yönünden belirsiz alacak davası açtığı, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, ziynet alacaklarının dava tarihi ile değerinin "61.540,00 TL" olarak belirlendiği, davacı kadın vekili tarafından ziynet alacağı miktar veya bedeli belirlenmediği gibi, Mahkemece, ziynet alacağının miktar veya değerinin belirlenmesi için 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin ikinci fıkrası gereğince iki haftalık kesin süre verilmeden "taleple bağlı kalınarak" hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Yukarıda yer verilen madde gerekçesinde de açıklandığı üzere, belirsiz alacak davalarında alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu “an” ın, diğer bir ifade ile alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün hale geldiğinin tespiti Mahkemece yapılacak, Hâkim, alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin “mümkün olduğu anda” talebini tam ve kesin olarak belirlemesi için davacıya iki haftalık kesin süreyi re'sen verecektir. Bu süre verme işlemi ise, tahkikat aşaması sona ermeden yapılacaktır. Bu hale göre, Mahkemece, "ziynet alacağının miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün hale geldiğinin tespiti" yapılmadan ve davacı kadına, "talebini belirlemesi için iki haftalık kesin süre" verilmeden, "taleple bağlı kalınarak" yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı ile ziynet alacağı davası yönünden KALDIRILMASINA,

2.İlk Derece Mahkemesi kararının davacı kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarı ile ziynet alacağı davası yönünden BOZULMASINA,

3.Davacı kadın vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesene,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir suretinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.