"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2457 E., 2022/2391 K.
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Afyonkarahisar 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/474 E., 2020/800 K.
Taraflar arasındaki boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer'îlerine karar verilmiştir.
Kararın davalı-davacı erkek vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
... kadın vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 25.04.2012 tarihinde evlendiklerini, müşterek çocuklarının bulunmadığını, tarafların davalı erkeğin ailesiyle aynı apartmanda oturduklarını, müvekkilinin eltisi Nevriye ile müvekkilinin tartıştığını eltisinin müvekkiline hakaret ettiğini, bu olaya davalı erkeğin sessiz kaldığını, davalının müvekkilini hor gördüğünü, aşağıladığını, fiziksel şiddet uyguladığını ve evden kovduğunu daha sonra tarafların barıştığını, davalının hep ailesinin yanında yer aldığını, yaşanan tartışma ve olaylarla müdahale etmediğini, davalının arabayı satmaya gidiyorum diyerek eşyalarını toplayıp müvekkilini terk ettiğini, iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedeniyle boşanmalarına, kadın yararına aylık 2.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasının ve 50.000,00 TL maddî, 25.000,00 TL manevî tazminatın yasal faizi ile birlikte erkekten alınarak kadına verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı-davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; kadının sürekli hakaret ettiğini, saygı duymadığını, aşağıladığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, yemek pişirmediğini, kadının ablasının erkeğin babasının cenazesinde onur kırıcı sözler söylediğini, ... ayrıldıktan sonra arayan müşterilere erkeğin sağlık problemleri var artık çalışamıyor artık diyerek ticari geleceğini zedelediğini iddia ederek asıl davanın reddini istemiş, karşı davasının kabulü ile tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, aylık 1.000,00 TL tedbir - 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğin en son eşini sebepsiz yere haber vermeden terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı; kadının ise fiili ayrılık döneminde eşini arayan müşterilere, erkeğin hasta olduğundan bahisle çalışamayacağı şeklinde gerçeğe aykırı beyanda bulunarak eşinin işlerine engel olduğu, gerçekleşen duruma göre evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, tarafların gerçekleşen kusurlu davranışları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda davalı-davacı erkeğin, davalı-davacı kadına göre daha ağır kusurlu olduğu gerekçesi ile her iki davanın kabulü ile tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu, kusurlu davranışının kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, kadının mevcut ve beklenen menfaatleri, tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak kadın yararına yasal faizi ile birlikte erkekten alınmak üzere 15.000,00 TL maddî tazminat, 15.000,00 TL manevî tazminata, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu, tarafların düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, mali durumlarının ve güçlerinin yaklaşık aynı seviyede olduğundan tarafların tedbir ve yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı-davacı erkek vekili istinaf dilekçesinde özetle; evlilik birlikteliğinin sona ermesinde ... kadının kusurlu olduğunu kadının davasının ve tazminatların kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin işsiz olduğunu ve kadının sabit işi ve geliri olduğunu bu nedenle müvekkili lehine tedbir nafakasının reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, reddedilen tedbir nafakası, kadının tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi yönlerinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesi istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, geçimsizliğe sebep olan olaylarda kadının az kusurlu, erkeğin ağır kusurlu olduğu, evlilik birliğinin devamında taraflar açısından her hangi bir yarar kalmadığı, asıl davanın kabulünün doğru ve yerinde olduğu, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, evlilikte geçen süre, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddî desteğini yitireceği dikkate alındığında, kadın yararına maddî tazminat verilmesinin ve miktarının yerinde olduğu, verilen kusurların karşı tarafın kişilik haklarını zedelemesi, paranın alım gücü dikkate alındığında kadın yararına manevî tazminat verilmesinin ve miktarının yerinde olduğu, tarafların gelirlerinin birbirine yakın olduğundan bahisle davalı-davacı erkek yararına tedbir nafakası takdir edilmemesinin doğru ve yerinde olup İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı-davacı erkek vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı- davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki kanun yolu itirazlarını tekrar ederek kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu beyanla kadının davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, kadının tazminat taleplerinin kabulü, reddedilen tedbir nafakası yönlerinden kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak ve birliğin devamına imkan vermeyecek bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, kadının boşanma davasının ve tazminat taleplerinin kabulünün yerinde olup olmadığı, erkeğin tazminat taleplerinin ve tedbir nafakası talebinin reddinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü, 169 uncu maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden Mahkemece erkek eşe kusur olarak "eşini sebepsiz yere haber vermeden terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı" vakıasının yüklendiği ancak, taraflarca terk hukuki nedenine dayalı (4721 sayılı Kanun md. 164) açılmış bir boşanma davası bulunmadığından bu durumun erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, kadının ise dinlenilen davalı tanığı ....'nin beyanları ile ispatlandığı üzere, eşini aşağıladığı, küçük gördüğü, evlilik birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda, boşanmaya sebebiyet veren gerçekleşen ve kesinleşen kusurlu davranışlara göre; erkeği aşağılayan ve küçük gören, evlilik birliğinden doğan sorumluluklarını yerine getirmeyen kadın eş tamamen kusurlu olup, erkek eşe yüklenebilecek kusurlu bir davranış ispatlanamamıştır.
3. 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, erkeğin boşanma davasının kabulüne yönelik hüküm temyiz edilmediğinden kesinleşmiş olup, bu durum bozma konusu yapılmayarak eleştirilmekle yetinilmiştir. Eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen kadın eşin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, erkek eşe atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya neden olan olaylarda kadın tam kusurlu olup boşanma davası açmakta haklı olmadığından kadının davasının reddine karar vermek gerekirken kabulü doğru değil ise de erkeğin boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü temyize gelmediğinden kesinleşmiştir. Bu durumda kadının boşanma davasındaki boşanma talebinin konusu kalmamıştır. O halde, bu husus gözetilerek, kadının boşanma talebi hakkında, konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücreti konularında, davada haklılık durumuna göre (6100 sayılı Kanun md. 331) hüküm kurulması gerekli hale geldiğinden hükmün bu yönüyle bozulması gerekmiştir.
4. Boşanmaya neden olan olaylarda ... kadının, yukarıda açıklanan sebeple tam kusurlu olduğu anlaşıldığına göre, kadın lehine maddî ve manevî tazminata hükmedilme koşulları oluşmamamıştır. Hal böyle iken kadının tazminat taleplerinin reddi yerine davacı- davalı kadın lehine maddî ve manevî tazminat hükmedilmesi doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kadının davasının kabulü ve kusur belirlemesi yönlerinden ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.İlk Derece Mahkemesi kararının kusur belirlemesi ve kadının davasının kabulü yönlerinden BOZULMASINA,
3.Davalı-davacı erkek vekilinin bozma kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.