"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/949 E., 2022/1743 K.
KARAR : İstinaf başvurularının kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurulması
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölbaşı(...) 2. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
SAYISI : 2019/463 E., 2021/208 K.
Taraflar arasındaki karşılıklı açılan boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davaların kabulüne, tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kısmen kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı -davalı erkek vekili dava ve karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; kadının, erkeğin babasının ağır hastalık geçirdiği yedi senelik süreçte destek olmadığını, erkeğin babasını hiç ziyaret etmediğini, erkeğin ziyaretlerini sorun haline getirdiğini, babasını eve kabul etmeyeceğini söylediğini, erkeğin ara sıra babasını eve getirme teklifini reddettiğini, erkeğin ailesinin tarafların evine gelip gidemediğini, erkeğin babasının 02.10.2019 tarihinde vefatı akabinde taziye için şehir dışından gelenlere evi açmadığını, cenaze için gelen erkeğin ailesi yanında da bu konudaki tartışmasını sürdürdüğünü, eve misafir gelmemesi için eşyalara zarar verdiğini, yemekleri döktüğünü, yemek takımlarını kırdığını, evlilik hayatı boyunca yılın üç ayını Dalaman'da ailesinin yanında geçirdiğini iddia ederek 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesi gereğince davasının kabulüne tarafların boşanmalarına, erkek yararına 20.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı- davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu, erkeğin sorumluluklarını yerine getirmediğini, erkeğin ailesinin evliliğin başından itibaren kadını dışladıklarını, fiziksel özellikleriyle alay ettiğini, kadınla dalga geçildiğini, erkeğin ailesinin bu olumsuz tavırlarına engel olmadığını, kadına sahip çıkmadığını, kadının küçük düşürülmesine göz yumduğunu, en ufak sorunda kavga çıkardığını, hakaret ettiğini, ailesinin yanında iken kadına ve çocuğa karşı davranışlarının değiştiğini, arayıp sormadığını, ilgilenmediğini, kadına bir çok kez fiziksel şiddet uyguladığını, 10.07.2019 tarihinde de fiziksel şiddet uyguladığını, evlilik birliği içindeki tartışmalarda kadının ailesini arayarak gelin kızınızı alın dediğini, 02.10.2019 tarihinde erkeğin babasının vefat ettiğini, kadının taziyeye gelen misafirleri ağırladığını, kadının anne ve babasının da taziye için ortak eve 03.10.2019 tarihinde geldiklerini, 06.10.2019 tarihinde erkeğin kadına ailene söyle gitsinler dediğini, erkeğin ağabeyinin senin ağzını yüzünü dağıtırım diyerek kadını tehdit ettiğini, sonrasında erkeğin kadını ve ailesini evden kovduğunu, ailesinin erkeği sürekli kışkırttığını ileri sürerek 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesi gereğince erkeğin davasının reddine, kendi davasının kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, kadın ve çocuk yararına ayrı ayrı aylık 2.500,00 TL tedbir ve iştirak ve yoksulluk nafakası ile yasal faizi ile birlikte 100.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının, erkeğin ailesinin müşterek konuta gelip gitmesini ve erkeğin babasının vefatından sonra akrabaların müşterek konuta taziye için gelip gitmelerini istemediği, erkeğin manevî varlığına karşı saygı duyma yükümlülüğünü ve zor zamanda yardım etme yükümlülüğünü ihlâl ettiği erkeğin ise, kadına kilosu ile ilgili hakarette bulunduğu, fiziksel şiddet uyguladığı, kadının maddî ve manevî varlığına karşı saygı duyma yükümlülüğünü ihlâl ettiği, belirlenen kusurlara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası gereğince her iki davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, kadın yararına ara karar ile takdir edilen aylık 400,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden sonra sonlandırılmasına, ortak çocuk yararına ara karar ile takdir edilen aylık 450,00 TL tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren aylık 1.500,00 TL iştirak nafakası, olarak devamına, eşit kusurlu olmaları nedeni ile tarafların tazminat taleplerinin reddine, eşit kusur nedeniyle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı- davalı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin hatalı olduğunu, erkeğe yüklenen kusurlu davranışlarının ispatlanmadığını, tanık Seyhan E.' nin tanık İsmet A.'nın dinlenmesi sırasında duruşma salonunda olduğunu, beyanının hükme esas alınamayacağını, erkek yararına manevî tazminat koşularının oluştuğunu, erkek yararına her iki dava için vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekâlet ücreti takdirinin doğru olmadığını, ileri sürerek karar kaldırılmasına yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı- davacı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; erkeğin boşanma davasının kabulünün yerinde olmadığını, erkeğe yüklenen kusurların eksik tespit edildiğini, kadına yüklenen kusuru kabul etmediklerini, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakası koşulları oluştuğunu, hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olduğunu, kadın yararına vekâlet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını, yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dosya kapsamında toplanan deliller uyarınca ispatlanan vakıalar çerçevesinde Mahkemece taraflara yüklenen kusurlu davranışların gerçekleştiği, ayrıca dinlenen tanıklar Salih T. ve ortak çocuğun beyanlarından; erkeğin, babasının vefatından sonra yaşanan son olayda, ağabeyinin kadına yönelik olumsuz davranışına kayıtsız kaldığı, akabinde de kadını ve ailesini evden kovduğu, belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu; her iki tarafın boşanma talebinin kabulünün doğru olduğu; tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı dikkate alındığında kadın yararına maddî ve manevî tazminata hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmadığı; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda ağır kusurlu olan, bu itibarla yararına koşulları oluşmayan erkeğin manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığı; herhangi bir geliri ve malvarlığı bulunmayan, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılan ve boşanmaya neden olan olaylarda az kusurlu olan kadın yararına yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu, kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi yerinde olmadığı; velâyeti anneye verilen ortak çocuk lehine iştirak nafakasına hükmedilmesinde, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, günün ekonomik koşulları, çocuğun zorunlu ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, hükmedilen nafakanın miktarında isabetsizlik olmadığı; ortak çocuk lehine hükmedilen nafakanın boşanma hükmünün kesinleşme tarihine kadar tedbir nafakası, boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra ise iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, tedbir nafakasının karar tarihinden itibaren iştirak nafakası olarak devamına karar verilmek suretiyle kavram karmaşası yaratılması doğru olmadığı; kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilmesi gerektiği, boşanma davalarında vekâlet ücreti ve yargılama giderleri davanın kabul veya reddedilmesi durumuna göre takdir edilmesi gerektiği, tarafların kusur durumunun, vekâlet ücretinin ve yargılama giderlerinin tayininde bir önemi olmadığı, kadın tarafından açılan birleşen boşanma davasının kabulüne karar verildiğine göre, kadın lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi yerinde olmadığı; erkek tarafından açılan boşanma davasında da kabul kararı verilmesine rağmen, İlk Derece Mahkemesince asıl dava kapsamında vekâlet ücretinin erkekten alınarak kadına verilmesine şeklinde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, tedbir nafakasına yönelik kadının istinaf talebi olmadığından aynen muhafazasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2) inci alt bendi gereğince tarafların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle, kusurun gerekçesinin düzeltilmesine, çocuk yararına aylık 450,00 TL tutarındaki tedbir nafakasının karar tarihiden itibaren geçerli olmak üzere arttırılarak aylık 1.500,00 TL'ye yükseltilmesine, kararın kesinleşmesi akabinde nafakanın iştirak nafakası olarak aynen devamına, kadın yararına aylık 400,00 TL tutarındaki tedbir nafakasının, İlk Derece Mahkemesi karar tarihi olan 31.03.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere kaldırılmasına, kadın yararına aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına yasal faizi ile birlikte tahsil edilmek üzere 30.000,00 TL maddî ve 20.000,00 TL manevî tazminata, erkeğin tazminat talebinin reddine, davaları kabul edilen kadın ve erkek yararına vekâlet ücretine; tarafların diğer yönlere ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı- davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak derecesinin hatalı olarak belirlendiğini, kadın yararına tazminat koşullarının oluşmadığını, erkeğin tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğunu, kadının çalışabilecek bir mesleğinin olduğunu bu nedenle kadın yararına yoksulluk nafaka şartlarının oluşmadığını, tazminat ve nafaka miktarlarının yüksek olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kusur belirlemesi, kabul ve reddedilen tazminatlar, yoksulluk nafakası ile nafaka miktarları yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı- davacı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur belirlemesinin ve buna bağlı olarak erkeğin davasının kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kusurun ağırlığına göre belirlenen tazminat miktarlarının düşük olduğunu, nafakalar yönünden artış oranına karar verilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminat ve nafaka miktarları yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, karşılıklı açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak erkeğin davasının kabulünün doğru olup olmadığı, kadın lehine hükmedilen tazminatlar ile nafakaların hükmedilme koşullarının oluşup oluşmadığı, miktarlarının uygun olup olmadığı, nafakalara artış talebi olmaması nedeniyle artış hükmü kurulmamasının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci fıkrası; 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci maddesi ile 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3.Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davalı- davacı kadın vekilinin dilekçeler aşamasında usulüne uygun şekilde yapılmış nafakalara artış uygulanması talebinin bulunmadığının anlaşılmasına göre davacı - davalı erkek vekilinin tüm, davalı- davacı kadın vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı -davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun'un 50 nci ve 51 inci maddesi hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadın lehine hükmedilen maddî ve manevî tazminatın miktarları yönünden BOZULMASINA,
2.Yukarıda (2) numaralı paragrafta belirtildiği üzere erkek vekilinin tüm, kadın vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden Murat'a yükletilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz eden Aslı'ya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.