Logo

2. Hukuk Dairesi2023/1586 E. 2023/1521 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davası sonrasında edinilmiş mallara ilişkin katılma alacağı hesabında, taşınmazın değerinin belirlenmesinde ve davalı tarafından yapılan ödemenin mahsup edilip edilmeyeceği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın değeri belirlenirken bozma öncesi rapordaki değer kriterlerinin gözetilerek karar tarihine en yakın tarihteki rayiç değerin esas alınması gerektiği, davalı tarafından yapılan ödemenin ise icra aşamasında mahsup edilebileceği gerekçesiyle davacı kadın vekilinin temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

SAYISI : 2019/173 E., 2020/438 K.

DAVA TARİHİ : 15.11.2012

KARAR : Kabul-Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasındaki değer artış payı ve katılma alacağı davasından dolayı bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, Mahkemece kabul ve karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı erkek vekili ve katılma yoluyla davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı kadın dava dilekçesinde; evlilik birliği içinde davalı eş adına taşınmaz ve araç alındığını, evlenme sırasında hediye olarak takılan ve babası tarafından daha önceden alınmış bileziklerini ve cumhuriyet altınlarını ev alınırken satıldığını, altınların geri alınmak koşuluyla verildiğini, altınların karşılığında uygun bir bedel ödenmediğini, evin alınmasında kullanılan altınların, 17 adet her birisi 30 gram ve 6 adet her birisi 8 gram bilezikler olmak üzere toplam 558 gram altın ile 10 adet çeyrek cumhuriyet altını olduğunu belirterek mal rejiminin tasfiyesi ile, mal rejimine tabi olan ev ile arabanın ve evin alınmasında katkı amacı ile davalıya verilmiş olan altınların gerçek değerleri tam ve kesin olarak belirlendiği anda dava değerinin artırılmak suretiyle (belirsiz alacak davası) asgari 80.000,00 TL alacağın mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.

2. Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde; taşınmazın 70.000,00 TL'ye alındığını, 40.000,00 TL'sinin mihri ve altınları ile karşılandığını, kalanı için kredi kullanıldığını beyan etmiştir.

3. Davacı kadın vekili 03.04.2013 tarihli dilekçesinde talebinin 50.000,00 TL'sinin katılma alacağı, 30.000,00 TL'sinin değer artış payı alacağı olduğunu açıklamış; davacı vekili 03.03.2015 tarihli dilekçesinde katılma alacağı yönünden talep miktarını araç yönünden 10.000,00 TL, taşınmaz yönünden 58.614,15 TL olmak üzere 68.614,15 TL'ye yükseltmiş, 25.11.2020 tarihli dilekçesinde de taşınmaza yönelik katılma alacağını toplam 106.900,00 TL'ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalı erkek vekili, davacının altınlara yönelik iddiasının doğru olmadığını, taşınmazın 79.000,00 TL'ye alındığını, 40.000,00 TL'sinin peşin 30.000,00 TL'sinin kredi ile karşılandığını, kalanı için kardeşlerinden altın borcu aldığını, taşınmazın peşinatı için evlilik öncesi yatırılan banka hesabındaki paranın kullanıldığını, kullanılan kişisel malların denkleştirilmesi gerektiğini, kredi ödemelerinin devam ettiğini, davanın belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 08.12.2015 tarihli ve 2012/1010 Esas ve 2015/911 Karar sayılı kararı ile, taşınmazın 79.000,00 TL'ye alındığı, edinilmesinde davalının kişisel malı olan 2.157,43 USD'nin ve 28.000,00 TL konut kredisinin kullanıldığı, kredinin son 4 taksitinin boşanma dava tarihinden sonra ödendiği, davacının altınlarının ve davalının kardeşinden alınan altınların kullanıldığına yönelik iddiaların ispatlanamadığı, davalı lehine yapılan kişisel mal denkleştirmeleri sonucunda davacının taşınmaz yönünden 58.614,15 TL katılma alacağı bulunduğu; aracın edinilmiş mal olduğu, aracın değerinin yarısı oranında araç yönünden davacının 10.000,00 TL katılma alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle toplam 68.614,15 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacının değer artış payı alacağına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı kadın vekili ve davalı erkek vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 05.07.2018 tarihli ve 2016/7578 Esas, 2018/14974 Karar sayılı ilamı ile, taşınmazın güncel sürüm değeri esas alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekirken, karar tarihinden yaklaşık iki yıl önceki değerin esas alınmasının hatalı olduğu; reddedilen değer artış payı alacağı yönünden talep miktarının 30.000,00 TL olduğu, bu miktar gözetilerek davalı yararına nispi vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken reddedilen miktar göz ardı edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu belirtilerek hükmün bozulmasına, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, taşınmazın 79.000,00 TL'ye alındığı, edinilmesinde davalının kişisel malı olan 2.157,43 USD'nin ve 28.000,00 TL konut kredisinin kullanıldığı, kredinin son 4 taksitinin boşanma dava tarihinden sonra ödendiği, davacının altınlarının ve davalının kardeşinden alınan altınların kullanıldığına yönelik iddiaların ispatlanamadığı, davalı lehine yapılan kişisel mal denkleştirmeleri sonucunda davacının taşınmaz yönünden 08.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen taşınmazın güncel değerine göre hesaplanan 106.900,00 TL katılma alacağı bulunduğu; aracın edinilmiş mal olduğu aracın değerinin yarısı oranında araç yönünden davacının 10.000,00 TL katılma alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle taşınmaz yönünden 106.900,00 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, araç yönünden 10.000,00 TL katılma alacağı kararının 05.07.2018 tarihinde Yargıtay bozma ilamı ile onanarak kesinleştiği anlaşıldığından bu talep hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacının değer artış payı alacağı talebinin 19.03.2019 tarihinde Yargıtay karar düzeltme kararı ile kesinleştiği anlaşılmakla bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı erkek vekili ve katılma yoluyla davacı kadın vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde; davacıya tüm alacaklarının 15.01.2016 tarihinde ödendiğini, hesaplama yapılırken müvekkili tarafından yapılan ödemenin dikkate alınmadığını, ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasının hakkaniyete aykırı olacağını, ödenen paranın da değer kazandığını, davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını, ödenen paranın karar en yakın tarihteki değeri belirlenerek düşülmesi gerektiğini, araç için ödenen bedelin de düşülmesi gerektiğini, davacının ikinci bedel artırım dilekçesine göre karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı kadın vekili katılma yoluyla temyiz dilekçesinde; 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 40 ıncı maddesi uyarınca icranın iadesinin nasıl yapılacağının düzenlendiğini, ödemenin icra aşamasında dikkate alınması gerektiğini, bedel artırım dilekçesi verilmesinde kısıtlama olmadığını, ancak taşınmazın değerinin fiilen kaloriferli olmasına rağmen sobalı olarak değerinin belirlenmesinin hatalı olduğunu, itirazlarının dikkate alınmadığını, taşınmazın değerini artıracak kömürlük ve kapalı garajın dikkate alınmadığını ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, mahsup ve taşınmaz değeri noktasında toplanmaktadır. Dava, değer artış payı ve katılma alacağı istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ıncı, 219 uncu maddesi, 222 nci maddesi, 225 inci maddesinin ikinci fıkrası, 229 uncu maddesi, 230 uncu maddesi, 231 inci maddesi, 235 inci maddesinin birinci fıkrası, 236 ıncı maddesinin birinci fıkrası, 6100 sayılı Kanun'un 26 ıncı maddesi, 107 inci maddesi, 176 ıncı maddesi ve devamı, 190 ıncı maddesi. 2004 sayılı Kanun'un 40 ıncı maddesi. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 09.05.1960 tarihli, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı kararı.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığına, Mahkemece bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olduğuna, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığına göre, davalı erkek vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Mahkeme, bozma kararından dönerek direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bu müesseseye usuli müktesep hak veya usule ilişkin kazanılmış hak denir. Usuli müktesep hak, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, usul hukukunun ana ilkelerindendir ve kamu düzeni ile ilgilidir. Açıkça bozmaya uyulmasına karar verilmesiyle, taraflardan birisi yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğar. Bundan sonra mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı uyarınca ve o doğrultuda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Kural olarak, hakim ara kararından dönebilirse de, bozmaya uyulmasına ilişkin karar bunun istisnalarındandır. Farklı anlatımla; bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır.

4. Ne var ki; Mahkemece, bozmaya uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki, bozma ilamında, taşınmaz yönünden sadece taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin dikkate alınması gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verildiği, bozmadan önce alacağın hesaplanmasına esas alınan 08.03.2015 tarihli bilirkişi raporunda '... taşınmazda doğal gazın olmadığı, doğal gaz tesisatının olduğu, soba ile ısıtıldığı, merdiven boşluğunda kiler olduğu, ...' belirtilerek taşınmazın değerini etkileyen kriterler esas alınarak taşınmazın değerinin belirlendiği, Mahkemece bozma sonrası alacağın hesaplanmasına esas alınan 08.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda ise, '... taşınmazın soba ile ısıtıldığı..' belirtilerek taşınmazın değerini etkileyen kriterler esas alınarak taşınmazın değerinin belirlendiği, bilirkişi raporunda tesisat döşemesi ve kiler bilgisine yer verilmediği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, bozma öncesi alacağın hesaplanmasına esas alınan 08.03.2015 tarihli bilirkişi raporundaki taşınmazın değerini etkileyen kriterler yönünden taraflar yararına usulî kazanılmış hak oluştuğundan, bozma öncesi rapordaki taşınmazın değerini etkileyen kriterler esas alınarak taşınmazın tasfiye (bozmadan sonra verilecek karar tarihine en yakın) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra davacının taşınmaz yönünden katılma alacağının hesaplanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı erkek vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davacı kadın vekilinin taşınmazın değerine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.